Güncelleme Tarihi:
Muğla’nın merkezinde, 1867 yılında inşa edilmiş tarihi bir binadayız… Osmanlı Dönemi’nde hükümet konağı olarak kullanılan bina daha sonra adliye olmuş. 2008 yılından beri Belediye Başkanlığı olarak kullanılıyor. Ev sahibi Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün. Yazın en popüler tatil beldelerini barındıran Muğla’yı tam beş dönemdir yönetiyor. Kapısını hem kendi hikayesini anlatması hem de siyasette ‘uzun soluklu’ olmanın sırrını vermesi için çaldım… Osman Bey memleketini, ‘Denizle yeşilin öpüştüğü yer’ diye tanımlıyor ama ‘sayfiye’ denmesine kızıyor: “Evet, yaklaşık 1800 kilometrelik bir kıyı kesimi var fakat nüfusun yüzde 55’i de kırsalda yaşıyor. Burası aynı zamanda tarım, hayvancılık ve kültür şehridir” diyor. Kendi hikâyesi de Muğla’nın kırsal kesiminde, Düğerek Köyü’nde başlıyor… Yörenin tanınmış tütün tüccarlarından Hafız Mehmet Gürün’ün oğlu Şahi Bey ile Semiha Hanım’ın iki çocuğundan küçüğü olarak dünyaya geliyor.
ABLAMIN HASTALIĞI BENİ DOKTOR YAPTI
Çocukluğu Muğla’da geçiyor. Annesinin ısrarıyla ortaokulu yatılı olarak Buca’da okuyor. İlk siyasi tecrübesi de burada; demokratik seçimle okul mümessili oluyor! Daha sonra ailenin İzmir’e taşınmasıyla eğitimine Atatürk Lisesi’nde devam ediyor. Aslında hayali mühendis olmak ancak ailede yaşanan bir travma hayatını bambaşka bir yöne çeviriyor. Osman Bey anlatıyor: “Ablam çocuk felcine yakalandı. Henüz ilkokuldaydı. Çok hareketli bir çocukken bir ayağı engelli oldu. Onun tedavi süreçlerine eşlik ederken ‘Ben de insanlara yardım eden bir meslekte olmalıyım’ diyerek üniversite tercihimi tıptan yana kullandım. 1966 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. Engeli olan birine hayatı kolaylaştırmak için yapılan müdahaleler çok önemli katkı sağlıyor. Ben ikinci sınıftayken ortopediste götürdük. Ameliyatları yapılırken yanı başındaydım. O sırada ihtisas olarak ortopedi yapmaya karar verdim. Elim matkap, vida filan alet edevata da yakındır…”
İKİ YÜZ BİNİN ÜZERİNDE AMELİYAT YAPMIŞIMDIR
1972 yılında mezun oluyor. Seçtiği, kendi deyimiyle ‘kırık, çıkıkçılık’ yani ortopedi alanında dört yıl ihtisas yapıyor. 1977 sonunda ‘Ortopedi ve Travmatoloji Mütehassısı’ oluyor. İki buçuk yıl baş asistanlık yapıyor. Meslektaşı Gülsün Hanım’la evlendikten sonra önünde iki tercih çıkıyor; ya Ege Üniversitesi’nde akademisyen kalacak ya da burnunda tüten memleketine dönecek. Eşinin de onayıyla tercihi ikinciden yana oluyor çünkü… Osman Bey devam ediyor: “Muğla’da, ne ilin kendisinde ne herhangi bir ilçesinde ortopedist yoktu. Hastalar perişan; kimi Aydın’a kimi İzmir’e gidiyor… İhtiyaç var diyerek memleketime döndüm ve sosyal sigortalar hastanesinde işe başladım. İki buçuk yıl Muğla’nın ilk ve tek ortopedi uzmanı olarak çalıştım. Hasta yağıyordu; gecem gündüzüm yoktu. O zamanlar trafik kazaları çok ağır oluyordu. Sabaha kadar ameliyatlar yapıyordum. İki yüz binin üstünde ameliyat yapmışım. Şimdi nereye gitsem ‘Doktorum beni hatırladın mı, çivi duruyor burada, annem, ninem, kardeşimi tedavi etmiştin’ diye yanıma geliyorlar.
