Güncelleme Tarihi:
Veziroğlu'nun 100 trilyonu
Yener bey, bizim halkımız ‘‘çarıklı erkanıharp’’tir, değirmene götürür getirir. Peki neden bu vurgunu, soygunu, hırsızlığı, yağmayı, karaparayı, uyuşturucuyu, çeteyi, anasının dinini neden görmüyor? Neden defter dürmüyor sevgili halkımız? Dürüyor gibi görünüyor ama radikal değil. Radikal partilere oy vermez, yabana gider diye. Verme kardeşim, o zaman hayırlı uğurlu olsun. Bu yağmayı, vurgunu, soygunu gündeme getirecek bir sosyalist partinin Mecliste olmasını isterim. 60'lı yılların İşçi Partisi onbeş tane adamla Türkiye'nin gündemini sarsıyordu. Sistem tartışılsın, proje tartışılsın, bunun da muharrik gücü bir sosyalist partidir.
Yener bey, Barış Partisi'nin kurucusu Veziroğlu ‘‘Ben 12 işten 100 trilyon kazandım, 15 trilyonunu partiye harcadım’’ dedi. Bir kişi 12 devlet işinden 100 trilyon kazandığını söylediği zaman bütün 65 milyon insan ayağa kalkacak ve bu işin sonu alınıncaya kadar oturmayacak. Ama bu herkese normal bir beyanatmış gibi geldi. Yahu bu ne haldir, kimin parası bu 100 trilyon? Bugün baraj, otoyol ihaleleri 5 ila 8 misli fiyatlarla gidiyor. Projeyi kendin hazırla, krediyi kendin bul, istihkakı kendin hazırla, parayı kendin çek. Yap-sat-işlet-devret gibi bir olay. Bu işin sonu toplumsal patlamalardır. İnsanlar için için bir birikim içinde, yarın bunlar kusulacak. Kustuğu zaman bunun önüne kim duracak? Şimdi kimsenin bir derdi yok, günlük tartışmalarla yatıp kalkıyoruz. Malı götüren götürüyor.
Erzincan Valisi Recep yazıcıoğlu'nun düşlerini hiç mi süslemez İzmir ya da İstanbul valiliği? Unutmmadan sorayım, onun için MHP'li diyor kimileri...
- Benim gibi yüksek sesle düşünen adamı öyle birinci mevki illere getirmezler. Dolayısıyla olmayacak duaya amin demem, öyle bir beklentim de olmaz. Bunu yan cebime koy anlamında da söylemiyorum. Beni Anadolu'da böyle idare ederler; ne aşağı inerim, ne yukarı çıkarım. Ben hükümetlere göre konuşmam, herkes de beni öğrendi artık. Otuz yıl az bir zaman değil, zaten sonuna geldim bu işin. Bir hükümet ‘‘Arkadaş seninle çalışmıyorum’’ derse saygı duyarım, ‘‘Başüstüne’’ derim. Hükümete rağmen asla çalışmam, Danıştay'a filan da gitmem. Hiçbir zaman siyasete angaje olmadım. 36 yaşında Türkiye'nin en genç valisiydim, bana kimse şu partinin adamıdır diyemez. Daima hakem olmaya çalıştım, devletimin de öyle olmasını istiyorum. Ben parti valisi de olmadım, partici de. Tokat Valiliği kararnamemi Kenan Evren imzalamadı, Özal ikinci sefer götürdü. Evren benim solcu olduğumu söyleyip, Özal'a neden ısrar ettiğini sormuş. Rahmetli ‘‘Bizim için farketmez’’ demiş.
PADİŞAH gibi BAŞBAKAN
Bu kadar çok biliyor, çok konuşuyor ama, ne liderliğe soyunuyor, ne de kurulu bir siyasi partiye giriyor.
- Liderliğe soyunanları gördük, Cem Boyner ne aldı?.. Besim Tibuk liberal bir anlayışı dile getiriyor, 130 bin oy aldı. Sevgili halkımız radikal anlayışı benimsemiş değil. Bizim halk barajın altında kalacak fikirlere iltifat ve itibar etmiyor. Büyük partiler programa uymayan, lidere uymayan, yüksek sesle düşünen insanı içine alır mı? Ben zaten şimdi tek kişilik parti gibiyim. Liderler kabul eder mi, mesela ben kuvvetler ayrılığı için başkanlık sistemini savunuyorum. Hiçbir padişah, tek başına iktidar olan bizim başbakanlar kadar yetkili değildi. Bizde on kişilik partinin başkanı bile padişah. Koalisyonun bir ucundan yakaladı mı, ayvayı yedin. Liderler tarikat şeyhi gibi, ona biat etmeden olmuyor. Dolayısıyla bugüne kadar bana ciddi bir teklif gelmedi. Mustafa Kul ‘‘Sen girdiğin partiye dört puan getirirsin ama liderlerin işine gelmezsin’’ diyor. Haklı, ‘‘Bu adam memurken rahat durmadı, ulan siyasete girerse çenesi hiç kapanmaz’’ derler. Türkiye'ye bir Gandhi lazım. Canım arkadaşım, köylüm rahmetli Adnan Kahveci bir Gandhi olabilirdi.
