Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2005 00:00
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, kalıcı ve adil barışın, ancak Kıbrıs'taki tarihi gerçeklerin görülebilmesiyle sağlanabileceğini belirterek, “Barış elimizi Rum halkına uzattık, tutulmasını bekliyoruz. Kıbrıs Rum liderliğinin hakimiyetçi anlayışının sadece bize değil, geçmişte Rum halkına da çektirdiği acıların artık bir daha tekrarlanmamak üzere sona ermesi için elimiz bekliyor” dedi.“Kıbrıs sorununu çözümlemek stratejik hedefimizdir” ifadesini kullanan Talat, “Halkımızın ezici çoğunlukla bize verdiği görev 'Çözüm ve AB' sürecini başarıyla tamamlamaktır. Ve sizleri temin ederim ki bu görevi başarmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Talat, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 31. yılı kutlamaları çerçevesinde Lefkoşa'daki Dr. Fazıl Küçük Bulvarı'nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, “bugünün Kıbrıs Türk halkının kaderinde bir dönüm noktası olan 20 Temmuz Barış Harekatı'nın 31. yılı olduğunu” kaydetti. Kıbrıslı Türklerin kuşatıldıkları dar bölgelerde 11 yıl boyunca inatla verdikleri yaşam mücadelesini hiç unutmadıklarını belirten Talat şöyle konuştu: “Bozulmuş anayasal düzenini tümüyle ortadan kaldırıp, Kıbrıslı Türkleri adadan silmeyi amaçlayan, Yunan Cuntası desteğindeki faşist Sampson darbesi, bundan tam 31 yıl önce, 15 Temmuz'da gerçekleşmişti. Ve hemen bunun akabininde, Kıbrıs'ta bir kez daha bozulan anayasal düzeni tesis etmek, hem Kıbrıslı Türklere, hem de Kıbrıslı Rumlara barış, özgürlük ve can güvenliği içinde bir yaşam sağlamak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri duruma müdahale etmişti. 20 Temmuz 1974'de gerçekleştirilen ve o zamandan beri Barış ve Özgürlük Bayramı olarak kutlanan 20 Temmuz, bildiğiniz gibi, Garanti ve İttifak Antlaşmalarına dayanıyordu. Türkiye'nin adaya asker çıkarması, uluslararası hukuk tarafından kendisine tanınan bir haktan öte bir görevdi ve zamanında dünya kamuoyu tarafından da etkin şekilde destekleniyordu. Hatta Yunan Cuntası ve EOKA-B militanlarının zulmüne, katliamına uğrayan demokrat Kıbrıslı Rum kesimler tarafından da bir umut ışığı olarak destek görmüştü.” RUM PROPAGANDASI“Aradan geçen zaman içerisinde, Kıbrıs Rum liderliğinin, sanki 20 Temmuz harekatı ortada hiçbir sebep yokken yapılmışçasına ve Kıbrıs sorunu da 21 Temmuz sabahı başlamışçasına bir propagandaya yöneldiğini” söyleyen Talat, şunları kaydetti: “Dış dünyayı etkilemek için yapılan bu propagandayı o kadar çok tekrarladılar ki artık kendileri de Kıbrıslı Türklere, EOKA'nın ve bizzat Kıbrıs Rum Milli Muhafız Ordusunun ve Yunan birliklerinin neler yaptığını unuttular. Kıbrıs Türk köylerindeki katliamları, Kıbrıslı Türk kayıpları, yakılıp yıkılan köy ve mahalleleri, terk etmek zorunda bırakıldığımız ata yadigarı toprakları, o çileli göçmenlik hayatını, ikinci sınıf bir toplum muamelesi gören Kıbrıs Türkünü, adanın sosyal, ekonomik, kültürel haritasından silmek için uygulanan şiddeti. Bunların hepsini, ama hepsini unuttular veya unutmuş göründüler.” ŞOVEN VE IRKÇIRumların, adanın tümünün tek sahibi gibi davranmanın ve çoğunluk psikolojisine yenik düşerek Kıbrıs Türklerini “400 yıllık misafir” ilan ederek, geleceği sadece kendileri için kurgulamasının şoven ve ırkçı bir yaklaşımın ürünü olduğu kaydeden Talat, “Akdenizli bir adayı Yunanistan'a bağlama hayaliyle düşler kurup, buna karşı çıkan Rumları bile vatan haini ilan edip acımasızca katleden faşist düşünce başka nasıl tanımlanabilirdi” dedi. “Bunları hatırlatarak, gelecek