Güncelleme Tarihi:
Çiçek, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Dört eski bakanla ilgili dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik fezlekelerin 28 Şubat'ta Meclis'e gelmesine rağmen Genel Kurul'un bilgisine sunulmadığına yönelik eleştirilerin anımsatılması üzerine Çiçek, işin esasına bakılması gerektiğini söyledi.
Çiçek, daha önce bu tezkerelerin, usulüne uygun gelip gelmediğine yönelik epey tartışma yapıldığını anımsatarak, baştan beri usulüne uygun bir işlemin sürdürülemediğini vurguladı. Konuyla ilgisi olan, olmayan herkesin dosyasının kendilerine gönderilmeye çalışıldığını ifade eden Çiçek, bu şekilde soruşturmanın gizliliği, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 137. maddesine aykırı bir durumun ortaya çıktığını kaydetti.
FEZLEKELER
Halen bu dosyalarla ilgili iddianamelerin de düzenlenmediğine işaret eden Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz başka dosya nedeniyle de ifade etmeye çalıştık, bize gelen dosyalar ya milletvekili ya bakanlarla ilgilidir. Bu konu, teknik bir konu olduğu için kamuoyu yeteri kadar bilmiyor. Bize, devletin diğer kurumlarından bu manada iki tip dosya gelir. Bunlardan biri, soruşturmayı yürüten bir savcı, işin içinde milletvekiline atfen bir iddia varsa, bu iddianamenin soruşturulması için fezleke gönderir. Bu işin soruşturma yetkisi, savcıya aittir. Ama milletvekili dokunulmazlığı söz konusu olduğu için bize dosyayı, fezlekeyi gönderir. Dokunulmazlığı kalkarsa, savcı kaldığı yerden soruşturmaya devam eder. Değilse, onu biz dönem sonuna bırakırız. Savcı, milletvekili olmayan kısmıyla ilgili soruşturmayı yürüterek, karara bağlar. Bu birinci yoldur. Şu ana kadar bize bu
anlamda binin üzerinde dosya geldi, geçmiş dönemden de intikal eden.
İkinci dosya, görevdeyken suç işlediği iddia edilen bakanlarla ilgilidir. Bakan görevde olmasa bile, suçun işlendiği tarihte bakan ise onunla ilgili soruşturma yapma yetkisi savcıda değildir. Savcı, Meclis'in bilgisine sunar. 55 milletvekilinin soruşturma önergesi vermesiyle soruşturma başlamış olur. Savcının fezleke göndermesi, sadece Meclis'in bilgisinin olması bakımındandır. Meclis Başkanı, Meclis Başkanlığı'nın soruşturmaya dahli söz konusu değildir. Bugüne kadar bize, geçmişte çok sayıda soruşturma talepleriyle, soruşturma önergesi sonucunu doğuran evrak geldi. Veya hiç evrak gelmeden, basında okumuş, bir başka şekliyle milletvekilleri haberdar olmuş, onu doğrudan da soruşturma önergesi haline getirebilir. Kamuoyunun şunu bilmesi gerekiyor ki bir soruşturma önergesi verilebilmesi için herhangi bir makamdan yazılı bir talebin, bilginin ulaşması gerekmiyor. Ama geçmişte bize gelen soruşturma önergelerinin yüzde 90'ı böyle. Ama bazen savcılıklardan da geliyor."
''28 ŞUBAT'TA GELDİ''
Çiçek, savcılıklardan iki ayrı dosyanın, 28 Şubat'ta saat 17.00 civarında geldiğini, birinin eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, diğerinin eski üç bakanla ilgili olduğunu bildirdi.
Meclis'in daha sonraki birleşiminin 1 Mart'ta olduğuna işaret eden Çiçek, dosyalara baktığını kaydetti. Evrak gelir gelmez usulen incelemesinin yapıldığını belirten Çiçek, "Bir eksiklik var mı yok mu, bizim yapabileceğimiz bir iş var mı yok mu diye, bir inceleme yapılıyor. Daha sonra da Genel Kurul'un bilgisine sunuluyor" dedi.
