Güncelleme Tarihi:
İstanbul’da bir alanın imara açılıp açılmaması, Başbakan’ın yetkisine kadar giden mekanizmaydı. Söylediklerim Erdoğan Bayraktar’ın açıklamasında somutluğa kavuştu. Başbakan ‘İstanbul’u çok sevdiğini’ söyler ama bu çok hoyrat bir sevgidir” dedi. Günay, istifasının ardından AK Partili yıllarda yaşadıklarını Hürriyet’e şöyle anlattı:
YA YUH, YA AZAR VAR
“Türkiye’de siyasi partilerde, katı, askeri disipline benzer hiyerarşik bir düzen var. Ama AK Parti’de bu abartılı bir durumda. Bir milletvekilinin aklında bir sorun varsa, bu ortamda kalkıp sorması mümkün değildir. Kimse dinlemez, hatta aykırı bir soru varsa yuhlanma tehlikesi vardır. Yılda 1-2 kere kamp toplantısı yapılır. Orada aykırı bir soru sormuşsanız bu sefer Genel Başkan çok yüksek sesle azarlamaya başlar. Ondan sonra susarlar.
Basında bir aykırı fikir ifade edilse, ona bile tahammülü yok. Herhangi bir köşe yazarı, televizyon yorumcusu AK Parti’yi eleştiren bir söz söylediği zaman da tahammül sınırlarını aşan tepkiler veriyor. Eğer gücü yetiyorsa o basın mensubunun, hatta elinden geliyorsa o medya grubunun işine, çalışmasına, medya hayatına son vermeye çalışıyor.
BAYRAKTAR’LA SOMUTLAŞTI
Erdoğan Bayraktar, çok büyük bir açıklıkla söyledi. Ben bakanken daha üstü kapalı bir şekilde bunu defalarca söyledim. Mesela 9 Şubat 2012’de İstanbul’da katıldığım bir kitap tanıtım toplantısında, ‘İstanbul silueti ayaklar altına alınıyor, İstanbul yağmalanıyor, rant lobisi İstanbul’u ahtapot gibi sarmış ve inanılmaz yerlere kadar ellerini uzatıyorlar, bunlarla başedemiyoruz’ dedim. Aslında nereye işaret ettiğim galiba Erdoğan Bey’in açıklamasında daha somutluğa kavuştu. Başbakanla ilgili olarak bu rahatsızlıklar çeşitli biçimlerde dile getirildi.
Bakanlıktan ayrılmadan önceki son tartışmam da yüksek sesle Bakanlar Kurulu’nda oldu. Gezi Parkı ile ilgili Koruma Kurulu Aralık 2012’de ret kararı vermişti. Bunun üzerine Başbakanla tartıştık. Ben kararın haklı olduğunu, oraya bir bina yapılmasının uygun olmadığını savunmuştum. Ağaçların kesilip, oraya bir bina yapılmasına, şiddetle karşı çıktım. Başbakan da şiddetle onu savundu. Halk direnince, ‘Bu ağaçlar kesilmez’ diye düşünmüştüm. Kibir kutsal kitabımızda da yasaklanmış bir şeydir. İktidar partisinin tepesinde bir kibir tortusu var ne yazık ki. O kibir Türkiye’ye zarar veriyor.”