OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 30, 2001 00:00
Türkiye'nin ilk anayasasını Midhat PaÅŸa, gözlerden uzak bir yer olan Yenikapı Mevlevihanesi'nde kaleme aldı. Anayasa sadece 13 ay yürürlükte kaldı.Meclis'in üzerinde hafta boyu çalıştığı anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi paketi, bana bundan tam 125 sene önce hazırladığımız ilk anayasamızı hatırlattı. O anayasayı da aynen bugün olduÄŸu gibi ‘‘AvrupalılaÅŸma’’ hevesiyle yapmış ve aylarca ‘‘resmî dil’’ konusunu tartışmıştık. Sadece 13 ay yürürlükte kalabilen anayasanın metnini Midhat PaÅŸa kaleme almış ve bu iÅŸ için gözlerden uzak bir yer seçmiÅŸti: Yenikapı Mevlevihanesi'ni...Meclis, haftayı hummalı bir çalışmayla geçirdi. Genel Kurul, örneÄŸine nadir rastlanan bir çoÄŸunlukla toplandı ve milletvekillerimiz daha hürriyetçi, daha demokratik ve daha modern bir anayasa için oy kullandılar. Meclisin göz yaÅŸartan bu sıkı çalışması önümüzdeki günlerde de devam edecek ve Avrupa standardlarına daha uygun bir anayasaya sahip olacağız!‘HAYDÄ°, BATILI OLALIM’ DEDÄ°KAnkara'daki bu faaliyet, bana bundan tam 125 önceki ilk anayasa maceramızı hatırlattı: 1876'da ilán edilen Birinci MeÅŸrutiyet'i, hemen arkasından gelen Kanun-ı Esasi'yi yani ilk anayasamızı... Ä°ÅŸin daha da ilginç tarafı ilk anayasamızı da AvrupalılaÅŸma uÄŸruna yapmamız ve ‘‘resmî dil’’ tartışmalarının o zaman da gündemde olmasıydı.Osmanlı Devleti, 1876 yazını hareketli yaÅŸadı. 30 Mayıs'ta Sultan Abdüláziz tahttan indirildi, yerini BeÅŸinci Murad aldı. Devrik hükümdar dört gün hayatta kalabildi ve 4 Haziran akÅŸamı öldürüldü.BeÅŸinci Murad 93 gün padiÅŸahlık etti, delirdiÄŸi söylendi, 31 AÄŸustos'ta o da tahtında indirildi ve tahtta bu defa Ä°kinci Abdülhamid çıktı.Sırbistan ve KaradaÄŸ ile savaÅŸ halindeydik ve 31 Ekim günü Rusya, Ä°stanbul'a savaÅŸa derhal son verilmesi için bir ültimatom verdi. Ä°stanbul'un Rusya karşısında yalnız kalmaması bahanesiyle Avrupa ülkelerinin temsilcileri Ä°stanbul'a geldiler ve 23 Aralık günü Haliç Tersanesi'ndeki Denizcilik Bakanlığı binasında bir konferans toplandı. Resmî gündem Ä°stanbul'a destek ve Rusya'ya gözdağı vermekti ama Avrupa Babıali'den birÅŸeyler kopartabilmenin peÅŸindeydi ve söylenen söz bugünküyle aynıydı: ‘‘Avrupalı olabilmek için köklü reformlar yapmalısınız!’’AVRUPA’YI SADECE GÃœLDÃœRDÃœKTersane konferansı öncesinde, saray bir baÅŸka hazırlıkla meÅŸuldü: Kanun-ı Esasi'nin, yani anayasanın ilánıyla... Genç hükümdar Abdülhamid, tahta çıkarken meÅŸrutiyet sözü vermiÅŸ ve bir anayasa taslağı hazırlanmasını istemiÅŸti. MeÅŸrutiyet ve anayasa, 23 Aralık'ta, Tersane Konferansı'nın açıldığı saatlerde top atışlarıyla ilán edildi. Babıali, Avrupalılar'a ‘‘Biz de artık sizler gibi olduk’’ diyerek AvrupalılaÅŸtığımızı kabul ettirebileceÄŸine inanıyordu.Anayasayı Midhat PaÅŸa'nın başında bulunduÄŸu bir komisyon hazırlamıştı ama söylentilere göre metni PaÅŸa bizzat kaleme almış, hatta bu iÅŸ için gözlerden uzak bir yer aramış ve bir tekkeye, Ä°stanbul'un surdışındaki tek Mevlevi dergáhı