Çiçek, bugüne kadar 15 gün, 20 gün sonra, 2 ay, 3 ay sonra sunulanın bulunduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"En erken-ki bu kadar da karmaşık dosya değil-6 gün sonra sunulmuş. Yazının bize gelmesiyle, Meclis'in ilk birleşimi arasında 24 saat bile yok. Gelen dosya, iki ayrı talep 11 klasörden oluşuyor. Böyle sıradan, 10-15 sayfalık evrak da değil. Bunun incelemesi Hukuk İşleri Başkanlığımız yaptı. Çünkü soruşturma halen gizli olduğu için Meclis'in bilgisine sunduğumuz anda aleniyet kesp edecek. Meclis soruşturma önergesi verilse bile soruşturma yine gizli yapılacak ama bu soruşturma evrakını birileri okuyacak, inceleyecek. Buradaki işlemler açısından savcılıktaki kadar burada gizliliği söz konusu olmayabilir. O nedenle biz bu dosyanın usulen incelemesini yaptık, rapora bağladık. İlk birleşimde de okunacaktır. Bugüne kadar yapılan işlemlerden farkı yoktur. Tam tersi Hukuk İşleri Başkanlığı'na yazdığım yazıda, bu evrakı acele olarak inceleyin...-Çünkü konunun hassasiyetini biliyoruz, siyasetin de gündeminde olan bir konu bu. Kaldı ki meydanlardaki konuşmalar da bu dosyalar üzerinden yapılıyor- Onun öneminin de farkında olarak, acele, ivedi bunu inceleyin, bir komisyon oluşturun, bir an önce bilgiye sunalım diye. Ama 11 klasör. Yarım günde de bunların okunması mümkün olmadığı için cumartesi'ye yetişemedi. Eğer ara verseler, pazar günü kalsaydı zaten bu dosya bilgiye sunulmuş olabilirdi. Biz sadece bilgiye sunacağız. Bu sürecin başlaması açısından ne şarttır ne de gereklidir."
''TÜRKİYE KRİZLERİN MERKEZİNDE''
Çiçek, bölgesel sorunlara son zamanlarda bir de Ukrayna'nın eklendiğini, Türkiye'nin nasıl krizler merkezinde olduğunun, bu olayla bir defa daha ortaya çıktığını kaydetti.
Kafkaslar'da hala huzur ve istikrar olmadığını, Karabağ'ın işgal altında bulunduğunu ifade eden Çiçek, "Güney Kafkasya'da başkaca sorunlar var. Güney'de Irak'ı artık kimsenin hatırladığı yok, her gün 50 kişi ölüyor. Seçimlere gidiliyor ama herkes Irak'ı gözardı etti. Şu ana kadar ölenlerin sayısı 1 milyondan fazla. Yetim, dul kalan vesaire, kimse bunu da artık hatırlamıyor. Üzerinde yeteri kadar durulmuyor" diye konuştu.
Suriye'nin, Irak'ın önüne geçtiğini ama Suriye sorununun ne zaman çözüleceği konusunda da samimi bir çaba olmadığını belirten Çiçek, şöyle konuştu:
"Belli aralıklarla sonuçsuz toplantılar yapılıyor ama insanlar 'kimyasal silahlar hariç birbirinizi nasıl öldürürseniz öldürün' tarzındaki bir uluslararası tavsiyeye de uygun olarak 'Allahu ekber' deyip birbirlerinin gırtlağına sarılıyorlar. Orada da 150 binden fazla insan öldü, 4 milyondan fazla insan kendi topraklarının dışında mülteci olarak yaşıyor. Ancak ne zaman, nasıl bir çözüm derseniz, bunu şu günden kestirilebilecek ne zaman, ne de çözüm var."
Bütün bu işlerle bölge uğraşırken, bütün bu sıkıntılarla bir an evvel barış ve çözüm olsun diye çaba gösterirken şimdi buna bir de Ukrayna krizinin eklendiğini dile getiren Çiçek, Ukrayna krizinin, bu krizlerin tümünden daha karmaşık yanı olduğunu ifade etti.
