Tatil notları

Güncelleme Tarihi:

Tatil notları
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 11, 1997 00:00

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Okullar kapandı. Çocuklu aileler yine tatile koştu. Ve yine kaçınılmaz olanlar her yıl olduğu gibi bu kez de yaşanmaya başlandı. Minik trajediler zincirleme halde geldi.

Aşağıdaki notlar iki çocuklu bir ailenin okullar tatil olur olmaz çıktıkları yaz tatilini uzaktan izleyen bir kişi tarafından tutulmuştur.

21 Haziran 1997 sabah saat 8.00: Arabayla yola çıkışları üzerinden tam üç saat geçti. Bodrum'a daha altı saat var. Sabah uyanma faslında başlayan sinirlilik hali hâlâ sürüyor. İşte tam bu noktada kadın arabayı kullanmakta olan adama döndü ve ‘‘Eyvah, çayın altını kapatmayı unuttum galiba'' dedi. Bundan sonraki on saniye içinde yolda az daha inanılmaz feci bir kaza oluyordu, çünkü adam karısını boğmak isteyince, direksiyon kontrolünü tamamen kaybetti. Adam tatil eğer kazasız belasız sonuçlanırsa İstanbul'a dündükten sonra tek elle kadın boğma kursu almaya karar verdi. Çocuklar geri dönülmesini tatile hiç gitmemek olarak algılayıp, bağırarak ağlamaya başladılar.

21 Haziran 1997 sabah saat 11.15: Adam kadını ikinci kez de geri dönülen evde öldürmeye çalıştı. Çünkü çayın altının yanık bırakılmadığı anlaşılmıştı. Beş yıllık evliliklerinde aynen buna benzer tamı tamına 22 vaka yaşanmış ve her seferinde de eve döndüklerinde ocak altının yanık olmadığı ortaya çıkmıştı. Adam bu konuda titizlikle tuttuğu notların ilerde cinayetten yargılanacağı mahkemede ‘‘hafifletici neden delili'' olarak sunulacağını düşündüğünde suratına hep bir anlamsız gülümseme gelirdi.

21 Haziran 1997 öğleden sonra, 15.00 civarı: Çocuklardan bir tanesi nihayet ağlamayı kesti. Bunun nedeni ise daha sonra ortaya çıktı çünkü büyük tuvaletini altına yapmıştı. Adam bir daha dünyaya gelir ise doğar doğmaz kendisinin kısırlaştırıldığı bir dünyada yaşama fantezisi kurmaya başladı. Çok daha realist olan kadın ise ilk önce altına yapan çocuğu, daha sonra da ağlayanı bir güzel dövdü.

21 Haziran 1997 akşam saat 20.00: Hedefe varıldı. Adam ve kadın daha şimdiden canlarından bezmişlerdi ama olsun, sonunda da gelmeyi başarmışlardı işte. Acilen içkiye ihtiyaçları vardı. Adamın daha önce yapmış olduğu tespitlere göre üçüncü dubleden sonra evlilik yaşamından keyif almaya başlıyor ve hatta çocuklarını bile daha güzel buluyordu. Onun bilmediği şey, kadının evlilik yaşamından keyif almaya başlaması için en azından beş duble devirmesi gerektiğiydi.

21 Haziran 1997 saat 23.00: İlk lokantaya ulaşma çabaları büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı. Bütün Türkler aynı anda tatile çıktıklarından bir anda kasabanın nüfusu on beş misline çıkmıştı. Lokantaların bulunduğu ana sokakta tuhaf bir görüntü vardı. Aşırı kalabalık nedeniyle yürüme eylemi tamamen durmuştu. Herkes saatler boyunca bulunduğu noktada oluşmuş bulunan kilitlenmenin açılmasını bekliyordu. Açlıktan zayıflamaya başlayanlar bile vardı. Bütün Türkiye'de olduğu gibi burada da ilkyardım hizmeti tabii ki katiyen yoktu ve sokaktaki bu kilitlenmenin nasıl çözüleceği de yıllardır cevap bulunamayan bir muammaydı.

22 Haziran 1997 sabaha karşı 1.00: Kadın ve adam kalmakta oldukları motelin fiyatının neden diğer motellerin fiyatından ucuz olduğunu son derece acıklı bir şekilde anladılar. Otelin yirmi metre karşısında bulunan diskotek iki saat kadar önce sabah beşe kadar sürecek müzik yayınına başlamıştı. Müzik odaya o kadar güçlü bir şekilde giriyordu ki içerde uçmakta olan yaklaşık yirmi adet iri, besili sivrisinek intihar etmeyi tercih etmişti. Adam ve kadın açısından olayı tamamen tuhaf kılan bir başka boyut da vardı. Çocuklar odada sanki iki bin megavat gücünde ses hiç yokmuşçasına gayet sakin bir şekilde uyuyorlardı. Bunun anlamı da şuydu: Adam ile kadın ancak saat beşte, müzik kesilince uyuyabildiler. Çocuklar ise gayet zinde bir şekilde yedide uyandılar, anne ve babalarının üstüne çıkıp tepindiler ve hep bir ağızdan denize gitmek istediklerini bağırdılar.

22 Haziran 1997 sabah saat 9.00: Yaklaşık 30 bin kişilik bir kalabalık aslında sadece 5 bin kişinin rahatça denize gireceği kadar büyük olan plaja doğru harekete geçtiler. Onların yürüyüş yolunda bütün tabiat ölüydü, çünkü çiçekler ve ağaçlar 30 bin kişiden yayılan güneş yağı kokusuna dayanamamış ve hayata veda etmişti. İşin tuhafı plajda tek bir şemsiye altı da boş değildi. Türkiye'de şemsiye altlarının sabah kaçta olursa olsun mutlaka ama mutlaka dolu olması da bilim dünyasının açıklamakta aciz kaldığı bir başka realiteydi.

22 Haziran 1997 saat 19.00: Ailenin başına ilkyardımlık ilk olay geldi. Denize girdikten sonra duş almayan ve tuzlu vücutla altı saat kadar güneşte kalan adamın vücudundaki deri tabakası iki kat halinde soyulmaya hazırdı. Adam halüsinasyon da görüyordu. Bu halüsinasyonda sabah saatlerinde plajda gördüğü üstsüz fıstıklardan beş adedi adamın derisini soyarken onu gıdıklıyorlardı.

22 Haziran 1997 19.30: İlkyardım tabii ki bulunamadı ve kadın adamın acısını dindirmek için bütün vücuduna yoğurt sürdü. Bakkaldaki sade yoğurt az geldiği için bir bölüme de meyveli yoğurt sürülmüştü. Bir süre sonra iki çocuk adamın kolundaki bu meyveli yoğurdu yalamaya başladılar. Kadın da onları yine dövdü. Böylece odada bir adet aslında ağır yaralı olan adam, iki adet bağırarak ağlayan çocuk, bir adet bıkkın kadın bir arada bulunmaya başladılar. Zaten bir süre sonra da diskoteğin müziği tekrar başladı ve her şey yine eski kısır döngüsel düzenine kavuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!