olan Yenikapı Mevlevihanesi'ne kapanıp günlerce orada çalışmıştı. Midhat PaÅŸa'nın metni neticede, baÅŸkanı olduÄŸu komisyondan geçti ve birkaç maddede bazı deÄŸiÅŸiklikler yapan Abdülhamid o gün Türkiye'nin ilk anayasasını da ilán etti.Ama iÅŸler beklendiÄŸi gibi gitmedi. Top seslerini iÅŸiten delegeler ihtilál oluyor zannettiler. Babıali'den gelenler ise ‘‘Bu sesler artık meÅŸrutiyete geçtiÄŸimizi müjdeliyor. Artık azınlık meselesi diye bir problemimiz kalmamıştır ve dolayısıyla konferansın devamı da lüzumsuzdur’’ dediler.Avrupalıların cevabı iki kelime oldu: ‘‘Çocuk oyuncağı’’...MeÅŸrutiyet hiçbirinin umurunda deÄŸildi, toplantılarına devam ettiler ve hazırladıkları talep listesini Babıali'nin burnuna dayadılar. Gayrımüslimler için yeni haklar istiyorlardı. Sözün kısası, AvrupalılaÅŸma uÄŸruna rejimi baÅŸtan aÅŸağı deÄŸiÅŸtirmemize raÄŸmen genede Avrupalı olamamıştık.Bu ilk anayasa denememizden sonra olup bitenleri de kısaca anlatayım: Ä°ÅŸin devamı biraz kanlı oldu. Ä°lk parlamento 19 Mart günü açıldı ama 24 Nisan'da Rusya Türkiye'ye savaÅŸ ilán etti. Tarihlere ‘‘93 Harbi’’ diye geçen savaÅŸta çok büyük bir yeniligiye uÄŸradık, Rus ordusu YeÅŸilköy'e kadar geldi. Dünya kadar toprak kaybettik ve bütün bunlar olup biterken Meclis'in Türk olmayan üyeleri milliyet davasına kalkıştılar, Abdülhamid de 1878'in 13 Åžubat'ında Meclis'i süresiz tatil etti. Bu tatil tam 30 sene boyunca, 1908'deki Ä°kinci MeÅŸrutiyet'e kadar devam edecekti.ANAYASANIN ÖMRÃœ 13 AY SÃœRDÃœAnayasanın mimarı Midhat PaÅŸa ise, meclisin kapatılmasından bir ay kadar önce, 5 Åžubat'ta devreden çıkartıldı. PaÅŸa'nın devletin tek hákimi gibi davranmaya baÅŸlaması ve etrafta ‘‘OsmanoÄŸulları olur da MidhatoÄŸulları niçin olmaz?’’ gibisinden sözler etmesi üzerine Abdülhamid anayasanın 113. maddesini iÅŸletti. Madde, padiÅŸaha devlet için tehlikeli olabilecek kiÅŸileri sınırdışı etme hakkı veriyordu. Hükümdar, maddeyi Midhat PaÅŸa'ya uyguladı ve baÅŸbakanlıktan azledilen PaÅŸa Avrupa'ya sürgüne yollandı. Ä°stanbul'a daha sonra yeniden dönecek ama bu defa Sultan Abdüláziz'i öldürtmekle suçlanıp mahkemeye çıkartılacak, idama mahkum edilecek, cezası müebbed hapse çevrilecek, Arabistan'a sürülüp bir kaleye kapatılacak ve orada can verecekti.AvrupalılaÅŸma aÅŸkıyla hazırladığımız ilk anayasamızın, daha doÄŸrusu bir türlü deÄŸiÅŸemememizin macerası ana hatlarıyla iÅŸte, böyle... Ama bu anayasayla beraber gelen ve bu hafta Ankara'da yaÅŸananların neredeyse aynı olan bir de anadil tartışması var ki, onu da aÅŸağıdaki kutuda okuyacaksınız.DerviÅŸ'in dedesini idam ettiren padiÅŸahın mektupları kitap olduBirinci Abdülhamid, Osmanlı tarihinin en bahtsız hükümdarlarındandı. 