Öncelikle sorunun Ukrayna'nın bir iç meselesi, iktidar muhalefet ihtilafı gibi gözüktüğünü ama kısa bir süre sonra uluslararası güçlerin meydan savaşına dönüştüğünü vurgulayan Çiçek, "Bir nüfuz savaşı yaşanıyor. Bir iç mesele, bir uluslararası boyuta yükselmiş oldu" dedi.
''CANIMIZDAN, CİĞERİMİZDEN BİR PARÇA''
Türkiye'nin, Ukrayna'daki meseleyle en az iki nedenle çok yakinen ilgilendiğini, bunlardan birinin Kırım olduğunu söyleyen Cemil Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kırım'da yaşayan soydaşlarımız, Tatar kardeşlerimiz var. Onlar bizim kültürümüzün, tarihimizin o coğrafyada mirasçılarıdır. Kan, dil, kültür, din bağımız var. Dolayısıyla bizim canımızdan, ciğerimizden bir parçadır. Dolayısıyla onların haklarının, hukuklarının her halükarda korunması lazım. Türkiye olaya bu açıdan bakıyor ve gerekli hassasiyeti her kademe göstermeye gayret ediyor. Nitekim olayın hemen akabinde Rusya Federasyonu Meclis Başkanı Türkiye'ye gelmişti. Görüştüğümüz konuların başında bu konu geliyor. Kırım'daki soydaşlarımızın haklarının, hukukunun korunmasını en açık şekilde bu görüşmelerde de vurgulamaya çalıştık. Kaldı ki Kırım'ın bir başka özelliği daha var: O insanlar çok acı çekti. Stalin döneminde yerlerinden, yurtlarından edildi. Milyonlarca Tatar kardeşimiz Rusya'nın en uzak bölgelerine sürgüne götürüldü. Büyük yokluklar, sıkıntılar, acılar çektiler. Bir çoğunun mezarı bile belli değil. Memleketlerine dönemediler. Orada doğup, büyüyüp, ölen insanlar oldu. Bu ne büyük acıdır, ıstıraptır. Son yüzyılın yaşanmış en büyük ıstıraplarından, acılarından birisi Kırımlı kardeşlerimizin çektiği acılardır. Bir defa daha bu acıların yaşanmaması lazım. Bunu hem arzu ediyor hem de bunu için gayret gösteriyoruz? Kaldı ki bir kısmı Kırım'a dönmüş olmakla beraber büyük yokluk ve sıkıntı içindeler. Hayata tutunmak için çok zor şartlar altında bir gayretin içerisindeler. Tabi biz Türkiye olarak yardımcı olmaya çalışıyoruz. Onun için Ukrayna'daki meseleye evvela bu açıdan bakıyoruz. Bunun iyi bilinmesi lazım.
İkinci olarak, Ukrayna bizim için çok önemli ülke. Bölgenin en önemli ülkelerinden bir tanesi. Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, bağımsızlığı, egemenliğinden asla vazgeçilemez, vazgeçilmemesi de gerekiyor. Çünkü Ukrayna'daki her olumsuz gelişme, bölgede dondurulmuş olan bir çok sorunu da tetikleyecektir. Daha büyük uluslararası sorunlara çanak tutacaktır. Onun için Ukrayna'da bir defa toprak bütünlüğü mutlak suretle korunmalı, egemenliği, bağımsızlığı korunmalıdır. Ne çözüm bulunacaksa bu çerçevede bulunmalıdır. Halkın birliği önemlidir ve Ukrayna halkı olarak kabul ettiğimiz, Ukrayna devletinin vatandaşları, kimler varsa, Ukraynalı, Rus, Tatar, başkaca kim varsa herkesin hukuku mutlak suretle korunmalıdır. Çünkü bunlar Ukrayna'nın bölünmez parçasıdır. Hem Kırım'daki soydaşlarımız, hem de orada yaşayan başkaca nüfus olarak azınlıkta olanlar Ukrayna'nın bir parçasıdır. Bunların hepsinin hukukunu koruyacak ve uluslararası hukuk çerçevesinde teminat altına alınmış olan hakları ve menfaatleri de gözetilerek barışçıl yollardan bir çözüm bulunması gerekir.
