Surp Pırgiç’ten mektup geldi

Güncelleme Tarihi:

Surp Pırgiç’ten mektup geldi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2006 00:00

Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nde yatan üç şizofreni hastası, doktorları tarafından rehin tutuldukları iddiasıyla Hürriyet Gazetesi’ne mektup yazdılar. İkisi 6, biri 7 yıldır hastanede olan üç arkadaşın birbirinden ilginç hikáyesini dinledik.

Biz aşağıda isim ve imzaları bulunan üç kişiyiz.

Kazlıçeşme Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nde kalmaktayız. İkimiz altı, birimiz ise yedi senedir burada bulunmaktayız. Hayatımız Dr. Bedros Türabik tarafından gasp edilmiş durumdadır. Burası bir cezaevinden farksızdır.


44 yaşındaki Eprem Norik, 53 yaşındaki Serkis Eroyan ve 65 yaşındaki Fahrettin Şenova’nın Hürriyet Gazetesi İstihbarat Servisi’ne ulaşan mektupları böyle başlıyordu. Hastanenin psikiyatri servisindeki hastalar, mektup yazamadıklarını, telefon edemediklerini söylüyorlardı. Hatta, doktorlarını mahkemeye vermek istiyorlardı. Ama nasıl yapacaklarını bilemiyorlardı. Kendileriyle konuşacak bir muhabirin onlara yardım eli uzatıp, taburcu olmalarını sağlayacağına inanıyorlardı. Mektup o kadar sevimliydi ki yardım edemesek de onları dinledik. Onlar, toplum içinde yaşayabilecekleri halde aileleri tarafından istenmeyen binlerce insandan üçüydü.

PARA ALMADAN EV SATTI

Fahrettin Şenova, Merkez Bankası Ekonomik Araştırmalar Başdanışmanlığı’nda iktisat doktoru olarak görev almış. İş ve İşçi Bulma Kurumu’nda Ankara Bölge Müdürü Yardımcılığı da yapan Şenova’nın ağabeyi de emekli tuğgeneral. Bir gün Fatih’teki üç katlı evinin bir dairesini, birine satmış. Tapu işlemleri yapılırken ev için tek kuruş para talep etmemiş. Bunun üzerine ağabeyi tarafından Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne götürülmüş. Sonuç hiç beklenmeyen bir tanı: Şizofreni. Vesayeti ağabeyine verilen Şenova, altı yıldır Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nde kalıyor. Ağabeyini hiç görmediğini söylüyor ve devam ediyor: Her hafta bana 2-3 paket sigara veriliyor. Sanırım bunları ağabeyim gönderiyor.

BÜTÜN BANKALAR ONUN

Eprem Norik, içki içip annesini dövdüğü ve komşularına saldırdığı için 7 yıl önce hastaneye yatmış. Badana ve boya işleri yapıyormuş ama hastalığının etkisiyle, dünyadaki bütün bankaların sahibi olduğunu iddia ediyor. Norik, kendisini annesinin hastaneye yatırdığını söylüyor. Alkol aldığını kabul ediyor. Şizofreni değil, alkol tedavisi için hastaneye yattığını sanıyor. Annesini dövdüğünü de hiç hatırlamıyor. Çünkü o da benzeri hastalar gibi nöbet dönemlerini tamamen hafızasından siliyor. Norik’in, aynı hastalığı daha ağır geçiren ağabeyi Hacadur Norik de aynı klinikte. Eprem Norik, dışarı çıkıp çalışmak istiyor.

PARİS’TEN YEDİKULE’YE

"Uzun yıllar Paris’te yaşadım. Paris gibi bir yerden buraya geldim ve akıl hastalarının arasında zaman geçiriyorum. Buraya normal giren adam deli çıkar." Altı yıldır hastanede kalan Serkis Eroyan, durumunu böyle anlatıyor. Paris hikáyesi o kadar inandırıcı ki doğru olup olmadığından doktorlar bile emin değil. Eroyan, "Bekle, seni bu hafta çıkaracağım" deyip oyaladığını söylediği doktoru Bedros Türabik’i suçluyor. Alkol tedavisi için geldiğini iddia eden Eroyan şunları anlatıyor: "Bütün pencereler demir parmaklıklı. Hapiste gibiyiz. Son çare olarak gazetelere haber vermeye karar verdik. Ne olur yardım edin. Avukat ayarlarsanız yeter. Burada 25-30 yıldır yaşayan hastalar var. Geldiğimden beri 12 kişi öldü. Burada ölmek istemiyorum." Hastanenin zor koşullarından yakınan üç kafadarın korkusu, 25-30 yıldır tedavi gören hastalar gibi uzun yıllar dışarı çıkamamak.

Gidecek yerleri yok

Klinikte bulunan 80 hastadan 60’ı, dışarıda tedavilerine devam edilebilecek durumda. Fakat gidecek yerleri olmadığı için hastanede gözetim altında tutuyoruz. Mesela Fahrettin Şenova, vasisi ağabeyi tarafından buraya yatırıldı. Üç hasta da hastalığını kabul etmiyor ama zaman zaman nöbet geçiriyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!