Güncelleme Tarihi:
Şentop, TBMM'nin himayesinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) ve İstanbul Üniversitesi (İÜ) iş birliğinde "Bir Asrı Geçen Birikimle Misak-ı Milli'ye Yeniden Bakmak" temasıyla MSGSÜ Fındıklı Yerleşkesinde düzenlenen Misak-ı Milli Anma Programı'nda konuştu.
Şu anda her köşesi tarih kokan bir mekanda bulunulduğunu dile getiren Şentop, bulunulan mekanın ilk parlamento olan Meclis-i Mebusan'a yedi yıl hizmet veren bina olduğunu söyledi.
Toplantının düzenlediği salonun, Meclis-i Mebusan'ın istikbale matuf sonuçları olan Misak-ı Milli'nin kabul edildiği salon olduğunu aktaran Şentop, "Misak-ı Milli'nin kabulü, milli mücadele tarihimiz açısından son derecede önemli olmasına rağmen maalesef mahiyeti ve tarihi önemi üzerinde hakkıyla durulmamıştır. Oysa Misak-ı Milli; milletimizin haklı mücadelesinin gerekçelerini ve yöntemini açıkça ortaya koyduğu, tüm dünyaya ve özellikle işgalci emperyal güçlere karşı ilan ettiği bir istiklal bildirisidir." diye konuştu.
Şentop, Misak-ı Milli'nin ülkenin istiklal ve istikbalinin kuruluşunun resmi belgesi olduğunu, milletin egemenliğini şahsında cisimleştiren Meclis tarafından alınmış bir karar olması sebebiyle de meşruiyetinin tartışmasız, benzersiz olduğunu söyledi.
Öyle ki Misak-ı Milli ile ortaya konulan gerekçe ve yöntemlerin, milletin kendi varlığını ve bağımsızlığını koruma konusunda çizdiği sınırların, emperyalizmin zulmü altında yaşayan birçok millete örnek olduğuna işaret eden Şentop, ezilenler coğrafyasında özgürlük ve bağımsızlık ateşinin yanmasını sağladığını söyledi.
Şentop, "Milli mücadelemizin mazlum milletlere emsal olması, Cezayir, Fas, Tunus, Vietnam, Çin gibi çok değişik coğrafyada bulunan ülkelerde hala ders kitaplarında okutulması milletimizin ne kadar büyük bir iş başardığını göstermesi bakımından önemlidir." ifadelerini kullandı.
"MİSAK-I MİLLİ İLE MİLLİ MÜCADELENİN HEDEFİ VE GAYESİ BELİRLENMİŞTİR"
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, fertlerin, toplumların ve devletlerin tarihine ve talihine tesir eden, kılavuzluk eden önemli anlar ve kararlar olduğunu belirterek, o anlardan birinin Meclis-i Mebusan'ın 28 ocak 1920 tarihli oturumu olduğunu söyledi.
Şentop, "Misak-ı Milli, milli yeminle milli mücadelenin hedefi ve gayesi belirlenmiştir. Meclis-i Mebusan üyeleri Misak-ı Milli ile yemin ettiklerinde dünya ve ülkemiz yangın yeriydi. tarihte kurduğumuz en kudretli devletimiz son demlerini yaşıyordu. Bir tarafta korku, diğer tarafta ümit hakimdi. Yüzlerce yıl kendini en güçlü gören milletimiz istiklalinden ve istikbalinden mahrumiyet tehlikesiyle karşı karşıya idi." diye konuştu.
Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, dünyada artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının görüldüğünü ifade eden Şentop, uluslararası düzenin yeniden tanzim edilmesinin söz konusu olduğunu söyledi.
