Güncelleme Tarihi:
Türkiye'de ilk ve tek kadın cami koruma derneği başkanı Nursay Şenyer
Nursay Şenyer. Trabzon-Sürmeneli ailenin tek kız çocuğu. Ağabeyleriyle birlikte babadan kalma 50 yıllık plastik fabrikasını 19 yıldır yönetiyor. İstanbul Mercan'daki mağazanın başında. Binlerce esnafın birarada olduğu, İstanbul'un en canlı alışveriş merkezi durumundaki Tahtakale'nin Mercan Yokuşu'nda kadın patroniçe olmak, Nursay Şenyer için çok olağan. Ama Cami Koruma Derneği Başkanı olmak? Sıradışı bir durum olduğunu kabul ediyor. Çünkü Türkiye'de ilk ve tek kadın cami koruma derneği başkanı.
İstanbul Selçuk Kız Meslek Lisesi Moda ve Çiçek Bölümü mezunu. Türkiye'de terörün egemen olduğu o günlerde, babası Nursay'ı ‘‘Hayat fakültesine’’ yazdırmaya karar veriyor. Anonim şirketi çocukları arasında paylaştırıyor. Nursay'a hissesiyle birlikte mağazanın sorumluluğunu da veriyor. O gün bugündür Tahtakale'de.
Nursay mağazanın başına geçtiğinde yadırganmış çevre esnaf tarafından. ‘‘İleri görüşlü, tatlı otoriter’’ babası büyük destek olmuş Nursay'a. ‘‘Esnaf, oldukça tutucu. Birkaç yıl içinde saygınlığımı kabul ettirdim.’’ Nursay, kadınlığını örtme, gizleme savunmasına hiç girmemiş. Ağabeyleri Nursay'ın işinin ehli olmakta gecikmediğini görünce, onu mağazada bırakıp fabrikadaki işin başına dönmüşler.
Esnaf, başlangıçta şüpheyle izlediği, ‘‘Bir açık verecek muhakkak’’ dediği Nursay'a şimdi pek farklı sıfatlarla hitap ediyor. ‘‘Hanımağa’’, ‘‘Hoca’’, en çok da ‘‘Bacı...’’
PAPAĞANI DA LAZ!
Uyuyan kente karşılık Mercan'ı, her sabah 06.30'dan itibaren bir telaştır sarar. Açılan kepenklerin gürültüsü, çay ocakları, lokantalar, hummalı bir iş gününe hazırlanır. Nursay da dükkanını her sabah aksatmadan kendisi açıyor. Kahvaltı ve siftah, bu törenin en önemli unsurlarından. Ardından Kur’an okuyup hatim indiriyor. Telefon görüşmeleri, yazışmalar başlıyor.
Akşam kepengi indirir indirmez, otomobiline atlayıp doğru evine, sevgili erkeği Deniz'e gidiyor. Deniz, papağanının adı. ‘‘Hayatımdaki tek erkek Deniz’’ diyor. Hayatındaki bu en önemli varlığa ilişkin o kadar anlatacak şeyi var ki... Deniz, papağan olduğunu bilmiyor. Nursay'a aşık. Ona ‘‘Sevgilim, aşkım, bir tanem’’ diyor. Yemeği birlikte yiyorlar. ‘‘Deniz'in şiveli konuşması da damak tadı da tam bir Laz'ınki gibi’’ diyor. Yöresel mıhlama ve hamsi Deniz'in favorisiymiş. Margarinden nefret ediyor. Tereyağlı yemekler yiyor. Bir de sızma zeytinyağına ekmek banıyor; tabii gagasıyla.
Deniz, Nursay'ın yanında herhangi bir erkeğe tahammül edemiyor. Bizim Kutup'u gördüğünde çok sinirleniyor, kötü kötü bakıyor.
