Güncelleme Tarihi:
Çiçek, Samanyolu Haber'in canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
''ADANA VALİSİ'NİN SÖZLERİ TASVİP EDİLEMEZ''
Çiçek, "Türkiye'nin tartıştığı bazı konular var; öğrenci evleri ve yurt meselesi. Bu tartışma Adana Valisi'nin açıklamalarına kilitlendi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, bu açıklamanın hiçbir şekilde tasvip edilemeyeceğini söyledi.
Valilerin sıradan kişi olmadığını, devleti ve hükümeti temsil ettiklerini belirten Çiçek, "Bu temsile uygun davranmaları gerekir; halkın önünde olan insanların, yaptıklarıyla, söyledikleriyle. Halk ona farklı bir tavır içinde olur. Yoldan geçerken saygıda kusur etmez. Kaldı ki devletin taşradaki eli, ayağı, yüzüdür. Bir vali ne kadar vatandaşla gönül bağı kurarsa, çünkü bizim vatandaş ile devlet arasında halen makas açığı vardır. Devleti sempatik hale getirecek, 'bu devlet benim devletimdir' diyecek, kaynaşmayı temin edecek ve bu makası kapatacak bürokratların başında valiler gelir. Onların buna uygun davranması lazım, bu nitelikleri taşıması lazım. Bunlar olmadığı takdirde bunca sıkıntının içerisine bir de vali sıkıntısı yaşarız. Bana hiçbir valinin hakkı yoktur. Herkes görevini hak, hukuk çerçevesinde, adalet ölçüleri içinde yapacak. Konuşmalarına, tavırlarına, her şeyine de dikkat edecek. Etmiyorsa bunca sıkıntımız var, bir de bu sıkıntıları yaşarız" diye konuştu.
''İKİ YIL BİR AYDA 60 MADDE YAPIYORSAK...''
Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda ne olacağı sorusuna Çiçek, yeni Anayasa yapılması için yola çıkılmasının üzerinden iki yıl 25 gün geçtiğini hatırlattı.
İki yıl bir ayın sonunda 60 madde üzerinde bir mukatabat oluştuğunu hatırlatan Çiçek, "Bunlar üzerinde en kolay anlaşılabilecek maddelerdi. Ama bu bile önemli bir başarı. Daha en az 112 madde var. Demek ki 60 maddeyle bu tempoyla, bu çalışma tarzı ve yöntemle iki yıl bir ayda yapıyorsak, geri kalanı bu seçime yetişir mi yetişmez mi, bunların hepsinin yeni baştan gözden geçirilmesi lazım. Yapıyormuş gibi olmak ayrıdır, yapıyor olmak ayrıdır. Kaldı ki bu Komisyon'un yeni anayasayı yapacağı konusunda neredeyse ümitler tümüyle boşa çıkmış vaziyette. Bunu görmemiz lazım. Bugün oturup değerlendireceğiz. Öbür taraftan da seçim geldi kapıya dayandı. Birçok parti adaylıklarla meşgul, başka türlü çalışmalarla meşgul. O nedenle seçim zamanı da bu işlerin, bu çalışmaların
yapılamayacağını daha baştan kabul ettik ve de doğrudur. Kendi seçim bölgesinde
mahalli hizmetlerle ilgili seçim çalışmaları dururken kimse burada anayasa çalışması yapamaz. Parti kongreleri bile geçen yıl bizim çalışmalarımızı 10-15 gün aksattı. Onun için iyi bir noktada değiliz. Bugün bir defa daha değerlendireceğiz" diye konuştu.
