Taranoğlu kuşları taradı

Güncelleme Tarihi:

Taranoğlu kuşları taradı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Orman Bakanlığı Merkez Av Komisyonu, 28 Temmuz 1998 günü, tartışmalı bir biçimde ikinci kez toplanarak Türkiye'deki yaban hayatının idam fermanını imzaladı. Avrupa ve Asya'nın en önemli sulak alanları barındıran, bilim adamlarınca dünyanın en önemli genetik merkezlerinden biri olarak gösterilen Türkiye'de bu kararların uygulanması halinde, avcılık adına bir hayvan katliamı yapılacak.

Türkiye'de zevk ve para adına akıl almaz cinayetler işleniyor. Bunun son örneğini Merkez av Komisyonu'nun ikinci kez toplanarak aldığı kararlar oluşturuyor. Dünyada nesli tükenmeye yüz tutmuş, hatta Avrupa'da soyu tükenmiş kuşların haftanın yedi günü avlanmasına Orman bakanlığı Merkez Av Komisyonu izin verdi.

Bütün dünya göçmen kuşları koruma altına alırken, Orman Bakanlığı'nın bu uygulaması akıl alacak gibi değil. Üstelik bu kararlar, yaban hayatına ve avcılık konusunda yürürlükteki yasalara, uluslararası sözleşmelere, yargı kararlarına ve bu yargı kararlarının alınmasında Orman Bakanlığı tarafından verilen yasal görüş ve savunmalara aykırı.

Gerçek ve doğasever avcıların ‘‘eli tüfekliler’’ dediği caniler, teyp, ışık ve her türlü avcılık kurallarını bir kenara atıp hareket ederken bu kararların alınmış olması son derece düşündürücü. Bu kararların ve eli tüfeklilerin elinden kuşların kurtulabilmesi mümkün değil. Taranoğlu'nun ‘‘kuşları tarama emriyle’’ ne göçmen, ne de yerli kuş kalacak ve hayat zincirinin önemli bir parçası olan kuşlar kelimenin tam anlamıyla soykırıma uğrayacaklar. Yalnız kuşlar mı? Memeliler ve diğer türler de bu katliamdan payını alcak.

BİLİMSEL BİLMECE

Bu arada ‘‘bilimsel inceleme’’ amacıyla fazladan 200 bin kuş öldürülecek. ‘‘Bilimsel inceleme’’ gerekçesinin hangi üniversite ya da bilim adamı tarafından talep edildiği ise belli değil. Bir başka deyişle yüzlerce kuşu öldürmeyi öngören bilimsel inceleme, bir ‘‘bilmece’’ olarak duruyor.

Komisyonun aldığı kararları dışarıda büyük bir heyecanla bekleyenler de var. Kendilerine ‘‘Marmara Avcılar Birliği’’ diyen ve resmi bir kuruluş olmayan bir grup, bunlardan biri. Grubun içinde Cem Boyner, Dr. Ali Bürkev, Murat Günşıray, Ömer Borovalı, Mahmut Kulein gibi kamuoyunun yakından tanıdığı kişilere rastlanıyor.

Yalnız unutulan çok önemli bir husus var. 1948 tarihli ‘‘Göçmen Kuşların Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’’yi Türkiye'nin imzalamış olduğu. Türkiye, 1979 tarihli Bern Sözleşmesi'ni 1984'te onaylamış. Ramsar, Rio ve diğer uluslararası anlaşmaları saymaya gerek yok.

YASALARA AYKIRI

MAK üyeleri arasında Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürü Muzaffer Gültekin de var. Asli görevi kuşları korumak olan bu kişi, katliam fermanını imzalayanların başında geliyor. MAK'ın karara bağladığı hususlar, tamamen yasalara aykırı. Çünkü, 3167 sayılı Kara Avcılığı Yasası'nın 16. maddesi, Merkez Av Komisyonu'nun nasıl ve kimlerden oluşacağını hükme bağlıyor. Bu çerçevede MAK'ın oy hakkına sahip iki avcı üyesi, avcı derneklerine üye avcılar arasından Orman Bakanı tarafından ‘‘her yıl için’’ seçiliyor. Bu üyeler MAK'ta bir yıl görev yapıyorlar. Yasa, bu üyelerin toplantıya katılmamaları halinde yerlerine başkalarının katılmasına izin vermiyor.

Oysa, 28 Temmuz 1998 günü yapılan MAK toplantısına katılması gereken Ömer Borovalı'nın yerine Mahmut Kulein katılıyor. Bu durumda, alınan kararların usul yönünden iptal edilmesi gerekiyor. Ancak, durum hiç de böyle olmuyor ve usulsüz karar uygulamaya konuluyor.

Orman Bakanlığı'nın bu uygulaması karşısında Çevre Bakanlığı'nın müdahale etmesi, Sayın Başbakan'ın karşı çıkması geriyor. Hatta Cumhurbaşkanı'nın bizzat bu işe el koyması şart. Çünkü, Rio Sözleşmesi'ni imzalamaya Sayın Cumhurbaşkanı'nın bizzat kendisi gitmişti.

Avcılıktan anlamam

Sayın Taranoğlu, MAK'ın ikinci kez toplanıp yeni kararlar alınmasını şöyle açıklıyor:

‘‘Avcılık konusunda farklı cephelerin talepleri var. Bu talepleri değerlendirmek için bilimsel rapor istedim. Ancak, bu konuda yapılmış hiçbir çalışma yok. Ben de bunun üzerine üniversitelere haber salalım ve bilim adamlarından oluşacak bir komisyon hazırlansın dedim. Böylece şimdiye kadar yapılmamış olan bölgesel avcılık raporunu oluşturacak bir çalışmayı başlatmak üzere bu kararı aldım.’’

Kuşların öldürülerek nasıl bir bilimsel araştırma yapılacağı sorusuna da şu cevabı veriyor:

‘‘Ben avcılıktan ve kuşlardan anlamam. Ne kuşların göçtükleri yolu bilirim, ne de hangi ayın hangi günleri geçtiklerini. Ayrıca, av hayatını neden biz düzenliyoruz? Devletin av, avcılık, kuşlar, yaban hayatını denetlemek görevi midir? Doğal hayatı neden devlet denetliyor. Bunları denetleyen ve karar veren mekanizmaların daha farklı olması gerekmez mi?..’’

Katliama davetiye çıkarıldı

Türkiye Avcılık ve Atıcılık Federasyonu Başkanı Metin Sertoğlu, Orman Bakanı'nın Merkez Av Komisyonu'nu ikinci kez toplayarak çıkar gruplarının baskılarıyla yeni kararlar almasını ‘‘yasal’’ bulmadığını belirterek şu açıklamayı yaptı:

‘‘Kararların hiçbirine katılmıyorum. Daha önceki komisyon yasal bir biçimde toplanarak son derece çağdaş kararlar almıştı. İstanbullu bir grup eli tüfekli ve silah tüccarları, bakanlığa baskı yaptılar. Bakanın ikinci kez komisyonu toplamak istemesi keyfidir. Resmi Gazete'de yayımlanan kararlar katliama davetiye niteliğinde...

Bazı dernekler ve sivil toplum kuruluşları, kararların iptali için mahkemeye başvuracak. Ama adli tatilin başlayacağı şu günlerde bunun bir yararı olamayacak. Eline tüfeği alan, Türkiye doğasına aykırı bu yasaların korumasında dilediği gibi avlanacak. Avlanmayacak, öldürecek. Bakanlıktaki sağduyulu kişilerin daha hassas davranmasını bekliyorum.’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!