Güncelleme Tarihi:
İstanbul'a döneli nerdeyse bir hafta olacak ama ben hâlâ oralardayım. Arjantin'in yörüngesinden henüz çıkamadım. Deliler gibi özlüyorum Mendoza'yı, o şirin kentte geçirdiğim anları, dostları, tabii ki enfes şarapları...2.Dünya Kadın ve Şarap Kongresi meslek hayatımın piyangosuydu. Öylesine dolu, dolu geçti ki anlat, anlat sonu gelmez, yaz, çiz bitmez.
Kongre program metni İspanyolca'ydı. Enternasyonal davetlilerin tanıtılacağı özel bir seremoniden söz ediliyordu, ama Pachamama kelimesini o güne kadar duymamıştım. Tek anladığım şık olmam gerektiğiydi. Pachamama töreni için Arjantin'in en eski şaraphanelerinden LaGarde'nin bahçesindeydik. Şarabın oğlu, hayatını bu kutsal içkiye adamış, toplantımızın organizatörü Raul Castellani nişanlarını kuşanmış Pachamama'yı anlatıyordu. Arjantin'de ve tüm dünyada şarap kültürünün gelişmesinin önemini vurguluyor, bu kültürün yayılması için emeği geçen herkese minnettar olduğunu söylüyordu.
Tören yerimiz hoş bir bahçeydi. Havada mis gibi toprak, çiçek kokusu salınıyordu. Az ötedeki bağların neşesi uzanıyordu törenimize. Şarapçılar ve diğer seçkin konuklar tiril, tiril giysileriyle güneş gibiydi. İpekler, satenler, kadifeleriyle defileye çıkmış gibiydi hanımefendiler. Bir köşede çerçeveli, yaldızlı bir Tabiat Ana portresi gülümsüyordu bizlere. Tabiat Ana'nın yani Pachamama'nın saçları üzümdendi, boynunda yapraklar vardı. Bahçenin bir köşesinde toprağa gömülü şarap şişeleri vardı ve hemen yanında Arjantin'in önde gelen tiyatrocularından Gladis Revalle duruyordu.
Castellani'nin konuşmasından sonra sıra şükran seremonisine geldi. İsmi anons edilenler Castellani'nin yanına geliyor, şarap rengindeki cüppelerini giyiyor, şarabını alıyordu. Daha sonra Revalle'nin talimatıyla Pachamama'ya şükrediliyor, toprak şarapla sulanıyor, kadehde kalan birkaç yudum içiliyor ve sonunda bir sertifika veriliyordu. Bu belgenin sahibi yeryüzündeki tüm şarapların evrensel elçisi ilan ediliyordu.
Törenin sadece izleyicisi olduğumu zannediyordum. Yanılmışım. Çok şaşırdım, heyecandan titredim ismimi duyduğumda. Tabiat Ana'ya şükür törenine katıldım, inanamadım, ama aldım o sertifikayı. Castellani'ye koşup, ‘‘Şimdi ben ne oldum Sinyor?’’ diye sorduğumda yanıtı kısaydı: ‘‘Sizler artık şarap matadorlarısınız...’’
Daha sonra aziz dostum Lucy Pescarmona'dan bu tören hakkında bilgi istedim. Bu gezide sonsuz yardımcı olan, LaGarde'nin sahiplerinden Lucy, Pachamama'nın nasıl doğduğunu anlattı: Dört yıl önceydi. Raul Castellani ve aktör Carlos Sicilia ulusal şarap kültürünün geliştirilmesi projesine girişti. Şaraba gerçekten yürek koyanlardan bir grup oluşturuldu. Sanatçıların ağırlıkta olduğu, üreticilerin de katıldığı jüri, şarap seçkinlerini belirlemeye başladı. Jüriden bir kişinin itirazı, adaylığın düşmesini getiriyordu. Avrupa'dan göç ettik, ama artık Avrupalı değiliz, Latin Amerikalıyız dediler ve Arjantin'in kuzeyinde yöresel bir törenden esinlenerek Pachamama'yı yarattılar. Ünlü tiyatrocu, bu şölenin fikir anasıydı. Her yıl bir başka şaraphane Pachamama'yı ağırlıyor ve Arjantin şarabın evrenselliğine büyülü bir törenle katkıda bulunuyor. Tören sonunda şaraplar küçük bir sandığa konuluyor, boşalan şişeler toprağa gömülüyor ve ertesi yılın bereketi, yeni üyeleri için bekletiliyor.
Pachamama'yı unutamayacağım ve bir gün torunlarıma anlatacağım...