CAMİ İLE GÖNÜL BAĞI
Tapucular melamin mağazasının yanıbaşında tarihi bir cami var. 15. Yüzyıl'dan kalma Yavaşça Şahin Mehmet Ali Paşa Camii. Nursay Şenyer, bu caminin iki aylık koruma derneği başkanı. Yanıbaşında zamana karşı direnci azalan ve 17 Ağustos depreminden oldukça etkilenen cami için kolları sıvamış. Vakıflar ve belediye arasında mekik dokumuş. Restorasyon projesini çıkarmış. Şimdi esnaftan aldığı maddi destekle caminin restorasyonu başlamış.
Yavaşça Şahin Camisi ile Nursay'ın gönül bağı dokuz yıl öncesine dayanıyor. Gönenli Mehmet Ödemiş Hoca'yla diyalog kurmuş. ‘‘Çok açık görüşlü, muhterem bir insandı. 'Kızım' derdi, 'İslamiyette zorlama kesinlikle yok. Kendi çocuğumu bile hiç zorlamadım.' Sorduğum tüm soruları günlük hayatın içinden örneklerle cevaplandırırdı.’’ Nursay, Kur'an öğrenmeye karar veriyor. Mehmet Ödemiş Hoca'dan Kur'an öğreniyor. Nursay şimdi Yavaşça Şahin Camii'nin tek kadın cemaat üyesi.
Nursay'ın ünü tüm Eminönü'ne yayılmış. Daha şimdiden kendi camilerine başkan olsun diye teklif bile almış. Komşu esnaf Nursay'ın başarılarından o kadar emin ki ‘‘Belediye başkanı olmalı’’ diyorlar. Annesi Vasfiye Hanım da bu fikirde. ‘‘Kızım belediye başkanı olmalı. Fatma Girik ne bilirdi?’’ diyor.
Bir zamanlar tek kadın olarak sıkılgan adımlarla geçtiği dükkanlarda şimdi kadın patroniçeler belirmeye başlamış. ‘‘Babalar, benden örnek alıp kızlarını teşvik ettiler. Onların birinci plana geçmesi için destek olmaya başladılar’’ diyor.
EVİNDE KUR’AN DERSİ
‘‘Babamın sağlığında da ağabeylerimin yanında da erkek gibi büyüdüm. Gazinoysa gazino, Sulukule'yse Sulukule.’’ Nursay, ilkokuldan itibaren İstanbul'un gece alemini çok yakından tanımış. ‘‘Babamla hem arkadaş hem iş ortağıydık. Baskısız, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki. Babamın yanında bacak bacak üstüne atmazdım ama Valentino'ya Zeki Müren dinlemeye birlikte giderdik.’’ Nursay'ın içinde geriye dönük ukte yok. ‘‘Lider yapım var. lisede orkestra kurmuştum. Bateri çalardım.’’
Nursay, din ile siyasetin karıştırılmasına, bundan oy kazanılmasına şiddetle karşı. ‘‘İslam'da gericiliğe yer yok. Dinle siyasetin ne alakası var? Herkes kendi işini yapsın’’ diyor. Arapça öğrenmek için bir hocadan ders almaya başlamış ama kısa sürede bırakmış. ‘‘Çünkü kafasındaki fikirlere göre beni yönlendirmeye ve tesettüre zorladı.’’
Nursay, bilgisini çevresine aktarmayı da seviyor. Komşularına, hálá her ay buluştuğu ortaokul arkadaşlarına, komşu esnafa... Yoğun iş temposu onu yormuyor. Evinde Kur'an öğretiyor. Daha önce üç öğrenci yetiştirmiş. şimdi de iki öğrencisi var.
Nursay, ‘‘Ama pazar günleri tamamen bana ait’’ diyor. Pazar, kuaför, alışveriş ve kitap okuma günü. Modayı çok yakından izliyor. Klasik Batı müziği en sevdiği müzik türü. Rodrigo, tercih ettiği besteci.
Bekár olmasının ise iki nedeni olduğunu söylüyor. ‘‘Esnaf arasında saygın olmanın bedeli. Adımlarımı hep dikkatli attım. Babamın ve kardeşlerimin bana verdiği özgürlük ve doygun-luktan.’’