Çiçek, "Sizin kanaatiniz Uzlaşma Komisyonu'nun devam etmesi yönünde mi?" sorusuna, "Mesele devam etmesi etmemesi değil, ürün verip vermemesidir. İşin özünü bir tarafa bıraktık; masadan kim kalkacak ya da kalkmayacak. Bu masa için kurulmuş bir Komisyon değil ki. Anayasa yapmak için kurulmuş olan bir komisyon. Komisyon devam etsin, ama netice alacaksak devam etsin. Almayacaksak o işi uzatmaktan başka fayda temin etmez. Onun için bugün bir defa daha bütün yönleriyle konunun değerlendirilmesi lazım. Vatandaşa bu manada ümit vermemiz lazım. Bir netice çıkmıyorsa, komisyonun bizatihi varlığının da çok fazla bir şeyi kalmadı" görüşünü ifade etti.
''İŞ EPEY ZORLAŞTI''
Netice alınacağı yönünde düşüncesi olup olmadığı sorusuna Çiçek, "İşte iki yıl bir ay sonra 60 madde yaptıysak, en zor, en çetrefil ve partilerin kırmızı çizgileri diye ifade ettiğiniz alanlarla ilgili henüz biz mesafe alamadık. Bu 60 madde, en kolay anlaşılabilecek, ama buna rağmen önemli bir düzenleme...Bundan sonrakiler daha çok tartışma, daha çok münakaşa, belki de sonunda uzlaşma olmayacaktır. Çünkü herkes, 'benim kırmızı çizgim bunlardır, buraya dokundurmam' diyorsa, zaten o alanlarda bir uzlaşı sözkonusu değil. Bunların sayısı da az değil. O nedenle iş epey zorlaştı" diye konuştu.
''2012 SONUNDA BİTİRECEĞİZ DEDİK, 2013'ÜN SONU GELDİ''
Çiçek, "Gözler hep size çevriliyor, bir tıkanıklık olduğunda 'Meclis Başkanı buna karar versin, gözler Başkan'a çevrildi, tamam mı, devam mı' deniliyor" denilmesi üzerine, şunları kaydetti:
"Devam etse, netice alnacaksa devam etsin, etmeyecekse başka türlü yol, yöntem bulalım. Epey de çalışma yaptık Allah için. İki seneyi aşkın bir zamandır önemli bilgi, belge toplandı, çalışma yapıldı, belki ilk defa Türkiye tarihinde her siyasi parti peyder pey de olsa bir Anayasa taslağına sahip oldu. Daha önce yoktu. Dört partinin bizim anayasa taslağımız budur diye kamuoyuna sundukları bir taslak yoktu ama şimdi bu var. Kimin ne düşündüğünu insanlarımız, sizler daha ayrıntılı görme imkanı oldu. Eskiden genel bir söylem vardı. Slogan bazında bazı konular... Mesela 'fikir özgürlüğüne ne diyorsunuz?' 'Biz fikir özgürlüğünden yanayız.' Hayır diyen kimse yoktu. Ne kadar bu özgürlüğe taraftar, neyi, nasıl anlıyor? 'Din ve vicdan özgürlüğü konusunda ne diyorsunuz?' 'Bunlar temel hak ve özgürlüklerdir' Peki bunu nasıl anlıyoruz, bunun ayrıntılı cevabı yoktu. Halbuki geçen süre içinde dört siyasi parti anayasaya giren veya şimdi tartışma, gerginlik konusu olan birçok konuyla ilgili ne düşünüyorsa bunların hepsini bir yazılı metin halinde Meclis Başkanlığı'na ve birbirlerine verdiler. Bu önemli bir gelişme ama dördünün uzlaşarak ortaya bir anayasa koyması, maalesef mümkün olmadı. Halbuki biz yola çıkarken '2012 sonunda bitireceğiz' dedik. 2013'ün de sonu geldi. Arka arkaya seçimler var. Önümüzdeki bir yıl seçimlerle geçecek bir dönem. Anayasa yapmak için ne kadar zaman, imkan, fırsat olacak? Kolay zamanı, imkanı bol olan zamanı geride bıraktık. Gerçekten çok sıkıntılı bir zaman sürecine girdik. Bugün bunları bütün yönleriyle konuşmamız gerekir."