Barışçıl yollardan bir çözüm bulunacaksa diyaloğa ihtiyaç var. Silah kullanılması, bu yönde emrivakilerin ortaya konulması sorunu çözmez tam tersi daha da karmaşık hale getirir. Onun için Türkiye olarak bizim temennimiz, sorunu buradan daha öteye taşıyacak davranışlardan, tutumlardan, emrivakilerden herkesin kaçınmasıdır. Sağduyuyla, soğukkanlılıkla, uluslararası hukuk çerçevesinde teminat altına alınmış olan Ukrayna'nın hakları ve menfaatleri gözetilerek demokratik ilkeler çerçevesinde barışçıl bir çözüm bulunmalı. Ümit ederiz böyle bir gelişme olur ve Türkiye'de böyle bir çabanın içerisindedir. Tabi her birimizin gönlünden farklı başka şeyler geçiyor olabilir, biz toplum olarak olaylara biraz heyecanla bakarız, bu da bizim başka özelliğimiz ama politika dediğimiz şey mümkün olan doğruları yapmaktır. El birliği ile mümkün olan doğruların yapılabilmesi için dayanışma içinde, birbirimizi iyi anlayarak, oradaki kardeşlerimizin de hukukunun korunması noktasında çok yönlü bir çabanın içindeyiz. Zaten bu çabalar bu yönde devam eder, bunun da bilinmesi lazım."
CHP'DEN FEZLEKE BAŞVURUSU
CHP, TBMM Başkanlığı'na başvurarak dört eski bakana ait fezlekelerin, milletvekillerinin incelemesine açılmasını istedi.
CHP Grup Başkanlığı'ndan Grup Başkanvekilleri Akif Hamzaçebi, Engin Altay ve Muharrem İnce' nin imzalarıyla Meclis Başkanlığı'na gönderilen yazıda, "Dört bakana ilişkin yolsuzluk fezlekelerinin 28 Şubat tarihinde TBMM Başkanlığı'na ulaştığı tarafınızca bugün açıklanmıştır" denildi.
Anayasa ve İçtüzük'te TBMM'ye ulaşan fezlekelerin Genel Kurul'da okunduktan sonra incelemeye açılmasına yönelik bir hüküm bulunmadığına işaret edilen yazıda, şu ifadeler kullanıldı:
"Fezlekelerin ilk birleşimde TBMM Genel Kurulu'nun bilgisine sunulması, inceleme için milletvekillerinin haberdar edilmesine yöneliktir. Bu nedenle Genel Kurul'da okunması beklenmeksizin fezlekelerin incelemeye açılmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. Dört bakana ilişkin yolsuzluk fezlekelerinin milletvekillerinin incelemesine açılmasını arz ve talep ederiz."
MUHALEFETTEN ÇOK SERT TEPKİ
VURAL: FEZLEKELERİN BAŞINA GELENLER PİŞMİŞ TAVUĞUN BAŞINA GELMEZ
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, 4 eski Bakan ile ilgili TBMM’ye gönderilen fezlekelerle ilgili açıklama yaptı. Fezlekelerin başına gelenlerin pişmiş tavuğun başına gelmediğini belirten Vural, "Eski gönderilen fezlekeyi de, yeni gönderilen fezlekeyi de açıklayınız kamuoyuna. Ne kayboldu, hangi belgeler kayboldu, iki fezleke arasındaki değişiklikler nelerdir?" dedi.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren Vural, Cumhurbaşkanı Gül’ün Devlet Denetleme Kurulu’na verdiği araştırma talimatına, "Atı alan Üsküdar’ı geçti. Cumhurbaşkanı’nın kurumların, adaletin, yargının uyumlu bir şekilde çalışmasını temin etme görevi de vardır. Yasaları veto etme, Anayasa Mahkemesi’ne götürme yetkisi vardır. Herhalde kamuoyunda kendisine yönelen tepkileri aza indirmek için böyle bir karar aldı. Burada millet pes doğrusu der. Millet size makam ve yetki verdi. Bu yetkileri kullanmıyorsunuz. Sayıştay’ın denetim yetkisi elinden alınırken o yasaları neden onaylıyorsun, ihale fesatçılarına cezayı azaltırken o yasayı neden onaylıyorsun? Bir göz boyama olduğu gayet açık ve net. Bunlarla yeniden prestij sağlanması mümkün değildir" dedi.
