Güncelleme Tarihi:
Bir zamanlar bağları, bahçeleri, yalıları ve kasırlarıyla kentin en önemli mesire yerlerinden biri olan Sütlüce, önce sanayi darbesiyle sarsıldı, şimdilerde ise kültürel doku, planlı bir yağmaya kurban gidiyor. H. Fahrünnisa Ensari Kara'nın İstanbul Ansiklopedisi'ndeki yazısını kısaltarak yayımlıyoruz.
Osmanlı döneminde kurulmuş ilk gelişmesi 16. yüzyıla kadar inen eski bir yerleşme olan Sütlüce semtini, 1934 Şehir Rehberi'ndeki Sütlüce Mahallesi sınırları içinde tanımlamak doğru bir yaklaşım olacaktır. Bu durumda bu semte bugün giren mahalleler Sütlüce Mahallesi, Halıcıoğlu Mahallesi, Örnektepe Mahallesi olmak üzere üç mahalle birimidir.
Semtin adının nereden geldiği tam olarak belli değildir. Bizanslılar buraya ‘‘Galatyani’’ derlerdi. Bazı yazarlar bunun Rumca ‘‘süt’’ anlamına gelen ‘‘galatea’’dan geldiğini, bunun nedeninin de burada annelerin sütünü çoğaltan bir ayazma olduğunu rivayet ederler.
Evliya Çelebi ise, ‘‘Acem dilinde adına Kend-şir derler. Arapçadaki adı ise Rabta-i leben'dir. Rumca Galata derler. Hepsi de süt manasınadır. Bu kasabaya Sütlüce denmesinin sebebi, bitki ve havasının güzelliğinden ötürü sütünün halis olmasıdır’’ demektedir.
Semtin ticari merkezi Sütlüce ve Halıcıoğlu iskeleleri çevresinde kıyı boyunca gelişmiştir. Sütlüce'nin merkezi, Haliç kıyı düzenleme çalışmaları esnasında (1984-85) mezbahanın işlevinin durdurulması ve kıyıdaki diğer sanayi tesislerinin kaldırılması ile hareketliliğini kaybetmiş ve nispeten daha az gelişmiş bir merkez görünümündedir.
(...) Osmanlı döneminde, özellikle 16. yüzyıldan itibaren, Sütlüce semti İstanbul'un en gözde mesire ve sayfiye yerlerinden biri olmuştur. Kıyıları yalılarla, gerideki Bademlik mevkiine doğru kademeler halinde yükselen sırtlar, bağlar, bahçeler, zarif köşklerle dolmuştur. Evliya Çelebi, ‘‘Sütlüce'yi, Galata Kadılığı'na bağlı, müstakil subaşı ve hakimi olan 200 kadar bakımlı, cennet gibi bahçesi olan saraylar ve diğer yüksek binalarla süslü şirin bir kasaba’’ olarak tanımlamaktadır.
(...) Bu dönemde Haliç'in iki kıyısı arasındaki bağlantısı, ‘‘pereme’’ denilen kayıklarla sağlanıyordu. 1913'ten sonra semtte Sütlüce ve Halıcıoğlu olmak üzere iki vapur iskelesi inşa edilmiştir. Sütlüce'nin yukarısında, dere ağzına da Kağıthane Vapur İskelesi yapılmıştır. Ancak iskele binası bugün yoktur. 1984-1985'te Haliç kıyılarının sanayiden arındırılarak kamuya açık kullanımlar getirilmesi uygulamaları kapsamında, Sütlüce kıyılarında sanayi tesisleri ortadan kaldırılmış, yerlerine park alanları yapılmıştır.
Halıcıoğlu ve Sütlüce vapur iskelelerinin deniz taşımacılığındaki faaliyetleri, Haliç'in giderek dolması ve çevre yolları ile kuvvetlenen karayolu ulaşım bağlantıları nedeniyle 1980'li yıllarda durdurulmuştur. Bugün iki kıyı arasında motor, kayık tipi küçük ulaşım araçları kullanılmaktadır.
Tekkeler semti
Semtteki tarihi yapılar arasında Mahmud Ağa Camii olarak da bilinen Çavuşbaşı Camii, Kaysunizade Mescidi, Sütlüce'nin en eski tekkesi olup bugünkü Hasırızade Tekkesi'nin yerinde bulunan ve klasik anlamda bir tekke olmaktan çok, bir mesire mahalli niteliğini taşıyan Caferabad Tekkesi (16.yy.); yine aynı nitelikteki Hasanabad (Neznamabad) Tekkesi (17.yy.); tasavvufi hizmet amacıyla kurulmuş, Elifi Efendi Sokağı üzerinde, Çavuşbaşı Camii'nin arsası ve yanındaki hazirenin bitişiğinde yer alan 18. yüzyıla ait Hasırızade Tekkesi, Elifi Efendi Sokağı başında 16. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan İshak Cemaleddin Karamani Tekkesi, öncelikle sayılması gerekenlerdir.
Sahildeki yalı, kasır ve bahçelerden bugüne bir iz kalmamışsa da, semtin geçmişteki görünümü hakkında bir fikir verebilmek için bazılarından söz etmek yararlı olacaktır.