TUTUKLU VEKİLLER: ''HER BİRİNİN HUKUKTAKİ STATÜSÜ FARKLI''
Çiçek, tutuklu milletvekilleriyle ilgili tartışma olduğu ve Anayasa'ya geçici madde eklenmesi çalışmasından söz edildiğinin söylenmesi üzerine, tutuklu milletvekilleri sözünün tabloyu izah etmediğini belirterek, "O 2 yıl, 2,5 sene önceki ifadeydi. Bugün hükmü kesinleşmiş milletvekili var, hüküm almış ilk derece mahkemesinde serbeset olan üç milletvekili; hükümlü tutuklu bir milletvekili, beş tutuklu milletvekili var. Her birisinin statüsü hukukta farklı durumda şu an" dedi.
Konunun 2,5 yıldan beri konuşulduğunu ve "tam anayasalık konu" olduğunu belirten Çiçek, şöyle konuştu:
"Ben baştan beri bunu söylüyorum. İşin magazin kısmına herkes kafa yoruyor, demeçle sorun çözüleceğini zannediyoruz. Demeçle bu tür karmaşık bir sorun çözülmez, kuralı değiştirmeden...Çünkü bu bir kural uygulamasının sonucu ortaya çıkan problem. Anayasa'nın 14, 76, 83 ve 84. maddelerinin değişmesi gerektiğini 50-100 defa söyledim. Ben söylemekle kalmadım, bu arkadaşlar daha aday gösterilirken yazı yazanlar var Türkiye'nin hukukçularından; 'bu yolla tahliyeyi temin edemezsiniz, 14 ve 83. madde değişmeden' diye. Bu maddeler duruyor. Biz dışarıda hiç durmadan beyanet veriyoruz. İyi de beyanatla bu sorun çözülmediği gibi, işte şimdi bakın en önemli bizi 2,5 senedir meşgul eden konuda dört siyasi parti anlaşamadı. Anayasa'nın bu maddeleriyle ilgili bir anlaşma yok. Orada anlaşma olmuyor ama dışarıda biz demokasi teorisine göre açıklama yapıp duruyoruz. Sorun çözülmüyor ve giderek bu hükümleri uygulamak mecburiyeti hasıl olacak. Anayasa hükmü burada dururken soruna kişisel çözümü nasıl bulacağız?''
''TUTUKLU VEKİLLERİN ADAY GÖSTERİLMESİ YANLIŞ DEĞİL''
Çiçek, "Şu anki anayasa hükümlerine göre aday gösterilmeleri de yanlıştı mı diyorsunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"Hayır, aday gösterilmeleri yanlış değil, hukuken. Eğer kişinin aday olduğu tarihte 76. maddedeki şartları taşıyorsa aday olur. Hukuk açısından...Bu arkadaşlarımız seçimden önce tutukluydu. Tahliye talepleri oldu, tahliye edilmeyince 'acaba milletvekili adayı gösterilse tahliye olur mu gibi bir tartışma çıkmış olmalı ki o zaman birçok hukukçu dedi ki 'bu yolla siz tahliyeyi temin edemezsiniz, 14 ve 83. maddeler var, bunu değiştirmeden olmaz.' Aday gösterildi. Sabıkaları gözükmüyor çünkü hüküm kesinleşinceye kadar tutuklu olmak sabıka anlamına gelmiyor. Ama geldiğimiz nokta itibariyle demin söylediğim tablo ortaya çıktı. Hükmü kesinleşmiş olan var, dosyası Yargıtay'da olan var, dosyası Yargıtay yolunda olan var ve tutuklu olanlar var. Her birinin statüsü farklı olunca teker teker hepsine çözümü nasıl bulacaksınız? Uygulanan kuralı değiştirerek. O kural yanlış diyoruz. Dört siyasi parti de yanlış diyorsa, o zaman komisyonda bu maddelerin değişmesi lazımdı. Bu konuda bir anlaşma yok. Anlaşma olmayınca sıkıntılı kurallar uygulanmaya devam edecek. Ben hukuki konuşuyorum. Öyle tribünlere demeç vermek, 'milli irade, milletvekili tutuklanamaz.' Bunu siz, köşe yazarları, aileleri, vatandaş söyleyebilir ama Meclis'te kural koyma naktasında olan insanlar bunu söyleyemez. Demezler mi ki adama 'o zaman değiştir bu kuralı. Madem şikayet ediyorsun, yanlış diyorsun, milletvekilleri tutuklanamaz, gözaltına alınamaz, sorguya çekilemez.' Bunu öyle diyorsun, o zaman bunu yasaklayan hükmü ortadan kaldır."
