Güncelleme Tarihi:
Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından Ankara’da bir otelde düzenlenen "21. Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği" konulu konferans başladı. 35 farklı ülkeden 50’nin üzerinde ombudsman ve insan hakları kurumlarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen konferansın açılış konuşmasını TBMM Başkanı Mustafa Şentop yaptı.
İnsan hakları ihlalleri ve sorunlarının dünyada en çok konuşulan mesele halinde devam ettiğini dile getiren Şentop, dünyada birçok insanın açlıktan öldüğünü, savaşlar sebebiyle ölen insanların sayısının arttığını ve göçün ciddi bir sorun haline geldiğini belirtti.
“BİRİMİZİN GÜVENLİĞİ HEPİMİZİN GÜVENLİĞİ İÇİN, HUZURU İÇİN ÖNEMLİ HALE GELDİ”
“Bugün Akdeniz’i bir göçmen kabristanına çevirmek için harcanan paraların çok büyük meblağlar tutuğunu biliyoruz. Yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı dünyada birçok ülkede ciddi sorunlar üretecek noktaya geldi” ifadeleriyle dünyadaki İslam düşmanlığına işaret eden Şentop, şöyle konuştu:
“Böyle küresel dünyada artık bir insanın güven içerisinde yaşaması, asgari insani şartlarda yaşaması bütün insanların tek tek güvenliği için çok önemli hale geldi. Birimizin güvenliği hepimizin güvenliği için, huzuru için önemli hale geldi. Bunun gittikçe daha arttığını, bunun böyle olduğunu daha fazla hissedeceğimizi söylemek isterim. Bütünüyle dünya şartlarının gerçekliği zorlamasıyla artık tam eşitliğe dayanan ve gerçek manada adalete dayanan bir insan hakları doktrini üzerinde anlaşmamız gerekir.”
Şentop, “İnsan dediğimiz zaman dünyada yaşayan bütün insanları anlayan, bu anlamda bir eşit insan hakları kavramına somut olarak sahip miyiz. Mesela Berlin’de yaşayan bir insanla Paris’teki bir beyaz insanı eşit olarak düşünebiliyoruz ama Paris’teki beyaz bir akademisyenle Uganda’daki bir ten rengi farklı kişiyi aynen hukuk önünde insan hakları bağlamında eşit olarak zihnimizde canlandırabiliyor muyuz” dedi.
ŞENTOP’TAN PRENS HARRY’NİN KİTABINDA YER ALAN İFADELERE TEPKİ
İngiliz Kraliyet ailesinden ayrılarak ABD'ye yerleşen Sussex Dükü Prens Harry’nin 10 Ocak'ta yayımlanacak anı kitabında, Afganistan'daki görevi sırasında 25 kişiyi öldürdüğünü ve bundan utanç duymadığını kaydetmesine tepki gösteren Şentop, şöyle konuştu:
“İngiliz Kraliyet Ailesi’nden istifa eden, ayrılan prensin otobiyografik bir kitabı çıkıyor. O kitaptan bazı bölümler basına sızdı. Orada bir yerde ‘Afganistan’da görev yaptım. 25 kişiyi öldürdüm. Onları insan olarak görmüyordum. Eğer insan olarak görsem zaten öldüremezdim. Onları insan olarak görmememiz konusunda eğitim aldık’ diyor. Bu genç, beyaz Avrupalının bir görüşü değil sadece, keşke öyle olsa. Bu bir kültürü, bir yaklaşımı, bir anlayışı ifade ediyor. Avrupalı beyaz bir insan Afganistan’da yaşayan 25 insanın insan olmadığına karar veriyor, kendisini ikna ediyor ama onları öldürebiliyor ve bundan hiç utanç duymadığını ifade ediyor.”
İnsanlara eşit davranılması gerektiğine dikkati çeken Şentop, “Biz, dünyada yaşayan 8 milyar kişi hangi ten rengine, hangi inanca, hangi ırka sahip olursak olalım her birinin diğeriyle tam anlamıyla, gerçek anlamda hukuk konusunda eşit olduğunu kabul etmek ve zihnimizi, kültürümüzü de paradigmamızı da bunun üzerine oturtmamız gerekir. Bunu yapmadığımız taktirde küreselleşen bir dünyada gerçek anlamda insan hakları uygulamasını yerleştirebilmek mümkün olmaz” diye konuştu.
41 ülkeden 70’e yakın ombudsman ve insan hakları savunucularının konferansta olacağını söyleyen Türkiye Ombudsmanı ve Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç da, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun çalışmalara başlayışının 10’uncu yılına girildiğini hatırlattı.
Kamu Başdenetçisi Malkoç, bu 10 yılda önemli mesafeler aldıklarını, yapılan çalışmalarla dünya ombudsmanları arasında Türkiye ombudsmanlığının hissedilir bir noktaya geldiğini ifade etti.