Şentop, Anadolu'nun işgal edildiği yıllarda, yeryüzünde hür ve bağımsız tek bir Müslüman devlet olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Kazandıkları Birinci Dünya Savaşı ile 850 yıllık bir hesabı toptan görme imkanı yakaladıklarını düşünüyorlardı. Bunun ilk adımını da 30 Ekim 1918'de imzaladığımız Mondros Mütarekesi ile attılar. Bizim ateşkes dediğimiz anlaşmayı, onlar Anadolu'yu hiçbir dirençle karşılaşmadan işgal etmenin belgesi olarak değerlendirmek istediler. Amaçlarına ulaşmak için her aracı kullanmayı mübah gördüklerinden, Osmanlı Devleti'ne istedikleri şartları kabul ettirmek üzere işgal ve istilayı baskı olarak kullandılar. Bunun için de ateşkes anlaşmasından bir hafta sonra İzmir kıyılarına gemileriyle yanaştılar. İki hafta sonra gemilerini Dolmabahçe Sarayı'nın karşısında demirlediler. Devam eden süreçte de akın akın Anadolu'yu istila etmeye başladılar. Esasında beklenen bir durumdu. İmza edilecek anlaşma ile vatanın işgal edileceği öngörülebiliyordu. Meselenin gelişme istikametini hemen fark eden milletimiz de harekete geçti."
"PARİS KONFERANSI'NI İYİ DEĞERLENDİRMEK GEREKİYOR"
Bu doğrultuda ilk etapta mahalli kanaat önderlerin, askerlerin, medrese hocalarının, doktorların, sivil yöneticilerin, eşrafın ileri gelenlerinin harekete geçtiğini, sivil direniş teşkilatlarını onlardan başkasının kurmasının mümkün olmadığını, dönemin sosyolojisi başka bir seçenek sunmadığını, ilk teşkilatlanmaya Trakya'da gidildiğini anlatan Şentop, Mondros Mütarekesi'nden üç gün sonra 2 Kasım 1918'de Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulduğunu aktardı.
Şentop, ardından Kars İslam Şurası, Ardahan, Trabzon, İzmir, Alaşehir, Balıkesir, Nazilli, Muğla kongrelerinin toplandığını, Mustafa Kemal Şaşanın milli mücadeleyi başlatmak için Samsun'a ayak basmasından önce başlatılan kongrelerin, devam eden süreçte Erzurum ve Sivas kongrelerinin zeminini hazırladığını belirtti.
Şentop, Anadolu'da istiklal ve hürriyet mücadelesi devam ederken, 18 Ocak 1919'da Paris Konferansının toplandığını, bu konferansı ulusal ve uluslararası boyutuyla iyi değerlendirmek gerektiğini dile getirerek, "Ulusal boyutu bizi ve bizimle birlikte yaşayan Rumları, Kürtleri, Arapları, Ermenileri ve Yahudileri ilgilendiriyordu. Uluslararası boyutu bütün dünyayı ilgilendiriyordu. Çünkü Ocak 1920'ye kadar süren konferansta devletlerin ve milletlerin geleceği, yeni dünya düzeninin esasları görüşüldü. Bu sebeple Ocak 1919'dan, Haziran 1919'a kadar devletlerin ve milletlerin gözü, kulağı Paris'teydi." diye konuştu.
"ERZURUM KONGRESİ'NDE ANADOLU'YU ARALARINDA PAY EDENLERE MESAJ VERİLMİŞTİR"
Misak-ı Milli'yi anlamak için Paris Konferansı ve sonrasında toplanan Londra Konferansı görüşme ve kararlarını bilmek gerektiğine vurgu yapan Şentop, Osmanlı Devleti'nin mirasına konmak isteyen Rumlara, Ermenilere, Araplara, Yahudilere ne istediklerinin sorulduğunu söyledi.
Şentop, Yunanistan'ın, isteklerini 3-4 Şubat 1919'da 10'lar Konseyi'ne sunduğunu, Batı Anadolu, Trakya ve Ege adalarını istediğini, isteklerini de Wilson Prensipleri'ne dayandırdığını, Batı Anadolu ve Trakya'da nüfus çoğunluğuna sahip olduklarını iddia ettiklerini ifade etti.
Konferansta yaşanan diğer gelişmeleri de anlatan Şentop, Milli Mücadele'nin safhalarının Paris Konferansıyla paralel bir süreci takip ettiğini söyledi.