"ESKİ YENİ FEZLEKELERİ AÇIKLAYIN"
TBMM’ye gelen 4 eski bakanla ilgili de değerlendirme yapan Vural, "Eski gönderilen fezlekeyi de, yeni gönderilen fezlekeyi de açıklayınız kamuoyuna. Ne kayboldu, hangi belgeler kayboldu, iki fezleke arasındaki değişiklikler nelerdir? Şimdi herhalde mükemmelleştirdiler bu fezlekeleri. Adalet Bakanı 1,5 ay neden bekletti. Yüreğiniz varsa bundan önce gönderilen fezleke ile şimdi gönderilen fezleke ve eklerini kamuoyuna açıklayın" dedi. Fezlekelerin TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından saklandığı iddialarına da cevap veren Vural, "Meclis Başkanı’nın bu işlerle uğraşıyor olması doğru değil. Seçimden önce bununla ilgili bir konunun TBMM’ye gelmesi engellenmiştir. Artık bu fezlekeler Türk milletine gönderilmiştir, Türk milletinden saklanılamaz. Fezlekeleri inceleme konusunda bir girişimim olacak. TBMM Başkanı ivedilikle bir toplantıya çağırsın ve bir incelemede bulunulsun" diye konuştu. Fırat KESKİNKILIÇ / ANKARA, (DHA)
ENGİN ALTAY : FEZLEKELERİN HEMEN MİLLETVEKİLLERİNİN TETKİKİNE AÇILMASI LAZIM
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’i eleştirdi. Altay, "Meclis Başkanı bir demokrasi ayıbı işleyerek, yolsuzluklara kendisini siper etmek suretiyle itibarına büyük halel getirmiştir. Bizim talebimiz bu fezlekelerin bugün, hemen milletvekillerinin tetkikine açılması lazım" dedi.
Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Meclis Başkanının 4 eski Bakan ile ilgili fezlekelerin 28 Şubat günü TBMM’ye ulaştığı yönünde bilgi verdiğini belirten CHP Grup başkanvekili Engin Altay, "Meclis Başkanı TBMM içtüzüğünü aykırı fiil ve tutumda bulunmuştur. Milli iradeye bundan daha büyük bir saygısızlık yapamaz, fezlekelerin saklanması yoluyla milli iradenin hiçe sayılması TBMM Başkanı’na yakışmamıştır. Anayasa’nın 138’nci maddesi öldü diyen Meclis Başkanı’ndan bir başka tavır da beklemiyorduk. Adı yolsuzluğa karışmış bakanlara bir nevi suç ortaklığı yapmıştır, yolsuzluklara kendisini siper etmiştir, itibarına halel getirmiştir" dedi. Fırat KESKİNKILIÇ / ANKARA (DHA)
"MECLİS BAŞKANI AÇIKÇA GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANMIŞ VE MİLLİ İRADEYİ HİÇE SAYMIŞTIR"
TBMM İçtüzüğün 51’nci maddesine değinen Altay, "Meclis Başkanı açıkça görevini kötüye kullanmış ve milli iradeyi hiçe saymıştır. Meclis Başkanı’nın ’inceletiyorum’ demek gibi bir görev tanımı yoktur. Bu fezlekeler ilk fezleke mi, yoksa içi boşaltılmaya çalışılmış ikinci fezleke mi bilmiyoruz. TBMM Başkanı kendine yakışanı yapmamıştır. Bugünlerin modası sıfırlama. Meclis Başkanı bir demokrasi ayıbı işleyerek yolsuzluklara kendisini siper etmek suretiyle itibarına büyük halel getirmiştir. Bizim talebimiz bu fezlekelerin bugün, hemen milletvekillerinin tetkikine açılması lazım. Bugün gelen kağıtlarda bunun duyurulması lazım" diye konuştu.
