Tarih böyle yazılır

Güncelleme Tarihi:

Tarih böyle yazılır
Oluşturulma Tarihi: Eylül 27, 1998 00:00

Haberin Devamı

İstanbul'da tarihi Darphane binalarında bir nikah kıyıldı cuma günü. Cumhuriyet'in Aile Albümleri Sergisi'nin yeraldığı Sıraodalar'ın ilkinde kıyılan nikah tıpkı diğer nikahlar gibiydi görünüşte, mutlu gülümsemeler, birbiri ardına söylenen ‘‘Evet’’ler. Ama onu diğerlerinden ayrı ve belki de unutulmaz kılan, bir sivil tarih projesinin parçası olmasıydı. Fotoğrafları ve anıları sergilenen çok farklı dillerden, inançlardan ve geleneklerden gelen 17 ailenin yanına, yeni bir fotoğraf daha eklendi böylece.

Her biri farklı yerlerden, farklı dillerden, inançlardan 17 aile. En geniş anlamda ortak noktaları Anadolu'da yaşıyor olmaları. Ancak tıpkı diğer milyonlarca aile gibi onların da tek tek öykülerine bakıldığında pek çok ortak noktaları olduğu görülüyor; düğünler, doğumlar, ölümler, bayramlar, belki aynı renk Sümerbank basmasından dikilen bir elbise. Geçtiğimiz cuma günü bu 17 ailenin üç kuşağı, aile albümlerinden yola çıkılarak hazırlanan bir serginin açılışında buluştu. Kimi Karadağ'dan göçüp Amasra'ya, kimi Kafkasya'dan İstanbul'a, kimi Tebriz'den göçüp Adıyaman'a yerleşmiş, kimi ise yedi kuşaktır Kızıltepe'de yaşıyor.

Tarih Vakfı'nın Cumhuriyet'in 75. yıl kutlamaları çerçevesinde hazırladığı Üç Kuşak Cumhuriyet Sergisi kapsamındaki Cumhuriyet'in Aile Albümleri Sergisi hep içinde yaşadığımız ama bir o kadar da gözden kaçırdığımız çok geniş bir 'akrabalığın' altını çiziyor. Feride Çiçekoğlu ve Oya Baydar tarafından beş aylık bir çalışmanın sonucunda hazırlanmış sergi. Grafik tasarım ise Elif Ayiter'e ait sergi 8 Kasım'a kadar gezilebilir. Serginin bir başka özelliği ise, yukarıda sözünü ettiğimiz 17 ailenin albümlerinden derlenen nikah fotoğraflarının arasına -eğer şu sıralar nikah yapmayı düşünüyorsanız- sizinkinin de eklenebilir olması. Nasıl mı? Sergi süresince hafta içi her gün saat 15.00 ile 16.00 arasında özel olarak hazırlanan bir salonda nikah kıyılıyor. Nikahlanan çiftlerin fotoğrafları da Aile Albümleri Sergisi'ne katılacak. Sıraodalar'ın ilk gelin ve damadı Gonca Akelen ve Cihan Diyalı oldu. Tıpkı serginin ismi gibi törende de üç hatta dört kuşak yanyanaydı.

FARKLI AİLELER

Böylesi bir sergi düzenleme fikrinin nasıl ortaya çıktığını sorduğumuzda Oya Baydar, ‘‘Bir gün Feride Çiçekoğlu bir fotoğraf bulmuş bir yerlerden. O fotoğraf üzerinde hayallere dalındı, konuşuldu ve geçildi. Daha sonra bu sergi gündeme geldi. Bir resmi söylemi var Cumhuriyet'in bir de yaşananlar var. En güzel ne gösterir bunları? Aileler, ailelerin albümleri gösterir dedik,’’ diyor. Sonra çalışmalar başlamış, iş ailelerin seçimine gelmiş. Ailelerin aynı tip olmamasına dikkat etmişler. Feride Çiçekoğlu bu seçimi şöyle anlatıyor, ‘‘Farklı yörelerden olmalarına dikkat ederek, tanıdığımız ailelerden başlayıp, değişik mesleklerden, değişik sınıflardan, farklı dillerden ve dinlerden aileler oluşturmaya çalıştık. Tanıdıklarımızdan tanımadıklarımıza ulaştık. 30-40 aileyle başladık ve 17 aileyle de çalışmayı tamamladık.’’

