Tarihimizdeki ayrıntılar

Güncelleme Tarihi:

Tarihimizdeki ayrıntılar
Oluşturulma Tarihi: Ocak 02, 2002 00:00

BIRAKIN uzak geçmişi bir yana, yakın tarihini bile hiçbir biçimde bilmeyen bir toplum olduk. Geçmişimizden koptuk. Bunda, eğitim sistemindeki yanlışların büyük katkısı var. Ortaokul ve lisede bize ‘‘tarih’’ adı altında gereksiz şeyleri bellettiler. Bir sürü ayrıntıyı ezberlemek zorunda kaldık ama işin özüne, derinliğine indirmediler. Oysa tarih, dünyanın en zevkli şeyidir. Hele Türkiye'nin özellikle yakın tarihi, inanılmaz bir serüvenler zinciridir. Bugün bizim gazetede Kamuran Zeren'in haberini okuyacaksınız. Tarih derslerindeki ayrıntılar ayıklanacakmış. Gerçekten de ayıklanması gerekir. Ama bu da yetmez. Tarihin, öğrencilere en zevkli, en çarpıcı yönleriyle öğretilmesi gerekir. Hele yakın tarihimizin. Ortaöğretimde Cumhuriyet tarihinin hiç okutulmadığını, sadece lise son sınıflara haftada sadece bir saat ‘‘Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi’’ okutulduğunu, Kamuran'ın haberinden öğrendim. (Bir parantez açayım. Arapça ‘‘inkılap’’ sözcüğü kadar anlamsız, bizim dilimize uymayan ikinci bir sözcük herhalde yoktur. Buna niçin ‘‘devrim’’ demeyiz, çok merak ederim). Biz lise son sınıflarda haftada bir saat devrim tarihi okutarak, o genç beyinlere Cumhuriyet tarihini, devrimlerimizi ve bunların ardında yatan gerçekleri öğretebilir miyiz?* * *Ben eğitimci olsam, öğrencilere elbette Osmanlı tarihini öğretirim ama bugünkü gibi değil. O tarihte nice renkli, bilinmeyen ve günümüze ışık tutacak olay var. Biz ise ezberciliğe yönelmişiz ve çocukları tarihten soğutma yarışına girmişiz.Tarihi iyi bilmeyen, ülkesinin bugünlerini anlayamaz. Türkiye'nin bugünü, aynen geçmişteki olaylarda gizlidir.Elimde olsa, özellikle 1900 yılından başlayarak tarihimizi çok iyi öğretirim.Abdülhamit dönemi, İkinci Meşrutiyet, 31 Mart irtica ayaklanması, İttihatçılar dönemi, 1912 Balkan Harbi, sonrasında büyük devletlerden aynen bugün olduğu gibi yediğimiz kazıklar ve Rumeli'nin elimizden çıkması...Sonra Birinci Dünya Savaşı ve bu belaya nasıl girdiğimiz. Alman Amiral Souchon'un, İngiliz donanmasından kaçıp bize sığındığı, güya satın alıp Yavuz ve Midilli adını verdiğimiz iki gemiyle Karadeniz'de Rus limanlarını bombardıman edip ülkeyi savaşa sokması!Irak, Filistin, Suriye, Sina, Çanakkale, Galiçya ve Kafkas cephelerinde verdiğimiz savaşlar. Dökülen bir devlet düzeni...Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa'nın, müttefikimiz Almanların baskısıyla ve onlara yaranmak için yaptıkları... Yüz binlerce Anadolu evladının can vermesiyle sonuçlanan çılgınlıklar. Bir yanda Arap çöllerinde susuzluktan yanarak Süveyş kanalını ele geçirmek için sefer düzenleyip hezimete uğrayan ordular, öbür yanda Sarıkamış'ı ele geçirmek için 1915 Ocak ayında Allahüekber Dağları'nda 15 gün içerisinde donarak ve bitten geçen tifüs hastalığından ölen 90 bin Mehmetçik...* * *Çoğumuz Birinci Dünya Savaşı'nda Türk ordusunun İran'ın Hamedan, Tebriz gibi kentlerini ele geçirdiğini, bunun sadece Almanların isteğiyle girişilen tam bir macera olduğunu bilir miyiz? Aynı savaşta Türk ordusunun tüm Irak, Suriye, Filistin'le birlikte Kars, Erzurum, Trabzon, Muş, Van gibi illeri yitirdiğini, Rus ordusu ihtilal nedeniyle çekildikten sonra Doğu Anadolu'da Ermeni birlikleriyle savaştığını, Erzurum ve Kars'la birlikte Batum ve Bakü'yü ele geçirdiğini, Enver Paşa'nın Turan macerası uğruna can veren yüz binleri bilir miyiz?Çoğumuz bilmeyiz; çünkü bunlar bize tarih derslerinde öğretilmez. İşin perde arkasından haberimiz bile yoktur. O nedenle de, günümüzü değerlendirirken eksik kalırız.Bunlar olurken ülkede yol olmadığını, asker, cephane ve gıda ikmali yapılamadığını, askerin sadece peksimetle beslendiğini, çıplak ve ayakkabısız olduğunu, bir yerde düşmandan 30 çuval un ele geçtiğinde birliklerde bayram edildiğini de çoğumuz bilmeyiz.* * *Bu cephelerde pişen komutanlar sonuçta Anadolu'da toplanıp İstiklal Harbi'nin başına geçtiler. Mustafa Kemal, İsmet, Kazım Karabekir, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Fahrettin Altay, Ali İhsan Sabis paşalar ve daha niceleri...Bu komutanların çoğu, daha gencecik kurmay subay oldukları dönemde, 1909 yılında İstanbul'da patlayan 31 Mart irtica olayını bastırmak için Selanik'ten gelip başkenti kurtaran Hareket Ordusu'nda görev almış, sonra nice cephelerde savaşıp deneyim kazanmışlardı. O yerlere kaderin cilvesiyle gelmediler. Vatan kurtulur, Cumhuriyet ilan edilir ve yine son derece renkli bir dönem vardır. Bizim tarih derslerinde öğrencilere bunlar öğretilmez! Onlara kuru, hatta tarihten nefret ettirecek saçma sapan bilgiler verilir. O yüzden geçmişimizden kopuk kalır ve günümüzü anlayamayız.Tarih derslerinde elbette Osmanlı'yı öğretmek gerekir. Ama günümüze de ışık tutacak yönleriyle... Cumhuriyet dönemini en akılcı yöntemlerle öğretmek gerekir. Haftada bir saatle hangi Cumhuriyet dönemi öğretilir?Milli eğitim sistemimiz toplumdan kopmuş, toplum da geçmişinden koparılmış. Yazık.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!