Güncelleme Tarihi:
Cumhuriyeti kuran kadroların dönüşümü nasıl hayal ettiklerini ve bunu hayata geçirmek için kurumları nasıl oluşturduklarını iyi kavramak lazım. 16-21 Temmuz 1921’de savaş devam ederken Milli Eğitim Şurası’nı toplayan; askere harcanacak paradan, eğitime para harcamaya başlayan bir zihniyetten bahsediyorum. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk Hava Kurumu, Kızılay, Türk Dil Tarih Kurumu ve TED Türkiye’nin eğitimdeki ilk sivil toplum örgütü.
250 milletvekili, genelkurmay başkanı yardımcısı, milli eğitim müşaviri, bir rektör, bir gazeteci ve bir işadamı tarafından kuruldu. Sadece bizim değil, diğer öncü kuruluşların kurucuları da onlar. Dönemin başbakanı İsmet İnönü kurucu genel başkanımız. Tüzüğümüzü onaylayansa Mustafa Kemal Atatürk…
TED, Merkez Bankası’nın hisse ortağı. Resmi ilanlar konusunda verilen imtiyaz da kurum mali sıkıntı çekmeden eğitimi yaygınlaştırsın diye...
O dönemde Türkiye’nin her yerinde misyoner okulları var. “Dünyayla rekabet edebilecek milli okullar açın” diyor örneğin. Onun için yabancı dilde eğitim veren ilk koleji açıyoruz. Sonra, “Bu ülkenin yoksul çocuklarına sahip çıkın” diyor ve bir sivil toplum örgütü olarak eğitime yön vermemizi istiyor. Bir noktasında da şu yazıyor: Bu cemiyet siyaset yapmaz!
Sadece siyaset değil, bürokraside ve ekonomide de… Zaten öncü yetiştirmeye odaklanmış bir kurum. Bugün de bu ilkesini yaşatıyor.
‘Başarı Her Yerde Projesi’ni, İstanbul’da Milli Eğitim ile protokol imzalayarak iki okul üzerinden başladık. İstanbul’un SBS’deki en kötü okullarıydı bunlar. Öğretmenleri eğittik, öğrencileri ilgi alanlarına yönlendirdik, müzik odaları, spor odaları kurduk. Örnek öğrencilerimizi gördüler, “Onlarla aynı şartlardayız, biz de başarabiliriz” dediler. Ve birini örnek vereyim, SBS’de 30 basamak yukarı çıktı. Şu anda Ankara ve Adana’da dörder okul üzerinde çalışıyoruz.
Ve yeni bir proje başlatıyoruz. Daha önce köye gitmemiş kadın öğretmenleri seçeceğiz. İlk yıl 50, sonra 100, sonra 400 kadın öğretmeni üstün nitelikli öğretmen haline dönüştüreceğiz. İyi öğretmen yetiştirmek çok önemli. Bizim gibi ülkelerde akıllı öğretmen ihtiyacı varken akıllı tahta çakıyorlar maalesef.
52 bin. Toplam aile geliri, -evi arabası olmayacak- 3 bin liranın altında olan çocuklardan bahsediyorum. Bu çocuklar cep harçlığı dâhil üniversite sonuna kadar okutuluyorlar. Diksiyon dersi alıyorlar, sanatla alakalıysa oraya yönlendiriliyorlar. Ciddi bir kişisel gelişim programına tabii tutuluyorlar. Ve liderlik özellikleriyle ilgili başkanları var. Mesela benim kişisel olarak burs verdiğim çocuklardan birinin babası garsondu, kardeşi down sendromluydu, Türkiye 38’incisi oldu. Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden birini bitirdi. Şu anda California Tech’te. Böyle örneklerimiz çok.
Biz bu çocukları Ankara’ya davet ettik. Onlara dedik ki, “Sizi İstanbul kolejimize yönlendirelim”. 10’uncu sınıfa başlayacak kızımızla ilgili bir kaygım vardı. Ona “Sen muhtemelen kalırsın” dedim. Çünkü TED İstanbul’da lisede matematik ve fen İngilizce. Bu arada sosyal hizmetler uzmanı da var yanlarında. Onlar başka okullara da götürdüler, biz hiç müdahale etmedik. Çocuklara bayıldım. Babaya benim yanımda şöyle bir cümle sarf ettiler: “Baba, ablamla ben karar vereceğim, sen sadece gözlemcisin”. Özgüvene bakın. Bir gün baba beni aradı, dedi ki: “Selçuk bey, mezradan arıyorum, bir noktada kesilebilir, çekmiyor. Kızlarım sizinle olmak istiyor.”
