Güncelleme Tarihi:
ORTADOĞU ve güney sınırı her geçen gün şiddeti artan bir yangın yeri gibi. Suriye alev alev yanıyor, her gün yüzlerce masum sivil Esad zulmünden veya eli kanlı terör örgütlerinin katliamlarından can verdi. Kurtulanlar çareyi Türkiye’ye sığınmakta buldu. Son olarak yeni üreyen, türeyen terör örgütlerinin saldırılarıyla dünya tarihinde eşine az rastlanır trajedilere şahitlik ediyoruz. İstikrarsızlık adası haline gelen bölgemizde Türkiye bir istikrar abidesi olarak yükseliyor, mazlumların sığınağı oluyor ve çözüm süreciyle bölgeye önemli bir siyasi mesaj veriyor. Bölgedeki iç çatışmaların, mezhep savaşlarının, etnik ve ideolojik çatışmaların, toplumsal gruplar arasında yaşanan ayrışma ve sosyal travmaların örnek alabileceği tek model Türkiye'dir, Türkiye'nin çözüm süreciyle bölgeye sunduğu reçetedir. Bu yüzden Sayın Başbakanımız, 'Bölgenin tek bir başarı hikayesi var, o da çözüm sürecidir' demiştir.
ZALİME KARŞI ÇIKTIK
Mazluma hiç bugüne kadar kimliğini, etnik kökenini, mezhebini sormadık. Zalime de sormadık. Zalime de sırf zalim olduğu için karşı çıktık. Müslüman görünümde olsa da, aynı mezhepten aynı etnik kökenden olsak da karşı çıktık. Mazluma da, zalime de kimliğini sormadan ahlaki bir tavır ve duruş sergilemek gerekir. Suriyeli Kürtler tarihsel olarak Esad rejiminin değil, Türkiye'nin tarihi dostu ve doğal müttefikidir. Kim kiminle işbirliği yaparsa yapsın, akrabalık, komşuluk ilişkisi sebebiyle oradaki Kürtler başka bir rejimin ve ülkenin olmaktan ziyade Türkiye'nin tarihi dostu ve doğal müttefikidir. Bu süreçlerde sırtınızı kime dayadığınız da önemli. Zorda kaldığınızda o sırtınızı dayadığınız insanlar size yardıma gelmiyor. O tarihi dostlarınız ve doğal müttefiklerinizden yardım istiyorsunuz. O zaman bugün geçmişe bir sünger çekerek, durum ve pozisyonları yeniden belirlemek gerekiyor. Ondan sonra insanları suçlayacaksınız.
TÜRKİYE’NİN BÜYÜK BAŞARISI
Suriye’deki katliamlardan dolayı 6 milyon insan göç etmek zorunda kaldı, 1.5 milyon insan Türkiye’ye sığındı. Katliamdan, açlıktan, zulümden kaçan insanlar Türkiye’ye yöneldi. Türkiye mazlumların adeta sığınağı oldu. Son günlerde yaşanan çatışmalardan dolayı yeni bir göç dalgası yaşandı, onbinlerce insan bu kapsamda Türkiye’ye geldi. Sadece bir iki günde 150 bin insanı kabul edebilmek, ağırlayabilmek büyük bir başarı. Bu büyük bir devlet ve büyük bir millet olmanın göstergesi. Kapılarını, gönlünü, kucağını açan, o insanlarla her şeyini paylaşan başka bir ülke yok. Büyük devletler sadece bakıyor, konuşuyor. Türkiye’ye ev ödevi veriyor. Peki siz ne yaptığınız? Türkiye 1.5 milyon insanı burada ağırlıyor. Siz taşın altına elinizi koydunuz mu?”
200 AYDINDAN ÇAĞRI
IŞİD’E KARŞI KOBANİ'YE SAHİP ÇIKALIM
ARALARINDA akademisyenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve sanatçıların bulunduğu 200 aydın, dün imza attıkları bir bildiri ile Türkiye’nin İŞİD tehdidi altındaki Kobani’ye yönelik politikalarının ‘Kürtlerle barışın önündeki en tehlikeli engel’ olduğunu belirterek, hükümete Kobani politikasını değiştirmesi çağrısında bulundu. Prof. Ayşe Buğra, Prof. Büşra Ersanlı, Prof. Nuray Mert ve Prof. Büşra Ersanlı gibi akademisyenler, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, KESK Genel Başkanı Lami Özgen ve eski MİT Müsteşar Yardımcılarından Cevat Öneş’in de aralarında bulunduğu imzacılar, başta BM olmak üzere uluslararası kurumları da Kobani’ye sahip çıkmaya çağırdı. ‘IŞİD’e karşı Kobani’ye sahip çıkalım’ başlıklı bildiride şöyle denildi:
SEKÜLER SİYASET ÖNEM KAZANDI
“Uzunca bir süredir, Ortadoğu’da siyasi hesaplar adına, kullanışlı bir mecra haline gelen, zaman zaman desteklenen, bazen sadece göz yumulan mezhepçilik ve radikal İslamcılık siyasetlerinin sonu IŞİD’e vardı. Bu gerçek karşısında, din, mezhep, kavim merkezli, dinsel referanslı siyasetlere karşı, özgürlük ve barış merkezli, tüm insanlığı kucaklayan seküler siyaset ilkelerini yüksek sesle savunmak her zamankinden daha önem kazanmış durumda.
İNSANİ YARDIMLA GÖZ ARDI EDEMEZ
Bir yandan Kürtler ile müzakere başlatan Türkiye, diğer yandan Kürtlerin Suriye’deki kazanımlarını boğmak için arayışlara girdi, gerici güçlerle işbirliği yaptı. IŞİD’in Kobani saldırısı, bölgede ve Türkiye’de yaşanan siyasal-toplumsal krizlerin kesişme noktasıdır. Türk hükümeti IŞİD’den kaçanlara insani yardım sağlayarak siyasi sorumluklarını göz ardı edemez. İnsani değerleri, barışı, bölgede yaşayan tüm halkların özgürlüklerini ve nihayet Kürtlerin haklarını ve kazanımlarını savunmak adına IŞİD’e karşı çıkmak en hafifinden vicdani bir zorunluluktur.”