1774'de tahta çıktı, 15 sene hüküm sürdü ama iktidarı ekonomik sıkıntılarla ve peÅŸpeÅŸe yaÅŸanan bozgunlarla geçti. Hatta kendisi de bu bozgunlar yüzünden canından oldu, 1789'un 6 Nisan gecesi Ruslar'ın Özi Kalesi'ni iÅŸgal ettiklerini öğrenince vücuduna felç geldi ve birkaç saat sonra da hayata veda etti.Tarihe iÅŸte bu yüzden eserleriyle ve baÅŸarılarıyla deÄŸil, sadece ‘‘yazdıklarıyla’’ geçti. Kendisinden önceki hükümdarlara benzemeyen bir idare anlayışı vardı; en ufak ayrıntıyla bile bizzat uÄŸraşıyor, hemen herÅŸeyi yazıya döküyor, sadrazamdan sarayın aşçısına kadar talimatlarını herkese yazılı olarak gönderiyordu.Bahtsız hükümdarın evrakı ölümünün üzerinden 200 küsur sene sonra ancak geçenlerde yayınlanabildi. Ä°stanbul Ãœniversitesi'nden Dr. Fikret SarıcaoÄŸlu, Osmanlı arÅŸivlerinde bulunan hükümdara ait yüzlerce evrakı elden geçirerek kitaplaÅŸtırdı. Genç bilim adamının ‘‘Kendi Kaleminden Bir PadiÅŸahın Portresi: Sultan I. Abdülhamid’’ isimli eserinde, hükümdar bizzat konuÅŸuyor. Ben, padiÅŸahların özel hayatları hakkında yayınlanmış olan çok az sayıdaki kitaba böylelikle bir yenisinin iláve edilmiÅŸ olmasından ziyadesiyle memnuniyet duydum.Dr. Fikret SarıcaoÄŸlu'nun eserini okuduÄŸunuzda, karşınıza hükümdardan ziyade yaÅŸlı bir aile reisi çıkacak: Kızlarının evliliklerini düşünen, 'evi'nin yani sarayının alışveriÅŸiyle bizzat uÄŸraÅŸan, bu arada devletin iÅŸleyiÅŸini vıdıvıdı edercesine takip eden ama bütün bu hay-huy arasında gönül maceralarına girmekten eksik kalmayan, genç kızlara áşık olup ‘‘Bu gece gelmez isen vallahi ölürüm’’ diyen námeler gönderen bir hükümdar...Kuru, yavan ve tatsız akademik üslubu kırmaya ve popüler bir dil kullanmaya çalıştığı eserinden belli olan Dr. Fikret SarıcaoÄŸlu bu yolda devam ettiÄŸi takdirde, insanımıza tarihi yeniden sevdirme konusunda önemli rol oynayabilecektir ve Ä°stanbul Ãœniversitesi sahip olduÄŸu böyle elemanların kıymetini bilmelidir.Ve küçük bir hatırlatma: Kemal DerviÅŸ'in büyük büyük dedesi olan Halil Hamid PaÅŸa iÅŸte bu Birinci Abdülhamid'in sadrazamıydı ve onun emriyle kellesinden olmuÅŸtu...Resmî dil tartışması 125 yıl önce de vardıTürkiye senelerdir devam eden ve anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸi paketiyle yeniden gündeme gelen anadil tartışmalarını bundan 125 sene önce, ilk anayasamızın hazırlanması sırasında da yaÅŸamıştı.Midhat PaÅŸa, kaleme aldığı taslakta resmî dil konusuna girmemiÅŸ, aksine ‘‘İmparatorluk sınırlarının içerisinde yaÅŸayan herkes kendi diliyle eÄŸitim ve bu dili her yerde kullanabilme hakkına sahiptir’’ demiÅŸti.Böyle bir madde tam bir dil kargaÅŸasının çıkması, hattá Meclis kürsüsünde bile deÄŸiÅŸik dillerde konuÅŸulması, dolayısıyla dil anarÅŸisinin doÄŸması demekti. Devreye giren Mabeyn BaÅŸkátibi yani sarayın genel sekreteri EÄŸinli Said PaÅŸa hükümdarı maddenin deÄŸiÅŸmesi için ikna etti ve resmî dil konusu ilk anayasamızda iki yerde yer aldı: 18. maddede devletin resmî dilinin Türkçe olduÄŸu söyleniyor, 57. maddede ise Meclis görüşmelerine Türkçe ÅŸartı getiriliyordu.Ancak, Hristiyan milletvekilleri kürsüden kendi dilleriyle konuÅŸmaya kalktılar. Hattá Erzurum'daki Ermeni cemaatinin temsilcisi olan Hamazasp Efendi iÅŸi bütün azınlık dillerinin resmî dil kabul edilmesini istemeye kadar götürdü.Azıklıkların bu gibi talepleri, Abdülhamid'in Meclis'i kapatma sebepleri arasında birinci sırada yer alıyordu.Â
button