Sonrasına bakın ama… Bu kızlarımıza TED Üniversitesi’nde bir buçuk- iki ayda İngilizce öğrettiler. Yurtta belletmenleri ve arkadaşları öğretmeye devam ettiler. İlk matematik sınavında müdür, “Kızım sana Türkçe matematik sınavı verelim” demiş. Çocuk itiraz ediyor, “Hayır kavramlar aynı” diyor. Kaç aldı biliyor musunuz, 98… Daha ilerisi… İngilizce sınavında yurtta kendisine İngilizce çalıştıran arkadaşından daha yüksek puan almış. Ve ben o çocuğa kalacağını söylemiştim, düşünün.
Örneğin ben TED’in genel başkanıyım, kendi okuluma kendi çocuğum giremedi, sonra bizim için MEB’in açtığı sınavla girdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün çocuğu da, bakanların çocukları da, benim çocuğum da bu okulda paralarıyla okudu. Bir kaynağımız varsa, bunu amaca yönelik harcarız. Bu ülkedeki en büyük sorun eğitimdeki sosyal adaletsizliktir. Bizim ülkemizde eğitim görenlerin yüzde 68’i düşük gelire sahip aileler. Burs meselesinin çok ciddi olarak nesil kurtarmak için yapılması gerektiği kanaatindeyim. Belki biraz haddini aşan bir tanımlama olacak ama TED modern Robin Hood’dur. Parası olandan alır, parası olmayana aktarır. Unutmayalım; yoksulların sınıf atlamasının tek yolu eğitimdir.
İsim açıklamadan bir örnek vereyim: Bir gün müdür muavinimiz, dönemin başbakanlık müsteşarının makamını arıyor. Sekreterine “Veli hemen okula gelsin” diyor. Sekreter de gayri ihtiyari “Hocam biliyorsunuz, beyefendi başbakanlık müsteşarı” diyor. Müdür muavininin cevabı: ‘Bana ne’ oluyor.
Bir kış kampında bir çocuğumuz çıktı ve şöyle dedi: “Arkadaşlar, kaçınız benim gibi karnınızı suyla doyurmak mecburiyetinde kaldınız ve yatağa uzandığınızda o gurultuyu duymamak için uyumaya çalıştınız?” O çocuk sonunda Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdi. Eğer kolejler bu ülkede bir milyon çocuk okutsaydı, bugün bu sıkıntıları yaşamayacaktık. Ama o sosyetik ilgi, yetersiz bilgiyle ancak oturduğumuz yerde ülkeyi kurtarmaya çalıştık. Ve ülkeyi kurtarırken de toplumun farklı kesimlerini dışladığımızı fark ettik.
ÜLKEMİZ BİR GEMİDİR, GEMİYİ TERK ETMEMEK GEREK!
“Eskiden çocuğu çocuk olduğu için severdik. 21. yüzyılda artık çocuğu saymak mecburiyetindeyiz. En büyük zararı ekonomik durumu iyi olan aileler veriyor. Çocuklarında o yüzden depresiflik ve hayalsizlik yaşıyorlar. Diğer çocuklar öyle değil. Yırtarak geliyorlar. Mücadeleyi biliyorlar. Siz büyüyünce bile yapamayacaklarını çocukken vermeye başlarsanız onun hayatını zindana çevirirsiniz. Ülkenizi bırakıp, çocuğu alıp yurt dışına götürmekle bu işler olmaz. Herkesin bazı endişeleri olabilir. Ülkemiz bir gemidir, gemiyi terk etmemek gerek.
VELİ EĞİTİM PORTALI AÇTIK
“Veliler çocuğun hayatını kâbusa çeviriyorlar. Bir çocuğun haksızlığı, itilip kakılmayı, Aklına yatmayan kuralları öğreneceği yer de okuldur. Ama o helikopter aile denilen anne ağırlıklı yapı, çocukların psikolojisi bozulmasın diye kontrol altında tutmaya çalışıyor. Biz bunun için de veli eğitim portalı açtık.”
NE YAPILMALI?
*Çocukların istedikleri tür okula gitmelerinin önünü açmalıyız. Meslek liseleri dışında çok programlı liseler olmalı.
*Üniversite sınavını birden kaldıramazsınız ama biz üniversite sınavının birkaç sınavdan oluşmasına karşıyız, tek bir sınav yapılmalı. Ve yılda iki kere yapılmalı.
*Liseleri üç yıl ve dört yıl yapalım. Üçüncü yılsonunda lise diploması verelim. Ama örneğin mühendis olmak istiyorsa, dördüncü yıl sadece fizik, kimya, matematik görsün. Dersaneleri kaldırmak istiyorsanız, işte çözüm.
RAKAMLARLA TED
38 Okul
1 Üniversite
31.998 Öğrenci
48.000 Burs verdiği öğrenci sayısı
16 Mezun derneği
12 Spor kulübü