Mustafa Kemal Paşa'nın milli mücadeleyi başlatmak üzere Samsun'a gidişini, Amasya'da yayımlanan genelgeyi, Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarını Paris Konferansı görüşmeleriyle birlikte değerlendirmek gerektiğine işaret eden Şentop, 22 Haziran 1919'da yayımlanan Amasya genelgesinde "Milletin istiklalini, milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözünün, Paris Konferansından sonuçları itibarıyla lehe bir sonuç çıkmayacağına kanaat getirilmesi sebebiyle söylendiğini aktardı.
Şentop, "23 Temmuz 1919'da toplanan Erzurum Kongresi'nde alınan kararlarla Anadolu'yu aralarında pay edenlere mesaj verilmiştir. 'Milli sınırlar içinde bulunan vatan bir bütündür. Birbirinden ayrılamaz.' 'Manda ve himaye kabul olunamaz.' 'Hristiyan azınlıklara siyasi hakimiyet ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez." ifadelerini kullandı.
Şentop, 4 Eylül 1919'de toplanan Sivas Kongresi'nde alınan kararlarla Erzurum Kongresi kararlarının teyit edildiğini ifade etti. Meclis-i Mebusan toplantıya çağrılarak Milli Mücadele'nin milli irade ile koordineli olduğunun teyit edildiğini belirten Şentop, bu arada "İstanbul Hükümeti harici baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır." hükmünün de verilecek mücadele için her türlü hazırlığın yapıldığını gösterdiğini vurguladı.
Meclis-i Mebusan'ın Misak-ı Milli'yi ilan etmesi için bir süre daha beklenmesi gerektiğine işaret eden Şentop, şöyle devam etti:
"Paris Konferansı, Osmanlı Devleti'ni nasıl pay edecekleri hususunu Londra Konferansı'na bırakmıştı. İşte Meclis-i Mebusan da tam bu aşamada Misak-ı Milli'yi kabul etmişti. Böylelikle babalarının malını paylaşır gibi, bedelini kanımızla ödediğimiz vatanımızı paylaşmaya kalkanlara bizim sınırlarımız gösterildi. Esasında Misak-ı Milli, süreç üzerinde hızlandırıcı etki yaptı. İşgal altındaki bir ülkenin Meclisi tarafından alınan kararlar bir meydan okuma mahiyetindeydi. Misak-ı Milli'nin her maddesi aynı zamanda uluslararası işgal ve taksim planına bir cevap mahiyetindedir. Misak-ı Milli, milli hedeflerimizin manifestosudur. Hedefi, sınırları tarif edilen vatanımızda birliğimizi, bütünlüğümüzü temin edip, hür ve müstakil bir şekilde hayatımızı idame ettirmemizi sağlamaktır. Milletimize güven vermesinin yanında, muarızlarımıza da meydan okuyan bir bildiridir."
"İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI PARİS KONFERANSI'NIN ÖLÇÜSÜZLÜĞÜ SEBEBİYLE ORTAYA ÇIKTI"
TBMM Başkanı Şentop, galip devletlerin 12 Şubat-11 Mart 1920'de Londra'da bir konferans düzenlediklerini ve İngiltere, Fransa ve İtalya başbakanlarının Anadolu'yu paylaşma konusunda uzlaştıklarını anlattı.
Aynı süreçte Osmanlı Devleti üzerindeki askeri baskının artırılmasına karar verildiğine değinen Şentop, 16 Mart 1920'de İstanbul'daki fiili işgal resmileştirilerek devlet dairelerine el konulduğunu ifade etti. Meclis-i Mebusan'ın basıldığını, amacın Osmanlı Devleti'ni hazırlanan anlaşma şartlarını kabul etmeye zorlamak olduğunu vurgulayan Şentop, San Remo'da son şekli verilen anlaşma metninin 10 Ağustos 1920'de Sevr'de imzalandığını anlattı.
Paris Konferansı'nın, adil bir barış konferansı olmadığının altını çizen Şentop, "Devletlerin zorunlu olarak imzaladıkları anlaşmalar, sadece sorunların ertelenmesine yol açmıştı. Nitekim İkinci Dünya Savaşı da Paris Konferansı'nın ölçüsüzlüğü sebebiyle ortaya çıktı. Dünyanın bu haksız planla güya parsellendiği Paris, yaklaşık 20 yıl sonra vahşi bir ateş ve işgal içinde kaldı. Bugün de Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki sorunların altında Paris Konferansı ile oluşturulan paradigmanın izleri yatmaktadır." dedi.
