Güncelleme Tarihi:
Danıştay’ın 146. kuruluş yıldönümü töreninde dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın size tepki gösterdiği ana dönmek istiyorum. O an ne hissettiniz?
Bir yanlış anlama olduğunu düşündüm. Hala da öyle düşünüyorum. Bir yanlış anlama olmalıydı, başka bir şey değil.
Ben de törendeydim. Kürsüde hiç sinirlenmediniz, çok sakin kaldınız...
Çünkü gerçek ötesi gibi gelişti her şey. Ben kriz anlarında çok soğukkanlı olurum. Bütün krizleri çok soğukkanlı yönetirim. İstemeden öfkelendiğim çok nadirdir. İzin vermezsem öfkelenmem.
Sayın Erdoğan ile daha sonraki görüşmelerinizde bu konu açıldı mı?
Bu olaydan sonra Sayın Cumhurbaşkanıyla görüştüm. Görüşüyoruz da. O olaydan sonra Türkiye bir darbe yaşadı. Bu konuda bana birkaç kere takıldı. Ben devletimle kavga etmem. Devleti yönetenlerle de köprüleri atacak şekilde bir diyaloğa girmemek gerektiğini düşünürüm. Son derece memnunum bunu sükunetle atlatabildiğimize. Herkes birbirine adım attı. Bu adımların atılması da ülke menfaatine ve meslek menfaatine oldu.
DİYORLAR Kİ ‘SEN DEĞİŞTİN’
Size daha önce ‘CHP Genel Başkanlığı'na oynuyor' diyorlardı, şimdi ise ‘AK Parti müstakbel milletvekili’ yakıştırması yapanlar var.
Ben gülüp geçiyorum ama Türkiye’de konular bazı dönemlerde akıl süzgecinden geçirilmiyor gibi geliyor. Benim önüme Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin temel ilkelerine karşı bir cümlemi getirsinler, getiremezler. Veya eleştirinin ötesinde saygısız bir ifademi koysunlar, bir siyasi parti yöneticisine, bir bakana karşı... Onu da koyamazlar. Ama eleştiririm. İnsanlar teveccüh gösteriyorlar, dün bir yere yakıştırıyorlar, bugün başka bir yere yakıştırabiliyorlar. Sorunları kiminle çözeceksem, onunla görüşürüm. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde, Sayın Cumhurbaşkanı aynı zamanda idarenin de başı. Dolayısıyla birinci sırada onunla çözmem lazım. ‘Yeşil pasaport için bizi sattın’ deyip, ilk yeşil pasaportu alanlar da var. Benim zaten 25 yıldır yeşil pasaportum var. İhtiyacım da yok. Ama 40 yıldır birlik başkanlarının hepsi yeşil pasaport olmalı demiş. Siyaseten yaptıklarını biliyorum. Baro ve barolar birliği seçimi için yapıyorlar. Ama meslektaşlarımız gördü bunu. Taban hizmet edenle slogan atanın farklı olduğunu gördü. Hizmet edeni istiyorlar. Bana diyorlar ki, ‘Sen değiştin’. Evet ben değiştim, tabii değiştim. Çok şükür değiştim. Benim sabahımla akşamım aynıysa, sabahtan akşama kadar geçen vaktimi ziyan etmişimdir. Tabii ki değişeceğiz, her gün bir şey öğreneceğiz, yanlışımız varsa düzelteceğiz.
KARŞI MAHALLEDEN DESTEK
Size tepki gösteren yol arkadaşlarınızla dostluğunuza son verdiğiniz oldu mu?
Olmaz olur mu? Gerçek dost ve yol arkadaşlarıma saygı gösteriyorum, durumu izah ediyorum. Ama gerçekten dostum ve yol arkadaşım olduğundan dolayı benim için kaygılananlara. Ama bir de yol arkadaşım gibi davranıp ilk fırsatta “Mahallenin görüşü buraya kaydı, şimdi kendimi garanti altına alayım” diyerek, farklı kayığa atlayanlar da oldu. Bunları görmekten hiç üzgün değilim. İnsan detoksu yapıyorsunuz. Bu tavrımla karşı mahalleden de çok kişiden destek gördüm.
MAHALLE ÇOCUĞUYDUM
Nasıl bir çocuktunuz?
Çok sakin, sessiz. Mahalle çocuğu derler ya. Benim çocukluğum şimdinin Ankara Farabi Sokak’ta geçti. Yoldan üç dört araba ya geçer ya geçmezdi. Bir de troleybüs. Taştan kaleler koyar, orada futbol oynardık.
