Güncelleme Tarihi:
İşte TBMM’deki görüşmelerden satır başları:
CHP’Lİ GRUP BAŞKANVEKİLİ AKİF HAMZAÇEBİ:
İki konuyu dikkatinize sunmak istiyorum. Siz gündemi özetleyen bir bildirimde bulundunuz. Meclis soruşturma komisyonu kurulmasına esas teşkil eden AKP vekillerinin imzalamış olduğu
siz üç eski sayın bakanla ilgili iddiaları ortaya koyarken, bir şahıstan sağlanan menfaati ileri sürdünüz. bu şahsın kim olduğu AKP'li vekillerin meclis soruşturma komisyonundaki önergelerinde mevcut, Rıza sarraf. Bu ismi neden sunmadınız merak ettim? Sunumunuz eksiktir. Eğer iddia menfaat sağlandığı yönündeyse, bu iddiayı açıklıkla genel kurulun bilgisine sunmaktır. Burada yapmış olduğunu sunumun, meclis soruşturma komisyonu raporunun eksik olduğu açıktır. Ben sunumunuzu tekrarlamanızı iddiayı açık seçik genel kurula sunmanızı talep ediyorum.
Bugün görüşmeler yapılacak, altı vekil görüşlerini ifade edecek. Eski bakanlar dilerlerse savunma hakkını kullanacak. Oylama gizli oylamayla yapılacaktır.
Madde 148: Milletvekillerine beyaz yeşil ve kırmızı renkte üç yuvarlak verilir. Bunlardan oy olarak kullanılacak kutuya atılır. söz konuyu yuvarlağın zarfa konulup kutuya atılmasından sonra kalan iki yuvarlak odada bırakılmaktadır. Ben içtüzüğün bu hükmünün genel kurulun bilgisine sunulmasını, başkanlık divanının gerekli önlemi almasını talep ediyorum.
BAŞKAN:
Önergede de isim belirtilmiyor. Bastırılıp dağıtılan önergenin kapağında... İsterseniz buradan okuyayım aynı şeyi okumuş olacağım. Bastırılarak dağıtılan önergenin ön kapağındaki şeklindeki gibi okudum.
HAMZAÇEBİ:
Şu an önümde olan 681 sıra sayılı, komisyon raporunun hemen birinci ikinci üçüncü dördüncü beşinci sayfalarında bu içeriğin ne olduğu açık şekilde yazılı. AKP'li vekilin imzasının olduğu önergeyi okudum şu an. Kendisinden menfaat sağlanan kişinin ismi açıkça yazılır.
BAŞKAN:
Burada yok. Raporun iç kapağına bakarsanız burada da yok.
OKTAY VURAL:
5 mayıs 2014 tarihinde AKP'li vekillerin verdiği meclis soruşturma önergesi TBMM tarafından 453 oyla kabul edilmişti. Umarım TBMM aynı şekilde hareket edecektir. Öncelikle bugün meclis soruşturmasına konu önergeyi Yüce Divan'a bulunacak, Sayın Zafer Çağlayan'ın annesi vefat etmiştir Allah rahmet eylesin.
Bu oylamanın bugün yapılmaması hususundaki görüşümüzü AKP'ye bildirdik ama, kendileri bir mahsuru olmadığını bildirdiler. Bunun dışında bu oylama çok önemli.
Oylama sırasında herhangi bir yığıltıya ve milletvekillerinin iradesi hakkında farklı bir düşünceye sahip olacak bir uygulamaya izin verilmemesi hususunda, zatıalinizin önem vermesini rica ediyorum.
KOMİSYON BAŞKANVEKİLİ YILMAZ TUNÇ:
Komisyonumuz raporunu Meclis başkanlığına sunmuştur. Bazı hususlar, komisyon çalışmaları süresi içinde kamuoyuna yanlış aktarılmaya çalışıldı. Bunlardan bir tanesi dizi pusulası meselesi. Bu aslında hukuki bir konuydu. Yerel mahkemelerden bir üst mahkemeye dosyaların nasıl gönderildiğini, o dosyanın iade edildiğini çok iyi bilirler. Çünkü belgelerin gönderilen makamlar tarafından ne olduğunun bilinmesi lazım. O nedenle gereksiz bir tartışma yapıldı. Yüce Divan’a sevk durumunda da Meclis’in yapacağı iş dizi pusulasına bakarak gönderilir diyor. Yine soruşturmanın gizliliğinin ihlaline ilişkin bazı tavırlar gördük.
