Yener SÜSOY
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2002 01:41
Hafta sonunda DTP liderliğine seçilen Mehmet Ali Bayar, ilk politik hedefini Hürriyet'e anlattı.
Mehmet Ali Bayar, DTP'nin Genel Başkanı oldu ama, hálá Ankara'da dede mirası apartmanın baba ocağı dairesinde annesiyle oturuyor. Türk siyasetinin 42 yaşındaki bu yeni yıldızı, yaşamınını siyaset ve devlet hizmetine adamış bir ailenin 4. kuşak temsilcisi. Büyük dedesi ünlü kaymakam Mehmet Ali Aygün'den büyük dayısı DP'nin ünlü TBMM Başkanı Refik Koraltan'a, dedesi ünlü vali, belediye başkanı, emniyet müdürü Kemal Aygün'den AP'nin Kurucusu, Genel Sekreteri, Bakanı babası Dr. Nuri Bayar'a kadar.
Nuri Bayar, 12 Eylül 1980 öncesi Naim Talu hükümetinde Sanayi Bakanı olmasaydı belki de Mehmet Ali ve Uğur, Amerika'da okumak zorunda kalmayacaklardı. Ankara Tevfik Fikret Lisesi'ni parlak dereceyle bitiren Mehmet Ali Hacettepe Ekonomi Bölümü'nü kazandı ama, gidemedi. Çünkü, babasının makamından evlerinin kapısına kadar her yere bombalar asılıyordu. Birbirine büyük aşkla bağlı Baysan-Nuri Bayar çifti bir gece sabaha kadar oturup kararlarını verdiler, Mehmet Ali ve Uğur'u yurt dışında okutacaklardı. O sırada ünlü siyaset adamı Muammer Erten'in büyük oğlu vefat etmiş, bursu açıkta kalmıştı. İşte o sayede gitti genç Mehmet Ali hiç görmediği Yeni Dünya'ya. New York'ta ekonomi okudu, master'ını yaptı, parası yetmeyince benzincide, otoparkta çalıştı. Türkiye'ye döndü, Dışişleri'ne girdi, başkatiplik sınavını 1.likle kazandı. Bakü, New York, Çankaya, Washington derken yeniden Ankara, bu kez merhaba siyaset.
Hürriyet'in Ankara Büyükelçisi sevgili Sedat Ergin'e bakarsanız Mehmet Ali, çocukluğunda kafasına koymuş başbakan olmayı.
İşte bu yüzden örneğin, değil çapkınlık yapmak, böyle muhabbet ortamlara bile girmemiş. Aslında böyle yaramazlıklar yapacak zamanı da bulamamış, çünkü mimar eşi Ayça'yla 13 yaşından beri beraberler. Gelecek hafta Marmaris'teki yazlık komşuluklarında ilk tanışmalarının 25., evliliklerinin ise 11. yılını kutlayacaklar. İşte size siyasetin yeni yüzü Mehmet Ali Bayar ve ailesi.
BENİM SİGORTAM MAKUL ÇOĞUNLUK İster misiniz bu genç adam da kendini bir kurtarıcı olarak görsün.
- Türkiye'nin tarihi çok önemli bir noktaya geldi, en geç iki yıl içinde, hatta daha erken Türkiye'de
seçim olacak. Türkiye bu seçimde geçmişiyle geleceği arasında bir tercih yapacak. Ya her şey olduğu gibi gitmeye devam edecek, Türkiye daha da büyük çıkmazların içinde kalıp kendi kendisiyle uğraşmaya devam edecek; ya da Türkiye ileriye dönük yürüyüşünde kendi önünü kendisi açacak. Kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi unutmadan insanlıkla beraber bir ortak yürüyüşün içinde olmalıyız. Cumhuriyetin değerleri, laikliğin mucizesi işte burada. Kendi değerleriyle barışıklık ve içteki huzurdur bizi bin yıldır buralara getiren. Bu sihirli formülün, dengenin bozulmaması için ‘‘makul çoğunluk’’ benim için bir sigorta. Ben makul çoğunluğun ‘‘sessiz çoğunluk’’ olmasını istemiyorum. Ben Türkiye'ye umut olmak için geldim, kurtarıcı değil. Siyasete çok büyük heyecan ve arzu duyuyorum. Babamdan iyi bir siyasetçinin insanları unutmamasını, olduğu gibi görünmesini, bildiği gibi yaşamasını, kimseye benzemeye çalışmamasını ve herkesi yerli yerine koymayı öğrendim, rol yapamam. Hiç kimse benden klasik davranış kalıplarını beklemesin. Annem ve eşim, zaman zaman beni başkaları için kendimi çok fazla paraladığımı söylerler. Bu yola baş koydum, dönüş yok, sonuna kadar varım. Ama siyaseti bir meslek, bir geçim kaynağı, bir sosyal yaşam biçimi, bir kader olarak, koltuğa yapışan liderlik olarak görmüyorum. Siyaseti çağdaş dünya gibi bir vatandaşlık görevi olarak kabul ediyorum. Sıradanlığı hiçbir zaman sevmedim, kabul etmedim.
Her görüşten arkadaşım var- Hayatım boyunca hiç aşırılığım, maceracılığım olmadı Yener bey, her zaman yaşımın ötesinde bir ciddiyetim oldu. Büyümüş de küçülmüş bir halim vardı, beni çok sıkıcı bulanlar olurdu. Çok iyi arkadaşlarımın hepsinin yaşları benden büyüktür. Çok küçük yaşımdan itibaren bu evin içinde hep ciddi şeyler konuşuldu, hep ciddi şeyler yaşandı. Çok küçük yaşta ben ve Uğur, siyasetin büyük şiddetteki iniş ve çıkışlarını hep hissettik. Siyasi yasaklılığının ötesinde, zedelenen onurunu koruma imkanı elinden alınan dürüst bir babanın dört duvar arasına sıkıştırılmasına isyanını gördük. Benim arkadaş kuşağımın çok geniş kesimi sol entelektüellerdir. Çünkü ben hiçbir zaman ideolojik, dogmatik olmadım. İnsan ilişkilerine hiç siyaset gözlüğüyle bakmadım. Her kesimden, her görüşten arkadaşlarım vardır. Değerlerime sadığım, inançlarıma bağlıyım. Dünyada en nefret ettiğim şey takkiye, Türkiye'nin siyasetini bu hale getiren bu. Ben tatillerini yapan, dünyayı gezmeyi seven, müziği, dansı seven, sanattan, fotoğraf çekmekten hoşlanan, hayatı dolu dolu yaşayan çağdaş bir insanım. Neysem oyum, hayat tarzımı bir gün bile değiştirmeyeceğim.
Milletvekili lojmanda oturmayacak
Siyaset kimsenin tekelinde değil, siyaset kimse için bir ayrıcalık da değil. Siyasetteki hedef ve ideallerimden biri, milletvekili lojmanı meselesini sona erdirmek. Milletin seçilmiş temsilcisi milletinden duvarlarla ayrılmış, polislerle korunan lojmanda yaşamaz. 30 yıl önce insanlar kiralarda orada burada yaşadılar ama, hep halkın içinden yaşadılar. Milletvekili olduğum gün reddedeceğim lojmanı, elime iktidar imkan geçtiği gün ise demokrasinin zaferi olarak lojman işini bitireceğim. Milletvekili devletin memuru mu, böyle şey olabilir mi? Halk neden siyasetten kopuyor diye soruyorlar, halk önce siyasetçisinden kopuyor.
YARIN: CUMAYA HEP GİDİYORDUM GİTMEYE DEVAM EDECEĞİM