İŞTE ALBÜMLER

Sergide fotoğrafları ve öyküleri yer alan aileler arasında çok yakından tanıdıklarımız da var, hiç tanımadıklarımız da. Sergiyi gezerken çoğunu çok iyi bildiğimiz o kadar çok öyküyle karşılaşıyoruz ki. Ama bizim olaylar ve dönemler üzerinden kurduğumuz tanışıklık Baydar ve Çiçekoğlu için neredeyse bir akrabalığa dönüşmüş. ‘‘Mesela Edhemağalar Ailesi kendi ailemden daha iyi tanıdığım bir aile haline geldi. Bu giysiler için Edhemağalar bölümünü yazan Nejdet Sakaoğlu ile konuşurken mesela diyor ki, 'Bu, ailenin ölen bir amcasının çocukluk ropdöşambrı.' Ben, 'Aaa Muhittin Bey,' diyorum. Onu sadece fotoğraflardan tanıyorum ama gözyaşları içinde... Çünkü ben onu gençliğiyle tanıyor gibiyim o fotoğraflardan. Bana hala Muhittin Bey genç, Almanya'ya mühendislik eğitimine gidecek gibi geliyor. Nihal Hanım'ın gelinliğini mankene giydirirken gözüm dalıyor fotoğrafa.’’ diyor Çiçekoğlu.

Çiçekoğlu'nun yaptıkları çalışmayla ilgili olarak üzerinde en fazla durduğu konulardan biri de serginin 'bir benzerlikler parantezi' açıyor olması: ‘‘30'larda 40'larda çocuklar çok benzer grapon kağıtlarından süsler taşıyıp, benzer marşlar söyleyip, benzer çoşkularla geçit törenlerine katılmışlar. Bazı aileler, 'gayrı müslim' aileler, onlar çok değişik bir serüven yaşamışlar ama onların serüveni bile gelip bir noktada düğümleniyor. Onlar Varlık Vergisi'ni, 6-7 Eylül olaylarını yaşamışlar ama 6-7 Eylül sadece onları değil, onların yakın dostlarını da yaralamış. Biz üç kuşak sonra, ortak sevinçler ve kederler nedir diye baktığımızda, çelişkiler ve uzlaşmazlıklar kadar benzerlikler de gördük. Genelde bizim gibi olan insanlar o çelişkileri, uzlaşmazlıkları öne çıkarmaya daha yatkın bir hamurla yetişti. Bunun iyi olduğunu düşünüyoruz. Ama diyelim ki, 75'nci yıl dolayısıyla üç kuşakta bir benzerlikler parantezi açmak da hoş olabilir.’’ 17 aile bu ortak parantez etrafında toplanmışa benziyorlar.

SİVİL TARİH

Cumhuriyet kutlamalarında bu yıl belki de en etkileyici yan kahramanlık öykülerinin dışında bireyin tarihinin ön plana çıkartılması. Ülkenin demir ağlarla örüldüğü, otoyolların hızla yapıldığı ve kutlamalarda radyo spikerinin bas bariton sesiyle müthiş gelişmeleri anlattığı bu süreçte şu fani siviller için nelerin değiştiği sorusuna Çiçekoğlu, ‘‘51 doğumlu biri olarak ben Cumhuriyet'in ikinci kuşağı oluyorum. Anneannelerimiz için hem medeni nikah hem de boşanma asla hayatlarının bir parçası değil. Ama kağıda imza atıldığı için değil, başka türlüsü düşünülemeyeceği için. Annelerimizin kuşağında resmi mikah geliyor; boşanma teorik olarak var, gerçek hayatta yok. Bizim kuşağımız için resmi nikah oldu ya da olmadı ama boşanmalar sıkca oldu ve sanıyorum ki, bizden sonrakiler bireyleşme yolunda daha çok yol gitmiş olacaklar,’’ cevabını veriyor.

Böylesi bir sivil tarih çalışması içinde olmak hem Baydar'ı, hem de Çiçekoğlu'nu fazlasıyla mutlu etmiş. ‘‘Cumhuriyet ve ideolojisi bize her sabah 'Türküm, doğruyum, çalışkanım...' diye sunulduğu için mesafeli durduk. Bu ister 'Türküm, doğruyum...' olsun, ister 'Enternasyonal' olsun, değişen bir şey yok. Bir sabah her şeyi yeniden ezberden söylemek zorunda kaldığınızda ona, sizin dışınızda, size dayatılmış bir şey olarak bakıyorsunuz. Ve Cumhuriyet de genelde sloganlarla, resmi ideoloji olarak, marşlarla sunuldu bize. Oysa insanların gerçek hayattaki tarihlerine baktığınızda; o ilk yamuk yumuk şapkaları giydiklerinde biraz şaşırmışlar, biraz sevinmişler, geçit törenlerinde biraz coşku duymuşlar, bir şeyler değişmiş ve o değişim hep birlikte yaşanmış. O gerçek tarihi hissettiğinizde, daha sevecen yaklaşıyorsunuz. Onun için bu serginin ilk kez resmi olmayan bir bakış açısıyla yapılmış olması ve onun içinde yer almış olmak herhalde bize de o sevecenliği verdi,’’ diyor Çiçekoğlu.

