Güncelleme Tarihi:
Avrupa Birliği; Türkiye üzerinden yapılan yasadışı göçü önlemek amacıyla özellikle insan kaçakçılarına karşı daha etkin bir mücadele vermek için bir an önce bu yasanın geçmesini istiyor. Ancak Kadir Has Üniversitesi'nden Yardımcı Doçent Dr. Akın Ünver'e göre, Meclis gündemindeki tasarı AB normlarından uzak olduğu gibi vatandaş aleyhine istismara da açık. Ulusal güvenlik denerek yasada tanınan pek çok hak ve özgürlüğe istisna getirilirken, ulusal güvenliğin tanımının muğlak olması da tasarıyı AB normlarından ayrıştırıyor.
'İYİ NİYETLE HAZIRLANMIŞTI AMA...'
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasa tasarısı Türkiye - AB üyelik sürecinin canlandığı 2003'ten bu yana gündemde. Ancak ilk somut tasarı 2014'te, özellikle de Türkiye üzerinden Suriye'ye giden Avrupalı cihatçılardan rahatsız olan AB'nin bastırmasıyla da kaleme alındı. Görüş alınmak üzere bazı uluslararası örgütlere ve TÜSİAD gibi yerel kuruluşlara da gönderilen tasarı, AB'nin bu kez göçmen krizi nedeniyle bastırması üzerine yakınlarda tekrar gündeme geldi ve gözden geçirildi.
"2014 tarihli tasarı iyi niyetle hazırlanmış, bazı değişikliklerle düzeltilebilecek bir metindi. Şoke edici olan, çeşitli kurum ve kuruluşlardan alınan onca görüşten sonra, 2016 versiyonunun 2014 versiyonunun da gerisine düşmüş olması," diye konuştu Akın Ünver. Ekonomi ve Dış politika Araştırma Merkezi'nin bu konuda yayınladığı bilgi notunun yazarlarından olan Ünver'e göre tasarının en sorunlu tarafı vatandaşın kişisel verilerle ilgili hak ve özgürlüklerine çok sayıda istisna getirmiş olması.
Ünver şunları söyledi:
"Tasarının 5, 6, 7. maddesi devletin kişisel verileri nasıl toplayabileceği ve vatandaşın itiraz haklarına ilişkin. İlk bakışta son derece özgürlükçü bir dil kullanılmış. Ama 8, 9 ve 10. maddeler önceki madelerde yer alan özgürlüklerin ulusal güvenlik sözkonusu olduğunda gözardı edilebileceğini söylüyor. Yani altı madde kişisel verilerin toplanmasına ilişkin sınırlamaları, vatandaşın buna ilişkin haklarını düzenlerken; diğer altı madde ise ulusal güvenlik nedeniyle ilk altı maddeyi geçersiz kılıyor."
ÜÇÜNÜ CUMHURBAŞKANI ATAYACAK
Ünver'e göre, ulusal güvenlik endişelerine ilişkin tanım da muğlak. Bir diğer sorunlu alan, süreci denetleyecek kurulun yapısına dair. Tasarının 2014 versiyonunda kuruldaki 7 kişiden 4'ünün hükümet tarafından atanması, 3 kişinin ise uzmanlardan atanması öngörülmüştü. "Aslında kurulun tamamen teknokrat nitelikli olması gerekirdi" diyen Ünver, yeni tasarıda ise diğer üç kişinin cumhurbaşkanı tarafından atanacak olmasını da bir geri adım olduğunu söyledi.
"Tasarının gerekçe bölümünde açık olarak bu kanunun AB ile işbirliği yapılmasına olanak vermek için hazırlandığı söyleniyor. Ama bu haliyle niyet edilen amaca oluşmak zor" ifadesini kullandı Ünver.
Ünver, özellikle 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarından sonra muhalefet partilerinin kimi şirket ve işadamlarına dair verilerin sırf hükümete siyasi rakip oldukları için ve yasal olmayan şekilde elde edildiğine dönük eleştirilerini hatırlatırken, "Türkiye'de ulusal güvenlik kavramı çok kolayca istismar edilebiliyor. Her türlü muhalif görüş, eleştiri yada mevcut siyası görüşe uymama terörizm yada ulusal güvenlik tehditi olarak görülebiliyor" dedi.