Güncelleme Tarihi:
DİRENİŞİN FİTİLİ BÖYLE ATEŞLENDİ
İstanbul’un köklü semtlerinden Çengelköy, 15 Temmuz darbe girişiminde Türk milletinin sergilediği şanlı direnişin ilk adreslerinden biriydi. Kuleli Askeri Lisesi’nden çıkan bir grup hain, halkın üzerine ateş açtı. O gece sabaha kadar direnen Çengelköy halkı yedi şehit verdi.
2016 yılının sıradan, sakin, sıcak bir temmuz akşamıydı. Ancak saatler ilerledikçe tuhaf, sıra dışı gelişmeler olmaya başladı. 22.00 sıralarında Ankara’da savaş uçaklarının alçaktan uçtuğu, İstanbul’da köprülerin giriş-çıkışlarının asker tarafından tutulduğu haberleri dolaşıyordu. İstanbul’un kilit noktalarından birinde daha garip kıpırdanmalar vardı. Çengelköy’deki Kuleli Askeri Lisesi’nin önünde... Tatbikat gerekçesiyle okula çağrılan bir grup askeri öğrenci hain bir emirle, Çengelköy Karakolu’nu ele geçirmek üzere okuldan çıktı. Bir şeyler olduğundan şüphelenip yavaş yavaş toplanmaya başlayan Çengelköylüler de tedirgin gözlerle onları izliyordu.
‘DARBE OLDU HERKES EVİNE’
Yüzbaşı kılığındaki bir hain ardı ardına havaya ateş açarak, “Herkes evlerine, ordu yönetime el koydu” diye bağırdı. Ancak bu hareket Çengelköy Muhtarı Can Cumurcu’nun başlarında olduğu grubu sindiremedi. Darbecilerin 50 sivili rehin alması, bardağı taşıran son damlaydı. Çengelköy Polis Merkezi’ndeki görevliler ve vatandaşlar, darbecilerle çatışmaya girerek 15 Temmuz’un ilk sivil direnişini gerçekleştirmiş oldu. O gece Çengelköy’de, aralarında gazeteci Mustafa Cambaz’ın da olduğu yedi vatandaş şehit edildi. Muhtar Can Cumurcu yaralandı.
Darbeciler saat 07.00’de telefonla gelen bir talimat üzerine rehin aldıkları vatandaşları serbest bırakarak Kuleli’ye çekildi.
O gece bir grup darbeci de Acıbadem’deki Türk Telekom’u işgale gelmişti. Acıbadem halkı da onları engellerken 6 şehit verdi.
HALKA YAYLIM ATEŞİ
15 Temmuz gecesi en fazla can kaybı yaşanan noktalardan biri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Saraçhane’deki binasının önüydü. İBB’yi işgal etmeye gelen 53 darbeciye belediyede Sivil Savunma Sekreteri de içeriden destek verdi. Darbeciler ilk olarak binadaki güvenlik görevlilerinin silahlarını topladı. Vatandaşlar İBB önünde toplanmaya başlayınca, başlarındaki albay üniformalı bir cuntacı emrindekilere, “Hiçbir merminiz boşa gitmeyecek, halkın üzerine ateş edin, bir mermi bir insan” diye talimat verdi. Bunun üzerine kalabalığa yaylım ateşi açıldı. Vatandaşlar bina önündeki havuzda abdest aldıktan sonra darbecilerin üzerine yürüdü. Polislerin de desteğiyle darbeciler etkisiz hale getirildi. O gece orada Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi olan ağabeyi Prof. Dr. İlhan Varank’ın da aralarında olduğu 14 vatandaş şehit düştü. 152 kişi de yaralanarak gazi oldu. (Fatma AKSU - Eyüp Serbest)
Saraçhane: İstanbul'da destansı direniş
TANKLARA GEÇİT YOK
Darbecilerin 15 Temmuz ihanet gecesindeİstanbul’da kontrol altına almak istedikleri ana hedeflerden biri de Atatürk Havalimanı’ydı. 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’ndan 4 tank, 5 geliştirilmiş zırhlı personel taşıyıcı (GZPT), 4 zırhlı muharebe aracı (ZMA), 1 askeri araç ve 1 askeri kamyonla çıkıp Atatürk Havalimanı’na vardılar. Saatler 23.00’ü gösterdiğinde darbeciler havalimanına giriş ve çıkışları kapatmıştı. Hava Harp Okulu’nda görevli bir grup hain de darbecilere yardıma gelmişti. Hedefleri, uçuşları kontrol altına almaktı. Bu yöndeki talimatları Hava Harp Okulu’nda görevli Pilot Albay Hüseyin Ergezen’den almışlardı. Hava Trafik Kontrol Kulesi’ne de gelen darbeciler, hava trafiğini kontrol etmek için 23.35’te kuleye girdi. Ancak beklemedikleri şey halkın kendilerine müdahale edeceğiydi. Cumhurbaşkanı’nın talimatı üzerine binlerce kişi Atatürk Havalimanı’na adeta akın etti, tanklara geçit vermedi. O gece orada Mahir Ayabak ve Zekeriya Bitmez şehit edildi.
