Güncelleme Tarihi:
Taha Kıvanç ‘Dayak Delisi’ başlıklı yazısında, AKP Hükümeti ile medyanın ilişkilerine değiniyor ve şöyle diyordu:
“Türkiye'ye son dört yılda gelen istikrar ve güven ortamında patronların zenginliği müthiş arttı. Dört yıl önce yüzüne bakılmayan şirketler, bankalar, fabrikalar, yabancıların Türkiye'ye ilgisi sayesinde, milyar dolarlarla el değiştiriyor. Medya patronları da bu gelişmeden nasiplerini aldı; gelir vergisi bir ölçüyse, ‘Türkiye'nin en zengini’ bir büyük medya patronu bugün. (…) Uçuk gibi gelebilir, ama şu ihtimali yine de bir tarafa yazın: Düne kadar büyük değerlerle elden çıkardıkları şirketler ve bankaları, istikrarın kaybolacağı ortamda çok düşük bedellerle geri almayı düşünüyor olabilir patronlar... Bir diğer ihtimal, İtalya'da Sylvio Berlusconi'nin tattığı yenilgiden sonra daha da uçuk görünüyor, ama yine de yazayım: Bizzat kendilerinin siyasete heves etmeleri... Birileri, patronlarını, ‘Siz daha iyisini yaparsınız’ diye siyasete itiyor olabilir...” (Yenişafak, 5 mayıs)
*
Mehmet Y.Yılmaz, ertesi gün bu yazıyı yorumladı:
’Zehir hafiye’liğin geldiği nokta
“Başbakan’ın "özel önem verdiği" gazetecilerden Fehmi Koru (...) "hayal gücü geniş" bir gazeteci. Komplo teorilerine meraklı olduğu için de yazdığının "ekonomik gerçekliklerle bağdaşamayacağını" bile düşünemiyor.
Bir ülkede milyarlarca dolarla ifade edilecek yatırımları olan işadamlarının, ekonomik kriz çıkartmak istediğine inanması bunu gösteriyor.
Kendine şunu sormuyor: Kriz çıkınca eskiden pahalıya satılan şirketlerin değeri düşecekse, bunu alacak işadamının halen sahip olduğu şirketlerinin değeri nasıl düşmeyecek?
O inanıyor; ama acaba inanacak başka bir "dünyadan habersiz" çıkar mı diye düşündüm yazısını okurken.
Fehmi Koru önceki gün Başbakan’ın özel uçağındaki gazetecilerden biriydi.
Acaba bu değerlendirmeyi uçakta konuştuğu birileri mi yaptı?
Eğer öyleyse Türkiye’yi yönetenlerin kafa yapıları açısından ciddi olarak endişe duymalıyız.” (Hürriyet, 6 mayıs)
Yılmaz’ın Fehmi Koru dediği Taha Kıvanç olacaktı tabii ki... Karıştırmış!
*
Taha Kıvanç’ın bu eleştiriye cevabı gecikmedi:
“Geçen gün, 'uçuk' olduğunu özellikle belirttiğim bir düşüncemi okurlarla paylaştım. ‘Patronlar neden Ak Parti hükümetini sona erdirmek için bunca çaba gösteriyorlar; rahat mı batıyor?’ sorusuna 'mantıklı' bir cevap bulamayınca iki düşünce geldi aklıma: ‘Büyük değerlerle ellerinden çıkardıkları mallarını düşük bedelle geri almak için istikrarsızlık isteyebilirler.’ Bu ilkiydi. İkincisi de şuydu: ‘Sen ülkeyi bunlardan daha iyi yönetirsin diye teşvik edenlerin oyununa geliyor patronlar...’ Bir yazar ilk düşüncemi 'uçuk' bulmuş... 'Uçuk bir düşünce' dediğimi saklayarak bana verip veriştirdi köşesinde. En büyük gerekçesi de şu: ‘Patronun elindeki başka malların değeri düşmeyecek mi?’ Mâkul bir itiraz. Ancak bir işadamı dostum, ‘O değil, sen haklısın’ dedi bana. ‘Elindeki para eden mallar satıldı zaten; geriye kalanları satmayı düşünmediğini her fırsatta açıkladığını şahsen biliyorum. Kalanlar 'stratejik' önemde mallar... Elden çıkardıklarını ortalığın karışacağı bir Türkiye'de üç otuz paraya geri alabilir. Türkiye'de sermayenin en köklü biçimde el değiştirdiği dönem, yabancılar ve azınlıkların neleri varsa satıp yurt dışına çıkardıkları 12 Eylül öncesiydi...” (Yeni Şafak, 8 mayıs)
*
Taha Kıvanç adlı meslektaşımın komplo düşkünlüğü ve Türkiye ve Dünya olaylarıyla ilgili ‘muammalı’ konulardaki ‘derin tahlilleri’ hakkında benim de bir fikrim var.
İslamcı sağda nelerin düşünülüp konuşulduğunu, Türkiye ve Dünya meselelerine ne gözle bakıldığını anlamak için ben de bu yazarı - tıpkı aynı gazetede yazan Fehmi Koru’yu izlediğim gibi (*) - dikkatle okurdum. Ta ki...
Ta ki, kaderin cilvesi, benim iyi bildiğim (ama burada girmek istemediğim) bir konuda peşpeşe yazdıklarını okuyana kadar.
Konuyla ilgili ‘arşiv’ bilgileri, içeriden alınmış (‘inside’) havası verilen ‘haberler’ ve bunların üzerine yapılan yorumlar ve üretilen komplo teorileri o kadar... Kıvanç’ın kendi tabiriyle ‘uçuk’ hatta üstüne bir çay kaşığı da ‘kaçık’ idi ki...
Kendi kendime dedim ki...
Benim iyi bildiğim bir konuda, bu kadar uçuyorsa, kimselerin (doğru dürüst) bilmediği Bilderberg toplantıları, CIA-MOSSAD işbirliği, Ortadoğu’daki petrol oyunları gibi meselelerde Allah bilir Kıvanç arşın yedinci katına çıkıyordur!
O tarihten beri yazılarını ‘başka bir gözle’ okumaya başladım...
(*) Fehmi Koru deyince aklıma geldi, başta Milliyet gazetesi, birçok yayın organı ve internet sitesinde Fehmi Koru’nun Bilderberg’e gidip gitmeyeceği sorgulanıyordu bu arada?
Bilderberg mi değişti, yoksa Fehmi Koru mu?
“Fehmi Koru, Bilderberg toplantıları ile bu toplantılara katılanlar hakkında, tümü yerici nitelikte olmak üzere bugüne kadar 34 yazı yazı kaleme almış. Yabancı bir gazetecinin bu toplantılara katılanlar için 'medyanın yalancıları ve fahişeleri' deyimini kullandığını da yazan Koru, şimdi aynı toplantının davetlisi...” (Milliyet, 8 mayıs)