Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Tarhan, "25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü"ne ilişkin yazılı açıklamasında; Türkiye ve dünyanın "kanayan yarası" kadına yönelik şiddeti bitirecek uygulamaların bulunduğunu belirtti.
Türkiye'de kadına, çocuğa yönelik şiddet ile aile içi şiddet vakalarında son on yılda, bir önceki on yıla oranla artış yaşandığına dikkati çeken Tarhan, "2003'te Fransa'da 5-6 kadın koca dayağından yaşamını kaybederken, ülke olarak biz o dönemlerde şükrediyorduk. Ancak son dönemlerde istatistikler de gösteriyor ki ülkemizde haftada 5-6 kadın şiddete bağlı nedenlerden ötürü hayatını kaybediyor. Sorunun teşhisi çok önemlidir" diye konuştu.
Rektör Tarhan, şiddetin kaynağı belirlendiğinde, çözümünün de sağlıklı olarak geliştirilebileceğini ifade ederek, şunları söyledi:
"Kadının hızlı özgürleşme hareketini erkek yanlış algıladı. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) girme sürecinde kadının özgürleşmesi hareketi ülkemizde çok hızlı bir şekilde gelişti. Öyle ki, erkek alt kültürü buna hazır değildi. Kadının bu hızlı özgürleşme talebine karşı erkekte yanlış anlama ve algılamalar ortaya çıktı. 2000'li yıllarda AB sürecinde zina suç olmaktan çıkarılırken 'imam nikahı' suç olarak kabul edildi. Bu da çifte standart bir uygulamayı doğurdu. Erkeklerdeki kontrol, bir bakıma aile içindeki sadakati olumsuz yönde etkiledi. Bu bağın zedelenmesine paralel olarak kıskançlık duygusuyla ilgili sorunlar daha çok yaşanmaya başladı. Kılıç çekme duygusuna fırsat verilmemeli AB bir devlet politikası olduğundan, AB kriterlerine uyumun uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi esas olmalıdır. Kadının özgürleşme hareketi, kadın-erkek savaşına dönüştürülmemelidir."
"TÜRK KADINLARI YANLIŞ YÖNLENDİRİLİYOR"
Erkekte "kılıç çekme" duygusu uyandıran yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini vurgulayan Tarhan, ancak batılı feminist yaklaşımların Türkiye'de de uygulamaya konulmasının istendiğini belirtti. "Eşin sana bağırıyorsa sen de ona bağır, bir şey atıyorsa sen de at" gibi yaklaşımların Türk kadınlarına öğretilmek istendiğini aktaran Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları kaydetti:
"Bu tarz söylemler çok yanlıştır. Bunun gibi tutumlar şiddeti daha da artıracağı gibi, öfke kontrolünü de zorlaştıracaktır. Öfke yönetim eğitimleri verilmeli. Öfkeyle baş etme konusunda ,ailede öfke yönetimi eğitimleri verilmelidir. Üniversitelerde 'Şiddeti Araştırma Merkezleri veya Enstitüleri' kurulmalıdır. Sürekli Eğitim Merkezleri'nde bu alanda sonuç alıcı eğitimler yapılmalıdır. 'Yaşam koçu' olacak kişilerin her anlamda donatılması gereklidir. Kadınlar yaşam koçuyla desteklenmelidir. Şiddet ve istismarı önleme konusunda STK'ların çalışmalarını göz ardı etmek mümkün değildir. Bu alanlarda çalışmaları kesinlikle gereklidir, desteklenmeleri önemlidir. Özellikle yurt ve rehabilitasyon merkezlerinde kalanlar, yaşam koçluğu şeklinde desteklenmelidir."
"MEDYA KÖTÜ ÖRNEK OLMAMALI"
Özel sektör ve medya kuruluşlarının da kadına yönelik şiddeti önleme çalışmalarında bulunabileceğini dile getiren Tarhan, psikiyatri uzmanları ve psikologların katılımıyla, eğitici programların yapılabileceğini bildirdi. Çocukların şiddeti, olduğu gibi medyadan da örnek aldığına işaret eden Tarhan, önerilerini şöyle sürdürdü:
"Televizyonlarda yayınlanan programlarda yer alan bir şiddet sahnesi, kesinlikle çocuğu olumsuz etkileyecektir. Sorun çözme konusunda şiddetin aracı olarak kullanılması gelişmişlik seviyesiyle yakından ilgili bir durumdur. Gelişmiş kişiler, sorunu çözmek için düşünen beyinlerini harekete geçirirler. Gelişmemişler ise daha çok hisseden beyinlerini kullanırlar. Bunun bir sonucu olarak da öfkeye öfkeyle karşılık verirler, öfkelerini kontrol edemezler. Öfke kontrolü eğitimlerini risk gruplarına uygulamak gerekiyor. Geçmişinde şiddet öyküsü olanlar mahkemeye gitmişse, bu kişiler risk grubunu oluştururlar. Yapılacak çalışmalarda bunlar göz önünde bulundurulmalıdır. Mahkemeler de bu noktada 'Öfke Kontrolü Eğitimi' alınmadığında, belirli bir oranda hapis cezası verilmesi gibi yasal önlemler almalıdırlar. 'Öfke Kontrolü Eğitimi' alınırsa evine girmeye izin verilmesi, Öfke Kontrolünde Denetimli Serbestlik Kurallarının işletilmesi de şiddetin azaltılmasında fayda sağlayacaktır."