nesiller arasına kin ve düşmanlık tohumları ekmeyi katiyen istemediğini' ifade eden Mehmet Ali Talat, ”Tek amacımız, tarihi gerçeklerin, çekilen acıların, akan gözyaşının farkında olarak, hem kendi halkımızın, hem de tüm Kıbrıs'ın yaralarını sarmaktır. Kalıcı ve adil bir barış, ancak Kıbrıs'taki tarihi gerçeklerin görülebilmesiyle sağlanabilir” dedi. Talat, “O nedenledir ki Kıbrıslı Türkler kadar, Kıbrıslı Rumların da ülkemizin bütününü ve ortak Avrupalı geleceğimizi gözetecek yeni yaklaşımlara ve siyasi olgunluğa sahip bir liderliğe ihtiyacı vardır” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Talat, şunları söyledi: “Kıbrıslı Türklere karşı daha olumlu mesajlar göndermeye özen gösteren Kıbrıslı Rum siyasiler dahi, sanki 1974 öncesinde her şey güllük gülistanlıkmış gibi, “Türk askeri adaya çıkmadan önce kardeş kardeş yaşadığımız o eski güzel günlerimiz” söylemiyle konuşmakta ve böylece bizi değil, ama kendi kendilerini kandırdıkları bir siyasi retorik yaratmaktadırlar. Bu Barış ve Özgürlük Bayramında tartışma konusu yapmak istemediğim nedenlerle Rum tarafının tekrarlayıp durduğu bu propagandan Avrupa ve dünya kamuoyunu da yıllarca etkilemişti. Ta ki Kıbrıs Türk halkı, 24 Nisan referandumuyla yeni bir dönemi başlatana kadar. Evet, referandum, AB süreci ve halkımızın gerçekleştirdiği toplu iktidar değişimine kadar Rum tarafı, tüm Kıbrıs adına konuşup dünyada kabul görmeye devam etti.” “DÜNYAYLA AYNI DİLİ KONUŞUYORUZ”"Bugün, Kıbrıs Türk halkının, dünyayla aynı dili konuştuğunu ve uzun, verimli ve kitlesel bir mücadeleyle dünyaya açılma dönemini başlattığını” kaydeden Talat, şöyle devam etti: “İradesini, barış ve demokrasi için, yurdumuz Kıbrıs'ın Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin hazırladığı Annan planı parametrelerinde ve Avrupa Birliği çatısında birleştirilmesi için kullandı. Böylece, geçmişin karanlık gölgesinden çıktık. Artık Kıbrıs'ın eşit ortağı olarak ileriye bakıyor, dünyanın gıpta ettiği barışçı dönüşümün kahramanları olarak haklarımıza gurur ve güvenle sahip çıkıyoruz. Artık haklarımıza sarılırken ayrılıkçı, isyankar bir toplum değil, kendinden emin, dünya değerleriyle uyumundan kuşku duymayan, toplumsal bütünlüğünü sağlamış bir halk olarak dimdik duruyoruz.” Talat, “Bu konuda işbirliğinden onur duyduğumuz Türkiye'nin geliştirdiği olumlu ve ileriyi gören yeni politikalarının katkısını unutmamak gerekir. Bu anlamda dayanışarak yarattığımız sinerjinin büyüyerek devam edeceğinin ve birlikte çıktığımız kader yolculuğunda dünya ile bütünleşmemizde etkin rol oynayacağının altını bir kez daha çizmek isterim” dedi. Barış elini Rum halkına uzattıklarını ve tutulmasını beklediklerini dile getiren Talat, “Kıbrıs Rum liderliğinin hakimiyetçi anlayışının sadece bize değil, geçmişte Rum halkına da çektirdiği acıların artık bir daha tekrarlanmamak üzere sona ermesi için elimiz bekliyor. Bugünün sürdürülebilir olmayan, Kıbrıs dengelerinin ve yanlış parametreler üzerine oturmakta olan hukukunun yarattığı avantajlar, Kıbrıs Rum tarafını yanıltmamalıdır” diye konuştu. “EN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZİ TALEP EDİYORUZ”Cumhurbaşkanı Talat, Kıbrıs'ta barış ve Türk-Yunan halkları arasında ve Doğu Akdeniz'de bir barış köprüsü yaratmak istediklerini belirterek, “Bunun için de fazla bir şey değil, diğer bütün insan toplumları gibi en temel hak ve özgürlüklerimizi talep ediyoruz” ifadesini kullandı. “Kıbrıslı Türklerin, kendi adlarına konuşabilmeyi, dünyadan dışlanmamayı, özgürce seyahat edebilmeyi, dillerine, kültürlerine