Tacizcilere yeni ceza

Güncelleme Tarihi:

Tacizcilere yeni ceza
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2009 14:22

Töre cinayetleri nedeniyle öldürülen gencecik kadınlar, annesini öldüren çocuklar, kaynanasını öldüren gelinler, paramparça edilen genç bedenler…

Haberin Devamı

Peki ama neden? Bu soruya yanıt bulmak üzere; İstanbul Kadın Araştırmaları Merkezinin (İKAM) Kurucu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili Alev Dedegil’in kapısını çalıyoruz.

Milletvekili Dr.Aşkın Asan ile Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik paketi hazırlayan Dedegil’in önerileri, Hüseyin Üzmez olayında yaşanan ve kamuoyu vicdanını kanatan; kemik yaşı, ruhen bedenen etkilendi etkilenmedi, incelemelerini bitirmeye dönük… 

“Kocandır döver de sever de” telkininde bulunan polisin ceza almasını öneren Dedegil; son yaptıkları araştırmaya göre İstanbul Tuzla’da yaşayan kadınların yüzde 92’sinin şiddete maruz kaldığını anlatıyor. İşte Dedegil’den çarpıcı Türkiye gerçekleri ve çözüm önerileri…  

Çocuklarla başlayalım isterseniz… Cinsel istismar, dayak… Bugünün çocukları yarının büyükleri olduğuna göre ne yapmak gerekiyor onlar için…
Bu konuda çok ciddi yasal boşluk var. Türk Ceza Kanunu’nun 102 ile 105. maddeleri çocuğa karşı cinsel istismarı düzenleyen maddeler. Ama ben cezaları yeterli bulmuyorum. Suçun araştırma şekillerini, adli tıp şeylerini, ruhen bedenen zarar görmenin ne anlama geldiğini hiç anlamıyorum. Kanun koyucunun ağırlaştırıcı sebep olarak koyduğu unsurlar bugün indirim unsuru olarak kullanılıyor. Ne demektir, kemik yaşı? Adam küçük çocuğa tavassutta bulunurken küçük olduğunu bilmiyor mu; biliyor. İsterse kemik yaşı 35 çıksın, isterse 135 çıksın. Böyle bir şey olabilir mi?

Peki ne yapılmalı?
Ankara Milletvekilimiz Aşkın Asan ile birlikte TCK’nin 102 ile 105. maddeleriyle ilgili çalışmaya başladık. Paket halinde öneriler sunacağız. Cinsel tacizden etkilenmiş mi etkilenmemiş mi diye bakılmaksızın direkt hapis cezası alsın, diyoruz. Hamillik bir tesadüftür. Tesadüfen çocuk hamile kalmadı daha az ceza mı vereceğiz? Orada fiilin bizzahati kendisini cezalandırmamız lazım; sonucunu değil.

Haberin Devamı

Diplomalar İptal olsun!

Başka neler var?
Kendi veya başkasının çocuğu fark etmez,  15 yaşına kadar bir çocuğa cinsel taciz ve tecavüzde bulunan erkeğin bütün diplomaları iptal edilmeli. İlkokul mezunu haline getirilmeli. Mühendis mi öğretmen mi, lise mezunu mu iptal edilsin, diyoruz. Çocuğa karşı cinsel suç işleyen hiç kimsenin affedilmemesi gerekiyor.

Haberin Devamı

Ayrıca okullarda çocuklara iyi ve kötü dokunmanın ne olduğu öğretilmeli. Bunun Milli Eğitim Müfredatına alınması konusunda çalışıyoruz. Çocuk kötü dokunmanın ne olduğunu bilmiyor; ödül bile zannedebiliyor. Ama bunu yaparken çocukların yetişkinlere ve topluma olan güvenini de sarsmamak gerekir.
Ayrıca ağır pedofili hastaları için kimyasal kastrasyon konusu gündeme getirilmeli. Bu hadım etmek değil; erkeğin cinsel ilişkiye kendi başlamasını engelleyen bir hap bu. Eşiyle birlikte olabiliyor, insan haklarına da aykırı değil.

Bırak amca sevmesin!

Toplumsal farkındalık yaratmak gerekiyor galiba…
Bizim geleneklerimize biraz bakmak lazım. Çocuğu zorla, git bakalım amca seni sevecek, diye göndeririz. Çocuk ağlar istemez ama biz yine de ‘ayıp’ diye göndeririz. Böylece çocukları ‘hayır’ diyemez hale getiriyoruz. Çok ciddi bir farkındalık ve eğitim kampanyası gerekiyor. Ben teşkilatta da kadınlarla oldum, çok vaka gördüm. Küçük kağıtlar gelirdi çoğu ensest mağduru.
Adana’da annesini öldüren çocuğun durumu nasıl açıklanabilir? Spesifik olaylar üzerinden fazla yorum yapmak istemiyorum. Bütüne bakmaktan yanayım. Ama orada çocuğun annesini öldürmesini şüpheyle karşıladım. Televizyonun, dizilerin, filmlerin, ev sohbetlerinin bu tür şiddette büyük rolü var. Ya birbirini seven ama mutsuz çiftler; ya da sürekli bir entrika, kavga içinde olan insanlar var dizilerde, filmlerde. Böyle olunca şiddeti, ölümü, can yakmayı, canınızın yakılmasını, can almayı olağan karşılamaya, kanıksamaya başlıyorsunuz.

