Güncelleme Tarihi:
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü nedeniyle sosyal medya hesabından bir mesaj yayımladı. Kurtulmuş, "12 Eylül 1980 darbesi, aziz milletimizin hafızasında derin yaralar açarak, demokrasimize karşı en büyük ihanetlerden biri olarak tarihteki yerini almıştır. O kara günlerde, milletimizin iradesi yok sayılmış, vatandaşlarımızın hak ve özgürlükleri gasbedilmiştir. Darbenin ardından yaşanan hukuksuzluklar, haksız yargılamalar, işkenceler ve idamlar toplumsal vicdanımızı derinden etkilemiştir. Bu karanlık dönem, demokrasiden uzaklaşıldığında nelerle karşı karşıya kalınabileceğinin en acı örneklerinden biridir. 12 Eylül darbesi ülkemizin bağımsızlığını da hedef alan bir emperyalist müdahale girişimiydi. Türkiye'yi ekonomik, siyasi ve toplumsal anlamda yıllarca geri götüren bu darbe dönemi, ülkemizin geleceğini karartmak amacıyla gerçekleştirilen iç ve dış müdahalelerin bir sonucuydu. Toplumsal kutuplaşmayı, özgürlüklerin kısıtlanmasını ve askeri vesayetin gölgesini beraberinde getiren bu süreç, hukukun üstünlüğünü hiçe sayarak milletimizin özgüven duygusunu da zedelemiştir" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE, DARBELERİN YAŞANMAYACAĞI ÜLKE OLMAK ZORUNDA'
Darbelerin Türkiye'ye getirdiği zararların sadece siyasi ve ekonomik kayıplarla sınırlı kalmadığını, toplumsal uzlaşmayı ve demokratik olgunlaşmayı da sekteye uğrattığını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Her darbe, her alanda Türkiye'yi geriye götüren büyük ihanetler olarak hafızalara kazınmıştır. Artık darbelerin izlerini geride bırakarak, darbe dönemlerinden kalan en büyük kalıntılardan biri olan 1982 Anayasası'ndan kurtulma vakti gelmiştir. Nasıl ki, 12 Eylül'ün toplumsal, siyasi ve ekonomik bedelleri milletimizin kararlılığıyla aşılmışsa, şimdi de darbe anayasasını tarihin çöplüğüne atmak ve milletimizin iradesini tam anlamıyla yansıtan, demokrat, sivil, kapsayıcı ve özgürlükçü bir anayasa yapmak en büyük görevimizdir. Ancak böyle bir anayasa, toplumun her kesimini kucaklayan, kimsenin ötekileştirilmediği, hukukun üstünlüğünün tam anlamıyla sağlandığı bir ortamı temin edebilir. Katılımcı demokrasiye dayanan, insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alan, toplumsal uzlaşmayı ve adaleti sağlayan bir anayasa, ülkemizin huzur ve güven içinde geleceğe yürümesinin en büyük güvencesidir. Türkiye'nin güçlü, adil ve demokratik yarınları, darbe anayasaları ile değil, millet iradesinin şekillendirdiği yeni bir anayasayla inşa edilecektir. Türkiye, bir daha asla darbelerin yaşanmayacağı bir demokratik ülke olmak zorundadır. Darbe anayasalarının değil, millet iradesinin şekillendirdiği bir Türkiye inşa etmek, demokrasiye ve gelecek nesillere olan borcumuzdur. Bu vesileyle, 12 Eylül darbesinin acımasız süreçlerinde hayatını kaybeden, haksız yere yargılanan, işkenceye uğrayan ve hakları ellerinden alınan tüm vatandaşlarımızı saygıyla anıyor, bu karanlık dönemin toplumsal hafızamızda açtığı yaraları unutmadan, demokrasi, özgürlükler ve değerlerimiz uğruna mücadelemizi sürdürme sözümüzü bir kez daha yineliyoruz."