Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 2001 00:00
EVELEMELİ ve gevelemeli utangaç oportünistleri şimdilik kenara bırakalım, izlediğim kadarıyla, korkunç katliama yalnız iki yayın organı kol kanat gerdi.Birincisi, din kisveli mürteciliğin o çok eski ve çok ilkel ‘stereotip’ temsilciliğini üstlenmiş olan ‘Akit’ gazetesi.Diğeri de, Miloseviç ve Saddam, tüm canilerin avukatı, Maocu ‘Aydınlık’...* * *İLK bakışta bunlar düşman gözükürler. Ama kanmayın, yalnız ilk bakışta.İşte yeni bir ispatı, aslında onlar aynı kaba def-i hacet eylerler.İkisinin de karanlık dünya görüşleri ve ideolojik dokuları aynı totaliter fanatizmi, aynı kompleksli kişiliği ve aynı paranoyak mikrokozmosu yansıtır.Artı, aynı uygarlık düşmanlığını! Aynı cehaleti ve aynı ceberrutluğu...Üstelik, kardeşler ‘kıvraklık’ ve ‘fırıldaklık’ta da ikizdirler. Bugün ‘Akit’ gazetesinde sürmekte olan gelenek, eskiden Washington CIA'sı tarafından finanse edilen ‘Komünizmle Mücade Dernekleri’nin uzantısıdır.Şimdi AB'ye lanet savuranların ağababaları, bizler Vietnam Savaşı'na karşı çıktığımız için daha 1969 ‘Kanlı Pazar’ında sırtımıza bıçak saplamışlardı. Şu an ‘süper anti Amerikancı’ kesilen ve kah Apo'ya, kah militarizme yaltaklanan ‘Aydınlık’ Maocuları ise, Halep oradaysa arşiv buradadır, Çin öyle emrettiğinden aynı Amerika'yı ‘barış cephesi’nde ilan etmiş ve yine aynı CIA'nın Afganistan'daki maşası bin Ladin ve benzerlerine alkış tutmuşlardı.Al birini vur ötekine, biri ‘dinci’ (!), diğeri ‘laikçi’ (!), bunlar işi tedhişçiliği korumak hayasızlığına vardırmış zıt ve meczup kutuplardır.* * *ANCAK, Maocular zaten ultra marjinal bir güruh, mürteciler ise nispi kitle tabanına rağmen ‘dini kesim’ içinde azınlık bir fanatizm odağı olduklarından, onların desteği de, kösteği de o öyle fazla bir kıymet-i harbiye ifade etmez.Olsa olsa, arkalarındaki güçler açısından ipucu niteliğini taşır... Peki, ya susanlar? Veya, başta dediğim gibi, lafı ağzında geveleyenler?Terörü lanetleyen ama ‘ABD de şurada şunu, burada bunu yapmıştı’ diye ahkam keserek tarihin en muazzam tedhişçiliğini ya ‘anti emperyalist’ (!), ya ‘anti küreselleşmeci’ platforma oturtabilmek için teori uydurmaya çalışanlar?Türk Lirası için camilerde cuma hutbesi okutup da, masumların ruhuna bir ‘El Fatiha’yı çok gören ve bunun büyük simgeselliğini anlayamayan hükümetler?Mutlaka zorunlu cezalandırma daha henüz başlamadan ‘savaş çığırtkanlığına hayır’ diye kalem oynatan ve ‘barış meleği’ (!) kesilen muhteremler?Cihan-ı alem aynı masumlar için saygı duruşuna geçmiş ve bayrakları yarıya indirmişken, bunun farkına bile varmayıp sembolizmi ıskalayan ‘devletlu’lar?Bunlar utangaç bir ‘tarafsızlık’ arayışının göstergelerini oluşturuyor!* * *BÖYLE bir ‘tarafsızlık’ (!) yok, olamaz ve olmayacak!Hele hele, Müslüman kimliğimizden dolayı bizim için hiç ama hiç yok!Çünkü, hem jeo stratejik tercihimizden, hem toplumsal ütopyamızdan ve hem de laik eksenimizden ötürü, bugün tüm dünyada İslam aidiyetli insanlara karşı başlamış olan husumeti önlemek açısından bize küresel bir öncü görev düşüyor.Bilelim ki, ‘din savaşı’na engellemek bab'ında Türkiye'nin alacağı tutum, Musevi, İsevi, Şintoist ‘öteki’nin bakış perspektifinde hayati önem arzedecek.İslam kimlikli Türkiye cinnete karşı ne denli ‘taraf’ davranırsa, hem yerküre insanı o İslam'a tekrardan tarafsız bakmaya ve akla karayı ayırmaya başlayacak, hem de ülkemiz aidiyetini talep ettiği uygarlığa hak kazanacak.‘Cezalandırma’ yöntemine ilişkin kaygılarımız, realpolitik tutumlarımız ve sonuç - sebep tahlillerimiz bu esas gerçeği değiştirmez! Değiştirmelidir.Bir ‘uygarlıklar savaşı’ yaşanacaksa, biz kesin ‘taraf’ olmak zorundayız.Eğer, insan uygarlığının bir ‘dinler savaşı’na gitmesini istemiyorsak.
button