Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2003 00:00
Bazı okurlarım 'Hadi sinema yazmaya başlayın artık. Bıktık entel dantel sinema eleştirilerinden, başlayın da sinema eleştirisinin keyfine yeniden varalım' diyorlar. Gelin bu hafta Bruce Almighty ya da Tanrı Bruce ile işe başlayalım. Bizim sinemacılarımız bu filme Aman Tanrım ismini layık görmüşler. Bu popüler buluş için onları kutluyor, yanaklarından öpüyoruz!‘‘Aman Tanrım Tanrı düşüncesi ile alay ediyor' diyenler halt ediyor. Aman Tanrım'da Tanrı resmen insanlarla alay ediyor. Filmin esprisi Sokrates'in MÖ 410 yılında ortaya attığı 'Nedensellik Kuramı’’na dayanıyor. Film diyor ki: 'Dünyadaki hiçbir şeyi şans ile açıklayamazsınız. Dünyada bir şey oluyorsa mutlaka bu sonucun bir nedeni vardır. O yüzden Tanrı'ya dua edin ama eşeğinizi de sağlam kazığa bağlayın!'Doğru düşünceye ne denir! Jim Carrey'i sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Haddinden fazla aptal suratlı buluyorum. Abartılı oyununu da sevmiyorum. (Sevene saygım sonsuz!) Aman Tanrım'da beğendim Carrey'i. Mimikleri, gagları çok dozunda. Sıradan Amerikalıyı hakkıyla oynamış. Filmin konusu mu ne? Şimdi şöyle, Carrey mutsuz televizyon muhabiri Bruce Nolan rolünde. Takıntısı ana
haber spikeri olmak! Kanalın tercihi ise onu daha çok
magazin haberlerinde kullanmak. Sonuçta Bruce ana haber spikerliğinden havasını alıyor, çıngar çıkarıp işinden kovuluyor ve Tanrı'ya (Morgan Freeman) haksızlık yaptığı için isyan ediyor. Hem de hálá onu destekleyen ve güdüleyen sevgilisine (Jennifer Aniston) rağmen.Tesadüf o gün, Tanrı'nın da yerine 'Nöbetçi Tanrı' aradığı günlerden biri. Fırsatı kaçırmıyor ve bir haftalığına güçlerini Bruce Bey'e veriyor ve ver elini Miami.Sanıyorsunuz ki Bruce Bey, Tanrı'nın gücünü eline alınca dünyadaki açlığa son veriyor, yoksullara yardım ediyor. Nerdeee? Beyefendi önce köpeğini eğitiyor, bütün insanlara piyangodan büyük ikramiyeyi çıkarıyor, herkesin duasını kabul ediyor ve sonuçta olanlar oluyor. İster inanın ister inanmayın, Bruce'un tanrısal güçlerle anlayamadığı tek şey sevgilisinin ona karşı hissettikleri. Tanrısal güçler bile kadın denilen yaratığı anlamaya yetmiyor! Amerikalılar da aynı kanıda. Filmin öyküsü ilginç. Ama yönetmen Tom Shadyac bu ilginç öyküyü kaba bir mizah anlayışıyla biraz öldürmüş. Eğer kaba komediden, çocukça komediden hoşlanıyorsanız gidin, gülersiniz. Yurtdışında 13 yaş altı için aile yanında izleme öneriliyor. Çünkü hem filmin İngilizcesinde dil oldukça kaba, hem de açık saçık sahneler var. Türkçe altyazıda dil sorun olmuyor. Açık saçıklığa gelince... Bence 10 yaş üstü, Türkiye'de bu filmi izleyebilir. Ne de olsa bizim çocuklar televizyonlar sayesinde açık saçık sahnelere şerbetli.Seks ve halkla ilişkiler Sex and The City'yi izliyorsunuzdur. Kim Cattrall'ın oynadığı Samantha Jones karakterini de biliyorsunuzdur. Samantha dizinin en seksi karakteri. İşi ne peki? Aslında Sam'in dizide çok fazla işi yokmuş gibi görünüyor ama lafa gelince o bir halkla ilişkilerci. Hem de deneyimlisi. Halkla ilişkiler şirketi var ve mesleğini genellikle 'Erkeklerle tanışma vesilesi' olarak tanımlıyor. Samantha'nın yeni bölümlerden birinde ünlü olmak için kıvranan sevgilisine nasıl PR kampanyası yaptığını duydunuz mu? Onu Absolute Votka reklamlarında çırılçıplak oynatıyor. Sevgilisinin bacaklarının arasına da Absolute şişesi koyuyor. Asma yaprağı niyetine... Billboardlar bu afişle donatılıyor. Bir şeyi unuttum. Afişin sloganını: Absolute Hunk! (Hunk İngilizce'de iki anlamlı. Biri iri parça, diğeri ise yapılı-seksi erkek).Gördüğünüz gibi halkla ilişkilercilerle ilgili 'manken, güzel kadın, sarışın bomba' yanlış imajı sadece Türkiye'de geçerli değil. Televizyon güçlü bir medya ve her an her yerde halkla ilişkilercilerle ilgili bu yanlış imajı pekiştiriyor. Bu yanlış imaja, yanlış imajın oluşturduğu önyargılara rağmen ayakta kalabilmek için de sektörün laf kalabalığını bırakıp meslek standartlarına sahip çıkması, kötüleri kovması gerekiyor (Ama İnternet aracılığı ile bana çamur atmaya çalışan zeka özürlü, halt karıştırıcılarını bana bıraksınlar... Ben onları hallederim! Yakında!) Not: 'Absolute Hunk' aslında dizi içine ürün yerleştirme kampanyası. Dizinin metin yazarı Absolute'un reklam ajansı