‘SIRAT KÖPRÜSÜ’
Hain darbe girişimine karşı verilen mücadelelerden en büyüğü, Boğaziçi Köprüsü’nde yaşandı. Kuleli Askeri Lisesi’nden gelen ilk ekip, saat 21.52’de köprüyü tek yönlü olarak trafiğe kapattı. Darbecilere destek 2. Zırhlı Komutanlığı’ndan geldi. İstanbul’un o dönemki emniyet müdürü Mustafa Çalışkan ve vatandaşlar köprüde korkmadan darbecilerin üzerine yürüdü. Halka silah sıkarak ve top atışı yaparak cevap veren hainler, 2’si polis 34 kişiyi şehit etti. Darbeciler tam 8 saat 23 dakika sonra, saat 06.15’te teslim oldu. Vatandaşın şanlı direnişinin ardından Boğaziçi Köprüsü’nün ismi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirildi.
ANITI TESLİM ALAMADILAR
Darbecilerin 15 Temmuz gecesi kontrol altına almak ve darbenin gerçekleştiği izlenimini vermek istedikleri yer Taksim Meydanı’ydı. Cumhuriyet Anıtı’nın etrafını çevirip halktan uzaklaşmalarını istediler. Vatandaşlardan destek bekliyorlardı ancak destek değil tepki geldi. Darbecilere yardım için gelen bir ekip ise Beşiktaş’ta vatandaşlar tarafından durduruldu ve teslim olmak zorunda kaldı. Taksim’de halka ateş açan darbeciler o gece 15 vatandaşı yaraladı. Daha sonra da yakalandılar. Taksim kalkışmasıyla ilgili hazırlanan iddianamede, iki sözde komutan Müslüm Kaya ve Nebi Gazneli’nin emrindeki askerlere, “Önünüze çıkan barikatları yıkın geçin, ateş edin, sıkın, halkı öldürün, yine de Taksim’e gidin” dedikleri yer aldı.
TARİHE GEÇEN TELEFON
Hürriyet yazarı, CNN Ankara Temsilcisi Hande Fırat 15 Temmuz gecesi kalkışma haberleri üzerine televizyon stüdyosuna koşmuştu. Konuklarıyla ne olup bittiğini anlamaya çalışırken bir yandan da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ulaşmaya çalışıyordu. Önce Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü ile görüştü. “Cumhurbaşkanı birazdan açıklama yapacak” yanıtını aldı. Ancak 1 saat geçti açıklama yoktu... Özel Kalem Müdürü’nü tekrar aradı. “Periscope’tan yayın yaptık, görmediniz mi?” diye sordu. Hande Fırat “Ben yayındayım. Hemen canlı yayına bağlayalım Sayın Cumhurbaşkanı’nı” dedi. Bir süre sonra “Tamam” yanıtı geldi. Hande Fırat elindeki telefondan FaceTime bağlantısıyla Cumhurbaşkanı’nı yayına aldı. Saat geceyarısı 00.25’ti. Kızı Nehir’le konuşurken kullandığı FaceTime bu kez tarihi bir röportaja aracılık ediyordu. Erdoğan CNN Türk ekranları aracılığıyla milleti darbe girişimine karşı durmaya çağırınca gecenin seyri bir anda değişmişti.
BİNLERCE KİŞİ HAVALİMANINDA
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı Marmaris’ten İstanbul’a taşıyan ATA uçağı 01.43’te Dalaman’dan Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıktığında hareketlenme devam ediyordu. Erdoğan ve ailesinin ayrılmasının hemen ardından darbeciler Marmaris’teki oteli basmış, kanlı bir çatışma yaşanmıştı.