Siyasi parti gruplarında meclis soruşturmalarıyla ilgili görüşme yapılamaz diyor ama muhalefet de bu yapıldı. Gizliliğin ihlal edildiği bu noktada kamuoyuna yanlış bilgiler de aktarıldı, tutanaklar farklı şekilde aktarıldı. Bizim kendi konuşmalarımızın tutanaklar internete aktarıldı. Burada konuştuğumuz cümlenin farklı paragrafa yerleştirildiğini gördük. Adli tıp raporu geldi, montaja ilişkin rapor olduğu söylendi. Tapeler ile cd arasındaki cümlelerin uyup uymadığıyla ilgiliydi. Yoksa o cd’deki ses kaydının montaj olup olmadığıyla ilgili bir rapor yoktu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturmadaki belgeleri ihbar olarak değerlendirdik. Bu bir fezleke değildir. Burada bizim yaptığımız iş bakanların yargılanmasıyla ilgili bir yargısal faaliyet. Meclis soruşturması konusu. 2012’de başlattığı soruşturmayla ilgili olarak da normal bir soruşturmada olmayacak şekilde hukuka aykırılığı tespit ettik.
İstanbul’daki soruşturmanın başlangıcına baktığımızda 31 Ocak 2008’deki MASAK raporuna dayandırılıyor. Bu raporda kara para aklamaya ilişkin somut bir veri yok denildiği halde… Dört yıl sonraki soruşturmaya dayanak yapılan rapordan bahsediyoruz. 2012’deki raporda da her iki raporda soruşturmaya esas alıyor. Soruşturma iki rapor ve üç raporla başlıyor. İsimsiz ihbarlar. 18 Temmuz2dan 13 Eylül’e kadar savcılık hiçbir çalışma yapmadan iletişimin tespitine geçiyor. Son çare kuralı dediğimiz kuvvetli şüphenin varlığı halinde, iletişimin denetlenmesine geçilir denilen hüküm ihlal edilerek soruşturma direkt iletişimin denetlenmesiyle başlıyor.
İhbarlardan birinde uyuşturucu ticareti ve PKK’dan bahsedildiği halde, görevli savcılar durumdan haberdar edilmiyor. Şüphelilerle ilgili kullandıkları telefon numaralarına kadar her türlü detayın bilinmesidir. Soruşturma devam ederken 1 ağustos 2013 tarihli isimsiz bir ihbar daha var. ihbarın yapıldığı IP adresinden 12 ayrı ihbar yapılmış olması. Çok sayıda ihbar yollanan IP adresi konusunda, savcılık araştırma yapmıyor.
3 ekim 2012’deki teknik takip kararı var. bu ihbar asılsız çıktığı halde teknik takip, 4 hafta daha teknik takip kararı veriliyor. 13 Kasım’da alınan dinleme kararı var, eşler arasındaki görüşmeler dinleniyor. Kaydedilmesi yasak görüşmeler de kayda alınıyor. Görüşülen kişiler arasında dinleme kararı alınarak hukuku aykırılıklar tespit ediliyor.
9 Temmuz 2013, İstanbul 34’ncu Sulh Ceza’nın bir kararı var, karar 9 Temmuz’da, telefon dinlemesi 4 Temmuz’dan itibaren yapılıyor. 10 Mayıs 2013 tarihli bir karar var, süresi 10 Haziran’da dolmasına rağmen, bir aylık uzatma 14 Haziran’a kadar teknik takip yapılıyor. Bu şekilde süreyi aşan dinleme-izleme kararları var.