BUTTO İÇİN TELGRAF
Desenize Recep Bey de bir ‘‘kurtarıcı’’ bekliyor. İki yudum limonlu soğuk su daha.
- Hayır, ben kurtarıcılardan kurtulmanın doğru olduğuna inanıyorum. Kurtarıcı aramak beleşçiliktir, halk beleş adam arıyor demektir. Ama Nasrettin Hoca'nın fil hikayesi gibi, bakarsın arkanda kimse kalmamış. Menderes'e tapanlar o asıldığında bir telgraf bile çekmediler. Ben Ayvacık Kaymakamıyken Butto'yu astırdığı için Ziya- ül Hak'a telgraf çektim. ‘‘Butto'yu asarak onu tarihe mal ettiniz. Bu korkak ve iğrenç hareketinizden dolayı sizi şiddet ve nefretle protesto ediyorum’’ dedim. Sonra baktım ki, yahu bu yabancı bir Cumhurbaşkanına hakaret; bereket versin oradan başımıza bir şey gelmedi. Benim haklı olduğum nasıl meydana çıktı, Butto asılmasaydı kızı Pakistan'ın başına bela olmayacaktı. Yener bey kardeşim, kafam bozuldu mu basarım telgrafı. Mağdur olmadığımız zaman demokrasi aklımıza gelmiyor. Türkiye'de siyasi boşluğu doğuranlar, sonuçlarına katlanıyorlar. Bugün siyasete sadece ihaleler ve memur tayini bırakılmış. Osmanlı'da faili meçhul cinayet yok, ama bakıyoruz şimdi bizde faili meçhul cinayetleri meşru gören anlayışlar var, üstelik ‘‘Devletin bekaası için’’ diyorlar. Bizde hırsızlık devlet için, çete devlet için, uyuşturucu devlet için, Susurluk da devlet için. Bu mübarek devlet her şeyi alıyor içine. Ne gariptir ki, bu anlayışa mensup insanlar toplumda reddedilmiyor, kahraman kabul ediliyor.
ÇETE FACİASI
Biraz daha konuşalım şu çeteler konusunu.
- Çeteleri unuttuk kardeşim, meğer öyle bir şey yokmuş. Neredeyse Hoca ‘‘fasa fiso’’ demekle kısmen haklı çıktı. Aylarca Susurluk diye yattık kalktık, liderler zirveleri yapıldı, sonunda ‘‘görevi ihmal’’le bağlandı. Çetelere kırmızı pasaport, silah belgesi verenler meğer ''görevi ihmal'' etmişler. Bunun karşılığı beş yüzbin lira para cezasıdır. Çete mensubu olmuyor da, görevi ihmal oluyor. Böyle bir hukuk faciası, hukuk katliamı herhalde vicdan ile cüzdan arasında sıkışıldığında oluyor. İş dibe vurdu ama bu gerçeği bizim sevgili halkımız kabul etmiyor. Sevgili halkımız o zaman sonucuna katlanmak zorundadır, katlanıyor da. Türkiye'de de kesinlikle İtalya'daki gibi ‘‘temiz eller’’ rüzgarı esecek, bugün değilse yarın. Bu yağmanın, vurgunun, soygunun hesabı sorulacak.
Recep Yazıcıoğlu, Türkiye'de ‘‘farklı’’ düşünenlerin halk tarafından benimsenmediğine dikkat çekiyor. Yine Yazıcıoğlu'na göre siyasi partiler içinde yüksek sesle düyünen insana yer yok. Yazıcıoğlu, çeteler konusunun ‘‘görevi suiistimal’’ diye örtbas edilmesinin inanılmaz bir hukuk faciası olduğunu söylüyor. Yazıcıoğlu'na göre çete elemanlarını kahraman ilan edenler, sonuçlarına katlanmak zorunda...