Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2006 00:00
Dünyanın en hızlı sporu olarak bilinen Formula 1’de sadece pilotlar ya da markalar yarışmıyor. Takımlara sahip oldukları ağ altyapıları ve bilgisayar sistemleri ile sponsor olan teknoloji firmaları arasında da kıyasıya bir rekabet söz konusu.
Yaşanan bu rekabette, pistte son hızla yarışı kazanmak için tur atan pilotun aracıyla ilgili bütün teknik veriler yalnızca 3 saniyede takımların dünyanın diğer ucundaki üssüne ulaşıyor. Orada gereken inceleme yapılıyor ve yeniden piste geri gönderilerek pilotun otomobiline gereken müdahale yapılıyor.
Bugün uzay ve uçak teknolojileriyle benzer platformlarda geliştirilen Formula 1 otomobilleri saniyenin binde birleriyle ölçülebilen performans kriterleriyle, aslında pilotlar ve takımlar kadar, teknoloji firmalarının da gövde gösterisi yapmasını sağlıyor. Çünkü bu işe neresinden bakarsanız bakın, teknoloji, bir Formula 1 otomobilinin tasarımından, yarışın yapılacağı her piste göre ayrı ayrı elden geçmesine kadar olan sürecin her adımında takımların belki de pilotlarından bile daha fazla önem verdiği bir unsur.
Pist simülasyonları, rüzgar tünelleri, kanat ayarları, motor ve şasi düzenlemeleri tamamen pistlerden pilotların elde ettikleri dereceler ışığında binlerce kez gözden geçiriliyor. Bu analizler ışığında takımların yarış saatine kadar yetiştirmek zorunda oldukları tek bir iş var. O da otomobilin o piste göre en uygun ayarını yapabilmek ve rakiplere göre rekabetçi bir konumda olmak. Bir derecelik farklı bir kanat paneli açısı bile saniyeyi bine bölen zaman dilimlerinde yarış dışı kalınmasına da neden olabilir, podyum ziyaretine de. Bu ufacık detayların kesin değerleri, tamamen firmaların sahip oldukları teknolojik altyapının hızına ve doğruluğuna dayanıyor.
KEHANETE YER YOK
Formula 1 otomobillerine yerleştirilen sensörlerden takım garajlarına akan anlık veriler sayesinde bir otomobilin yarış süresince tüm durumu gözlenebiliyor. Böylece pilota motoru zorlamaması, ya da frenlere ve lastiklerine daha dikkat etmesi gerektiği gibi hayati bilgiler iletilebiliyor. Öyle ki, bir aracın motor arızasından dolayı yarış dışı kalma olasılığı saniyeler öncesinden garajdaki monitöre düşen verilerden anlaşılabiliyor. Böyle bir sistemde takımların en önemli dayanağı ellerinin altındaki yüksek işlem potansiyeline sahip süper bilgisayarlar.
Hatta kimi takımlar, tele-metrik verilerini yarışın yapıldığı pistte değerlendirmek yerine, bu verileri uydu aracılığıyla genel merkezlerine gönderip, orada incelenmesini sağlıyor. İlk başta kulağa biraz abartılı gelen bu iletişim şekli, genel merkezdeki süper bilgisayarların işlem gücü dikkate alındığında son derece akılcı bir çözüm olarak görülebilir. Çünkü örneğin Ferrari ve Renault ekiplerinde bu tip bir iletişimde 3 saniyelik bir süre söz konusu. Takım garajlarındaki sistemlere göre kat kat daha güçlü bilgisayarlara okutulan verilerin sonuçlarının takım direktörlerinin ekranına düşene kadar geçen sürenin kısalığı, özellikle başa güreşen pilotlar için hayati öneme sahip.