O sırada kule çalışanları Erdoğan’ın içinde olduğu ATA uçağının pilotunu uyardı. Ancak pilot, Türk Hava Yolları resmi kodunu kullanarak hainleri yanılttı, saat 03.20’de başarıyla Atatürk Havalimanı’na indi. Erdoğan’ın geleceğini duyan halk havalimanına akın etmişti. Canları pahasına tankların önüne dikilen ve hatta yatan vatandaşlar, darbecilere geçit vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, alana indiğinde aprona kadar taşan binlerle buluştu. ‘Sizi sığınağa indirelim’ teklifini anında reddetti, Devlet Konuk Evi’nden sık sık dışarı çıkarak halkı demokrasiye sahip çıkmaya çağırdı. Karargâh olarak büyük orta salon kullanıldı. Erdoğan’ın aile üyeleri de bu sırada yanındaydı. Atatürk Havalimanı, darbe girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasında en kilit noktalardan biri oldu.
KIZILAY'A AKIN
Başkentte 15 Temmuz 2016 Cuma akşamı saat 20 sıralarında garip bir hareketlilik başgösterdi. Gözler gökyüzünde müthiş bir sesle ‘alçak uçuş’ yapan jetlere çevrilmişti. “F-16’lar alçaktan uçmaya başladığında birkaç sortiden sonra anormal bir şeyler yaşandığını hissettim” diyen Hürriyet Ankara Büro muhabiri Mert Gökhan Koç, kendisini bir anda kurşun sesleri arasında bulmuştu:
“Gazetemizin WhatsApp grubundan darbe girişimi olduğunu belirten mesajları görünce hemen TBMM’nin önüne gittim. Taksiden iner inmez üstümden Genelkurmay’a doğru sonik patlamalarla alçak uçuş yapan bir F-16 geçti. Oraya doğru koşmaya başladım.
İlk gördüğümüz manzarada onlarca ambulans, Genelkurmay’ın önünde bekliyordu. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonra Genelkurmay’ın bahçesinden bir helikopter yükseldi, bir süre sonra da üç helikopter bölgede ışıksız bir şekilde uçmaya başladı. Kızılay’a tanklar girmeye başlayınca yüzlerce kişi yolu kesmeye çalıştı. Darbeye karşı sokağa dökülen Ankaralılar tankların önüne atlıyordu. Bir anda inanılmaz görüntülere şahit olmaya başladık. Ancak yolunun kesilmesine rağmen bir tank önündeki iki aracı da saniyeler içinde ezerek geçmişti. Darbeye karşı sokağa dökülen vatandaşlar, kendilerini tankların önüne atıp, üstüne çıkarak var gücüyle onları durdurmaya çalışıyordu. Tanklar, üstündeki askerlerle havaya ateş açarak bu kez Çankaya yönüne doğru ilerledi.”
KARARGÂH ÖNÜNDE
Tanklar kısa bir süre sonra yeniden Genelkurmay’a gelmişti. Mert Gökhan Koç o anların tanığıydı: “Vatandaşlar ellerine ne geçerse tanklara atıp, paletlerine sokarak durdurmaya çalışıyordu. Genelkurmay’ın önünde tam bir kaos manzarası vardı. Tanklar önüne ne geldiyse ezerek geçmişti. Binlerce vatandaş da tankların peşinde Genelkurmay’ın önüne gelmişti. Zırhlı araçlar Genelkurmay’a ulaşmaya çalışırken tankların üstüne çıkanlardan bazıları da aracın kamuflajını giydirerek hareket etmesini engellemeye çalıştı. Tanklar da vatandaşları uzaklaştırmak için namlusunu bir sağa bir sola çeviriyordu. Birçok kişi Genelkurmay’ın demirlerine vuruyordu. Bu sırada vatandaşların üzerine ateş açılmaya başladı. Silah sesleri yükseldikçe yaralananlar oldu. Açılan ateşle birlikte yakınımdaki vatandaşlar vurulmaya başladı. İki metre uzağımdaki bir kişi yere yığıldı, karnından vurulmuştu. Sonra başkaları... Bölgede tam bir kaos yaşanıyordu.”
DARBE YAPTIRMAYIZ...
Genelkurmay’dan silah sesleri gelirken kapıya yakın bir yerde duvarın yanında siper aldım. Benimle birlikte onlarca kişi de yere yatmıştı. Yanımda biri Genelkurmay’ın kapısına bakıyordu.
