Tayyip bombaları

Güncelleme Tarihi:

Tayyip bombaları
Oluşturulma Tarihi: Mart 21, 1999 00:00

Haberin Devamı

Merkez yanlış yaptı taban hesap soracak.

İstanbul için Ali Müfit Gürtuna'ya kefil olmam.


FP'ye yakınlığı ile tanınan Kanal 7 Televizyonu'na konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Tayyip Erdoğan, yerine aday gösterilen Ali Müfit Gürtuna'ya kefil olmayacağını açıkladı. Erdoğan mahkumiyetinden sonra kendisine yeterince destek olmadığı için FP yönetimine kırgın olduğunu da ima etti.

İstanbul Büyükşehir eski Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, FP'nin yerine aday gösterdiği Ali Müfit Gürtuna'ya kefil olmayacağını açıkladı. Seçimlere bir ay kala gelen bu açıklama, İstanbul'da seçimi ikinci kez kazanma umutlarını önemli ölçüde Erdoğan'ın desteğine bağlayan FP'ye bomba gibi düştü.

Erdoğan'ın, bu sürpriz açıklamayı, önceki gece FP'ye yakınlığıyla tanınan Kanal 7 Televizyonu'nda yapması dikkat çekti. Erdoğan, eski yardımcısı Gürtuna'ya kefil olup olmayacağı sorusu üzerine, ‘‘Hayır, kefil olmam’’ dedi. Erdoğan, bunun gerekçesini de Gürtuna'nın ileride yapacağı işlerle kendisini yanıltabileceği olasılığına dayandırdı. Erdoğan, ‘‘Böyle bir şeyin sorumluluğunu üstlenemeyeceğini’’ de belirterek, ‘‘Ben sadece kendime kefil olurum’’ dedi. Erdoğan, aynı gerekçelerle, ‘‘Babasına, hatta çocuklarına bile kefil olmayacağını’’ da söyledi.

FP'YE KIRGINIM

Erdoğan'ın, siyasi yasağının ardından başkanlıktan ayrıldıktan sonra yollarının ayrıldığı, bu nedenle de adaylığına sıcak bakmadığı belirtilen Gürtuna için, ‘‘Ama aynı misyondan gelen bir arkadaştır. Başarılı olacağına inanıyorum’’ ifadesini kullanması da dikkat çekti. Erdoğan, İstanbul'da seçimi yine FP'nin kazanacağına inandığını da bildirdi.

Erdoğan, mahkumiyetinden sonra kendisine yeteri kadar arka çıkmadığı gerekçesiyle FP yönetimine yönelik kırgınlığını da ifade etti. Erdoğan, ‘‘FP yönetimine bir kırgınlığının olup olmadığı’’ sorusuna, hapis cezasının yanı sıra, ömür boyu siyaset yasağı da aldığı TCK'nın 312'nci maddesinin değiştirilmesi konusunda gerekli gayreti göstermeyen herkese kırgın olduğunu belirterek, ‘‘Bu ha FP'li olsun, ha diğer partilerden olsun, herkese kırgınım’’ dedi.

PARTİ KARIŞTI

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için, eski yasaklı lideri Necmettin Erbakan ile ters düşme pahasına Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül'den yana ağırlık koyan Erdoğan'ın bu sözleri, FP'ye bomba gibi düştü.

Genel Başkan Recai Kutan'ın dün İstanbul'da partisinin seçim beyannamesini hazırladığı basın toplantısında da partililerin ağırlıklı sohbet konusunu bu oluşturdu. Bir çok FP'li, İstanbul'da büyük ağırlığa sahip Erdoğan'ın, 5 gün sonra 4 aylık cezasını çekmek üzere cezaevine girmeden hemen önce böyle bir çıkış yapmasının, İstanbul'da zaten ciddi biçimde zorlanacağı hesaplarını yapan FP'nin durumunu olumsuz yönde etkileyeceği yorumunu yaptı.

Kutan'ın cezaevine girmeden önce Erdoğan'la yapmayı planladığı görüşmede de bu konuyu gündeme getireceği bildirildi. Kutan'ın, Erdoğan'dan Gürtuna için açık destek isteyeceği de belirtildi.