TEK RAKİPLERİ NASA
Formula 1 otomobillerinin uçaklardan tek farkı sürekli karada ve asfalta yapışık olarak gitmelerini sağlayacak bir aerodinamik prensibi ile tasarlanmalarıdır.Bunun dışında bir uçağı uçurmak için gerekli rüzgar tüneli, kanat yapısı, motor gücü gibi ana prensipler neyse, aynen Formula 1 takımlarının ev ödevleri de bu temellere dayanır. Örneğin, bir uçağın aerodinamiği, yani hareket halindeyken hem uçağa çarpan havanın kendisini yavaşlatmamasını, hem de bu havanın uçağın istenilen irtifada havada kalmasını sağlayacak kanat ve burun tasarımı bir uçak mühendisi için başlangıç noktasıdır.
Benzer şekilde Formula 1’de de mühendisler saatteki hızı 300 km/s’nin üzerine çıkan bir pistte aracın havalanmamasını, yeterli sürtünmeyi elde etmek amacıyla sürekli asfaltla temas halinde olmasını sağlamayı hedefleyerek burun ve kanat tasarımı geliştirirler. Ancak burada Formula 1 dünyası için iş yapan, NASA ya da Boeing gibi dünya devlerine de iş yapan teknoloji firmalarını belki de daha çok uğraştıran farklılıklar söz konusu. Zira bu otomobiller ortalama 305 kilometrelik bir yarış boyunca defalarca hızlanıp yavaşlamak, yaklaşık bin kere viraj dönmek ve uzun düzlüklerde gaza sonuna kadar basmak zorundalar. Bu süreçte bir otomobilin burun ve kanat yapısını her viraja ve her düzlüğe, hatta her farklı yönden esen rüzgara göre sürekli değiştirmek gibi bir lüks olmadığından, takımlar tüm olasılıkları göz önünde bulundurarak, tek bir kombinasyona karar vermek durumundalar. İşte bu kararlar, yarıştan günler önce başlayan ve her bir pist için binlerce defa tekrarlanan rüzgar tüneli simülasyonlarına sıkı sıkıya bağlılar.
Perde arkasında neler yaşanıyor
1- Standart bir Formula 1 aracında 120 ile 200 adet arasında değişen sayıda sensör bulunuyor. Bu sensörler pilotun kan basıncı ve kalp atışlarından, lastiklerin aşınma derecesine, kalan yakıt miktarına, hatta motorunun içinin ve dışarı atılan yanmış havanın sıcaklığına kadar aklınıza gelebilecek her türlü bilgiyi anında takımların garajına iletmek üzere çeşitli noktalara yerleştirilmiş durumdalar.
2- Sensörlerden her saniye gelen bu tele-metrik bilgiler, firmalara ayrılmış minik bir laboratuarı andıran özel alanlara (takımlara özel prefabrik binalara ya da TIR’larında kurdukları özel odalara) iletilerek, otomobilin ve pilotun durumu anlık olarak takip ediliyor.
3- Çoğu yüksek bütçeli firma her yarış için özel uydu hattı kiralayarak, sensörlerden gelen tele-metrik bilgileri, anında örneğin İngiltere, İtalya ya da İsviçre’deki merkezlere gönderiyor. Böylece saniyede yaklaşık binlerce defa gelen veriler, daha büyük bir merkezde son derece güçlü bilgisayarlarla çok kısa bir sürede incelenerek, anlaşılır bir dile dönüştürülmüş sonuçlar yarışın yapıldığı şehirdeki takım garajına birkaç saniye içinde gönderiliyor.
4- Yarış sırasında sürekli değiştirilen stratejilerde birinci öncelik merkezden ya da garajdan gelecek tele-metrik verileri sonuçlarına ayrılıyor. Bu sonuçlar takım direktörlerine ne kadar hızlı ulaşırsa, en doğru stratejiyi belirlemek için o kadar çok vakit kazanılabiliyor ya da en doğru kararlar o kadar hızlı verilebiliyor.
5- Takımlara bu kadar ayrıntılı bilgi akışı sağlayan böylesine kusursuz bir bilge işlem gücü için yüksek bütçeli takımların merkezlerinde son derece hızlı işlem yapabilme kapasitesine sahip süper bilgisayarlar kullanılıyor.