“Yere yat, vurulacaksın” diye bağırdım. “Ne olacaksa olsun, bunlara darbe yaptırmayız” dedi. Ateş altından uzaklaşmaya çalıştım. Bir süre sonra o bölge helikopterden ateş altına alındı ve çok sayıda sivil hayatını kaybetti. (Yazı ve fotoğraflar Mert Gökhan KOÇ)
TANKLAR HER ŞEYİ EZEREK İLERLİYORDU
15 Temmuz gecesi Ankara’da Kızılay Meydanı’ndan Genelkurmay’a, Atatürk Bulvarı’ndan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kadar acımasız bir vahşetin tanığı olanlardan biri de Hürriyet foto muhabiri Rıza Özel’di:
Her şey gecenin kör karanlığında alçaktan uçan jetlerin kükremeleriyle başladı. İki jet binaların çatılarına değecek kadar alçalmıştı.
Genelkurmay’ın içinden silah sesleri yükselmeye başlamıştı. Kendimizi yerlere atıp mermilerden kaçmaya çalıştık. Ateşin kesilmesiyle kısa süre içinde çevrede her kesimden insan toplanmaya başladı. Duydukları ‘darbe’ fısıltılarına yan yana yumruklarını sallayıp isyan edenlerin profilleri birbirinden çok farklı ama tepkileri ortaktı. Polisler yavaş yavaş büyüyen kalabalığı uzak tutmaya çalışıyordu ki bu kez kurşunların vızıltıları insanların üzerinden geçmeye başladı. Kalabalığa ateş açılıyordu, herkes tam siper yere yatıyor, silahlar susunca tekrar kalkıp tepkisini gösteriyordu.
YANIMDAKİ İNSANLAR VURULDU
15 Temmuz gecesi soluksuz bir şekilde sürerken fotoğraf makinemin deklanşöründen elimi bir an olsun çekemiyordum. Kısa süre sonra Atatürk Bulvarı’ndan tanklar gelmeye başladı. Tanklar, bulvarda kendilerini durdurmaya çalışan insanların üzerine üzerine geliyor, otomobilleri, elektrik direklerini, ağaçları ezerek ilerliyordu. Koca demir yığınları paletlerinin üzerinde büyük bir gürültüyle giderken insanlar tankların üzerine atlıyordu. Fotoğraf makinemin kaydettiği her bir kare, dehşet vesikasıydı. Bir grup tank Çankaya Köşkü’ne doğru gitti, bir grup Meclis’e doğru, bir grup ise polis araçlarını ezip geçerek Genelkurmay Başkanlığı önüne doğru hareket etti. Kızılay’da tankların önüne geçen kalabalıklar giderek genişledi. Başkent sokaklarındaki insan sayısı her geçen saniye daha da artıyordu.
MERMİLERDEN KAÇMAYA ÇALIŞTIK
Genelkurmay’dan silah sesleri yükselirken diğer gazetecilerle kendimizi yere atıp mermilerden kurtulmaya çalıştık. Karargâhı kuşatan kalabalığı korkutmak için tanklar ileri geri hareket ediyor, nizamiyeden ve duvarların arasından vatandaşın üzerine ateş açılıyordu. İnsanlar bedenlerini siper etmiş tanklara geçit vermiyordu. Nizamiyeden açılan ateşle onlarca kişi yaralandı. Bunun üzerine halkın tepkisi daha da arttı. Hemen yanı başımdaki bir adam karnına aldığı mermiyle yere düştü, ölmüştü. Birkaç metre ötemdeki genç ayağından yaralandı. Savaşlarda, çatışmalarda görev yapmıştım ama ilk kez bu kadar ölüme yaklaştığımı hissediyordum.
(Yazı ve fotoğraflar Rıza ÖZEL)
MECLİS’E SALDIRI
Kızılay ve Genelkurmay önündeki dehşete tanık olan Hürriyet muhabiri Rıza Özel çektiği fotoğrafları gazeteye ulaştırmak için koşa koşa Meclis’e gittiğinde çok farklı bir manzarayla karşılaşmıştı:
İçeride yalnızca birkaç gazeteci vardı. Her partiden milletvekilleri ve Başkan İsmail Kahraman Meclis Genel Kurul Salonu’nda toplanmıştı. Genel Kurul Salonu’na yalnızca milletvekilleri girebilir. Ama o gece salonda vekillerle birlikte gazeteciler de vardı. Salona doğru inmeye çalışırken uçakların attığı ilk bomba Meclis bahçesine düştü. Muhalefet kulisinin yakınındaki bütün camlar, sıvalar, çerçeveler birkaç metre ötemde üzerime doğru patlamıştı. Bir polis vardı, dışarı doğru koşarak bembeyaz toz bulutu içinden haykırıyordu: “Kimse var mı? Hayatta kimse var mı?”
