T.S. Eliot İkinci Cumhuriyetçi miydi?

Güncelleme Tarihi:

T.S. Eliot İkinci Cumhuriyetçi miydi
Oluşturulma Tarihi: Ekim 02, 1999 00:00

Haberin Devamı

ABD Başkanı Clinton'ın Başbakan Bülent Ecevit'e çağmızın önemli şairi, oyun yazarı T.S.Eliot'ın Çorak Ülke'sini (The Waste Land) armağan etmesi basında, T.S.Eliot tartışması başlattı. Çağımızın edebi simgelerinden biri olarak nitelendirilen T.S.Eliot, köşe yazılarına çok değişik yönleriyle yansıdı.

Ertuğrul Özkök,onun ‘‘laik kentin şairi’’ tanımlamasını yazısına alırken, Taha Akyol, edebiyat ve kültür dünyasındaki yerini ‘‘kültürel muhafazakarlık’’ diye tanımladı. Ali Bayramoğlu ise Eliot'un özelliklerini, onu algılayışını yazarken, şaire İkinci Cumhuriyetçi özellikler yakıştırdı.

T.S.Eliot, ‘‘laik kentin şairi’’ mi, ‘‘kültürel muhafazakarlık’’ın temsilcisi mi, yoksa ‘‘İkinci Cumhuriyetçi’’miydi?

TANPINAR GİBİ KÜLTÜREL MUHAFAZAKAR

TAHA AKYOL

CLINTON'ın Ecevit'e şair Thomas S. Eliot'ın ‘‘Çorak Ülke’’ adlı kitabını armağan etmesi, siyasette kültürün önemini gösteren tipik bir olaydır.

Clinton, Eliot hayranı... Ecevit de öyle, üstelik Ecevit bizde Eliot'ı ilk fark eden, onun şiirlerini Türkçeye çeviren aydınlardan biri.

Eliot, çağımızda ‘‘kültürel muhafazakarlık’’ denilen edebi akımın en büyük isimlerindendir.

Bizde kime benzetilebilir? Ahmet Hamdi Tanpınar'a... Hatta belirli yönleriyle Yahya Kemal'e... Devrimlerle sarsılan 20. yüzyılda Eliot, ‘‘kültür devamlılık içinde oluşur’’ gerçeğini vurgulamıştır. ‘‘Devamlılık derinliktir, çeşitliliktir, zenginnliktir.’’

Eliot, politik devrimler bir yana, hızlı sosyal ve teknolojik değişmeye uyum zorluğu çeken insanoğluna ‘‘devamlılığın’’ iç zenginliğini sunmuştur.

Laik Kentin Şairi

ERTUĞRUL ÖZKÖK

‘‘NİSAN ayların en zalimidir...’’

Başkan Clinton'ın Başbakan Ecevit'e hediye ettiği şiir kitabı bu cümleyle başlar.

T.S. Eliot'un Türkçe'ye ‘‘Çorak Ülke’’ diye çevrilen şiiri, benim de favorimdir. Hayatım boyunca beni en çok etkileyen şiirlerden biridir.

Thomas Stearn Eliot, Batı edebiyatında ‘‘Laik kentin şairi’’ olarak tanınır.

Ecevit'e bu kitabı hediye etmesini, Başkan Clinton'a kim önerdiyse çok yerinde bir iş yapmış.

Eliot, Başbakan'ın gençlik yıllarına en çok damga vurmuş edebiyatçılardan biridir. Hatta onun bazı eserlerini Türkçe'ye çevirmiştir.

Ama bu jestin, Ecevit için bundan daha önemli bir özelliği var.

Ecevit, bütün hayatı boyunca sanatçı yanını hep siyasetin bir adım önünde tutmayı başarmış ender siyasetçilerden biridir.

Bu yönüyle belki Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand'a benzetilebilir.

‘‘Nisan, ayların en zalimidir’’ diye başlayan bu ve bunun gibi şiirler, bayağılaşmış beyinleri, sıradanlaşmış duyguları, her şeyin ‘‘ortalamasında’’ kalmayı bir beceri sanan, hatta onu bir hayat tarzı haline getiren insanları hayallerimizin çevresine bile sokmayan sadık muhafızlardır.

‘Laik kentin şairi’ tarifi nereden geliyor

1922'de The Waste Land'in (Çorak Ülke) yayımlanmasıyla Eliot uluslararası üne kavuştu. Beş bölümden oluşan şiir, Batı'nın büyük kentlerinde yaşayan çağdaş insanın parçalanmış yaşantısını yansıtan ‘‘retorikte süresizlik'' ilkesi üzerine kuruludur. Eliot urbs aeterna'nın (ölümsüz kent) yozlaşmasıyla ortaya çıkan laik kentin şairidir. The Waste Land'de şiirin retorik yapısındaki sürekli değişimler ve iç içe geçirilmiş karşıt üsluplarla dile getirilen ana tema budur. Ama şiir bazı eleştirmenlerin öne sürdüğü gibi kahramanca bir geçmiş ile yozlaşmış bugün arasındaki basit bir karşılaştırmadan çok, ahlaksal yüceliği ve kötülüğü aynı anda fark eden evrensel bir bilincin ürünüdür.

(Ana Britannica, Cilt 8, s. 131)

ANTİ ROMANTİK DEVRİM HAVARİSİ

ALİ BAYRAMOĞLU

ABD Başkanı'nın Ecevit'e bir şiir kitabı hediye ettiğini yazıyor gazeteler. Hediye edilen kitap T.S. Eliot'un. Ve birkaç gündür basındaki manşetlerde, köşelerde T.S. Eliot'la ilgili çeşitlemeler okuyoruz...

Kendisini, bakışını, duruşunu doğrulamak isteyenlerden Eliot da ‘‘nasibini’’ alıyor. Belli ki, Clinton'un onu önemsemiş olması, konuk ettiği ‘‘şair başbakana’’ onun kitabını hediye etmiş olması, değerli kılıyor bu şairi...

Kimileri onun toplumsal eleştiri yaptığını söyler. Ama kendisine bakılırsa bu bile yetmez onu ve şiirini tanımlamaya. Der ki, benim şiirim, ‘‘bir toplumsal eleştiri değil, toplumsal yaşama karşı tamamen özel ve önemsiz bir kızgınlığın giderilmesi, yalnızca ritmik bir homurdanma...’’ dır.

O homurdanan bir şairdi.

Anti-romantik ‘‘devrim’’in havarisiydi.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!