<b>Cüneyt ÜLSEVER </b>
Oluşturulma Tarihi: Nisan 09, 2004 22:05
Bizi boşlayan dostlarımıza ‘‘Vefa İstanbul'da bir semttir‘‘, derdik. Şimdi, yeni yetmelere sorsanız ‘‘Vefa bir boza markasıdır‘‘ diyeceklerdir.
Eskiden Vefa bozası içmek için bizzat Vefa'ya gitmek gerekirken veya karlı gecelerde 'Bozacııı!!' diye bağıran satıcının yolu elimizde bir kapla gözlenirken, boza sonradan semt pastahanelerine girdi.
Pastahanelere dağıtım yapmaya başlayan Vefa Bozası üreticileri bozayı büyük boy saksı ebadında mermer -daha doğrusu mermer görünümlü plastik- bir bir kaba dökerler, mermer bakraç üstüne bir tülbent konur, boza isteyene yine bir plastik kap içine kocaman bakır bir cezve ile boza konurdu.
Boza bakır cezveden plastik kaba ağır ağır akarken seyretmeye doyum olmazdı.
Pastahane bozayı evde içerken üzerine serpmek üzere bir kağıt parçası içine tarçın koyar, kurukahveciden de sarı leblebi alınır, evde boza tarçın ve leblebi ile içilirdi!
*
Boza aşığı karım, eve boza alınınca çocuklaşır, bozayı bardağa dökerken sevinç kahkahaları atar, bozayı da illa ki leblebi ile içer. Boza bittikten sonra bardağın kenarında kalan bölümleri parmağı ile temizler, hınzır hınzır etrafa bakarak parmağını yalar.
Ben otoriter bir yöneticinin içinden o anda ortaya çıkan çocuk-kadını seyretmeye bayılırım.
*
Teknoloji ve onun yarattığı yeni pazarlama mantığı sayesinde Vefa Bozası şimdi pastörize oldu, sevimli rengini aynen yansıtan plastik kaplara girdi, boynuna, mendil bağlanır gibi, içinde bir tutam tarçın bulunan kağıt asıldı ve tüm süpermarketlerde arz-ı endam etti.
Şimdi istediğin yerden nefis boza alıyorsun.
*
Karım bozayı hala eski adetle 'çocuk ritueli' ile içer, başka evlerde ise bozaya nasıl bir merasim yapılır, onu bilemem ama bilinen bir şey var ki, teknoloji artık bozaya ulaşmayı çok kolay hale getirmiştir.
Ancak teknoloji vefanın bozasına hizmet ederken, bir duygu olarak vefanın içini boşaltmıştır.
*
Madem ki teknoloji her türlü ihtiyacımızı gidermeyi kolaylaştırmıştır, bize binbir zahmetle bir iyilik yapan veya karşılıksız hizmet sunan insanlara karşı vefa duygusu duymaya gerek kalmamıştır.
Hatta dostlara iyilik yapmaya gerek kalmamıştır!
*
Mustafa Nihat Özön'ün 'Büyük Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü' vefa kelimesini: '1. Sözde durma, 2. Sevgi ve dostlukla durma, 3.Yetişme, yetme, 4.Ödeme' olarak tarif ediyor.
Özön okurun daha iyi anlayabilmesi için 'vefakar' kelimesini açıklarken Cenap'ın şiirinden 'Dil secde eder yar-i vefakarı görünce', sözlerini örnek olarak kullanıyor.
Yine Özön secde kelimesini:
‘‘Namazda eğilip yere kapanma, yüzünü yere sürme‘‘ olarak tarif ediyor.
*
Şair Cenap'a göre vefalı sevgili önünde ibadet edilecek bir insandır!
*
Sözünde durmanın, sevgi ve dostlukla davranmanın, borcunu ödemenin tedavülden kalktığı, iyilik yapanın enayi sayıldığı bir dünyada, nasıl olsa boza köşebaşındaki markette satılıyor diyerek hayatı kavramak içimde bir yerde kanıyor, canımı acıtıyor.
*
Not: Uzun bir seyahat nedeni ile Hürriyet-İK'daki yazılarımı 18 ve 25 Nisan 2004 Pazar günleri yazmayacağım. 2 Mayıs 2004 günü tekrar başlayacağım. Hürriyet'teki yazılarıma ise seyahat sırasında devam edeceğim.