VEKİLLERLE SIĞINAĞA
Genel Kurul Salonu’na ulaştığımda ise her partiden vekiller hem tepki gösteriyor hem birlik mesajlarıyla darbeye karşı çıkıyordu. Meclis Başkanlık koltuğunda İsmail Kahraman, yanında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel oturuyor birlikte darbe karşıtı mesajlar veriyordu. Dışarıdan gelen yoğun çatışma sesleri ve bombaların dehşeti içinde vekillerle birlikte sığınağa indik. Ağır silahlı polisler sağa sola koşarken çatışma sesleri giderek artıyordu. Sonradan helikopterin Meclis’i ateş altına aldığını öğrendim. Sığınaktan çıktım. Genel Kurul Salonu’nda kimse yoktu. Basın kulisi bomboştu. Buranın güvende olmadığını anladığımızda tekrar sığınağa inmeye karar verdik.
İKİNCİ BOMBA DÜŞÜYOR
O sırada bina jetler tarafından öyle bir bombalandı ki her yanı toz bulutu kapladı. Sığınağa inerken gördüğüm manzara hayretlere düşürüyordu. Kısa süre önce geçsek bombayla çökmüş çatıdan düşen parçaların altında kalacaktık, belki de patlayan camlar üzerimize yağacaktı. O an Meclis’te nerenin vurulduğunu bilemiyorduk. Bomba o kadar etkili olmuştu ki ne kapılarda cam ne duvarlarda sıva ne tavanda avize ne duvarda resim kalmıştı.
Sabah gün ağarırken hâlâ dışarıdan ateş sesleri geliyordu. Uyarılara rağmen saklana saklana dışarı çıktım. Genelkurmay’da bir tank duruyor, birkaç asker duvarların arkasından ateş etmeyi sürdürüyordu. Ancak gecenin ilk anından bu yana sokakları dolduran kalabalıklar yılmadan üzerlerine gidiyordu.
GÖLBAŞI’NA İKİ ACIMASIZ BOMBA
Darbecilerin o gece tüm güçleriyle saldırdığı bir hedef daha vardı. Ankara Gölbaşı’ndaki Polis Özel Harekât Başkanlığı. Kahraman polislerle çatışmayı göze alamayan hainler, en ağır bombaları ardı ardına bıraktı.
Darbeci askerlerin Ankara’daki kritik hedeflere saldırısında en fazla kaybı Gölbaşı Özel Harekât personeli verdi. Darbeci askerler ilk olarak Genelkurmay karargâh binasına girdiler. Burada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve üst düzey komutanları rehin alan darbeci askerlerin hedefindeki ikinci nokta da Yenimahalle’deki MİT Müsteşarlığı oldu. MİT süper kobra bir helikopterle dakikalarca ağır makineli silahlarla taranırken, MİT personeli de karşılık verdi.
Gölbaşı’nda şehit düşen 7 kadın özel harekatçıdan biri 23 yaşındaki Komiser Yardımcısı Cennet Yiğit’ti.
Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda şehit olan polislerden biri de 31 yaşındaki Demet Sezen’di. O gece 3 yaşındaki oğlunu ailesine emanet edip göreve gimişti. Başkanlığa atılan ikinci bombada şehit düşen Demet Sezen, şehit aileleriyle özel olarak ilgileniyordu.
POLİSLER ÇIKAMADAN
Darbe girişiminin duyulmasından sonra Emniyet Genel Müdürlüğü tüm polisleri göreve çağırdı. Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda yüzlerce personel toplandı. Polisler darbecilerin kuşattığı Genelkurmay, TRT ve Jandarma Genel Komutanlığı’na operasyon için hareket etti. Ancak polis memurları binadan çıkmadan darbecilerin kontrolünde bir F-16 savaş uçağı binayı havadan bombaladı. Binada büyük yangın çıktı. O sırada savaş uçağı 2. bombayı da bıraktı. Yerle bir olan binada 50 Özel Harekât polisi şehit düşerken, çok sayıda polis ise yaralandı.
