Tarihe giren edebiyat ödevi... Son mülakat

Güncelleme Tarihi:

Tarihe giren edebiyat ödevi... Son mülakat
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2023 07:00

Sahaftan satın alınan Reşat Nuri Güntekin’in Yeşil Gece romanının 1945 yılına ait bir baskısının içinden el yazısı bir metin çıktı. O metin, Kamuran Oğaner isimli bir lise öğrencisinin, Reşat Nuri Güntekin ile ölümünden 9 ay önce edebiyat ödevi olarak yaptığı bir mülakattı. Bu mülakat Güntekin’in verdiği son röportajlardan biriydi.

Haberin Devamı

Balıkesir Burhaniye’de yaşayan Semih Lim (60), geçtiğimiz günlerde Ankara Çankaya’da bulunan Yenişehir Sahaf’a internet üzerinden bir kitap sipariş etti. Kitap Reşat Nuri Güntekin’in 1945 baskısı Yeşil Gece adlı romanıydı. Roman eline geçtiğinde sayfalarını çeviren Lim’in karşısına bir lise öğrencisinin edebiyat ödevi çıktı. Ödevin konusu kitabın yazarı Reşat Nuri Güntekin ile yapılmış mülakattı. Lise son sınıf öğrencisi Kamuran Oğaner tarafından hazırlanan ödevde, yazara yöneltilmiş 9 soru ve yanıtları yer alıyordu. Kendisi de bir yazar olan ve kitap çevirileri yapan Semih Lim, Yeşil Gece’nin içinden çıkan ödevin edebiyat tarihinde hoş bir ayrıntı olduğunu ifade ederek sosyal medya hesabından şu bilgileri paylaştı:

GÖRÜŞMEDEN 9 AY SONRA ÖLDÜ

Haberin Devamı

“Kitabın içinden, el yazısı 4 sayfalık bir metin çıktı: İlk paragrafında; ‘Daha evvel kararlaştırdığımız üzere R.N. Güntekin’in Çalıkuşu sokağındaki evine saat dörtte gittim. Salonda her şeydeki incelik derhal dikkati çekiyordu. İlk sualimi sordum’ yazıyor. Bir okul ödevi olarak yapılıp yazıya geçirilen bu mülakat 24 Şubat 1956’da, yani R. N. Güntekin’in 7 Aralık 1956’da gerçekleşen ölümünden dokuz ay kadar önce yazarın İstanbul Levent’teki evinde gerçekleştirilmiş. Tahminimce bu yazı kitabın içinde unutulmuş. Herkesin yararlanması için evrakı sosyal medya hesabımdan paylaştım. Bazı kelimeler okunaksızdı ama çözdüm. Kamuran Oğaner’in kim olduğunu bilmiyorum. Bulursak ve isterse, el yazısı metni kendisine gönderebilirim.”

‘KİTABIN İÇİNDEN ÇIKANLARI ALMAYIZ’

Kitabın satışını yapan Yenişehir Sahaf’tan Göksel Demir metni kitabı satmadan önce gördüğünü ifade ederek şunları söyledi:

“Semih Lim’in paylaşımında bahsi geçen Reşat Nuri Güntekin mülakatının yer aldığı evrakı gördüm. Alanın işine yaraması için kitabın içine koyduk. Bu tür kitapların peşinde olanlar, böyle belgelere de meraklıdır. Kitabın içinden çıkan evrakları kitabın içine koyar, ziyan olmaması ve ilgilisine gitmesi için göndeririz. Bunu eski teknik kitaplar için de yaparız.”

Tarihe giren edebiyat ödevi... Son mülakat


‘DİL HAZMEDEMEDİĞİNİ KUSAR’

Haberin Devamı

Kamuran Oğaner: İlk yazınız ne zaman, nerede basıldı?

R.N. Güntekin: 20 yaşımdan çok sonra basıldı. Devrin en iyi gazetelerinden olan Zaman gazetesinde tiyatro tenkitleri yazardım. Pek genç yaşta başladım sayılmaz. Romanlarımı geç yazdım. İlk defa tiyatro yazdım. Fakat sahnede oynanması güçtü, onun için romana çevirdim. İsmi de ‘İstanbul Kızı’yken Çalıkuşu oldu.

Kamuran Oğaner: En çok okuduğunuz yazarlar kimlerdir?

R.N. Güntekin: Bunlar zaman zaman değişirler, yenileşirler. Ben Emile Zola ile ilk tercüme okudum. Sonra Dode, Piyer Loti, Maupassant, kıymetli Balzac ve Flaubert gelir.

Kamuran Oğaner: Zamanımızın edebiyatı hakkında ne düşünüyorsunuz?

R.N. Güntekin: Gayet iyi şeyler düşünüyorum. Dil bakımından, tertemiz Türkçe yazıyorlar. Şekilcilik kalkmıştır. Kuru laf kalabalığı yok. Bu bakımdan kıymetli bir cereyandır. Romanlar yeni ve iyidir. Bizim fakir tabakayı ele alıyorlar; ustaca ve artistik yazıyorlar.

Haberin Devamı

Kamuran Oğaner: Öztürkçecilik hakkındaki fikirleriniz nelerdir?

R.N. Güntekin: Konuşma diline doğru tabii bir gidiş vardır. Eski Arapça, Farsça çıktı. Benim devrimde bile terkip kullanmadık. Türkçe fakirdir. Arapça gibi değildir. Yazarken çok kelimeye ihtiyaç duymayız. Fakat Avrupa’daki dillerdeki kelimelere bizde karşılık bulunmadığından bu ihtiyaç kendini gösterir. Öztürkçeciler başlangıçta mihaniki çalıştılar. Fakat son zamanlarda gençler işi ele aldılar. Bunların bazıları bu uydurma kelimeleri çok güzel kullanıyor. Gençlerin dil bilmediği yalandır. Öztürkçe denen cereyan gelişecektir. Tenkit çeşitli şekilde telaffuz edilmektedir, tenkit tek anlamda yaşar. Şimdi eleştirme kelimesini kullanıyorlar. Elemekten geliyor. Doğru bir şey esasen bir kelimenin yerleşmesi de zamana bağlıdır. Dil hazmedemediğini kusar.

BAKMADAN GEÇME!