Sütlüce sahilleri Osmanlı döneminde Haliç'in karşı sahilleri gibi bir sayfiye ve dinlenme yeri olarak sultan ve devlet ricalinden kişiler dahil halk tarafından rağbet görmüş, sahillere yalı, kasır, bağ ve bahçeler yapılmıştır. Sahilde bugünkü Sütlüce İskelesi'nin kuzeybatı tarafı, Evliya Çelebi'nin de anlattığı gibi çimenlik bir mesire yeriydi. Daha kuzeyde bugünkü mezbahanın olduğu yerin yukarısında Karaağaç Yalısı vardı ve Karaağaç Korusu ile çevriliydi.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde Karaağaç Sahilsarayı'na bitişik olarak, çamfıstığı ağaçları ile süslü güllü bülbüllü bir bağ olan Ebussuud Bahçesi gösterilmiştir. I. Süleyman döneminin (1520-1566) şeyhülislamı Ebussuud Efendi meşhur tefsirini bu bağda yazmıştır.
(...) Sütlüce Hamamı, semtin merkezinde ve Sütlüce İskelesi'ne yakın bir mevkide, kıyı yolu üzerine ve Kağıthane'ye doğru giderken yolun sağında, kendi adını verdiği Hamam Sokağı ile kesiştiği noktada yer almaktadır. Üzerinde herhangi bir kitabeye rastlanmamakta ve yapım tarihi ve mimarının kim olduğu bilinmemektedir. Ancak Mimar Sinan'ın eseri olması ihtimali kuvvetlidir. Camekan bölümü ahşap, diğer kısımları moloz taşla inşa edilmiş olan ve iki kubbesi bulunan hamamın bir bölümü, II. Abdülhamid zamanında (1876-1909) yenilenmiştir. Bugün yapılar arasında kaybolan ancak faaliyetini devam ettiren yapı, erkekler hamamı olarak hizmet vermektedir.
Sanayi ve mezbaha
(...) Sütlüce'nin ekonomik ve fiziksel yapısını etkileyen önemli bir yapı da kıyıda yer alan Sütlüce Mezbahası'dır.
Sütlüce semti, çevresinde yer alan Beyoğlu, Kasımpaşa, Şişli, Kağıthane gibi kuvvetli merkezlerin etki alanında olduğundan ekonomik açıdan önemli bir gelişmeye sahne olmamıştır. Yine de kıyıdaki sanayi kuruluşları, mezbaha, Kasımpaşa ve Hasköy'de kurulu tersaneler semtin ekonomik yapısına bir hareketlilik getirmekteydi. 1984-85'te gerçekleştirilen kıyının sanayi tesislerinden arındırılması uygulamaları ile merkez canlılığını yitirmiştir.
1950'lerde başlayan, 1960'larda kuvvetlenen sanayileşme ve hızlı kentleşme ile Haliç'in geneli olduğu gibi Sütlüce kıyıları da sanayi kuruluşları ile dolarken gerideki alanlarda, eski doku yerini yavaş yavaş yüksek katlı, yoğun yapılanmalara bırakmış, Karaağaç'ın sırtları ve eski bağlık, bahçelik alanlar ise gecekondular ile dolmuştur. Yapılan bir araştırmaya göre Sütlüce, Örnektepe Mahallesi gibi gecekondu alanları hariç, İstanbul doğumluların en yüksek orana sahip olduğu bir yöredir.
Sütlüce'de talan
İstanbul'un en eski yerleşim alanlarından biri olan Sütlüce, özellikle son beş yıl içinde tarihte eşi görülmemiş bir talana sahne oldu. Bundan 20 yıl öncesine kadar bahçe içinde yüzlerce ahşap konağın bulunduğu Sütlüce'de, artık bunlara rastlamak mümkün değil. Beyoğlu Belediyesi'nin verdiği inşaat izniyle bu konaklar birer birer yıkılıp, yerlerine çok katlı apartmanlar yapıldı. Tarihi Eyüp semtinin karşısındaki bu hazine değerindeki semtteki, zengin tarihsel dokuya İstanbul'un bir başka yerinde rastlamak mümkün değil. Mimar Sinan'ın yaptırdığı küçük semt camisinin ve İstanbul'da ayakta kalmış olan ikinci Mevlevi Tekkesi'nin bulunduğu külliyenin önüne duvar gibi yükselen apartmanlar dikildi.
Beyoğlu Belediyesi, Okmeydanı'ndaki Namazgah alanını işgal eden gecekonducular için Sütlüce'deki beş dönümlük yeşil alanda apartmanların yapımına başladı. Semtin içindeki en geniş yeşil alan da böylece ortadan kaldırılmış olacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de Sütlüce sahilindeki tarihi mezbaha binasını yıkarak yerine betondan bir benzerini dikiyor. Bir kültür merkezi olacağı iddia edilen yeni mezbaha binasının çevresine çok katlı bir de otopark yapılıyor. Böylece, yıllar boyunca depremlerden, yangınlardan ve müteahhitlerin kıyımından kurtulmayı başarmış bir kent parçası daha yok olup gidiyor.