Gökçe Aytulu - gokcea@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Ekim 04, 2015 12:27
Bahar Paşa ve Jorge Vassallo, Asos tatilleri sırasında kaçak bir mülteci botundan denize düşmüş bir siyah kutu buldular. Kutudaki fotoğraflar suya dağılmıştı. Tam 82 kare fotoğrafı denizden çıkartıp kurtardılar. Şimdi geri verebilmek için sahiplerini arıyorlar.
İnsan, geçmişine bakarken genellikle güzel olan anılarını hatırlar. Fakat en güzel hatıralar bile zamana galip gelemez, bir süre sonra silikleşmeye başlar. İlk doğum gününüzü hatırlıyor musunuz? Bisiklet kullanmaya başladığınız ilk andaki heyecanınızı?
O tatlı anılar hep fludur... Tabii eğer fotoğrafları yoksa. “Fotoğraf toplamak, dünyayı biriktirmektir” diyen ABD’li yazar Susan Sontag, bir şeyin fotoğrafını çeken insanın onu ele geçirdiğini düşünür.
İşte bu, o tatlı hatıraları sonsuza kadar saklamanın yoludur.
Bu sayfadaki fotoğraflar, hayalleriyle birlikte anılarını da yanlarına alarak savaşın, yoksulluğun, acıların yakıp yıktığı bir coğrafyadan dünyanın ‘daha iyi’ bir yerine gitmek için yola çıkan bir mülteci aileye ait.
Kaçak bir botla Asos’tan Midilli adasına doğru giderken suya bırakılmış ya da düşmüş 82 karelik bir aile albümü…
Hürriyet çalışanlarından Bahar Paşa ve Portekizli arkadaşı Jorge Vassallo, fotoğrafları Bayram tatillerini geçirdikleri Asos’ta yüzerken rastgele bulmuşlar.
BOTTAN DÜŞEN KAÇAKÇI
Bahar, Antakyalı. Suriye’den sonra savaşın en çok etkilediği coğrafyadan. Asos’a giderken, “Acaba orada, göç etmeye çalışan insanlara yardımım dokunur mu” diye düşünüyormuş. Tatilinin ilk gününde bottan düşen birini görmüş.
Kıyadakiler hemen yüzerek adamı sudan çıkarmış, boğulmaktan kurtarmışlar. Fakat sevinçleri kursaklarında kalmış. Çünkü adam, mülteci değil, insan kaçakçısıymış. “Keşke boğulsaymış” demişler.
Ertesi gün, sahilin 200-300 metre açığında siyah bir kutunun yüzdüğünü fark etmişler.
Bahar denize atlayıp kutuya doğru yüzmeye başlamış. “Ben yüzerken, dalgalar kıyıya birkaç fotoğrafı sürüklüyordu” diyor. 1, 3, 5 derken tam 82 kare fotoğrafı tuzlu sudan çıkartabilmişler. İskelenin üzerinde kurutmuşlar.
Fotoğrafların hiçbirinin arkasında yazı yok. Öyle ya, aile albümüne giren hatıraların arkasına genellikle tarihleri nakşedilir. Belki tuzlu su silmiştir yazıları.
Bir kadının ön planda olduğu fotoğraflarda hep mutlu anlar var. (Muhtemelen) çocuklarıyla geçirdiği güzel günler, doğum günü pastaları, okuldaki kutlamalar, gezi fotoğrafları… Yüzleri hep gülüyor.
O güzel anları sonsuz kılmak için çekilmiş, ‘dünyaları biriktirmek’ için toplanmış fotoğraflar… Belli ki yeni bir dünya kurmak için yola çıkarken, yanlarında sadece güzel hatıralarını taşımak istemişler.
Fakat kader, o hatıraları Ege Denizi’nin serin sularına bırakmış. İki ihtimal var: Fotoğrafların bulunduğu kutu, taşıyanın elinden düşmüş olabilir.
Ya da sıkış tepiş botta yer kazanmak ve ağırlıktan kurtulmak için fotoğrafları suya atmış olabilirler.
Kör talih, güzel anıları bile taşınamayacak kadar ağır bir yük yapabiliyor…
Jorge, fotoğrafları gördükleri an, ne yapmaları gerektiğini anladıklarını söylüyor:
“Onları kurtarmalıydık. Bu anılar, göç eden insanların geçmişle olan tek bağlantıları. Şimdi her şeylerini geride bıraktılar. Fotoğrafları kazayla denize düşürdüklerini sanıyorum.
Keşke bir şekilde fotoğrafların sağlam olduğunu onlara haber verebilsek”.
Fotoğrafların sahiplerinin kim oldukları da akıbetleri de bilinmiyor. Ama teselli olabilecek bir bilgi var. O gün Midilli’ye geçmeye çalışan kimse kaza geçirmedi.
Asos’un hemen yanı başındaki Midilli’ye her gün onlarca mülteci kaçak yollarla giriyor. Kuzey Ege’nin en büyük adasında yüzlerce boş koy var. Asos’un tam karşısına denk gelen Molivos şehrindeyse mülteciler için bir kamp var. Almanya’ya gitme hedefiyle adaya çıkanlar, burada misafir ediliyor.
SUYA YAZILAN MEKTUP Bu fotoğrafları sahiplerine ulaştırabilmek için yayımlamak istedik. Gazeteyi Molivos’taki kamptakilerle paylaşıp beklemekten başka çaremiz yok. Suya düşen fotoğrafların sahiplerini bulmak için suya bir mektup yazıyoruz.
Bir şekilde bizimle temas kurabilirler diye fotoğraflarını özenle saklıyoruz. Belki eski hatıralarına kavuşup, çileli yolculuklarında küçük bir teselli bulurlar.
Biliyoruz ki sıradan bir insanla bir mülteci arasındaki fark o fotoğraftakiler kadar. Herhangi birinin aile albümünde rastlayabileceğimiz mutlu anılar onlar.
Savaşlar, yıkım ve yoksulluk kimin ne zaman, ne şartlarda mülteci olacağına karar veriyor.
Aradaki tek fark ise bazılarının aile albümlerini evlerinde saklayabilmesi.
Belki de istemeden göçmenlerin hikâyesini anlatmış Cemal Süreya:
“Fotoğraf çektirmek için yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz
Güvercin curnatasında yan yana akan iki güverciniz
Mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler
Razı olma hiçbir sessizliğe!”