DELEGELERİ HASTALARIM İKNA ETTİ
İşini çok seviyordu. Bu arada öğrenciliğinden itibaren toplumsal olaylara da merakı vardı. Hastalarının hayatlarını dinlemekle kalmıyor sivil toplumda da aktif görev alıyordu. Üç dönem üst üste Muğla Tabip Odası Başkanlığı yaptı. Sene 1997 olduğunda ‘bıçak parası’ uygulamasına tepki göstererek çalıştığı hastaneden istifa etti. İki sene özel bir hastanede çalıştı. Henüz açtığı kliniğinde hasta kabul etti. Bu esnada... Gürün anlatıyor: “Tufan Doğu isminde CHP’li bir arkadaşımız vardı. Bana ‘Osman senin belediye başkanı olman lazım’ dedi. Hiç niyetim yoktu. Bir sonraki dönem belediye başkanı milletvekili adayı olunca yine teklif geldi. Eve danıştım; hanım ve çocuklar vetoyu çekti. Bir ay sonra hanım geldi, ‘Sokağa çıkamaz oldum; her gittiğim yerde ‘Doktor tamam de mi, oluyor de mi’ diye baskı görüyorum. Pes ediyorum artık, ol aday!’ deyince aday oldum. O zaman ön seçim vardı. Delege filan tanımıyordum, adetleri bilmiyordum. Hastalarımın delegeleri ikna etmesiyle aday oldum.”
DEMİREL DEDİ Kİ: “BAK BAŞKAN…”
Girdiği ilk seçimde 1999’da yüzde 37, 2004’te yüzde 42, 2009’da yüzde 46’lık oy oranlarıyla Muğla Belediye Başkanı seçildi. Gürün, “Üç dönem sonunda ‘Yeter’ dedim” diye anlatıyor: “Kendimden rahatsız oldum ama 2014’te Büyükşehir Yasası çıktı. Bu sefer ‘Sen tecrübelisin, Muğla’ya kurucu büyükşehir başkanı ol, öyle bırak’ dediler. Yoksa ne Deniz Bey ne de Kemal Bey döneminde bir adaylık talebim oldu. Her seferinde “Devam, devam” dediler. Cumhurbaşkanlığı döneminde Sayın Süleyman Demirel buraya sık gelirdi. Her seçimden sonra da genel merkezden değil ama Demirel’den tebrik telefonu alırdım. Üçüncü dönemin sonunda ‘Hekimliğe dönmek istiyorum. Bu üçüncü dönemim, artık bırakmak istiyorum. Siz gittiniz beş defa, geldiniz altı defa, bizim de düştüğümüz durum bu oldu!’ dedim. Beni şöyle yanıtladı: ‘Bak başkan, siyasete kendi isteğinle girebilirsin ama kendi isteğinle çıkamazsın!’ Ben de şu an 25. yıldayım, kendi isteğimle çıkamıyorum.”
“OLUVESİN YA” DEMEDİM HİÇ
“Hep katı ve kurallara bağlı oldum, hiç ‘Hallediverelim ya, oluvesin ya’ diyemedim. Bu yüzden de çok eleştiri alırım ama yine oyumu artırarak geldim. Doktor olarak 25 yıl hizmet verdiğim şehre belediye başkanı olarak da 24 yıldır hizmet veriyorum.”
SİYASETTE NE OLACAĞI BELLİ OLMAZ
Seneye yine seçim var. Altıncı dönem için aday olacak mı? Sorumu, “25 yıldır bana bu soru hep gelir; hiçbir zaman niyetim var veya yok demem” diye yanıtlıyor: “Ben belediye başkanıyım, görevimi yapmaya devam ediyorum. Bir siyasetçinin ‘Ben aday olacağım veya olmayacağım’ demesini doğru bulmuyorum. Siyaset çok değişken bir mekanizma, ne zaman ne olacağı belli olmaz.” Türkiye’de son 25 yılda siyasette nasıl bir değişim yaşandı? Teşhisi şöyle: “Siyaset, etiğini ve nezaketini kaybetti. Olmaması gereken şeyler olağan hale geldi. Yapılmaması gereken şeylerin ‘Ben yaptım oldu’ diye olmasıyla büyük bir dejenerasyon oluştu. Başladığım zamanki siyasetçiler arasındaki diyalog, Cumhurbaşkanı’yla iletişimimiz daha normaldi. Türkiye ideolojik olarak ikiye yarıldı. Farklılıklarımızın ayrıştırıcı olarak kullanılmasıyla toplumda kesikler oluştu.”
