Güncelleme Tarihi:
Orhan Erinç-Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı: "Başbakan’ın meslektaşımız Bekir Coşkun’a yaptığı çağrı Türkiye’nin demokratik gelenekleriyle, çok seslilik istekleriyle ve ifade özgürlüğü kavramıyla bağdaşmayan bir yaklaşımdır. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yer alan, devlet yöneticileri, bürokratlar ve yargının şoke edici eleştirileri de hoşgörüyle karşılanması gerektiği yolundaki metne imza atmıştır. Başbakan’ın sözleri bildirge ile ters düşmektedir. Bu sözlerin talihsiz ve yersiz olduğunu düşünüyorum."
Oktay Ekşi-Basın Konseyi Başkanı ve Hürriyet Gazetesi Başyazarı: "Yayında zaman zaman ’gerçek’ zaman zaman da ’resmi’ Tayyip Erdoğan konuştu. Gerçek Tayyip Erdoğan konuşunca, Bekir Coşkun’a gösterdiği tepkideki dili kullanan Tayyip Erdoğan’ı görüyoruz karşımızda. Resmi olan konuşunca laik Cumhuriyete, bir başka deyişle Anayasa’nın hem ruhuna hem de ilk dört maddesine bağlı Erdoğan oluyor. Gerçek Tayyip Erdoğan’ın ’fevri’ bir kişiliği var. Tahammülü az. Demokratlığı yok. O yüzden yarı mizah üslubuyla görüşlerini yansıtan bir yazarın dediklerine bile kızıp "Gül’ü kendi Cumhurbaşkanın olarak tanımıyorsan çık vatandaşlıktan" diyebiliyor. Ne yapalım ki seçmenlerimiz gerçek Tayyip Erdoğan’ın bizi bir dönem daha yönetmesi talimatını verdi. Umarım önümüzdeki yeni dönemde gerçek Tayyip Erdoğan hoşgörülü olmayı, biz de ona katlanmayı öğreniriz."
Melih Aşık (Milliyet): "Hiç kimse oy vermediği ve seçimini desteklemediği siyaset ve devlet adamlarını benimseme mecburiyetinde değildir. Demokrasi yurttaşlara "karşı olma" hakkını da verir. Bu hakkını kullanan bir yurttaşı vatandaşlıktan çıkmaya davet etmek ise Başbakan dahil hiç kimsenin haddi değildir. Ülkeyi "bizden olanlar, olmayanlar" diye ikiye ayıramazsınız. Başbakan seçim gecesi kendilerine oy vermeyenleri de kucaklayacaklarını söylemişti. Ne oldu?"
Ali Sirmen (Cumhuriyet): "Başbakan’dan demokrasi beklemek saflık olur. Bu "Ya sev ya terket" anlamına gelen bir davranış biçimidir. Demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu, Başbakan’ı demokrat olarak görenlerin, AKP’nin seçim zaferinin demokrasinin zaferi olduğunu söyleyenlerin ne kadar budala olduğunu da kanıtlamıştır."
Cüneyt Ülsever (Hürriyet): "Başbakan’ın bırakın gazeteci, herhangi bir kişinin vatandaşlığı üzerine hüküm ifade etme hakkı yok. Bu ülkede yaşayan herkes bu ülkenin vatandaşıdır ve kimin vatandaş olup olmayacağına da kanunlar karar verir. Bu, Başbakan’ın haddini aşar. Kaldı ki, seçimlerden önce herkesle kucaklaşma vaadiyle oy alan bir Başbakan’ın kendi partisine oy vermeyenleri hazmedememesi de yine kendisinin bir hazım problemidir."
Yalçın Doğan (Hürriyet): "Bir, farklı düşünceye karşı böyle bir tepki önce uygar insan davranışıyla bağdaşmaz. İki, siyasetle bağdaşmaz; üç, nezaketle bağdaşmaz. Dördüncüsü de bir Başbakan’ın bir vatandaşına böyle bir tepki göstermeye hakkı hiçbir zaman, hiçbir ülkede yoktur. Ve asla demokratik değildir. Herkesin bu sözleri kınamasını bekliyorum."
Ruhat Mengi (Vatan): "Erdoğan, ifade özgürlüğünden mahkûm olmuş biri. O gün bugündür ifade özgürlüğü üzerine, demokratikleşme üzerine söylemediğini bırakmamış. Yani ’En demokrat biziz, demokratikleşme şöyle önemli’ diyen birisi tutup da basının ifade özgürlüğüne müdahale ediyorsa ve üstelik de bunu ’Vatandaşlıktan ayrılsın’ diyecek kadar ileri götürüyorsa, bu şaşılacak bir şeydir. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun ayıplanır ve tepki görür."
Cumhurbaşkanı kim olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanı. Senin değilse çık vatandaşlıktan, git kimi seçersen seç
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Kanal D’de önceki gece konuğu olduğu Uğur Dündar’la yaptığı söyleşide, Bekir Coşkun’un "Gül benim cumhurbaşkanım değildir" sözlerine şöyle cevap verdi: "Bunu diyenler TC vatandaşlığından çıkmalı. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun hepimizin cumhurbaşkanı. Senin değilse çık vatandaşlıktan, git kimi seçersen seç. Buranın vatandaşısın, cumhurbaşkanı senin cumhurbaşkanın, başbakan senin başbakanın..."