Güncelleme Tarihi:
YARGITAY 8. Ceza Dairesi Hákimi Ayşe Serpil Aykut ve avukat eşi Mehmet Oktar Aykut, kızları Esra Yıldız’a tehdit mesajları gelince aile dostları olan TEM başkomiseri Halil İbrahim Bolat’tan kızlarını korumasını istediler. Ancak avukat baba Aykut’un araştırmaları, tehdit olayının baş zanlısının dostları Bolat’ın ta kendisi olduğunu ortaya çıkarınca şoke oldular.
SENİ İZLİYORUM
Aykut Ailesi’nin yaşamı, 3 Ekim 2005’de 29 yaşındaki kızları Esra’ya çekilen tehdit ve taciz dolu mesajlarla kábusa döndü. Mesajları atan kişi, Esra’yı sürekli izlediğini, küçük kızına zarar verebileceğini söylüyordu. Genç kadına gelen mesajların bazıları şöyleydi: "Uyu artık Esra, tam karşında seni izliyorum", "Babanlar uyumuş olmalı. Işıkları yanmıyor, çok iyi bil ki sen ve baban çocuğuna hasret kalacaksınız", "Yarın seni gölge gibi izleyeceğim, belki fırsat bulunca tanışırız, ancak hoşuna gitmez."
BOLAT’TAN YARDIM
Savcılığa başvuran aile, kendilerini güvende hissedebilmek için de çareyi sık sık görüştükleri aile dostları Bolat’tan yardım istemekte buldu. Baba Aykut, kızına moral vermeleri için Bolat’tan bir süre evlerinin çevresini gözetlemesini ve kızına göz kulak olmasını istedi. Bolat da bunu kabul etti. Esra Yıldız, bir hafta boyunca işe Bolat ve koruma polislerinin eşliğinde gitti.
BABA ARAŞTIRDI
Baba Aykut, bir yandan olayı araştırmayı sürdürdü. Önce telefon numarasının kime kayıtlı olduğunu buldu. Kayıtlarda nüfus cüzdanı fotokopisi olan kişi, A.Ç. adında bir işçiydi. Aykut, A.Ç’nin kimlikte fotoğrafı olan kişi olmadığını gördü. A.Ç.’nin anlattıkları ilginçti:
"2001’de üvey erkek kardeşim gözaltına alınmıştı. Karakolda kimliklerimizi aldılar. Sonra bana kimliğimi vermediler, kimliğimin kardeşimin belgeleriyle yanlışlıkla gittiğini söylediler. İki ay sonra Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nden (TEM) aradılar ve kimliğimin orada olduğunu, almamı söylediler. Ben gidip alamadım, kimliğimin hálá TEM’de olması gerekir."
TÜM KAPILAR BOLAT’A
Avukat Aykut, araştırmalarına devam etti ve ikinci bir isme daha ulaştı. Ulaşılan kişi, mesajların çekildiği telefona takıldığı tespit edilen başka bir sim kartın sahibi görünen, M.Ş. adında 22 yaşındaki bir kadındı. M.Ş.’yi de bulan Aykut iyice şaşkına döndü. M.Ş. ifadesinde "Bu hattı 2 yıldır kullanmıyorum. Ben bu sim kartımı 28 Eylül 2005’ten önce TEM’de görevli Başkomiser Halil İbrahim Bolat’a vermiştim" dedi. Aykut, tüm delillerini savcılığa sundu. Dosyayı inceleyen ve Bolat’ın 8 yıl hapsini talep eden savcılık, iddianamesinde olayın şöyle geliştiğini ileri sürdü: "Olay tarihlerinde sanığın, müştekilere telefon rahatsızlığından dolayı yardım ediyormuş pozisyonunda bulunarak, onlarla ilgilendiği fakat bir taraftan da M.Ş.’nin ve A.Ç.’nin adına telefonlarla şikayetçilere hakaret, tehdit içeren mesajlar çekerek atılı suçu işlediği kanısına ulaşılmıştır."
BOLAT: BEN YAPMADIM
Hákim önüne çıkan Bolat ise ilk duruşmada tüm suçlamaları reddetti. Son atamalarla Hakkári’ye tayin edildiği öğrenilen Bolat, "M.Ş’den sim kart almadım. A.Ç.’nin kimlik fotokopisi, TEM’e gelmişti ama bu fotokopi kullanılarak herhangi bir telefon alınmadı" dedi.
AYKUT: NEDENİNİ BİLMİYORUZ
Duruşmaya zarar gören sıfatıyla katılan baba Aykut ve kızı Esra ise Bolat’ın muhtemel suçu neden işlemiş olabileceğini bilmediklerini söylediler. Aykut, Bolat’la hiçbir husumeti olmadığını, hatta zamanında çok iyiliklerini gördüğü için bu duruma anlam veremediğini, ancak delillerin Bolat’ı göstermesi üzerine şikayetçi olduklarını söyledi. Davayı gören Ankara 10. Sulh Ceza Mahkemesi duruşmayı tanık olarak gösterilen A.Ç. ve E.Ş.’nin de dinlenmesi için erteledi.
Psikolojik işkence
TEHDİT mesajları alan Esra Yıldız bir kamu kurumunda çalışıyor, 22 aylık bir kız çocuğu sahibi olan Yıldız’ın bebeği, tehdit mesajları geldiği sırada henüz 13 aylıktı. İşletmeci olan eşi Ukrayna’da çalıştığından Yıldız çoğunlukla ailesiyle birlikte kalıyor. Hakkında tehditten dava açılan 34 yaşındaki Bolat ise evli ve 3 çocuklu.
Esra Yıldız olayla ilgili savcılığa verdiği şikayet dilekçesinde de şu sözlere yer verdi:
"Bolat, bana ve aileme olmadık sıkıntılar ve işkenceler yaşatmıştır. Halbuki bu şahıs, evimize girip çıkan sanki bize yardımcı oluyormuş gibi davranıp aile sırlarımıza vakıf olan bir kişiydi. Bize bu şekilde manevi zarar vermesinin amacı ne hiç anlayamıyorum. Mesajlardan görüleceği gibi "Çocuğunu göremeyeceksin" gibi mesajlarla bana ağır işkence yaptı. Çocuğumu kaçırıp şantaj mı yapacaktı hiç bilmiyorum?"
’Fidye’ filmindeki gibi
ANKARA’da gerçekleşen olay akıllara, Ron Howard’ın yönettiği ve Mel Gibson’un rol aldığı 1996 yapımı Ransom (Fidye) filmini getirdi. Filmin konusu şöyleydi: Tom Mulden (Mel Gibson), güzel karısı Kate (Rene Russo) ve sevimli oğlu Sean (Brawley Nolte) ile mutlu bir yaşam süren, görkemli bir iş merkezi ve sosyetede kıskanılacak bir konuma sahip olan, basının yakından takip ettiği zengin bir adamdır. Oğlu kaçırılmıştır ve kaçıranlar kendisinden yüklü fidye istemektedir. Tom FBI ’ın kurtarma operasyonları başarısızlıkla sonuçlanınca oğlunu kendisi kurtarmaya karar verir ve televizyona çıkarak fidyecilerin kendisinden istedikleri 2 milyon doları onlara vermeyeceğini, parayı oğlunu kaçıranı bulana vereceğini söyler. Ancak filmin sonunda anlaşılır ki, oğlunu kaçıran çetenin başında, olayı çözmesi için görevlendirilen polis müfettişi rolünü canlandıran Gary Sinise vardır.