''DİLİMDE TÜY BİTTİ''
Çiçek, "ortadan kaldırmak için de anlaşamıyorsunuz" denilmesine, "Anlaşamıyorsunuz, o zaman kör döğüşüdür gidiyoruz. O zaman konuyu çözmek için değil, sağa sola mesaj vermek için...Zaten siyaset de giderek sorunu çözmekten ziyade günü kurtarmak, oraya buraya şirin gözükmek çabası haline geldi. Bu doğru değil. Dilimde tüy bitti; Bu anayasa değişmediği, yeni anayasa yapılmadığı sürece her gün yeni bir problemle Türkiye karşı karşıya kalmaya devam edecek. Nitekim şu yaşadığımız sıkıntılara bakarsanız, bunların önemli kısmının Anayasa ile bağlantısı var" karşılığını verdi.
''SİYASETÇİ ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLUR, SORUNUN DEĞİL''
Çiçek, "Gündemle ilgili tartışmaları siyasetin sorun çözme yerine oraya buraya mesaj verme kaygısı veya durumu olarak mı değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Ortada bir problem var; geçmişten gelmiş, bugün çıkmış ne olursa olsun. Siyaset sorun çözmektir, sorun çıkarmak değil. Siyasetçi çözümün parçası olur, sorunun parçası olmaz. Kim çözecek? Vatandaş bizden bekliyor, biz ise sorunu çözmek yerine, tek başına çözmeye çalışsak diyelim ki 'bu işler tek başına olmaz, uzlaşarak olması lazım.' Eyvallah doğru olan odur. hadi uzlaşın. Anayasada uzlaşamadık işte, uzlaştığımız 60 madde, daha en az 112 madde duruyor. E içtüzükte uzlaşın, bu kendi hukukumuz. Bu Meclis'te etkin, verimli yasama ve denetim faaliyetini yapabilmek için bu İçtüzüğün değişmesi gerekiyor. Yasama faaliyetinde sıkıntılar var, denetim neredeyse yok gibi, orada da sıkıntılar var. Bunu vatandaş, siz söylersiniz, biz siyasetçiler olarak söylersek 'oturun, değiştirin' derler. Anayasada uzlaşarak bir yere gelemedik, bu dönem hiç olmazsa 'uzlaştık, bir araya geldik, İçtüzük yaptık' diyelim. Uzlaşma adına güzel bir örnek ortaya koyalım. Yok. Siyasi Partiler Kanunu için herkes diyor ki 'olağanüstü dönemin mahsulüdür, demokaksiye uygun değildir, bur sürü sıkıntılar var.' Bunları kim değiştirecek? Kanun aynen duruyor, bütün partiler o olağanüstü dönemin yasasına göre faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor. Peki seçim mevzuatı, herkes şikayetçi, ama aynen orada duruyor. Bu problemleri devamlı söylemiş olmakla sorun çözülmüş oluyor mu? O yasalar yürürlükte kaldığı sürece bunları tekrar etmenin faydası yok, bunları değiştirmek gerekiyor. Kim değiştirecek, Parlamento...Hadi gelin yapalım. Birlikte bir şey yapamıyoruz. Ayrı ayrı olduğu zaman başka türlü sıkıntı çıkıyor. Siyaset böyle bir fasit dairenin içinde. Bu fayda getirmez, devamlı sorun çıkarır. Mevcut sorunu bugün çözemezseniz yarın daha büyük sıkıntılar çekerek ödemek mecburiyetinde kalırsınız."