Parlamento tarihine dair ilklerin hep Meclis-i Mebusan ile başladığını belirten Şentop, şöyle konuştu:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi de Meclis-i Mebusan'ın aslında bir devamıdır. Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti arasında nasıl bir alaka varsa, Meclis-i Mebusan ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında da aynı alaka vardır. O sebeple 23 Nisan 1920 tarihini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, yani parlamentomuzun kuruluş tarihi olarak değil, açılış tarihi olarak kutluyoruz. Çünkü Meclis-i Mebusan son oturumunu 18 Mart 1920 tarihinde yapmış ve 'tatil' kararı almıştı. Meclis-i Mebusan üyeleri daha sonra TBMM üyesi olarak görevlerine devam ettirmişlerdir. Meclis-i Mebusan'ın aldığı kararların en önemlisi işte bugün 101. yılını andığımız Misak-ı Milli'dir. Misak-ı Milli, milli iradenin kararıdır. Kararın en önemli boyutu Sivas Kongresi ile oluşturulan Heyet-i Temsiliye ile Meclis-i Mebusan arasında uyumlu bir ilişki olduğunu göstermesidir. Misak-ı Milli Kararları ile Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak bastıktan sonra yürüttüğü çalışmaların onaylandığı ilan edilmiştir."
"KORUYACAĞIMIZ SINIRLAR, MİSAK-I MİLLİ İLE ÇİZİLMİŞTİR"
Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların, Misak-ı Milli ile teyit edildiğini belirten Şentop, "Milli Mücadeleyi butlanla malul addetmek isteyen fitne odakları açığa düşürülmüştür. Meclis-i Mebusan tarafından kabul edilmesi sebebiyle demokratik bir belge olan Misak-ı Milli'nin bir diğer önemli yanı Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarını tayin etmiş olmasıdır. Koruyacağımız, hak iddia edeceğimiz sınırlar, Misak-ı Milli ile çizilmiştir." dedi.
Mustafa Kemal Atatürk başkanlığındaki TBMM Hükümeti'nin hedefine büyük ölçüde ulaştığının da altını çizen Şentop, "Büyük yangından Anadolu'yu kurtarıp, milli egemenliğimizi, istiklalimizi ilan etmeyi başarmıştır." ifadelerini kullandı.
Misak-ı Milli'nin birinci maddesinde yer alan "Sözü geçen mütarekenin belirlediği sınır içinde dince, ırkça birlik, birbirine karşı saygı ve fedakarlık duyguları ile dolu, gelenekleri ile toplumsal çevrelerine bütünüyle bağlı, Osmanlı-İslam çoğunluğunca oturulan bölgelerin tamamı gerçekten veya hükmen hiçbir sebeple ayrılamaz bir bütündür." ifadelerini de aktaran Şentop, şöyle konuştu:
"Emperyalist devletler tarafından 'böl ve yönet' taktiğiyle ve suni sınırlarla birbirlerinden koparılmış kardeş toplumlara bugün yaşatılanların bir daha yaşanmaması ve birliğimizin, dirliğimizin korunması için dikkate alınması gereken çok kıymetli ve bugüne de mesaj veren muhkem bir ifadedir. Bugün de milli egemenliğimizi korumak, milli varlığımızı devam ettirmek için mücadele ediyoruz. 101 yıl önce ilan edilen milli yeminin hedefine ve ruhuna bugün de aynı sadakatle bağlıyız. Bugün de 'Bizim olanı, bizden olanı, bizimle olanı' korumak, savunmak ve yaşatmakla mükellefiz. 101 yıl önce milli bekamıza yönelen tehditler, bugün de devam ediyor. Biz de maruz kaldığımız tehditleri artık sınırlarımızda karşılamıyoruz. Tehditleri sınırlarımızın ötesinde karşılayıp aziz milletimizi ve gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizi güvenli bir şekilde yaşatmaya çalışıyoruz. Misak-ı Milli sınırlarımız dahilinde olmasına rağmen Lozan Antlaşması ile sınırlarımız dışında kalmış bulunan başta Musul ve Kerkük olmak üzere Suriye'de bölgesel barışı ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden menfi gelişmeler, Türkiye'yi bu coğrafyada da askeri ve diplomatik açıdan aktif eylem içinde bulunmaya zorlamaktadır."
