Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2005 00:00
LEFKOŞA-BRÜKSELKKTC’deki seçimler, Kıbrıs Türk toplumunun Annan planına hala destek verdiğini, çözüm için atılan adımları desteklediğini ortaya koydu. Denktaş dönemi de bu şekilde tümüyle kapanmış oluyor. Artık yepyeni bir sürece giriliyor.KKTC
seçim sonuçları son derece önemli sinyaller veriyor.Talat-Serdar ikilisi aldıkları oylarla, toplumun desteğine sahip olduklarını gösterdiler. Oylarını arttırmaları, uyguladıkları çözüm politikalarının toplum tarafından desteklendiğinin en açık işaretidir.Bu ikili birbirleriyle uyum içinde çalıştılar. Farklı görüşlere sahip oldukları konularda dahi birbirleriyle kavga etmediler ve hep aynı hedefe doğru yürüdüler.Kıbrıs Türk toplumu son derece önemli bir tercihte bulundu. Çözümsüzlüğü değil, çözümü istediğini ortaya koydu. Belki çözüm bulmak bundan sonra daha güç olacaktır, Rumları tekrar müzakere masasına çekmek imkansızlaşmaktadır. Ancak ne olursa olsun, bu sonuçlara bakılacak olursa, Türk toplumu rahatladığını ve bu yönde ilerlenmesini arzuladığını açıkça belli etmiştir.Şimdi önümüzde bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Nisan ayına kadar yine bir bekleme süreci yaşanacak. Bugünkü tahminler, Talat’ın Cumhurbaşkanlığına gideceği ve yerine bir başkasının Başbakan olacağı yönünde. Ancak hiç belli olmaz. Kıbrıs’ ta herşey her an değişebiliyor.Bu aşamada beklenen ve arzu edilen sonuç alındı.Türk toplumu olgunluğunu gösterdi.* * *RUMLARA GÖRE, TALAT GİTTİKÇE TÜRKLEŞİYOR (!)Geçen hafta Güney Kıbrıs’ta idim.Çeşitli parti liderleri, Rum toplumunun önde gelenleriyle birlikte oldum. Sorunun nasıl çözümleneceği hakkında görüşlerini öğrendim. Ardından Kuzey’e geçtim, Türk liderlerle konuştum.Bu konuşmalar içinde en çok dikkatimi çeken nokta, Rum yöneticilerin M.Ali Talat hakkındaki yorumları oldu. Hatırlarsınız, Talat 80-90’larda Rum siyasi liderleriyle, özellikle Merkez soldakilerle ilişki kurmuş, diyalog yollarını açmış belki de ilk Kıbrıs Türk politikacılarından biridir. Hatta bu nedenle çok eleştirilmiş, Ankara tarafından “Rum sempatizanı, Türk düşmanı” diye suçlanmıştı. Açıkça söylenmese dahi, kulaklara fısıldanmıştı. Aradan yıllar geçti ve Talat Ankara’da Başbakan olarak kabul gördü. Eski hesaplar unutuldu.Talat’ı Rum bölgesinde tanıyanlar da bu değişimi gözlüyorlarmış. Ancak onların bakışı farklı tabii. Bakın nasıl anlatıyorlar.“Talat, siyasette sesini duyurmaya başladığı yıllarda tam bir Kıbrıslı gibi davranırdı... Aradan zaman geçti ve bu defa Kıbrıslı Türk gibi davranır oldu. Başbakanlıktan sonra ise, Türk gibi konuşmaya başladı...”İlginç bir saptama değil mi?İzlenimler daima gerçekleri yansıtmaz, ancak Rumların bakışı bu...* * *KİMSE ÇÖZÜM İÇİN ACELE ETMİYOR...Artık boş yere kendimizi aldatmayalım.Kıbrıs’ta kimseler çözüm için yanıp yakılmıyor. Hiç kimse acele etmek niyetinde değil. Bugünün koşulları herkesi tatmin ediyor. Taraflar tribünlere oynuyorlar ve karşılıklı gol atmaya çalışıyorlar. Bu durum sadece Rumlara veya Türklere özgü değil. Herkesin kendine göre bir hesabı var.RUM YÖNETİMİ: Söylüyorlar, ancak pek niyetli görünmüyorlar. Türkiye-AB müzakereleri sırasında ufak tefek yeni ödünler alabileceklerini ve ilerde, ortam düzeldiğinde tekrar bir çözüm arayışına girecekleri izlenimini veriyorlar. Hükümet üzerinde önemli bir baskı da yok. Genç kuşaklar ilgisiz ve Türklerle bir arada yaşamaya niyetli değiller. Çözüm için tek beklenti göçmenlerden kaynaklanıyor, onların sesleri de cılız kalıyor. Rumlar, Annan planından kurtulmuş olmanın keyfini sürdürüyorlar ve tekrar rahatlarını bozmak istemiyorlar.TÜRK YÖNETİMİ: Sınırların açılmasıyla, Güneyde çalışan sayısının günde 10 bine çıkması, Güneyden gelen Rumlar ve diğer turistlerin harcadıkları para, inşaat furyasıyla bir araya gelince, KKTC toplumunda göreceli bir rahatlama başlamış. Geçen yıllardaki gerilim yok. Gençler olsun, ticaret erbabı olsun, belki beklentilerini tam olarak karşılayamamışlar, ancak eskisi gibi geleceklerinden ümitsiz veya karamsar değiller. Daha bir memnun görünüyorlar. Rumlara oranla, çözüm bulunması konusunda daha istekliler. Buna rağmen fazla bir aceleleri de yok. KKTC hükümeti de “çözüm olarsa ne ala, fakat kendimizi de hırpalamayız” havasında.YUNANİSTAN: Atina, artık Kıbrıs’tan kopmuş. Yunanlılar Kıbrıs’ı AB üyesi yaptıktan sonra “benim işim bitti” yaklaşımındalar. Topu Kıbrıs Rumlarına atmışlar ve aradan çekilmişler.TÜRKİYE : Rumlar iyi uzatmak isteyeceklerse, bu durum Ankara’yı temelde hiç rahatsız etmiyor. Zira böyle bir yaklaşım uzun vadede Türkiye’nin lehine işleyecek ve iki toplumun daha da ayrılması perçinleşecektir.İNGİLTERE: Kıbrıs kartının ellerinde durmasından memnunlar. Onların da hiç acelesi yok.Özetle, Anan palanı tartışmalar herkesi fazlasıyla yormuş. Taraflar, bir süre daha, ciddi bir çözüm çorbasına girmeye niyetli görünmüyorlar. Bana sorarsanız, bu durumdan en çok Rumlar rahatsızlık duymalılar. Çözümü zamana yaymak, uzun vadede orları yıpratacaktır. Fakat şu sıralarda kimse uzun vadeli düşünmek istemiyor.* * *(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
button