CHP’Lİ KOÇ: CEPLERİNE YOL YAPMIŞLAR
SAMSUN’un Havza İlçesi’nde partililerle buluşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirerek, "Efendim yol yaptılar, belli iyi yol yapmışlar. Ceplerine yol yapmışlar. Şimdi sandığa gidelim diyorlar. İstersen yüzde 80 oy al. Alnına hırsızlık damgası yapıştı mı senin? Türkiye artık tek partinin diktatörlüğünden kurtulacak yeni bir döneme giriyor" diye konuştu.
Bugün Ankara’dan Samsun’un Havza İlçesi’ne gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, partisinin seçim çalışmalarına katıldı. Koç, Havza’da mahalle ve köy muhtarları ile bir araya gelip, esnaf ziyaretleri gerçekleştirdi. CHP İlçe Başkanı Hasan Topbulut, CHP Havza Belediye Başkan Adayı Ertaş Çoban ve partililer tarafından karşılanan Haluk Koç, burada yaptığı konuşmada, "Devletin en üst katında hırsızlık yapılıyor, devlet soyuluyor, ihaleler yandaş iş adamlarına veriliyor. Ailecek bir zenginleşme var dediğimizde, ’Hele sizde oturun bir iş beceremiyorsunuz, iş yapana laf atıyorsunuz’ denildi. Ortada açık seçik mahkemede fezlekelere giren bazı konuşma kayıtları var. Bunu bizzat Genel Başkanımız grup toplantılarında dinletti. Halen meydanlarda dinletiyoruz. Samsun’da da bu tüm millete dinletilecek. Başka yerde yasak. Efendim siz suç işliyorsunuz diyorlar. Yok canım; siz milleti tepeden tırnağa kadar soyana kadar suç işlemiyorsunuz da, ben senin yolsuzluğunu arsızlığını ortaya koyan dinleme kayıtlarını ortaya koyduğumda mı suç işliyorum" dedi. Abdurrahman ALTUN/HAVZA (Samsun), (DHA)
CHP MİLLETVEKİLİ BÜLENT KUŞOĞLU : BU SADECE BİR OYUNMUŞ
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, TBMM’ye gelen 4 eski bakan hakkındaki fezlekeyle ilgili olarak, "Onun için Meclis alelacele tatile sokulmuş onu anlıyoruz. Yani aslında MİT Yasas’ının seçim sonrasına bırakılması bir bahaneymiş, bir an önce Meclis’i kapatalım, MİT Yasasını da daha sonraya bırakalım hani demokratik bir görüntü de vererek diye düşünülmüş ama bu sadece bir oyunmuş. Bu fezlekelerin gizlenmesi, gündemde olmaması sağlanmaya çalışılmış" dedi.
CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, TBMM’de CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansun Yavuş’ın seçimini koordine eden ekipler birlikte basın toplantısı düzenledi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı AK Partili Melih Gökçek’i eleştiren Kuşoğlu, "Seçimleri provoke etmek için elinden geleni yapıyor. Daha seçimler başlamadan önce aldığı bir kararla her otobüse iki belediye memurunu görevlendirmiş. Melih Gökçek’in propagandasını yapan, rakiplerini eleştiren bir pozisyonda çalışıyorlar. Kampanya süresince yapılan bütün etkinliklere belediye çalışanları götürülüyor" dedi. Fırat KESKİNKILIÇ / ANKARA, (DHA)
KESKİN: "5-6 KLASÖRE DÜŞÜRÜLDÜ"
Dört Bakan’ın fezlekelerinin parlamentoya gönderilmesiyle ilgili açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin, "30 klasörün 5-6 klasöre düştüğü anlaşılıyor" dedi.