Güncelleme Tarihi:
Ortaylı ünlü tarihçilerin aslında birer gezgin olduğunu, günümüz gazetecilerinin de bu anlamda tarihçi sayılabileceğini söyledi.
Hürriyet Dünyası’nda her ay gerçekleştirilecek ‘Perşembe Sohbetleri’ tarih profesörü İlber Ortaylı’yla başladı. Her ay, kendi alanında uzmanlaşmış isimlerin gerçekleştireceği konferansların ilkinde, İlber Ortaylı tarih bilimi ve gazetecilikle ilişkisi üzerine bir konuşma yaptı. Pek çok güncel konuya da değinen Ortaylı, şunları söyledi:
KELİMENİN KÖKENİ BELİRSİZ
“Tarih, Arapça bir kelimedir ve bunun etimolojik kökeni belli değildir. Bu yönüyle çok önem verdiğim bir kelimedir. Çünkü, tarih gibi bir bilimi adlandıran bir kelime için, etimolojisi, kaynağı belirsiz bir kelimenin seçilmiş olması ve bunun kullanılması bence fevkalade büyük bir başarıdır. Tarih bilimine ‘tarih’ adını veren Arapların bu zekâsı çok önemlidir. Kelimenin kökü Arapça ama bugünkü Arap dünyasının geçmişte Arapça konuşan milletlerle bir alakası yoktur. Bu iki Arap dünyasının birbirinden farklı olduğunu anlamak gerekir. Bugünkü Arap dünyası maalesef neredeyse hiçbir eserin çevrilmediği, kendilerinden bahsetmiyorsa o eserleri dikkate almayan, bilime önem vermeyen bir haldedir. Ama hepimizin bildiği üzere eski Arap dünyası, kendi çağlarında kaleme alınmış felsefe, bilim, teoloji, tıp ve daha birçok alana ait eserleri aynı zamanda tercüme ettirip, o dönemin düşünce sisteminde yer etmiş Yunanca, Latince kelimelere karşılık bulabilmiş, Arapçaya kazandırmış ve güncel bir terminolojiyi oluşturmuş bir kültür dünyasıdır. Hatta birçok konuda daha gelişmiş metinlere imza atmış, daha büyük bilimadamlarını yetiştirmiştir. Dahası bu Araplarla sınırlı değildir. İranlılar, Türkler, başka Hıristiyan milletler buna dahil olmuştur.”
TARİHÇİLER GEZGİNDİ
“Eski çağlardan beri tarihçiler, Herodot da, İbn Battuta da gezgindi. Gezmek önemli bir imtiyazdı o yıllarda. Hem güvenlik hem teknik şartlar açısından kolay olmadığı için, gezebilen insan neredeyse âlim sayılırdı. Örneğin İslam peygamberi Hz. Muhammed de kervan idarecisi olduğu için bütün bir Ortadoğu’yu gezmiş, Mekkeli olmasına rağmen Suriye’den Mısır’a, Irak’a kadar büyük bir alanı kat etmiştir. Birçok şeyi görmüş ve insanla görüşmüştür. Bu anlayış Rönesans’ta da böyle devam etmiştir. Bu anlamda akademik tarihçiden çok gazeteci tipi, olay yerine giden kişidir iyi tarihçi. Bugünün önemli haberlerine imza atan gazeteciler için ‘Tarihe not düştü’ denmesinin sebebi aslında biraz da budur. Eski tarihçilere baktığınız zaman, gezgin, hareket halinde olan ve sokakta, yani en başında söylediğim ‘olayların’ içinde olan adamlardır.”
KASABA ANLAYIŞIYLA OLMAZ
“Ne yazık ki Türkiye’de tarih bilimi doğru anlaşılmamıştır. Ben her zaman söylerim, Türk kasabasından tarihçi çıkmaz. Oysa biz şimdi her şehirde bir üniversite, bir fakülte olsun diye akıl almaz bir yarışmaya girmiş durumdayız. Ama bu çok sayıda tarih kürsüsüyle değil, az ama nitelikli bir kürsü, akademisyen, ekol anlayışıyla gerçekleşebilir. Büyüdüğü kasabada Yahudi’yi görmediği için Yahudi’den nefret eden, Ermeni kilisesine girmeyip Ermenileri kovmaya çalışan, Rumları hiç görmediği halde onlara küfreden kasaba anlayışının iyi tarihçi yetiştirmesi mümkün değildir. Her vilayette, her kasabada tarih kürsüsü kurmak imkânsızdır. Belli bir eğitim seviyesi ve tesisleşmenin sonrasında mümkün olur.”