O KAVŞAKTA 5 ŞEHİT
15 Temmuz kanlı darbe girişimi sırasında FETÖ’cü darbecilerin hedef seçtiği yerlerden biri de Beştepe’de bulunan Cumhurbaşkanlığı’ydı. Darbeciler 6 tankla Beştepe’ye hareket ederken, bir yandan da helikopterlerle kuşatmayı planladılar. Ancak halkın direnişiyle karşılaşınca Cumhurbaşkanlığı’na ulaşamadılar. Havadan vurmaya çalışan darbecilere de Cumhurbaşkanlığı Koruma Dairesi’ndeki görevli polisler yerden silahlarla ateş ederek müdahale etti. Çatışmalar sabaha kadar devam ederken, gün ağardığında Beştepe, çevresine atılan iki bomba ile sarsıldı. Kavşakta toplanan sivilleri hedef alan darbeciler, uçaklarla 17 dakika aralıkla atılan iki bombayla burada toplanmış gruptan beş kişiyi şehit etti.
ŞEHİTLERİ KALBİMİZE YAZDIK
Cumhurbaşkanlığı’nın karşısında inşa edilen 15 Temmuz Demokrasi Müzesi’nde 251 şehidin hikâyeleri, fotoğrafları eşliğinde anlatılıyor.
FETÖ terör örgütünün milli iradeye darbe teşebbüsünde bulunduğu 15 Temmuz gecesi, milyonlarca kişi hiç tereddüt etmeden vatanını savunmak için meydanlara koştu. Kadın, erkek, yaşlı genç tek yürek, tek yumruk olarak yürüdü darbecilerin üzerine. Karşılarında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üniformalarını, memleketin tanklarını, bombalarını, savaş uçaklarını kendi kirli emellerine alet eden hainler vardı. Onlarınsa tek silahları bu ülke için atan yürekleriydi. Kimi tankların önüne yattı, kimi F-16’lara taş attı. Bir millet korkusuzca, büyük bir inançla kurşunlara yürüdü. Ve demokrasi kazandı, Türkiye kazandı. O gece vatanı için şehit olan 251 kişiyi kalbimize yazdık...
İNCİ’NİN BAKIŞLARI
33 yaşındaki İzzet Özkan da minnetle andığımız şehitlerimizden. Darbe girişimini duyduğu an Beştepe’ye giden Özkan, vurulmadan 10 dakika önce son kez eşini arayıp helallik istedi. Geride 3 çocuğu yetim kaldı. 15 Temmuz’un 3’üncü yıl anmalarında babasının mezarını ziyaret eden 7 yaşındaki İnci’nin bakışları, şehitleri asla unutmayacağımızın açık bir kanıtıydı. (Yazı ve Fotoğraflar: Mehmet Can TOPTAŞ)
CESARETİN ADI: ÖMER
Gecenin en önemli anlarından biri, darbe girişiminin başındakilerden, Özel Kuvvetler Birinci Tugay Komutanı Tuğgeneral Semih Terzi’nin Silopi’den yanında 100 kişilik bir ekiple Ankara’ya gelmesiydi. Ekibini ikiye ayırdı. 40 kişiyle gece 02.00 sıralarında işgal amacıyla Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı bastı.
Piyade Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir o gece komutanlıkta nöbetçiydi. Dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı telefonda Semih Terzi’nin darbeci olduğunu söyleyerek Halisdemir’e direnme emri vermişti. Astsubay Ömer Halisdemir, helikopterden inip Karargâh binasına yaklaşan Terzi’ye 3 el ateş etti. Terzi yere yığılırken, yanındaki FETÖ’cü darbeciler Halisdemir’i arkasından ateş açarak şehit etti. Aksakallı, daha sonra 15 Temmuz gecesini anlatırken “Ömer Halisdemir’le 8 kez görüştüm, Terzi’yi öldürmesini istedim. Sabah komutanlığa gittiğimde şehit Ömer Halisdemir yerde yatıyordu üzerinde bir örtü vardı. Örtüyü kaldırıp alnından öptüm” demişti. Şehit astsubay Ömer Halisdemir demokrasi direnişinin önemli kahramanlarından biri olarak Türkiye’nin kalbine gömüldü.