GÜRTUNA: NORMAL

Gürtuna ise Hürriyet'in sorusu üzerine, Erdoğan'ın kendisine kefil olmayacağı açıklamasını ‘‘normal karşıladığını’’ söyledi. Gürtuna, bu açıklamanın seçim sonuçları üzerinde etkili olup olmayacağı sorusuna karşılık da, ‘‘Hayır etkilemez. Çünkü, o farklı bir yaklaşım, destek ayrı bir olay’’ dedi.

Birkaçgün sonra cezaevine gireceği için il il dolaşıp, partililerle vedalaşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hürriyet'in sorularını yanıtladı. Partisinde taban demokrasisinin işlemediğini söyleyen Erdoğan, sorularımıza şu yanıtları verdi:

65 yaşın üzerindekilerin siyasetten çekilmesini istiyorsunuz. Neden?

Ben siyasetten çekilmelerini değil, seçilme haklarının olmamasını istiyorum. Türkiye'de siyasi düşünce ve parlamento daha genç, daha dinamik nesillere inmeli. Siyaset rantın değil, hizmetin cazibeyi oluşturduğu bir yerde olmalı. Ülkeye yön vermede, idarede, paylaşımın içerisine girecek insanlar çoğaltılmalı. Bunu sağlayabilmek için alt limit belirlenmiş. 25 iyi bir yaş.

Siz üst limitin de belirlenmesini istiyorsunuz...

Evet. Nasıl alt limit varsa, üst limit de konulabilir. Yasalar bu işe müsait değilse, partiler kendi iç tüzüklerine, adaylık şartlarına 65 yaşı aşmama şartını koyabilir. Ve bunun birilerini üzmemesi lazım... Ben bunu söylerken şu veya bu şahsı kastetmiyorum. Kaldı ki Allah ömür verirse, yarın benim için de geçerli. Siyasetteki yaklaşık 30 yıllık deneyimimden edindiğim tecrübe bu.

TABAN GÜL'Ü İSTİYORDU

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için siz Abdullah Gül'e destek verdiniz. Merkez Ali Müfit Gürtuna'yı tercih etti. Peki taban kimi istiyordu?

Yapılan anketlerde Abdullah Bey'in önde olduğunu biliyordum. Ben de, 'Bence uygun bir isim. İsabetli olur. Ama FP'nin tüm adaylarına aynı mesafedeyim' dedim. Bu gün de aynı kanaatteyim. Ama tabanın tercihleri istikametinde karar alınsaydı, öyle zannediyorum ki kısa süreli de olsa sıkıntıların doğmasına vesile olmazdı. Bu bir eksiktir, yanlıştır.

Yani FP'de taban demokrasisi hayata geçmedi mi?

Geçmedi.

TABANA SAYGI DUYMUYORLAR

Parti içi sıkıntıların kaynağında da bu mu var?

Evet. Aslında bütün siyasi partilerdeki sıkıntının altında bu yatıyor. Yani partilerin üst kurulları, ne yazık ki tabanlarına gerekli saygıyı duymuyorlar. Merkezin de şüphesiz bir kontenjanı olmalı. Çünkü eksikleri, yönetimdeki boşlukları kendileri daha çok yaşıyor. Bu boşlukları giderecek bazı şeyleri düşünebilirler. Ama öyle makamlar vardır ki, burada merkez kendini riske etmemelidir. Tabana sormalıdır ve tabanın da kanaatini yüzde olarak büyük oranda hayata geçirmelidir.

PARTİ RİSKE ATILDI

Merkez şimdi kendini riske mi soktu?

Şu anda tabii riske etti. Yani yarın -böyle bir şeyi temenni etmem ama- aksi bir netice çıktığı zaman, tabii bu partinin tabanı kendi merkezini hesaba çeker. Merkezine olan güveni sarsılır. Çünkü başarı devam ettikçe merkezin güveni artar. Başarı düşmeye başladığı sürece, merkez çok daha büyük bir hedef haline gelir. Ve o merkez eninde sonunda düşmeye mahkum olur. Siyasi yapılarda olsun, ekonomide, yönetim yapılarında olsun, geçerli olan bir anlayıştır. Siyasi partilerin tarihine baktığımız zaman başarısız hiç bir yönetimi, o partinin tabanı olsun, ilgilileri olsun işin başında tutmaz. Devlet yönetiminde de başarılıları orada tutarlar. Başarısız olan yönetimleri millet sandıktan sürekli olarak çıkarmaz. Neden? Çektiği çile ortada. Partiler, yönetimleri niçin seçilirler? Bu çileyi sona erdirmek için. Erdiremeyen yönetimleri de orada tutmanın anlamı yok.

