Güncelleme Tarihi:
Avrupa Travmatik Stres Çalışmaları Derneği'nce iki yılda bir düzenlenen Avrupa Travmatik Stres Konferansı'nın altıncısı Türk Nöropsikiyatri Derneği'nin ev sahipliğinde geçtiğimiz hafta İstanbul'da yapıldı. Beş kıtadan 20 ülkeden katılımcısı olan konferansın başlıkları psikotravmatoloji, klinik uygulamalar ve insan hakları idi. Konferansta doğal afet, savaş, yoksulluk gibi felakete ve travmaya bağlı ortaya çıkan ruhsal, bedensel şikayet ve hastalıkların yanında en çok ele alınan konu fiziksel, cinsel istismara uğramış çocuklar, kadınlar ve erkeklerdi.
Çocuklukta yaşanılan tecavüzün, yetişkin yaşta yaşanılanından daha az travmatik olduğuna inanılır. Çocuk, yaşadığı bu travmayı şans eseri de olsa unutabilir diye düşünülür çünkü. Hem de iz bırkamadan. Oysa erken yaşta cinsel istismara uğramış çocuk, kendini yetişkinlerin dünyasına hazırlayamıyor. Normal seyrinde giden büyüme işlevi yaşadığı o travmatik deneyimle engelleniyor çünkü. Travma yüzünden temel güvenliği bozuluyor, kişilik gelişimi engelleniyor. Peki çocuk ne yapıyor? Tüm enerjisini kendini korumaya aktarıyor.
Cinsel istismara uğrayıp travma geçiren çocukların durumu bir uluslararası problem. Kadınların yüzde 10-15'i, erkeklerin yüzde 5-10'u 16 yaşına gelmeden en az bir kez cinsel istismara uğramış. Yeni yapılan çalışmalara göre genel rakamlar ise şöyle: Kadınların yüzde 11-16'sı, erkeklerin yüzde 3-39'u. Çocuklukta cinsel taciz en çok kadınlarda post-travmatik stres bozukluğuna neden oluyor.
Avrupa Travmatik Stres Çalışmaları Derneği'nce iki yılda bir düzenlenen Avrupa Travmatik Stres Konferansı'nın altıncısı Türk Nöropsikiyatri Derneği'nin ev sahipliğinde geçtiğimiz hafta 5-8 Haziran tarihleri arasında İstanbul'da yapıldı.
Beş kıtadan 20 ülkeden katılımcısı olan konferansın başlıkları psikotravmatoloji, klinik uygulamalar ve insan haklarıydı. Konferansta doğal afet, savaş, yoksulluk gibi felakete ve travmaya bağlı ortaya çıkan ruhsal, bedensel şikayet ve hastalıkların yanında en çok ele alınan konu fiziksel, cinsel istismara uğramış çocuk, kadın ve erkeklerdi.
TERAPİ GÖRÜYORLAR
Konferansa katılanlardan Polonya Cinsel Bilim Enstitüsü'nden Lew-Starowicz'in yaptığı araştırmaya göre 1992-1997 yılları arasında kadınların yüzde 34.9'u, erkeklerin yüzde 29'u 15 yaşlarından beri cinsel taciz kurbanı. 1977-1979 yılları arasında 599'u kız, 159'u erkek toplam 768 kurban üzerine çalışma yapılmış. Aradan 20 yıl geçmiş ve 768 kurbanın 389'unun o yıldan bu yana halen tecavüze uğradığı ortaya çıkmış.
Cinsel istismar bir psikiyatrik bozukluğu beraberinde getirebiliyor. Depresyon, anksiyete, çoğul kişilik, post-travmatik stres bozukluğu, borderline (bir tür kişilik bozukluğu), alkol ve madde bağımlılığı ve diğer bozukluklar.
Starowicz'in incelediği vakaların yüzde 23.4'ünde eşiyle olan ilişkilerinde bozukluk, yüzde 24.9'unda depresyon, yüzde 12.6'sında cinsel fonksiyon bozukluğu, yüzde 11.1'inde madde bağımlılığı, yüzde 6.9'unda fobi ve anksiyete sendromları, yüzde 3.6'sında cinsel kimlikte dengesizlik, yüzde 2.8'inde rastgele cinsel ilişkide bulunma, yüzde 7'sinde psikosomatik rahatsızlık, yüzde 1.8'inde de post-travmatik stres bozukluğuna rastlanmış.
ÖZ BABA OLABİLİYOR
Hamburg Üniversitesi Psikiyatri Enstitüsü'nden F. Teegen yaş ortalaması 27 olan Avrupa ve Amerika'dan toplam 90 kadınla bir araştırma yapmış. Bu kadınların yüzde 74'ü psikoterapi görüyor. Çünkü hepsinin hayatında travmatik yaşam kesitleri var. O da çocukluklarında cinsel istismara uğramış olmaları. Çoğu ortalama 14 yaşında vücutlarının bir tarafını en çok da bileklerini kestikleri için doktora götürülmüşler.
Tunus Razi Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi'nden bir grup uzmanın konferansta sundukları ise oldukça çarpıcı idi: ‘‘1997-1998 yılları arasında çocuk psikiyatrisi birimindeki cinsel istismara uğramış çocuklar üzerine bir araştırma yaptık. Çocukların yüzde 50'si birden fazla tecavüze uğramış. Vakaların yüzde 50'sinde suistimali yapan aileden biri. Ve çoğu kez öz baba.’’
Yaşanılan travma varolan zihinsel mekanizmasıyı kırıyor. Ve savunma mekanizması bu tür şiddetli deneyimlerle başa çıkabilmek için devreye giriyor. Bu mağdurun korkularını yenmesini, acizliğinin de üstesinden gelmesine yarıyor. Çocukluğunda cinsel tacize uğramışların sayısı günden güne artıyor olabilir ama sayısını bilmek olanaksız. Bazı çocuklar yaşadığı travmatik anı hiç yaşamamış gibi unutabiliyor çünkü.
Tacizin bedeli yüksek
Çocukluklarında tecavüze uğramış kişilerinin deneyimleri ne yazık ki bir kez değil. Tıpkı Amerikalı B. Kending'in ‘‘cinsel istismara uğramış çocuk’’ başlıklı oturumda örnek verdiği vaka gibi: Beş yaşlarında bir kız çocuğu bakıcılarının 16 yaşındaki oğlu tarafından tam beş ay 2 ay süresince tecavüze uğrar. Tecavüzcü kız çocuğunu sürekli olarak ‘‘seni vururum’’ tehdidinde bulunur. Tedavi sırasında kız çocuğu önceleri hiçbirşey anlatmaz. Oyun odası, masal anlatma, resim çizme yöntemleriyle 16 yaşındaki gencin çocuğa sürekli olarak oral sekse zorladığı ortaya çıkar. Çocuğun tedavisi tam 18 ay sürer.
Tacizin bedeli yüksek. Derin suçluluk duygusu, kendine aşırı güvensizlik, kimseye güvenmeme, kendini değersiz hissetme, reddedilme korkusu, kendine olan öz saygıyı yitirme, yalnızlık, depresyon ve tabii ki hayata geçirilmiş klasik savunma mekanizmaları.
Tecavüz fiziksel istismardan çok duygusal istismarı yüksek bir travma. Olayı sürekli hatırlayan, parça parça hatırlayan ya da yıllar sonra hatırlayan var. Bu yüzden uzmanlar ‘‘bu, tek başına yaşanılan bir deneyim. Hele de tanık yoksa. En doğrusu onu dinlemek ve anlamaya çalışmak’’ diyorlar.