KILIK KIYAFET
Çiçek, İçtüzükte uzlaşma sağlanamayan 21 madde üzerinde 2 Aralığa kadar anlaşma sağlanabilmesi halinde siyasete çok önemli katkı verilmiş olacağını söyledi.
Kadın milletvekillerinin pantolon giymesinin serbest olduğunu, uzun zamandır tartışılan ve kronik hale gelmiş başka konular olup odlmadığı sorusuna Çiçek, "İçtüzüğün kendisi var. Bugün fiili bir İçtüzük var. Herkesin kendine göre bir içtüzüğü var. Her Meclis Başkanvekilinin farklı uygulaması var, her grup başkanvekilinin başka içtüzük talebi var. İçtüzüğün kendisi problem, 1973 yılında yapılmış. Sene 2013... İhtiyaca cevap vermiyor. Onun için ciddi sıkıntılar var; bunu dört siyasi parti de kabul ettiği için geçen dönem bir komisyon kurdular. Oradan netice çıkmadı, ben de kurdum. 21 maddeye kadar da getirdik. Bu içtüzük verimli Meclis faaliyetine imkan vermiyor. Bir sürü tartışmalar, sıkıntılar var. Bunlar siyaset kurumuna da ciddi zararlar veriyor. Özellikle konuşmalar...Batıda böyle şeyler yok" diye konuştu.
Kılık kıyafet konusuna değinen Çiçek, 20 ülkenin uyulamalarına bakıldığını, orada demokrasi kültürü en üst noktada olduğu için ayrıntılı tarife gerek duyulmadığını söyledi. Çiçek, "Kılık kıyafet konusunda 'parlamenterlere yakışır kıyafet giyer' diyor. Bunu takdirini de büyük ölçüde parlamento başkanına bırakmışlar. Parlamenterliğe yakışan kıyafet nedir? Çünkü zaman içinde bu anlayış değişiyor. Bugün gelir gömleği kısa kollu giyebilir, giymeyebilir, kot pantolon giyebilir giymeyebilir. Bunu her defasında yazmak yerine, onu esnek ifadeyle yazmış ve herkes de buna saygı göstermiş. Uygun olmayan kıyafet varsa, Başkan demiş ki 'bu kıyafet çok uygun değil, giymesen iyi olur.' Öbürleri hiç itiraz etmemiş... Onun için biz maalesef her işi çok teferruatlı düzenliyoruz. Sonuçta da işin içinde boğulup kalıyoruz" dedi.
KOT PANTOLON GİYMESİNE ONAY VERİR Mİ?
Çiçek, "Bizde de böyle olsa siz zaman zaman kot pantolon giyilmesine onay verir misiniz?" sorusu üzerine "Toplumun belli seviyesi var. Tek başınıza da karar vermiyorsunuz. Toplum neyi, nasıl görüyor? Geriye dönüp bakın, eskiden saçı uzun olanlar, soğuk savaş döneminde uzattığı zaman saçını başını, insanlar nasıl bakıyordu, şimdi nasıl bakıyor? Eskiden kot pantolon giyilmesine nasıl bakıyordu, şimdi nasıl bakıyor. Kısa kollu gömlek giyene nasıl bakıyor, şimdi nasıl bakıyor. 'Kısa kollu gömlekle namaz olur muydu, olmaz mıydı' tartışmalarını ben biliyorum ülkemizde. Ama bugün bunlar tartışma konusu olmaktan çıktı. Toplum da giderek belli bir anlayışa doğru gidiyor. Parlamentolar toplumun ortalamasıdır; toplumun anlayışına uygun olması lazım, onun gerisinde kalamaz. O anlayışa uygun bir işlem yapılabilir" diye konuştu.
Çiçek, "Olabilir diyorsunuz yani?" sorusuna, "Onu zamana bakarak yorumlamak lazım" karşılığını verdi.