Cumhuriyet'in 17 ailesi

Çobanoğlu Ailesi: Balkan Harbi'nde Rusçuk'tan Anadolu'ya göçüp Eskişehir'e iskan edilmişler.

Eczacıbaşı Ailesi: 1885'te İzmir'de 'Eczacıbaşı' olarak atanan Süleyman Ferit Bey'in ailesi.

Edhemağalar Ailesi: Karadağlı Edhem'le Dilber Gülliye'nin 118 yıl önce Gürleyik Köyü'nde başlayıp, dünyaya yayılan öyküleri.

Frangopulos Ailesi: Dimitri Frangopulos Cumhuriyet'in ilk yıllarında Büyükada'da doğmuş. Fonda eski İstanbul.

Gökberk Ailesi: İstanbul kumandanı Şükrü Naili Paşa'nın oğlu, aydınlanmanın önemli isimlerinden Macit Gökberk ve ailesi.

Gueron Ailesi: 1900'de Moda'da doğmuş Lynda Jerusalmi. Sonra Cumhuriyet'in ilk yıllarında tanıştığı Emilio Gueron ile evlenmiş.

Güler Ailesi: Dacat Güler Şebinkarahisar'dan İstanbul'a okumaya yollanmış. I. Dünya Savaşı'nda tüm ailesini kaybetmiş. Oğlu, 1926 doğumlu Ara Güler.

Güven Ailesi: Asım Özbostancı 1933'de çalışmaya başladığı Ereğli Kömür İşletmeleri'nde, kızı Ayşe'yi Hüsamettin Güven'le evlendirir. Üçüncü kuşak Öner Güven de TKİ'den emekli.

Hacımirzaoğlu Ailesi: Horasan'dan başlayıp Anadolu'ya uzanan bir Türkmen aşiretinden Hacımirzaoğlu ailesi.

Kalkan Ailesi: Haşran kolu Arapça, Mardin kolu Kürtçe konuşan bir sülaleden Hacıreşit'in oğlu, Kızıltepeli öğretmen İbrahim Kalkan ve ailesi.

Kuruyazıcı Ailesi: Cumhuriyet'in sembolü pek çok binaya imzasını atmış, dört kuşakta 10 mimar yetiştirmiş bir aile.

Kutak Ailesi: Rusya'dan İstanbul'a göçen Vedıh'larla Hutat'ların öyküsü.

Punlular Ailesi: 1923'de Erzincan'ın Peteriç köyünde doğmuş Ali Punlular, 1940'da İstanbul Zeytinburnu'na ilk gecekonduyu kondurmuş.

Tanrıverdi Ailesi: 1950'de yerleşik hayata geçen Rişvan Aşiretine bağlı ailenin kökleri Tebriz'e kadar uzanıyor.

Tuna Ailesi: 93 Harbi'nde Tuna boylarından Söke'ye göçmüşler.

Ulusoy Ailesi: Mustafa Kemal'in Hacıbektaş'a uğrayıp Anadolu hareketi için destek aldığı Cemaleddin Çelebi ile kardeşi Veyheddin Çelebi aileleri.

Yersel Ailesi: Kadri Yersel 1931'de Zonguldak Yüksek Maden Mühendisliği Mektebi'nin ilk mezunlarından.

HUTAT'LAR VEDIH'LAR

Yüzbaşı Mahmut Adil 1933'de Cumhuriyet'in 10'ncu yıldönümü nedeniyle kendisi çiziyor bu resmi. O sırada Kayseri Develi'deler (Everek). Sonra iyi nakış yapan birine bunu işletiyor. Ama iki figür arasında boşluk kalıyor. Kızı Servet araya bir ay-yıldız koymasını öneriyor. Aile, resmi bugüne kadar saklıyor ama 'Cumhuriyet'in Aile Albümleri' projesi gündeme gelene kadar sandıkta kalıyor. Yüzbaşı Mahmut Adil Bey, Mahmut Şevket suikastinde asılmaya götürülürken, geri getirilip serbest bırakılan biri. Ama en yakın arkadaşı Miralay Fuat Bey asılıyor. Miralay Fuat Bey de, Yüzbaşı Mahmut Adil Bey de Kafkasya'dan Kuban boylarından Nalçik'ten gelmişler. Geldikleri yerde kuşaklardır süren bir gelenek varmış: Hutat'lar, Vedıh'lardan kız alırmış. Miralay Fuat Bey Hutat'lardan. Asıldığında en küçüğü sekiz aylık Reşat Bey olmak üzere üç çocuğu varmış. Ve Yüzbaşı Mahmut Adil Bey, asılmaya götürülürken arkadaşına, ‘‘Senin bütün çocuklarına bakacağım,’’ der. Sonunda 46 yaşındayken bir kızı olur. Kızı Servet'i Reşat Bey'le evlendirir. Böylece bir kez daha Hutat'lar, Vedıh'lardan kız almış olur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!