Kaç çocuğunuz var şimdi neredeler?
İki kızım var. Büyük kızım avukat. Küçük kızım siyaset bilimcisi ve yeni medya uzmanı. Türkiye’de üniversiteyi bitirdiler. Yurt dışında yüksek lisansa gittiler. Şimdi her ikisi de Türkiye’de ve çalışıyorlar. Evli değiller.
Çocukken kendinizi ne olarak hayal ederdiniz?
Her yaşta başka bir meslek hayaliniz oluyor. İlkokuldayken ya da daha öncesinde ne bileyim arabayla renkli plastik satan satıcılar var ya onlar gibi olmak isterdim. Çok renkli, albenili. Hala severim. Lisedeyken hukukçu olmayı hayal ederdim. Meslek olarak bir alanı düşünmeye başladığım günden beri hukuk. Zaten başka bir fakülte tercih etmedim. Sadece hukuk fakültesi tercih ettim.
EN MUTLU OLDUĞUM YER LAVANTA TARLAM
“Çocukken savcı olmak istemiştim. Fakat üniversitedeyken annemin hastalığı sebebiyle, Ankara’yı terk edememe durumum oldu. Ceza akademisyenliği ve avukatlığı hep birlikte düşündüm. Gençlik hayallerimi gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Son bir hayalim vardı. Toprak sahibi olup, çiftçilik yapmaktı. Onu da başardım çok şükür. Ben mutlu bir insanım. En mutlu olduğum yer Gölbaşı’ndaki tarlam. Bir yıllık. Lavanta ekimi yapıyoruz. Yavaş yavaş veriyor, bir ayı var.”
“45 yıldır gittiğimiz Bodrum’daki yazlığımızda bir sabah yürüyüşünde karşılaştık. Tontik’i, 4-5 köpeğe karşı korumuştum. Takip etmiş, beni tanıdı. Bu bana bir koşuyor, ama ne koşuş. Dört ayak da havada. Yüzü gülüyor. Ağzımdan o an Tontik çıktı. 2-2.5 yaşındaydı biz kavuştuğumuzda. Şimdi beş yaşında. Üç yıldır bizimle. Ben çocuklarımı büyütürken, öyle sabırlı bir baba falan değildim. Çok genç olduğum için babalığı da bilmiyordum. Birlikte öğrendik. Onlar çocuk olmayı öğrendiler, bana babalığı öğrettiler. Bu torun kontenjanından geldi. Torun bakar gibi bakıyorum. Kuru mamasını et suyuna bandırıp veriyorum. Et suyu değmeyen kuru mama tanesi olursa yemiyor, bırakıyor.”
UCUZLAYINCA UZAYA GİDECEĞİM
“Çok param olsa uzay yolculuğuna çıkardım. Yok, o yüzden ucuzlamasını bekleyeceğim. Ama ucuzlamasını beklerken ömür geçecek.”
YOĞURDUM ÇOK İYİ TUTAR
Sosyal medyadan manda yoğurdu tarifi vermiştiniz büyük beğeni almıştı. Sırrı ne?
Elimin ayarı çok iyidir. Tarif veremem. Benim yapmam lazım. Sırrı “kararı kadar.” Bilmiyorum ki formülünü. Bazılarının elinin ayarı çok iyi olur. Ben, o elinin ayarı iyi olanlardanım. Market sütü, AOÇ sütü ile yapıyorum. Çok iyi yoğurt yaparım. Çok iddialıyım yoğurtta.
Yemek yapmayı sever misiniz?
İyi yemek yaparım. Hanımefendilerin, ustaların yanında sözü olmaz, çok iyi fava ve çok iyi iç bakla yaparım. Tarifi de elimin ayarı. İç baklayı buharda yaparım, hiç rengi kaçmasın.
CHOPİN DE DİNLERİM MÜSLÜM BABA DA
“Benle ilgili Spotify’ın kafası karışık durumda. Rastgele çalışta bana bir Türkü çalıyor. Türkü bitiyor, Chopin başlıyor, o bitiyor, Müslüm Baba giriyor. Bu kimdir, çözebilmiş değil. Bazen takıntı yapıyorum. Her sabah aynı müzikle kalkıyorum. Bir iki ay aynı müzikle tıraş oluyorum, duş yapıyorum. Sabah onu dinliyorum ve arabesk. Yıllar önce Candan Erçetin’in bir şarkısıyla Ankara’dan Muğla’ya gittim arabayla. Sadece onu dinledim. Öyle denk geldi. Klasik müzik konserlerine çok giderim. Keşke açılsa da gitsek, baleye çok giderim.”