BARZANİ'NİN DİYARBAKIR ZİYARETİ
TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Barzani'nin Diyarbakır'da çözüm süreci açısından önemli mesajlar vereceği yorumlarına ilişkin, "Ne mesaj verilir, verilmez bekleriz, 2 gün sonra ne mesaj verecekse gelenler onu da göreceğiz" dedi.
Çiçek, Başbakan'ın haftasonu Diyarbakır'da Barzani ile görüşeceğinin anımsatılarak, "Sizin de bu ay içinde bir Irak ziyaretiniz olacak. Bir şeyler oluyor nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, "Bu coğrafyada çok şey oluyor, bir şey olmuyor, belli bir süreden beri. 2003'ten bu tarafa Ortadoğu'da, İslam dünyasında çok şey oluyor" dedi.
''BU CİNNET HALİ''
İslam dünyasının bir fetret dönemi, bir kaos, bir cinnet hali yaşadığını görmek gerektiğini ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:
"Her gün 20 kişi, 30 kişi, 40 kişi, 50 kişi, 100 kişi...Camiler bombalanıyor. İster Şii, ister Sünni, Müslüman Müslüman'ı öldürüyor. İki tarafta 'Allahu ekber' diyerek öldürüyor. İki tarafta din adına öldürüyor. İki tarafta bu eylemi, bu işlemi yaparsa cennete gideceği ümidiyle birbirinin boğazına sarılıyor. Bu cinnet halidir. Ama bu teknolojiyi de Müslüman dünyasına başkaları veriyor. Kimyasal silahtan tut, bilmem neye varıncaya kadar. Başkaları silah veriyor, Müslümanlar birbirinin gırtlağına sarılıyor. Bu hal doğru bir hal değil. Dolayısıyla İslam dünyasında bir kaos, bir fetret dönemi yaşanıyor. Bunun sonucu olarak da çok şey oluyor. Bugün öngörmediğiniz şey, yarın pekala karşısınıza çıkabiliyor. Bir hareketlilik var. Bunları olabildiğince soğukkanlı değerlendirmek lazım. Sadece Barzani'nin buraya gelmesi değil, öbür tarafta Suriye'de başkaca şeyler oluyor. Açıklamalar var. Bir kısım örgüt uzantılarının orada emrivaki çabaları var, gayretleri var. Ama bunları da görmek lazım. Bir taraftan Müslümanlar'ın eline silah verenler öbür taraftan da bir kısım örgütler yoluyla Ortadoğu'da bir emrivakiler zinciri oluşturmaya, fiili durumlar orta yere koymaya çalışıyor. Haritalar üzerinde bir kısım değişiklik çabaları, gayretleri var. Bunları iyi okumak lazım."
''GELDİĞİMİZ NOKTA İÇAÇICI DEĞİL''
Irak'ın, Türkiye ve Ortadoğu açısından çok önemli olduğunu belirten Çiçek, burada yaşanmış, halen yaşanmakta olan ve gelecekte ne olacağı şu andan kestirilemeyen ciddi gelişmeler olduğunu söyledi. Türkiye'nin bunun dışında kalamayacağını, kalmaması gerektiğini vurgulayan Çiçek, "Çünkü doğrudan Türkiye'nin kendisini ilgilendiriyor. Ona iyi bakmak gerekir. Şimdi Irak işini yerli yerine oturtamazken Suriye işi çıktı İslam dünyasında. Bundan da en fazla etkilenen Türkiye. O yerli yerine oturamadan başka yerler var. İşte Afganistan var. NATO müdahale etti, şu oldu, bu oldu. Geldiğimiz nokta bende hiç de iç açıcı değil" dedi.
Çiçek, İslam dünyasının kendisinin karar vermediği bir kısım işlere sahne olduğunu kaydetti.