SUİKAST TİMİ MENFEZDEN ÇIKTI
İZMİR’deki Çiğli Ana Jet Üssü’nde 37 kişilik darbeci asker grubu FETÖ terör örgütünün emriyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a suikast amacıyla Marmaris’e doğru yola çıktı. Suikast timi saat 03.00 civarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konakladığı Marmaris’teki otele ulaşıp ablukaya aldı. Saldırı ve ardından çıkan çatışmada Cumhurbaşkanlığı koruması Mehmet Çetin ile Marmaris İlçe Emniyet Müdürlüğü personeli polis memuru Nedip Cengiz Eker şehit oldu, 9 polis de yaralandı. Erdoğan o sırada darbe girişiminin ardından Marmaris’ten ayrılıp İstanbul’a yola çıkmıştı. Timdekilerin bir kısmı 11 gün sonra Marmaris’in ormanlık alanında yakalandı. İçlerinden biri FETÖ’nün ‘Çiğli üs imamı’ olduğu ortaya çıkan başçavuş Zekeriya Kuzu’ydu. Üs içindeki lakabı ‘Paşa’ydı. Menfezde yakalanıp çıkarıldığı ana ilişkin çarpıcı fotoğrafla birlikte utanç tarihine bu kez ‘menfez paşası’ olarak girdi.
ÜSSÜN İÇİNDEKİ ‘SİVİL İMAM’
Darbeciler Ankara’ya bomba yağdıran uçakları Akıncı Üssü’nden yönetti. Sanıklar 1 Ağustos 2017’de ilk duruşmaya çıkarılırken en önde darbe girişimini Akıncı’da yönettiği kameralara yansıyan sivil imam Kemal Batmaz, arkasında eski orgeneral Akın Öztürk vardı.
Ankara’daki Akıncı Üssü, hain darbe girişiminin komuta merkezi olmuştu. 15 Temmuz gecesi TBMM, Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve TÜRKSAT’ı bombalayan savaş uçakları Ankara Kazan’daki Akıncı Üssü’nden kalktı.
Akıncı’nın koridorlarında o gece Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızmış FETÖ’nün ‘sivil imam’ları da vardı. Sivil imamlar Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç, Hakan Çiçek ve Harun Biniş Akıncı darbe girişimi başarısız olunca kaçmaya çalışırken Akıncı’nın yakınında tarlada yakalanmıştı. Hepsi de “Tarla bakmaya gelmiştik” diye savunma yaptı. Kemal Batmaz’ın daha sonra 15 Temmuz gecesi Akıncı’da 143. Filo’nun koridorlarında darbe girişimini yönetirken güvenlik kamerası görüntüsü çıktı. Adil Öksüz’ün de 16 Temmuz sabahı kaçmaya çalışırken Nurettin Oruç ile üsteki Öğretmen Gazinosu’nun önünde kamera görüntüsü bulundu.
Kalkışmanın ortaya çıkmasının ardından üssün olduğu Kahramankazanlılar F-16’lar uçamasın diye tarlalarını yaktı, üs nizamiyesinde darbecilere direndi. 9 Kahramankazanlı o direnişte şehit oldu. Üssün pistleri, darbecilerin kontrolündeki uçakların kalkışını önlemek için dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın emriyle bombalandı.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET
Darbe girişiminin ardından tutuklanan eski orgeneral ve YAŞ üyesi Akın Öztürk dahil topluca mahkemeye çıkarıldılar. Akıncı Üssü’ndeki eylemlere ilişkin 475 sanıklı dava ile Genelkurmay Başkanlığı’ndaki eylemlere ilişkin 224 sanıklı Genelkurmay ‘çatı’ davasında darbecilere ağırlaştırılmış müebbet ve süreli hapis cezaları verildi.
289 DAVADA KARAR ÇIKTI
FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine yönelik ülke genelinde açılan 289 davanın tamamı karara bağlanırken 143’ündeki hükümler kesinleşti.
Başsavcılıklar darbe girişimine ilişkin 100 binin üzerinde soruşturma yürüttü, toplam 289 dava açıldı. Sona eren davalarda 4 bin 891 sanık ceza aldı. Cezalardan 2 bini ömür boyu hapisti. Aralarında 85 eski general, 1116 eski subayın da bulunduğu 1634 sanık, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı, 1366 sanığa müebbet hapis cezası verildi. Müebbet hapis cezası verilenler arasında 24 eski general, 536 subay da yer aldı.