“10 yıllık süreçte 207 bin 403 yazılı şikayet başvurusu aldık. Bu başvurulardan 205 bin 639 karara bağlandı” diyerek 10 yıllık sürecin çıktısını paylaşan Malkoç, şöyle konuştu:
“Bunun yanı sıra yazılı başvuruları karara bağlamanızı yanı sıra özellikle mail, mektup yoluyla, faksla, telefonla veya kurumumuza gelerek yüz yüze 1 milyona yakın insan bize müracaatta bulundu, onlara hukuki destekte bulunduk, yol gösterdik ve yardımcı olduk.”
Üniversitelerde de çalışmalar yaptıklarını söyleyen Malkoç, “Biz 150 üniversitede ombudsmanlık kulüpleri kurduk. Üniversitelerdeki kulüp başkanlarını bir hafa süren eğitime aldık. İnsan hakları konusunda arkadaşlarını nasıl bilgilendirecekler. Öğrencilerle üniversite yönetimi arasında ihtilaflar çıktığında buna nasıl çözüm bulmaya çalışacaklar? Bu anlamda onları eğitime tabi tuttuk” açıklamasında bulundu.
Kamu Başdenetçisi Malkoç, ombudsmanların rolü ve sorumluluğunun gittikçe ağırlaştığını söyleyerek, ombudsmanların gerekli gayreti gösterip toplumlara öncelik yapacağı kanaatinde olduğunu dile getirdi.
"ÇOK BÜYÜK EZİYETLERE VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİNE MUHATAP OLDUKLARINI GÖRDÜK"
Kamu Denetçiliği Kurumu’nun Türkiye’de yaşanan sıkıntılarla ilgili yayımladığı raporlardan bahseden Malkoç, şunları aktardı:
“Türkiye Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre dünyada en fazla göçmen barındıran ülke. Türkiye’de 3,5 milyon civarında Suriyeli var. Biz Türkiye Ombudsmanlığı olarak Türkiye'de bulunan Suriyelilerle geniş ve çerçeveli bir rapor hazırladık. Şunu memnuniyetle ifade edeyim ki, bu raporda yazılanları, bakanlarımız ve kurumlarımız, önerilerimiz ve tekliflerimizi büyük bir çoğunluğu yerine getirdiler. En son yayınladığımız raporda Pakistan'dan, İran'dan, Afrika'dan, Suriye'den, Irak'tan gelip Türkiye'de bulunan göçmenlerin bir kısmı Ege Denizi üzerinden Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya geçmek istiyor. Ege Denizi'ne açılan bu göçmenlerin Yunan kolluk kuvvetleri tarafından yakalanıp, çok büyük eziyetlere ve insan hakları ihlallerine muhatap olduklarını gördük."
“AB VERDİĞİ 4 SÖZÜ TUTMALI”
Türkiye’nin göç konusuna insansı yaklaştığını vurgulayan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği (AB) Başkanı Faruk Kaymakcı ise şunları kaydetti:
“Toplam 4,2 milyon göçmen Türkiye’de misafir ediliyor. Uluslararası toplumdan beklentimiz; düzensiz göç konusunda iş birliği yapılması ve külfet paylaşımına gidilmesi. Ne Türkiye ne de başka bir ülke tek başına bu kadar ağır bir yükün altında bırakılmamalı. 18 Mart mutabakatı çerçevesinde AB ile bir anlaşmamız var. Mutabakatın göç boyutundan bahsedersek, AB verdiği 4 sözü tutmalı. Öncelikle 1 artı 1 sözü vermişti. Yunan adalarına yasa dışı geçmiş herhangi bir göçmenin Türkiye’nin alması karşılığında bir göçmen alınacaktı, bu söz tutuldu; ama yaklaşık 2 bin 200 kişi geri alındı bunun karşılığında 34 bin kişi AB tarafından alındı. 34 bin rakamı 3,7 milyon Suriyeli ile karşılaştırılamayacak düzeyde. İkincisi AB’nin Türkiye’ye değil; ama Türkiye’deki göçmenlere mali kaynak sözü vardı. 3 artı 3, 6 milyar, 2018 yılına kadar bu tutarın bir şekilde aktarılması gerekiyordu, AB maalesef konuda da yeterince hızlı davranmadı. 4,7 milyar avro Suriyelilere harcanmış durumda; ama kaynağın geri kısmı harcanmamış durumda, bunun hızlanması önemli. Bu kaynak Türkiye’ye değil, Türkiye’deki göçmenlere verilen bir kaynak. Gönüllü kabul programı başlatılacaktı. Üye ülkeler Türkiye’den belirli sayıda Suriyeliyi gönüllü olarak kabul edecekti, bu program hiç bir zaman yürürlüğe koyulmadı. 2 yıl müzakere edip anlaşmaya varılmasına rağmen bunu sağlamak mümkün olmadı. Bir başka konu Türkiye sınırına yakın Suriye’nin kuzey bölgelerinde koşullarını iyileştirilmesi ve gönüllü dönüşlerin kolaylaştırılması. AB ülkeleri bu konuda çaba göstermedi. Türkiye göçmenlerin haklarını koruyarak evlerine güvenli şekilde dönmelerini sağlamaya özen gösterecek. Biz bu konuda AB ile işbirliğinin güçlendirilmesini istiyoruz. 550 bin Suriyeli gönüllü olarak Suriye’ye döndü.”
"21. Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği" konferansı, yarına kadar devam edecek.