Güncelleme Tarihi:
2002’den bu yana AK Parti’nin Sağlık Bakanı olarak görev yapan Recep Akdağ, sağlık çalışanlarının yarın başlayacak iş bırakma eylemi öncesi, sağlıkta dönüşüm hamlesi ve Danıştay’da Tam Gün Yasası’yla ilgili son duruma dair Radikal’den Mine Tuduk'un sorularını yanıtladı. Hükümet olarak sağlıkta ‘muayenehanecilik devrine’ dönüşe izin vermeyeceklerini vurgulayan Akdağ, gerektiğinde tebdil-i kıyafet, bere, şapka ve atkı takıp sahada gözlem yaptığını söyledi.
İşte Akdağ'ın açıklamaları:
‘Tam Gün’de son durum
“Kamuda çalışan doktorların, hoca ya da bıçak parası almasını ve dışarıda çalışmasını engelleyecek bir kanun oluşturduk. Süreç 1 seneyi aşkın bir zamandır sekteye uğruyor. Çünkü CHP bunu mahkemeye götürdü. Türk Tabipler Birliği (TTB) konuyu Danıştay’a taşıdı. Danıştay 5. Daire daha önce yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Sonra (Danıştay) Dava Daireleri, 5. Daire’ye katılmadığını söyledi ve Sağlık Bakanlığı’nı haklı buldu. Şimdi aynı 5. Daire, kamuda çalışan doktorlar için ‘Özel hastanelerde çalışamazlar ama muayenehane açabilirler’ kararını verdi.
Bunun pratik anlamı şudur: Sağlık Bakanlığı’nın üniversite hastanelerinde çalışan, kamu görevlisi olup vatandaşla muamelesi olan 41 bin civarında uzman hekimin, muayenehanesi olan 1800’ünün muayenehanesi, (Danıştay) Dava Daireleri Genel Kurulu, Sağlık Bakanlığı lehine karar verene kadar açık kalabilir. 41 bin kişiden, 1800 muayenehane çok küçük bir yüzde yapıyor. Ancak sorunun sonuna geldik. Artık sistem tamamen vatandaşın lehine devam edecek şekilde işleyecek.”
19 Nisan sağlıkta iş bırakma eylemi
“Hekimlerin performans ve özlük haklarıyla ilgili her türlü hak arayışına evet, ama bu sonunda tekrar muayenecilik sistemine dönülsün diye yapılıyorsa buna hayır, çünkü dönmeyeceğiz. Tabii ki doktorlarımız için Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği gibi bir ince ayar yapacağız. Başbakanımız, hükümet ve benim kırmızı bir çizgimiz var. Bu kırmızı çizginin anlamı şudur, kamudan sağlık hizmeti alma ihtiyacı olan bir vatandaşın muayenehaneye ya da özel bir hastaneye para vermesi doğru değil. Hekimlerin daha fazla kazanmaları ve özlük haklarının daha fazla iyileşmesini ben de çok arzu ediyorum. Belli bir gelirleri olacak ve performansla daha çok kazanacaklar. Ayrıca sistemin içinden kaynaklanan, emekliliklere yansıyan kısımda çözemediğimiz sıkıntılı bir durum var. Kabul ediyorum ve düzeltmek için çalışıyoruz.
Ancak, TTB’nin 19-20 Nisan’da yaptığı çağrı üzerine hekimler ve sağlık çalışanlarının Türkiye genelinde gideceği iş bırakma eyleminde, bir tek vatandaş bile mağdur olursa, ben TTB’yi savcılığa şikâyet edeceğim. Sağlık hakkı vazgeçilmez bir haktır. Eylemde, acil hastalara bakılacak diyorlar ama şunu unutmamak lazım, sağlık işi beklemez. Ben yine de aklı selimin galip geleceğini ve hekimlik yemini etmiş kişilerin, hastalarını asla mağdur etmeyeceklerini düşünüyorum.”
Hastanelerde randevu sorunu
“İstanbul’da hâlâ sorunlar var. Bizden önceki 8 yılda İstanbul’da hizmete sokulan yatak sayısı 40’tı, biz 5 bin yeni yatak kazandırdık. 800 civarında olan kamudaki yoğun bakım yatak sayısını, 10 bine yaklaştırdık. Aslında artık İstanbul’da yeni yatak sayısını çok fazla arttırmak gerekmiyor, ancak yatakları dönüştürmek gerekli. Bu yüzden aynı yatak sayısında ama çok daha büyük hastaneler inşa etmeyi tercih ediyoruz.
Bir anda mekânlar ferahlıyor ve insanlar daha kolay çalışmış oluyor. Bunu önümüzdeki 5 yıl içinde sadece İstanbul’da değil Türkiye genelinde tamamlayıp bitireceğiz. Gerek kamu-özel ortaklığı yoluyla yapacağımız ‘Sağlık Kampüsleri’ projesiyle, gerek TOKİ’yle yaptığımız yeni hastanelerle Türkiye’nin 30 yıllık sağlık binası ihtiyacını tamamiyle bitireceğiz. Hastanelerde 6 ay sonraya ameliyat için gün verilmesiyse yer yokluğundan değil, doktor yokluğundan kaynaklanıyor. Avrupa’ya kıyasla Türkiye’de doktor sayısı çok az. 100 bin kişiye 160 doktor düşüyor.