Polis kendisi şifreyi kırarak gerekli şifreyi yapıyor. Burada anayasayı ihlal ediyor. Bir çok hukuka aykırılık var takipsizlik kararında görebiliriz. Kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz diyor anayasamız. Kanuna aykırı delillerle suçluluk ispat edilemez diyor. Komisyonumuz kendisine ulaştırılan soruşturma evrakını bir ihbar mahiyetinde kabul etti demiştim. Bakanlara isnat edilen hususlarla ilgili maddi gerçeği sonuna kadar araştırdı ve şu sonuca vardı. Şimdi tek tek isnat edilen suçlar ve yüce divana sevk
Birincisi, Mehmet zafer Çağlayan hakkında iki iddia vardı. Birincisi İran’a altın ihracatında imtiyaz sağladığı iddiası. Halkbankası üzerinden yapılan işlemlerde kolaylık sağlandığı ve komisyon oranlarında indirim yaptığı iddialarının doğru olmadığı bilirkişi raporlarıyla tespit edilmiştir. Savcılığın kesinleşmiş takipsizlik kararı hep birlikte değerlendirildiğinde bu iddia ile ilgili olarak, sayın Çağlayan’ı yüce divana sevk edecek bir delil bulunamamıştır.
İkinci iddia, Gana’dan sokulmak istenen 1,5 tonluk altını Dubai’ye ulaştırılmasını sağlamaya çalışması… Gana’dan gelip Dubai’ye giden altın yüklü uçakla ilgili olarak adli ve idari soruşturmaları engellediğine ilişkin komisyonumuzda hiçbir delil elde edilememiştir. Bakırköy savcılığının bilirkişi raporuyla da bu olay açıklığa kavuşmuştu.
Muammer Güler hakkında ise üç iddia var. Emniyet şeritlerini kullanma imkanı verdiği, koruma polisi sağladığı iddiası, Türk vatandaşlığına geçirildiğini sağladığı, bu şahsın usulsüzlükleri hakkında basında çıkan haberleri engellediği girişiminde bulunduğu iddiası… Barış Güler hakkında soruşturma yapılmış, suç işlemek için örgüt kurmak, rüşvet almak vermek suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karar itiraz üzerine İstanbul 6’ncu sulh cezanın kararıyla kesinleşmiştir. Nüfus ticareti, rüşvet ve gizliliğin ihlali suçlarının unsurları itibariyle oluşmasına vücut vermeyeceği gibi, delillerle kanıtlanamamıştır. Bu nedenle iddia edilen fiillerin işlendiğine dair deliller elde edilemediğinden, sevk edilmediği için karar verilmemiştir.
Egemen Bağış hakkında üç adet iddia vardır. Bahsedilen şahsın yakınlarına vize almak için kolaylık iddiası. Araştırdık, ne otel kiralaması var ne de vize var. bu şahsın faaliyetiyle ilgili olarak basında haber yapılmasını önlenmesine ilişkin iddia var, ama görüşme yok. Hiçbir somut delil elde edilemediğinden, ortada suç yoktur sonucuna varılmış, zaten kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir.
Erdoğan Bayraktar hakkında ise iki iddia var. Birinci iddia kişiye özel imtiyazlı imar planlarını onaylatmak, bazı projelerin usulsüzlüklerine göz yummak, denetimlerden geçmelerini sağlamak. Kamuoyunda 25 aralık operasyonu olarak bilinen dosyada bahsedilen konular soruşturulmuş, sonunda delil elde edilemediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmiştir. Karar da kesinleşmiştir. Komisyon soruşturması konusunda, hiçbir delil elde edilemediğinden Bayraktar’ın yüce divana sevk edilmemesi yönünde kanaat oluşmuştur.
Komisyon üyeleri kararları verirken, belgelere, bilirkişi raporlarına, savcılığın kararlarına dayanmıştır. Görüldüğü anda imha edilmesi gereken bakanların oğluyla yaptığı konuşmalar, eşiyle konuşmalar, geçmişe ileri dönük dinleme kararları, asılsız ihbarlara rağmen uzatma kararları, aynı gün operasyonlar yapılması, kimse bize bunları maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yapıldığını söyleyemez. Bu kadar hukuka aykırı delil bir araya geliyorsa burada bir siyasi girişim vardır.