''BU SORUNU BİZ ÇÖZECEĞİZ''
Çiçek, "Barzani'nin Diyarbakır'a gelecek olması çözüm süreci açısından önemli mesajlar verecek şeklinde yorumlanıyor. Siz çözüm sürecinin gidişini nasıl görüyorsunuz?" sorusu üzerine, Türkiye'nin terör problemi olduğunu anımsatarak, şu yanıtı verdi:
"Bu sorun bizim sorunumuz, biz çözecegiz. İşin dış boyutunu biz bugüne kadar çok dikkate almadık. Bugün bile 'bu sorun devam etsin çözülmesin' diye uğraşan birçok uluslararası gücün olduğunu ben şahsen hem biliyorum hem kabul ediyorum. Ama bunu söylemek bize bu sorunun çözmeye yetmiyor. Ne kadar erken çözebileceksek o kadar Türkiye önündeki en önemli engelleri aşmış olacak. Bu konuda kim ne düşünüyorsa, ne biliyorsa ortaya koyması lazım. Ben şahsen bu sorunun çözümü noktasında bir irade ortaya konulmasını önemsiyorum. Ama daha kat edilecek de epey mesafe var. Yani bugünden yarına olacak bir iş değil. En az 100 yıllık geçmişi var bu dediğimiz işin. Bu sorun çözüldüğü takdirde Türkiye'nin uluslararası sıralamada gelebileceği yeri de hesaba katanlar, bu sorun çözülmesin diye de uğraşıyor. Onun için soruna müdahil olan unsurlar da zaman zaman bu tarafta zaman zaman karşı tarafta olabiliyor. Bunlara iyi bakmak gerekecektir. Ne mesaj verilir, verilmez. Bekleriz 2 gün sonra ne mesaj verecekse gelenler onu da göreceğiz."
DERSHANELER
Dershanelerle ilgili meselenin araştırılması için MHP'nin grup önerisinin, AK Parti ve BDP tarafından reddedildiğinin anımsatılarak, "Bu konuda Meclis bir araştırma yapsa mı yapmasa mı? Siz nasıl uygun görürsünüz?" sorusu üzerine Çiçek, "Yapabilir de" dedi.
Bugüne kadar Meclis'in birçok konuyu araştırdırdığını ifade eden Çiçek, Meclis'in araştırma yaptığını, ilgililere gönderdiğini ama bunun sonucunu takip etme imkanı bulunmadığını söyledi. Çiçek, "Bir Meclis araştırması yapılacaksa bunun sonuçlarına göre ne işlem yapıldığını Meclis'in denetleyebilir olması lazım. İşin bu kısmı eksik olunca Meclis araştırmaları bir farkındalık meydana getirmek bakımından faydalı oluyor. Yoksa orada sıralanan tedbirlerin hayata geçilmesi noktasında Meclis'in bir denetim imkanı maalesef yok. Keşke İçtüzüğe bunu koyabilseler" diye konuştu.
Türkiye'de eğitim meselesinin tam yerli yerine oturtulamadığına işaret eden Çiçek, şunları söyledi:
"Bu 80-90 yıllık süre içerisinde, eğitimde kaç defa model değiştirdik, ona bir bakalım. Bu değişiklikleri yaparken de zaman zaman işin gerçeği bilimsel değişikliklerden ziyade ideolojik yaklaşımlar öne çıktı. Eğitim gibi bir konuda ideolojik yaklaşımlar öne çıkarsa bundan ülke kaybeder. Onun için olup bitenlere biraz daha geçmişin tecrübelerinden yola çıkarak bakmak lazım. Dershaneler Türkiye'de neden oldu, niye oldu? Bir ihtiyaçtan çıktı orta yere. Yani durup dururken hiçbir konu kendiliğinden olmaz. Devletin eğitim sistemi, insanların eğitimi-öğretimi bakımından merkezi sistem getirdiniz. Bütün öğretmenleri olan bir okuldan yetişen öğrenci ile senenin yarısı boş geçen birçok dersleri alamamış öğrenci, aynı sorularla sınava girince birisi kazanıyor, öbürü kazanamıyor. Kazanamayanlar nasıl olacak?''