Asistan hekim için bir çare
“9 Eylül Üniversitesi’nden, asistan arkadaşlarla bir akşam yemeğinde buluştuk. Hepsi pırıl pırıl gençler. İsteklerini ilettiler, büyük çoğunluğunun haklı ve karşılanabilir talepleri olduğunu gördüm. Gerçi tüm asistan taleplerini biz yerine getiremeyiz. Çünkü üniversitelerde de 10 bin asistan hekim var, onlar YÖK’e bağlı. Ama Sağlık Bakanlığı ve eğitim hastanelerinde 8 bin civarında asistan hekim bulunuyor. Şubatta öğretim üyeleri, yeni sisteme, yani muayenehane ve hoca parasının ortadan kalktığı sisteme itiraz ederek işi yavaşlattı. Bu da hastanenin gelirinin düşmesini sağlıyor. Sonuçta yapılan bu hareket, asistan doktorların ek ödemelerine yansıyor ve aldıkları para miktarı yarıya düşüyor.
Öte yandan hocalarının yerine hasta bakan, asistanların performansları hocaların üzerine yazılıyor ama hocalar ek ödemelerini tam olarak alıyor. Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak eğitim ve araştırma hastanelerinde çalışan tüm asistan arkadaşların mağduriyetini giderecek bir çalışma yapıyoruz. Benzer bir model oluşturulması için üniversite hastanelerine yazı yazacağız.
Hastanelerde hekim ve asistanların maruz kaldığı şiddete gelince... Tüm hastanelerimizde kamera ve özel güvenlik sistemini devreye soktuk. Fakat biz de biliyoruz ki bütün bunlar yetmiyor. Toplumda sosyopat dediğimiz tipler var. Düşünün, bir gün içinde sağlık sistemi ve doktorun karşısına çıkan insan sayısı, 1.5 milyon. Bu sayının 300 bini acile gelenlerden oluşuyor. Bazı anormal ruhlu kişiler, kendisine hizmet eden doktor ya da sağlık personeline saldırabiliyor. Ama bazı muhaliflerimizin bu olayları fırsat bilerek, hastanelerdeki şiddete, uygulanan sağlık sistemi yüzünden oluyor demeleri çok yakışıksız.”
Hedef tuttu mu?
Acil durumda tüm hastalar hava ambulansıyla alınıp gerekirse özel bir hastanede para ödemeden hizmet alıyor. Aşıda çok yol kat ettik. 2001’de kızamık vakası 37 binken, 2011’de 70 vaka. 50 bin kişiye evde bakım hizmeti veriyoruz. 40 ilde merkezi randevu sistemiyle, 4 dakikada telefonla randevu alınıyor. 2011 sonu Türkiye genelinde merkezi randevuya geçilecek. Mütevazı davranarak arzuladıklarımızın yüzde 75’lik bir bölümünü gerçekleştirdik diyebiliriz.
‘Obeze şişko diyelim’ sözünün sırrı
“Obezlere şişko diyelim” dediniz, daha sonra “Haddini aşan bir açıklamaydı” diye yeni bir açıklama yaptınız. Neden ‘şişko’ kelimesini tercih ettiniz?
Sağlığı riske eden durumlar açısından şişmanlık çok önemli bir problem. Türkiye bu hususta dünyada lider ülkeler arasında. Sağlık Bakanlığı bu işin farkında ama birey olarak da bunun farkında olmamız lazım. Bir toplantıda, milletvekili bir profesör arkadaşıma sordum: “Vatandaşın bu konuda farkındalığını arttırmak için ne yapalım? Şişman olan kişilere ‘şişko’ desek bu daha mı yararlı olur?” Olay bundan ibaret. Yoksa bakan ya da bakanlık olarak, ‘şişko’ diyelim gibi bir açıklamamız yok, olmadı. Tabii böyle bir kelimeden bir kişi bile rencide olmuşsa buna çok üzülürüm. Ama konuyla ilgili acil olarak kendi terimlerimizi oluşturmalıyız ki toplumda obeziteyle ilgili farkındalık artsın ve bireyler yaşam biçimini değiştirerek kilo verme çabası içine girsin. Şu anda Türk toplumunun 3’te 1’i normal kilolu, 3’te 1’i fazla kilolu, kalan 3’te 1’i ise obez.
Tebdil-i kıyafetle hastane denetledi
Tebdil-i kıyafetle hastanelerde inceleme yapıyor musunuz? 2 yıl önce aile hekimliği için sevk zinciri zorunluluğu koymuştuk ama uygulamada bir-çok olumsuzluk olduğuna dair geri bildirim aldık. Bizzat gözlem yapmak için Isparta’ya gittim. Tanınmamak için gözlük, bere ve atkı takarak, yaşlı bir hastanın yakını gibi, aile hekimine gittim. Sevkteki zorluğu görünce SGK ve Maliye’yi de ikna ederek, sevk zinciri zorunluluğunu, o dönem pilot uygulama yaptığımız Isparta, Denizli ve Bayburt’ta kaldırdık. Ayrıca 20’yi aşkın saha gözlemcim var. Bu kişiler kamu ve özel hastanelerde gözlem yaparak sistemin işleyişini rapor ediyor.
BAKAN AKDAĞ'DAN 'ASİSTAN DOKTOR' GENELGESİ