"OSMANLI'YI SEVİYORUZ VE GURURLA ANIYORUZ"
Misak-ı Milli ile çizilen sınırların, mevcut etnik, dini, tarihi yapıya uygun sınırlar olduğunu ancak bu tam olarak gerçekleşmediği için bugün birtakım sorunların uluslararası barışı tehdit ettiğini kaydeden TBMM Başkanı Şentop, şunları söyledi:
"Bugün ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan sorunları, Misak-ı Milli temelinde yeniden ele almak, sorunların çözümünde Misak-ı Milli'de kabul edilen prensiplerden yola çıkmak, adil ve kalıcı barışa giden yolda oldukça yararlı olabilir kanaatindeyim. Devlet olarak takip ettiğimiz siyaseti bazıları 'Yeni Osmanlıcılık' diye eleştiriyor. Evet Osmanlı'yı seviyoruz ve gururla anıyoruz. Tarihte kurduğumuz en kudretli devletimiz. Merhum şairimiz Yahya Kemal'in ifadesiyle, 'Kökü mazide olan atiyiz.' Harabati değiliz. Şerefle anacağımız, anlatacağımız bir geçmişten geliyoruz. Ama bazıları paranoyak bir şekilde bizi Osmanlı'yı kurmaya çalışmakla itham ediyorlar. Hayalci değiliz, hayal kurmuyoruz. Realpolitiğin farkındayız. Ama Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını, meşru hukukunu korumakta ve savunmakta sonuna kadar kararlıyız. Bunun adına kim ne derse desin. Kuruluşunun 100'üncü yılını görkemli bir şekilde kutlamak için sabırsızlandığımız Türkiye Cumhuriyeti'ni dünyanın en güçlü, güvenli, huzurlu ve müreffeh devleti haline getirmek için çalışıyoruz, gayret ediyoruz. Tarihimizin şanlı dönemlerinden aldığımız ilham ile geleceğimizi inşa etmek için uğraşıyoruz. Ülkemizi ekonomik, sosyal, kültürel anlamda bir çekim merkezi haline getirmeye çalışıyoruz."
"MİLLETVEKİLLERİ DARBE GİRİŞİMİNDE EMANETE SAHİP ÇIKTI"
TBMM Başkanı Şentop, Misak-ı Milli ile esasları ve çerçevesi belirlenen İstiklal Savaşı'nı kazanmanın gururunu yaşadıklarını dile getirdi. Geçen yıl Meclis'in kuruluşunun 100'üncü yılının idrak edildiğini ve çeşitli etkinliklerle kutlandığını hatırlatan Şentop, şöyle konuştu:
"İnşallah 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimizin ilanının 100'üncü yılını da hep birlikte coşkuyla kutlayacağız. Bütün bu sürecin temelinde tarihi bir metin olarak Misak-ı Milli'nin bulunduğunu da bu vesileyle tekrar burada hep beraber hatırlatıyoruz. Misak-ı Milli'nin hazırlanmasına ve kabul edilmesine öncülük eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Misak-ı Milli kararlarını alan, akabinde bütün baskılara rağmen kararlarının arkasında duran milletvekillerini ve İstiklal harbimizin, Milli Mücadele'nin kahramanlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Gazi Meclisimizin milletvekillerinin 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminde bombalar altında aynı ruh ve inançla milletten aldıkları emanete sahip çıktıklarını belirtmekten büyük gurur duyuyorum. Milletimizi farklı ve güçlü kılanın da bu inanç ve ruh olduğuna inanıyorum."
Anma programı sayesinde Misak-ı Milli kararlarının tekrar ve farklı yönleriyle ele alınarak milletin birlik ve dirliğine katkı sağlayacağını düşündüğünü dile getiren Şentop, katkı sunanlara teşekkür etti.