TBWA/Chiat/Day'den diziye özel bir kampanya geliştirmesini istemiş. Ajansda sevgili rolündeki Jason Levis'i çırılçıplak soyup sadece bu dizide kullanılmak üzere bu kampanyayı hazırlamış. Levis'in belinin iki yanındaki 'aşk çengelleri' şişe iyi görünsün diye photoshop kullanılarak inceltilmiş. Hülya Avşar'ın kulakları çınlasın. Gazetecilerin halkla ilişkilerci düşmanlığıGelin şu halkla ilişkilerci-gazeteci tartışmasına bir son noktayı koyalım. Halkla ilişkilercilerle ilgili bunca önyargı varken bir de işi sütun santim üzerinden haber satmaya getirip işi çığrından çıkartmaya kimsenin hakkı yok.Başta Amerika'da olmak üzere diğer ülkelerdeki halkla ilişkilerciler ve gazeteciler arasında da aynı sorunlar yaşanıyor. Ama oralardaki halka ilişkiler dernekleri daha aktif oldukları için sorunlar büyümeden çözülüyor, meslek standartlarına uymayanlar cezalandırılıyor.Benim hobimdir (!), ara sıra kütüphaneye gider halkla ilişkilere yönelik mesleki dergilerde ne yazıyormuş bir bakarım. İlginçtir, önemli mesleki dergilerden biri olan Public Relations Review Dergisi'nin 2003 yaz sayısındaki ilk makalenin başlığı şöyle: 'Gazetecilerin halkla ilişkiler düşmanlığı: Tarihi bir analiz'.Makaleyi Amerika'daki University of Central Florida'dan Denise Delorme ve Fred Fedler yazmışlar. Makalenin konusu, adından da anlaşılacağı üzerine bizim haftalardır yazdığımız konunun benzeri. Tarihsel olarak Amerika'daki halkla ilişkilerci-gazeteci gerilimini inceleyen araştırmacılar makalelerini şu cümlelerle bitirmişler:'Halkla ilişkilerin gelişimi yüzyıl önceye dayanır. Bu sektördeki ilk halkla ilişkilercilerin bugünün standartlarına göre oldukça kaba ve etik olmayan davranışları varmış. Bu taktikler o gün zorunluymuş ve çalışıyormuş. Ancak bu başlangıç ve yüzyıllık süreç gazetecileri, halkla ilişkilercilere karşı oldukça saldırgan yapmış, ortaya basmakalıp olumsuz bir halkla ilişkilerci tipi çıkarmış. Tabii ki bazen şüphecilik yararlıdır ama önyargılar bir kere oluştu mu onları değiştirmek çok zordur. Bu nedenle de gazetecilerin halkla ilişkilercilere karşı önyargıları hiçbir azalma göstermiyor. Buna karşılık basın sektöründe işten çıkarmalar ve bütçe kısıtlamaları karşısında gazetecinin halkla ilişkilercilere karşı bağımlılığı artacak gibi görünüyor' Bilmiyorum bu alıntıyla derdimi özetleyebildim mi? Hálá anlamadıysanız da kusura bakmayın bu sıkıntılı kütüphanede daha fazla kalamayacağım, gidiyorum!Türkiye Emirgan'daki Aynur'u kopyalasaGeçen cumartesi ilk defa Zonguldak'a gittim. Akçakoca yolundan giderseniz İstanbul'dan dört saat. Hava biraz kötüydü ama yine de son bir saat sağ tarafta boylu boyunca uzanan hiddetli Karadeniz'i izlemek güzeldi.Kopuz mevkiinde, Emirgan Otel'de kaldım. Emirgan Otel tepede. Tüm Karadeniz neredeyse ayaklar altında. Aşağısı uçurum. İnsan, al kamerayı İkiz Tepeler dizisini, burada bir daha çek diyor. Gönderilmemiş Mektuplar'daki Amasra'yı anımsayın. Tat aynı! Panoramik görüntü gerçekten etkileyici. Cuma gecesi fırtına ile deniz köpürdükçe köpürdü, Cumartesi sabah bir gece önceden eser yoktu, çarşaf gibi bir deniz, nefis bir hava.Otelde toplantı salonu ve orta karar kapalı bir yüzme havuzu var. Odalar küçük ama sevimli. Restoranda
yemek yemedim ama bu manzarada ne yesen keyifli olur diye düşünmedim desem yalan olur.Emirgan Otel üç yıldızlı bir otel. Hep demişimdir 'Otelleri bir yıldızlı yapan da beş yıldızlı yapan da çalışanlarıdır' diye. Emirgan Otel'de ön büroda görev yapan Aynur tek başına bu oteli beş yıldızlı yapmaya yetiyor. Sorun yaratmak için değil, çözmek için yaratılmış. Bitiyorum böyle insanlara... Aferin Aynur... Gerçekten Aferin! Turizm sektörü Aynur'u kopyalasa Türkiye beş yıldızlı otel cenneti olur (0-372-2531401)Cuma LAKIRDISIHalk! Halk! Kaç aptal bir halkı oluşturmaya yeter? (Chamfort)Cuma TakıntısıAkut bir üyesi olan Zeynep Fulya Koç'u 11 Eylül saldırısından hemen sonra New York'a göndermiş. Koç dört hafta boyunca New York'ta incelemelerde bulunup geri dönmüş ve Akut üyeleri ile deneyimlerini paylaşmış. Şimdi de Bir Felaketin Anatomisi isimli kitapta bu deneyimleri Türkiye ile paylaşıyor. Bu ölçekte bir afetin ayrıntılarını bir mühendisin gözünden okumak çok ilginç. Afet yönetimine ilgi duyanlar kaçırmasın. (Zeynep Fulya Koç, Kapital, 2003)
button