TOPLUMSAL KIRIKLARA TEDAVİ PROTOKOLÜ
Gürün, bir ortopedi doktoru olarak yıllarca kırıkları tedavi etmiş. Peki bir doktor gözüyle toplumdaki kırıklar için nasıl bir tedavi protokolü izlenmeli? Reçetesi: “Ben inadına barışı, sevgiyi aşılamaya çalışıyorum. Bu kadar yıl seçime girdim. Karşımdaki aday kimdiyse onu her seçimden önce ve sonra ararım, tebrik ederim. Mücadele ederken rakibimle ilgili hiçbir olumsuz şey söylemem. Biz hep güle oynaya seçim yaparız burada, karşıtlık oluşturmadan. İcraatlarım da öyledir; parti ayrımı gözetmeden tüm ilçelerimize ihtiyaçlarına göre eşit ve adil hizmet götürüyoruz. Bütün başkanlarla iletişimimiz var. Ak saçlı da olduğumuzdan ‘ağabey’ pozisyonundayız. Belediye meclisinde kararlarımızın yüzde 96’sı oy birliğiyle geçer. Nasıl olsa çoğunluğum var demeden her icraatı, öneriyi uzun uzun anlatırım, herkesi ikna ederim. Samimiyetle kavga etmeden, dayatmadan izah ederek iş yaparız.”
YANGINLAR HEMEN SÖNDÜRÜLÜYOR
Biraz da Muğla gündemi… Canımızı çok yakan orman yangınlarıyla ilgili güzel gelişmeler var: “Şehrin yüzde 68’i ormanlardan oluşuyor. İki sene önceki yangında bu alanın yüzde 8’i yandı ama orman kendini yeniliyor. Yangınlar insan kusur ve kastından çıkıyor. Şu anda yeteri kadar uçağımız ve helikopterimiz var. Yangın gene çıkıyor ama erken tespit ve müdahaleyle büyümeden söndürebiliyoruz.” Üstünde durulması gereken konularıysa şöyle anlatıyor: “İmar ve çevre konularında çok mücadele ediyoruz. Çevreyle ilgili açtığımız 159 dava var. Bu davaların çoğunu kazanıyoruz. Bir Su Bakanlığı kurulmalı, çalışmalar yeraltı sularına zarar vermeyecek şekilde yapılmalı. Kestiğiniz ağacın kökünü almadıysanız yeniden filizlenme mümkün ama yer altı sularının geri dönüşü yok. Kökleri kaldırınca ilk yağmurda çamur ve sel oluyor.”
BODRUM’A 34.5 DİYORUM
Normalde bir milyon olan Muğla nüfusu yazın 5 milyona çıkıyor. Gürün, “Turizmin fazlası da zarar” diyor: “13 ilçemizi bir gerdanlığa benzetiyorum. Bu gerdanlığın en güzel taşı Bodrum’da çatlaklar oluşmaya başladı. Bodrum’a ‘34.5’ diyorum; İstanbul’un bütün negatif ve pozitif ekosistemi yazın buraya taşıyor. Bodrum bu yükü taşımıyor. Yıllardır kanalizasyon ve arıtma için çalışıyoruz. Üstü milleti, altı bizi yakıyor. Nihayet bu çalışma bu yaz sonu sonlanacak. Yollar düzelecek. En az 25 yıl çalışacak bir kanalizasyon ve altyapısı hazır. Bodrum giriş-çıkışındaki trafiği azaltmak içinse türlü senaryolar çalıştık; viyadük ve tünel dahil hiçbir şey o tıkanıklığı gideremiyor. Gökova Körfezi mavi turun anası ama şu anda orada 70-80 marina yapma planı var. Kıyı talanına dur demek gerekiyor.”
BAŞKANIM SIRTIM AĞRIYOR BİR BAKIVER
“Bu hayatta en çok hekimliği sevdim. Ameliyata girmeyi çok özlüyorum. Bazen belediyeye hastalar gelir. Alt katta muayene odası var; röntgen okurum, önerilerde bulunurum.”
YAZILIMCILAR SAKİN YER SEVİYOR
Muğla kıyılarının her yılki ziyaretçilerinden biri Bill Gates. Osman Başkan, bunun bir tesadüf olmadığını söylüyor: “Yazılımcılar sakin yer istiyor. Muhteşem doğasıyla burası teknoloji üreten bir kent olmaya çok müsait.”