Güncelleme Tarihi:
* İlk bölümü izleyemeyenler olabilir. O nedenle bir de sizden dinleyelim, “Takip” nasıl bir yarışma?
- Yarışmanın özü şu: Her programda üç yeni yarışmacı bana karşı yarışıyor. Beni yenerlerse kasada topladıkları parayı kazanıyorlar. Yarışma üç etaptan oluşuyor. İlk etapta sunucu her yarışmacıya teker teker ve bir dakika süreyle peş peşe sorular soruyor. Yarışmacılar bildikleri her soru için 5 bin lira kazanıyorlar. Yine bu yarışmacılar teker teker bu topladıkları paraları benim önüme koyuyorlar, ben ise o yarışmacıya topladığı paranın altında ve üstünde iki para değeri daha söylüyorum. Yarışmacı bu paralardan birini seçiyor, ardından ortak kasaya aktarmak için şıklı sorularda benimle yarışıyor. Beni yenerse parayı ortak kasaya aktarmış oluyor, yenilirse yarışmaya veda ediyor. Sonrasında, kalan yarışmacılar topladıkları parayı kazanıp bölüşebilmek için final turuna giriyor. Burada sunucunun iki dakika içinde peş peşe sorduğu sorulara ortaklaşa cevap veriyorlar. Ardından sunucu bana iki dakika içerisinde sorular soruyor, benim doğru cevap sayım onların gerisinde kalırsa, kasadaki parayı alıyorlar. Sayıca onları yakalarsam para kazanamamış oluyorlar. Çok iyi kurgulanmış, akışı hoş, heyecan düzeyi yüksek bir yarışma.
* Bütün mesele, yarışmacıların sizi, yani Takipçi’yi yenmelerinden geçiyor o zaman. Peki, sizce bunu başarabilenler çıkacak mıdır?
- Bu yarışmada beni yakalamanın bayağı zor bir iş olduğunu söylemeliyim. Ben tüm yarışmacılara meydan okuyorum. Ancak itiraf etmeliyim ki bilgi bu, uçsuz bucaksız bir umman. Bakarsınız günün birinde benim de bileğimi bükecek bir yiğit çıkıverir.
KÜTÜPHANEMDE 25 BİN KİTAP VAR
* Takipçi, yani Muhsin Divan kimdir peki?
- Bendeniz 1954’te İstanbul-Ortaköy’de doğdum. Aslen Karadenizli denizci bir ailenin çocuğuyum. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. İşletme Politikaları ve Organizasyon dalında yüksek lisans programına katıldım. Denizcilik sektöründe yöneticilik yapıyorum. İki çocuğum var. İşimin dışındaki en büyük meşgalem fotoğraf. İFSAK üyesiyim ve kurumun eğitim programlarında hocalık yapıyorum. İflah olmaz bir koleksiyonerim. Dolmakalem, hokka, cam kağıt ağırlığı, coğrafya atlasları, zarf açacakları, minik çanlar, saatler, eski fotoğraf makineleri koleksiyonlarım var. Ayrıca kitap sevdam da oldukça önemlidir. Kütüphanemdeki kitap sayısı 25 bin rakamına yaklaşmıştır.
* Yarışmalardan 500 bin lira ödül kazandığınızı öğrendik. Hangi yarışmalardır bunlar?
- Bilgi ve fotoğraf yarışmalarından kazandıklarımın toplamı bu rakamın çok üzerinde. 250 bin lira gibi hâlâ kırılamamış bir büyük ödül rekorum da var. 2005 yılında, TRT 1’de Metin Uca’nın sunduğu “Miras” yarışmasında kazanmıştım o ödülü...
* Hem bir kitap kurdusunuz, hem de gezgin. O meşhur soruyu o zaman size de soralım. Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?
- Efendim, ben gezerken de okurum. Yani hem gezerim, hem okurum.
* Üçe karşı teksiniz. Bu yarışmacılar için avantaj mı peki?
- Eğer üç yarışmacının da bilgi düzeyi yüksekse ve bir ekip ruhu oluşturabilirlerse avantaj, aksi takdirde uyumsuzluğun getirdiği dağınıklık dezavantaja dönüşebilir.
* Herkese meydan okuyorsunuz o zaman buradan?
- Evet, bilgisine güvenen herkese meydan okuyorum. “Şans bu, ya tutarsa” diyerek katılmak isteyenlere ise meydan okumayı bile gereksiz buluyorum!
BİLGİ YAŞAMSAL BİR İHTİYAÇTIR
* Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
- Hobilerimin temel yönelimi koleksiyonlarıma dönüktür. Amacım, Kuzguncuk’taki bir mekanda, tüm koleksiyonlarımın sergilendiği bir hobi müzesi açmak. Ayrıca fotoğraf çekmek bana inanılmaz bir keyif verir.
* Sizin eklemek istedikleriniz var mıdır?
- Bilgi insan için hava kadar, su kadar yaşamsal bir ihtiyaç. İnsan öğrendikçe ve bildikçe, daha bir insan olur. Yaşamın, dünyanın, evrenin farkına varır. Yaşama sevinci dediğimiz şeyin gıdası bilgidir. Bu nedenle bilgiyi gündeme getiren, onu sorgulayan, öğreten yapısıyla “Takip” izlenmesi gereken bir program.