1891 sanık 1 yıl-20 yıl arası hapis cezası aldı. Davalarda 2 bin 870 kişi de beraat etti.
BASTILAR AMA SUSTURAMADILAR
Marmaris’ten Ankara temsilcisi Hande Fırat’ın sunduğu CNN Türk canlı yayınına FaceTime ile bağlanan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, tarihi bir konuşma yaptı. Erdoğan’ın açıklamasını duyanlar mücadele için meydanlara akın etti. O sıralarda TRT’yi ele geçirip darbe bildirisi okutan hainler, Erdoğan’ın CNN Türk’e bağlanıp vatandaşı meydanlara ve havalimanına davet etmesi üzerine harekete geçti. Helikopterle saat 03.10’da otoparka inip ilk olarak Hürriyet ve CNNTürk’ün olduğu binaya girerek yayını kesmek istediler ancak gazetecilerin direnciyle karşılaşınca başaramadılar. Darbeciler, polis ve vatandaşlar tarafından engellendi. Çatışmada Vedat Barceğci şehit oldu. Hürriyet ertesi gün “Darbeye geçit yok” başlığıyla okurlarıyla buluştu.
BİTMEYEN NÖBET
15 Temmuz gecesi demokrasiyi korumak için destansı bir direniş gösteren Türk halkı, hain darbenin püskürtülmesinde çok büyük rol oynadı. Darbe girişiminin ardından 81 ilde halk sokaklara çıktı, 27 gün 7/24 demokrasi nöbeti tuttu. Direnişin yıldönümlerinde de onbinlerce kişi, anma için 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne aktı...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla 15 Temmuz gecesi meydanlara akın eden vatandaşlar, darbe girişiminin başarıyla püskürtülmesinde önemli bir rol oynadı. Günlerce süren demokrasi nöbetleri boyunca da halk, milli mücadele ruhunu sokaklara taşıdı. 81 ilde 7 gün 24 saat demokrasi nöbetleri sürdürüldü. İstanbul ve Ankara gibi kentlerde eş zamanlı olarak birçok etkinlik düzenlenirken, yurt genelindeki nöbetlere genç-yaşlı ve çocuk milyonlarca kişi katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra başta dönemin Başbakanı Binali Yıldırım olmak üzere, hükümet ve muhalefetten çok sayıda siyasi de meydanlarda vatandaşlarla birlikte demokrasi nöbeti tuttu.
Vatandaşlara bu nöbetlerde çok sayıda sanatçı ve sporcu da meydanlara inerek destek verdi. Sık sık canlı yayınlarla ve video konferanslar aracılığıyla şehirlerin meydanlarındaki halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul ve Ankara’da da nöbetlere bizzat katıldı.
81 ilin tamamında ve çeşitli ülkelerde günlerce süren nöbetler, 7 Ağustos’ta büyük bir katılımla yapılan ‘Demokrasi ve Şehitler Mitingi’ ile taçlandırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin birlikte katıldığı miting, Yenikapı Miting Alanı’nda düzenlendi.
“Demokrasi ve Şehitler Mitingi” için polis kaynaklarına göre yaklaşık 5 milyon kişi alanı doldurdu. 27 gün gece-gündüz tutulan demokrasi nöbetleri, 10 Ağustos’ta Beştepe’de son buldu.
Üzerinden 6 yıl geçse de o nöbet bugün demokrasi düşmanlarına karşı her vatandaşın kalbinde devam ediyor.
GÜLLERLE ANMA
15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümlerinde Cumhurbaşkanlığı’nda da geniş katılımlı anma törenleri düzenleniyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü için Beştepe’ye gelen şehit yakınları ve gazilerle buluşuyor. 3. yıldönümü töreninden bu karede Erdoğan, şehit yakınları ve gazilerle birlikte Cumhurbaşkanlığı’nın protokol kapısı karşısında bulunan 15 Temmuz Şehitler Anıtı’na yürüdü. Bazı şehit yakınları ve gaziler, anıta kol kola yürürken, bazıları da ellerinde Türk bayrağı taşıdı. Yürüyüş sırasında Mehteran Birliği, 15 Temmuz Marşı’nı çaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, anıta kırmızı güllerden oluşan bir buket bıraktıktan sonra şehitler için dua okudu.