saygı gösterilmesini, sosyal, ekonomik ve ticari haklarının teslim edilmesini istediğini” kaydeden Talat, şunları söyledi: “Bu temel ve insani hakların Kıbrıs Türk halkından esirgenmesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Kıbrıs Türk halkı son yıllardaki siyasi katılımcılığı ile ne kadar olgun ve hoşgörülü bir toplum olduğunu dosta, düşmana gösterdi. Bu olgunluğundan, bu hoşgörüsünden vazgeçmeyecektir. Barış elini uzatmaya devam edecektir. Avrupa Birliği içerisinde eşit şekilde temsil edilene, yani Kıbrıs sorunu çözümlenene kadar çalışacaktır.” “20 Temmuz 1974'le başlayan barış hedefinin başarıya ulaşması, bizim, ısrarla ve yolumuzdan şaşmadan çalışmamıza bağlıdır” diyen Talat, Kıbrıs Rum tarafını bir kez daha, BM Genel Sekreteri'nin taleplerini karşılayarak görüşme masasına oturmaya çağırdı. “KIBRIS'IN KADERİ SAVAŞ OLMAMALI”Kıbrıs Rum tarafına, “yurdumuzun ve halklarımızın acılarına karşılıklı anlayış ruhu içinde son vermeye çağırıyorum” diye seslenen Cumhurbaşkanı Talat, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların kaderi, savaş, ayrımcılık ve düşmanlık değil, barış, birlik ve kardeşlik olmalıdır. Bu amaçla, her türlü barışçı girişime hazırız. Kıbrıs sorununu çözümlemek stratejik hedefimizdir. Halkımızın ezici çoğunlukla bize verdiği görev 'Çözüm ve AB' sürecini başarıyla tamamlamaktır. Ve sizleri temin ederim ki bu görevi başarmak için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz. Adil ve kalıcı bir barışa ulaştığımız gün, yani gelecek nesillere, Kıbrıslı Türk olarak bu adada başları dik yaşayabilecekleri, her yanıyla Avrupalı ve barış içinde bir ülke bıraktığımız gün, 31 yıl önce başlayan Türkiye'nin etkin barış girişimi de amacına ulaşmış olacaktır.” Cumhurbaşkanı Talat, iyi ve kötü günlerinde desteğini esirgemen Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün de yanlarında olduğunu belirterek, sınırsız destek için halkı adına Türkiye'ye teşekkür etti. Talat, yabancı konuklara da seslerinin duyurulmasında ülkelerinin desteğine ihtiyaçları olduğunu belirterek, bu konuda destek olmaları çağrısı yaptı. “Savaşların din, dil, ırk ve milliyet demeden herkesi, her şeyi yakıp yıkan ve yok eden yüzünü Kıbrıslı Türklerin çok iyi bildiğini' ifade eden Mehmet Ali Talat, konuşmasını şöyle tamamladı: “O nedenledir ki adamızdan, savaşın soğuk yüzünü bir daha dönmemek üzere kovmak ve onurlu, güvenli ve kalıcı bir barışa imza atarak gelecek kuşaklara adamızda barış içinde mutlu bir yaşam bırakmak istiyoruz. Bu istemimiz tüm dünya için de geçerlidir. Terör ve şiddeti bir kez daha kınıyor, sorunları barışçı yollarla çözmeyi insanlığın gereği görüyoruz. Açlık ve yoksullukla mücadelede başarılı olmayı, tüm dünya insanlarının eşit hak ve özgürlüklerden yararlanmasını ve refah içinde yaşamasını çağdaşlığın gereği olarak görüyoruz. Bu amaçla Akdeniz'in bu güzel ama çileli adasından, tüm dünyaya bir kez daha, savaşların sonlanması ve dünya nimetlerinin eşit paylaşılması çağrısını yinelemek istiyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 31. yıldönümünde, toplumsal var oluşumuz için, canını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizin huzurunda bir kez daha saygıyla eğiliyorum. Kıbrıs Türk halkının bugünlere gelmesinde katkısı olan herkese, Türk hükümetlerine, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne, gazilere ve tüm Kıbrıs Türk halkına bir kez daha teşekkür eder, en içten saygılarımı sunarım.” Tören, resmi geçitle sona erdi. Türk savaş uçakları da tören alanı üzerinden geçerek, törene renk kattı.
button