''KONU AYRINTILI TARTIŞILMALI''
TBMM Başkanı Çiçek, dershanelerin, eğitim sisteminde taşlar yerli yerine oturtulamadığı için ortaya çıktığını vurgulayarak, "Bu gerekçe ortadan kalktıysa bu türlü düzenlemeler bir şey ifade eder. Kalkmadıysa ya da alternatifi konulamadıysa o zaman başkaca sorunlar çıkar. Buna iyi bir bakmak lazım" dedi.
Bu konunun ayrıntılı tartışılması gerektiğinin altını çizen Çiçek, şu görüşleri dile getirdi:
"Gazetelerde bunlar manşet olarak çıkıyor ama manşetler Türkiye'de birgün ya da iki gün kalıyor. Ondan sonra başka bir konu gündeme geliyor. Ayrıntılarını bilmek gerekir. Ben bugün gazetede okudum. Bir gazetemiz bunları yazmış. Bir tahmin midir, bir bilgiye mi dayanıyor? Hakikaten böyle bir şey var mı ya da böyle bir niyet var da daha baştan bu yanlışı yapmayın mı demek isteniyor? Ben ayrıntısını doğrusu bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Türkiye eğitim konusunda maalesef çok sık model değiştirdiği için son 50 yıldır, 60 yıldır, 80 yıldır onu değiştirdi, bunu değiştirdi, öyle oldu, böyle oldu ama sonuçta eğitimde bir kalite sıkıntısı orta yere çıktı. İmtihan sisteminden kaynaklanan bir kısım zorluklar orta yere çıktı. O işleri bir ölçüde dışarıdan telafi edebilmek bakımından da onun dışındaki bir kısım müesseseler yani devletin kendi örgütü dışında bu dershaneler filan da bu ihtiyaçtan kaynaklandı. Bu ihtiyaç mevcut uygulama ya da alternatif düzenlemeyle ortadan kaldırılıyorsa mesele yok. Değilse insanoğlu başka bir formülle yine benzer yol ve yöntemlere başvurabilir. İhtiyaç duyunca onu karşılar insanoğlu."
''MECLİS'İN ÇOK FAZLA YASA ÇIKARACAK ZAMANI KALMADI''
Bu konunun görüşülmeden, bir torba yasaya gireceği yönündeki iddiaların hatırlatılması üzerine de Çiçek, şu an Meclis'in çok fazla yasa çıkaracak bir zamanı kalmadığını söyledi. Çiçek, "Kasım ayı çıkmak üzere, gündemi belli. Aralık ayında bütçe var. Ocak'tan itibaren de mahalli seçimlere gideceğiz. Parlamentolar seçim zamanı biraz daha düşük yoğunluklu çalışır. Onun için bu türlü torba yasa var mı, yok mu, bilemiyorum. Şu ana kadar bize gelmiş herhangi bir yasa da yok. Ama bu tür önemli bir konu herhalde tartışılarak gelir" şeklinde konuştu.
Doğu ve Güneydoğu'da dağa çıkışları önlediği için etüt merkezleri, okuma salonları ve dershanelerin çok önemli işlev gördüğünün ifade edildiğinin belirtilmesi üzerine Çiçek, bu konuda çok fazla derinlikli bir araştırma bulunmadığına işaret etti.
Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Tabiatıyla eğitim meselesi önemli. İnsanlar yanlış iş yapmasın diyorsak bu ister terör ister başka bir şey. Yani terör olmaz da uyuşturucu olur, alkol olur. Başka türlü kötü alışkanlıklar olur veya en kötüsü terör gibi bir kısım işlere bulaşacaksa, bulaşıyorsa en önemli faktörlerden birtanesi bunun eğitimsizliktir. Eğer kurulan müesseseler ister devletin kurduğu, ister gönüllü, sivil toplumun veya insanların, hayırsever insanların yaptığı çabalar, gayretler buna olumlu tesir icra ediyorsa bunları desteklemek lazım. Bu yol ve yöntemlerden de azami ölçüde istifade etmek gerekir diye düşünürüm."