312 benim yüzümden duruyor

Fazilet Partisi'nin Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Yılmaz Demir'e destek vermek amacıyla dün uçakla Samsun'a gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, havalimanında coşkulu bir kalabalık tarafından karşılandı. Yaklaşık 1000 araçtan oluşan konvoyla Çarşamba İlçesi'ne giden Erdoğan, yolunu kesen partililere hitaben yaptığı konuşmada, TCK'nın 312'nci maddesinin kendisi yüzünden kaldırılmadığını öne sürdü. Erdoğan, ‘‘Tayyip Erdoğan ne yapmıştı? Ben birini mi öldürdüm, birinin burnunu mu kanattım, yolsuzluk mu yaptım? Aslında mesele basit; Başkanlığım döneminde çeteler ve mafyalar İstanbul'da istedikleri gibi cirit atamadı. Ben barışı sevgiyi kardeşliği İstanbul'a getirdim’’ diye konuştu.

Bakalım Apo'ya sağlanan olanaklar bana sağlanacak mı?

TCK'nın 312'nci maddesiyle ilgili konuyu ibretle takip ediyorum. 312'nin kalkıp kalkmaması benim sorunum değil, Türkiye'nin sorunu. Niye? Uluslararası anlaşmalarda verilmiş sözler var. Bu sözlerin Demokratik Eylem Paketi içerisinde yerine getirilmesi gerekiyordu. Bunun da süresi 1998 yılının Ekim ayında doldu. Şimdi bu hep aleyhe çalışıyor. Bunlar insan hakları ve özgürlükler noktasında problemleri halletmiş değiller. Tayyip Erdoğan, örneklerden bir tanesi. Ama bakın Apo yakalandı, ortalık karıştı. Hapishanedeki odasının metrekaresine varıncaya kadar açıklamak zorunda kalıyorlar. Gözündeki bandın, kimler tarafından takıldığını, kimler tarafından hangi nezaket kuralları çerçevesinde açılmak zorunda kalındığını açıklamak zorunda kalıyorlar. Adalet bir kişi için yoktur ki... Tüm insanlar için vardır. Milletin tamamı için vardır. Acaba şu anda Apo'ya sağladıkları imkanı diğer mahkumlara veya tutuklulara da sağlıyorlar mı? Ben, Tayyip Erdoğan'a da sağlayacaklar mı? Bu sorulara cevabı net olarak hep birlikte bulmalıyız.

Vural Savaş saygılı olmalı

Yaşananları tarih en güzel şekilde değerlendirecek. Şu anda kendilerine göre bir dokunulmazlık zırhı içinde bu işleri yapıyorlar. Tayyip Erdoğan'ın böyle bir zırhı yok. Onların dokunulmazlık zırhı var. Bu zırhtan sıyrıldıkları zaman ben inanıyorum ki köşelerinde yazanlar da, düşünenler de bunu çok daha iyi değerlendirecekler. Vural Savaş, tabii basında rahatlıkla çıkıp insanlara hakaret edebiliyor. 'Tayyip' falan... Bir devlet adamına bu tür şeyler yakışmaz ki. Siz Başsavcılık yapmışsanız, Tayyip Erdoğan da İstanbul gibi bir şehirde Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış. Olayın bir nezaket kuralları var. Bu kurallar içerisinde birbirimizle ilgili düşünceleri ortaya koymamız lazım. 'Sayın Savaş' diyorsam, bu benim nezaketimden geliyor. Ben 10 ay mahkum oldum. Neticesi olarak dört ay hapiste yatacağım. Ama ben bunu şerefle yapacağım. Başım önde değil, başım dik yapacağım. Çünkü benim yaptıklarım, mazim ortada. Nerede doğdum, nerede büyüdüm... Bu güne kadar hangi kanlı eylemin içerisinde Tayyip Erdoğan yer aldı. Nereyi yaktı? Nereyi yıktı? Ülkedeki inanç gruplarına, değişik fikir gruplarına, bulunduğu mevkiyi bir hizmet aracı olarak kullanmaktan başka ne yaptı? Onun için ben bundan sonra çok rahatım. Huzur içindeyim. Bunun da özellikle yazılmasını istiyorum.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!