Güncelleme Tarihi:
TBMM tarafından alınan karar ile 7 Temmuz 2021'de göreve başlayan Denizlerimizdeki Müsilaj Sorununu Araştırma Komisyonu, çalışmalarını tamamlayarak oluşturduğu raporu 5 Nisan'da TBMM Başkanı Mustafa Şentop'a sundu. Toplam 415 sayfalık raporda konu, Müsilaj Sorunu, Müsilajın etkileri, Müsilajın Kontrolü ve Önlenmesi ile Sonuç ve Öneriler başlıkları altında ele alındı.
Raporun en çarpıcı kısımlarından biri ise, Müsilajın Kontrolü ve Önlenmesi başlığı altındaki Analiz ve Bertaraf Çalışmaları başlığı oldu. Bu kısımda Marmara Denizi'nin çeşitli noktalarından alınan müsilaj numunelerinin yapılan analizlerinde, daha önce bazı üniversite ve belediyelerin kaynak gösterilerek medyada yer verilen müsilajdan yakıt ve gübre üretilebileceği yönündeki haberlerin aksine, müsilajın yakıt, biyogaz veya gübre şeklinde kullanıma uygun olmadığına yer verildi.
EN BÜYÜK ÇAPTA MEKSİKA KÖRFEZİ'NDE GÖRÜLDÜ
Raporda müsilaj, fazla besin tuzu bulanan güçlü tabakalaşmış sulara, uygun sıcaklık ve sakin havanın eşlik etmesi ile ortamda bulunan bazı fotosentetik tek hücreli canlıların birey sayısının aşırı artması, bunun sonucu olarak besin tuzlarının hızla tükenmesi, ardından gelen kitlesel ölümler ile hücre içeriğinde doğal olarak bulunan büyük şekerlerin dış ortama çıkması ile oluşan salya benzeri bir yapı olarak tanımlandı.
Dünyada ilk kez 1729 yılında Adriyatik Denizi'nin kuzey kesimlerinde kayda geçirildiği belirtilen müsilajın, çeşitli aralıklarla dünyanın birçok yerinde görüldüğü vurgulandı. Bugüne kadar bilinen en büyük müsilaj oluşumunun ise 2010 yılının Nisan ayında Meksika Körfezi'nde yaşanan Deepwater Horizon petrol istasyonunun çökmesi sonucu oluşan petrol kirliliği sonucu sudaki mikroskobik deniz canlılarının ölmesi nedeniyle ortaya çıktığı belirtildi.
FİZİKİ SAĞLIĞI ETKİLEMESE DE PSİKOLOJİK AÇIDAN OLUMSUZ ETKİYE SAHİP
Marmara bölgesinde yaklaşık 25 milyon insanın yaşadığına değinilen raporda, yılda yaklaşık 125 bin geminin geçmesi ve gelişen sanayi sebebiyle Marmara Denizi'nin önemli bir kirlilik baskısı altında olduğu vurgulandı. Bu baskı sonucunda ortaya çıkan müsilajın insan sağlığı üzerine doğrudan ve dolaylı etkilerine yönelik yapılan araştırmalarda, müsilaj veya onu çevreleyen sulara maruz kalan kişilerden, fiziksel anlamda hiçbir doğrudan etki vakası bildirilmediği belirtildi.
Marmara Denizi'ne kıyısı olan illerde müsilajlı sulardan alınan numunelerin Sağlık Bakanlığı'na bağlı Halk Sağlığı Referans Laboratuvarı'nda yapılan mikrobiyolojik ve kimyasal analizlerinde de herhangi bir epidemiye neden olacak veya yüzme alanlarında su kalitesini önemli ölçüde etkileyecek bir husus olmadığı tespit edildi. Ancak Dünya Sağlık Örgütü tarafından geçmişte Adriyatik Denizi'nde görülen müsilaj vakaları sonrasında yapılan çalışmalardan bahsedilen raporda, müsilajın herhangi bir biyolojik ya da kimyasal etkisi olmasa dahi kabul edilebilir ölçüde tat, koku ve renge sahip olması nedeniyle yüzme alanlarındaki su kalitesini düşürdüğü ve insanların estetik kaygılarını tetikleyerek psikolojik açıdan olumsuz etkilediğinin tespit edildiği belirtildi.
TEK BAŞINA MİKROBİYAL RİSKİ ARTIRMADA HERHANGİ BİR ROLÜ YOK
Müsilajın oluşturduğu özel mikro habitat nedeniyle zararlı mikrop ve bakterilere ev sahipliği yapabileceği ve bu ortamda yaşayan deniz ürünlerini olumsuz etkileyeceğini düşünen bilim insanları, Marmara Denizi'nin Marmara Denizi’ne kıyısı olan 7 ildeki kıyılardan alınan 498 adet müsilaj numunesinin analiz sonuçlarını da karşılaştırdı. Raporda yer alan sonuçlarda, kanalizasyon çıkışlarının yakınında toplanan müsilajdan alınan örneklerde zararlı bakterilere rastlanırken, kirlenmemiş alanlarda toplanan müsilajda ise önemli ölçüde görülmediği belirtildi. Yapılan tüm analizlerin sonuçları birlikte değerlendirildiğinde ise, müsilajın kıyı sularında tek başına mikrobiyal riski artırmada herhangi bir rol oynamadığı sonucuna varıldığı açıklandı.
ENERJİ ÜRETİMİNE, TARIM ALANINDA KULLANIMA UYGUN DEĞİL
Marmara Denizi'nden alınan numunelerde yapılan analizlerde, müsilajın verimli bir şekilde kullanımının mümkün olup olmadığı konusu da incelendi. Yapılan analizlerde, müsilajın yüzde 94 ile 99 arasında değişen oranlarda nem içerdiği, tehlikeli ve toksik özellikler göstermediği belirlendi. Müsilajın kalorifik ve kükürt değerleri incelendiğinde, yakılarak enerji elde edilmesine uygun olmadığı, ayrıca düşük karbon içeriği ve yüksek tuzluluk oranları sebebiyle biyometanizasyona, yani biyogaz ve fermente ürüne dönüştürülmeye de uygun olmadığı belirlendi. Müsilajın, yüksek tuz oranı sebebiyle tarım alanında gübre ya da sulama amacıyla kullanımının da uygun olmadığı bilgisi raporda yer aldı.