Haberin Devamı

Yani giderek şiddete alışıyoruz. Çocukların da bundan daha fazla etkilendiğini düşünüyorum.

Nasıl önlenebilir bu durum?
Şiddetin kaynağına doğru bakmak gerekiyor. Şiddet nereden nereye; devletten bireye, erkekten kadına, kadından kadına bunların doğru sınıflanması gerekiyor. Şuanda aile içi şiddet, deyince erkekten kadına gibi algılanıyor. Ama kadından kadına, kadından çocuğa, kardeşe yönelik şiddet de çok yaygın. Kadınlar birbirlerini ciddi anlamda kırıyorlar, dövüyorlar, öldürüyorlar ya da öldürülmesinde rol üstleniyorlar. Özellikle bu coğrafyada doğuya doğru baktığınızda sessiz kalarak olsun ya da zaman zaman ipi ya da ilacı getiren kadın oluyor.

Haberin Devamı

Bir kadın çocuklarını kızını oğlunu, kız kardeşini, gücü yetiyorsa erkek kardeşini dövüyor. Gelinini dövüyor. Sonra da çıkıyor; kocam beni dövmesin, diyor. Şiddetle mücadelede bana göre erkeklerin caydırıcılığı, kadınların korunması kadar; kadınların da şiddet uygulayıcısı olmaktan çıkması lazım. Türkiye’de kadın sadece şiddet mağduru değildir; şikayetçisi olduğu bir fiilin aynı zamanda failidir.

Yüzde 92’si şiddet görüyor

Tuzla’da yeni yaptığınız araştırmanın sonuçlarından söz eder misiniz?
İstanbul Büyükşehir Belediyesine ‘Tomografi İstanbul’ adında bir proje sunduk. Mahalle bazında, kılcal damara kadar girerek en sağlıklı araştırmayı yapmaktı amacımız. Tuzla’yı pilot ilçe seçtik ve tamamladık. Tek sonuç; Tuzla’da ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel ve teknolojik şiddet görmeyen kadın yüzdesi yüzde 8. Yani yüzde 92’si bir şekilde şiddet görüyor.

Haberin Devamı

Erkek neden şiddet uyguluyor?
Yanıtı çok basit: çünkü yapabiliyor olacağını biliyor. Vuramıyor olacağını bildiği gün, dövmekten vazgeçiyor. Demek ki toplumun, devletin, bireyin bir yaptırımı olmalı; orada bir duvar olmalı.Ve erkek, hızla gelerek beni dağıtamamalı; o duvara çarparak kendini imha etmeli. Bu duvar da hukuktur ve uygulamadır.

AİHM’in Türkiye’yi mahkum ettiği kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye ve dünyanın şunu anlaması gerekiyor; bugün görülen bir dava olsaydı; böyle bir karar çıkmazdı. Çünkü iç hukuk yolları tükenmemiş olurdu. Türkiye’de yaşanan problemlere bakalım; yasalarda eksik var mı? Var. 4320 sayılı Ailenin korunmasına dair yasa çok iyi bir yasadır ama eksiklikleri vardır. Ayrılmış eşe karşı sizi korumuyor. Birlikte yaşamalarda sizi korumuyor. Bugün insanlar sevgili, partner olarak veya imam nikahlı olarak yaşıyor. Bu ülkenin gerçeği bu. Siz nikahsız 18 sene biriyle yaşıyor olabilirsiniz. İşte bu tür ilişkilerdeki şiddet durumunda sizi korumuyor.

Nafaka kararlarında problem var. Mesela 6 ay uzaklaştırma verirken, nafakaya da hükmediyor ama adam ödemiyor. Kadın perişan oluyor.  O zaman nafakayı devlet kadına ödesin, sonra da adamdan devlet tahsil etsin.
Ama Türkiye çok yol aldı; kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin; diyen hakimlerden; kocaya diş fırçalamadan eşine yaklaşmayacaksın diyen hakimlere geldik. Yasalardaki bir iki boşluk giderilirse Türkiye bu dönüşümü çok hızlı gerçekleştirmiş olacak.
Kadın karakola gidiyor; polis kocandır, diyor….
Eğitimlerde öğretilenin ve genelgenin dışında davranan polise özlük haklarıyla ilgili cezalar getirilmeli. “Kocandır, döver de sever de” cümlesini kurduğu anda polis bir şey kaybetmeli. Bunun için İçişleri Bakanı’nın bir genelgesi yeterli olur. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!