Süper kahramanlar iş başında

Güncelleme Tarihi:

Süper kahramanlar iş başında
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2001 00:00


Başak DEDEOĞLU
Haberin Devamı

Son yıllarda ekranlarda bir süper kahraman furyasıdır gidiyor. Gözünü bile kırpmadan tehlikelere göğüs geren bu kahramanları çok benimsedik. Bu konunun uzmanı Dr. Ergün Yolcu, bize bu kahramanların toplum üzerindeki etkisini anlattı.

KİMİ gözüpek bir polis, kimi mangalyürekli bir mahalle delikanlısı, kimi deli yürekli bir Robin Hood, kimi de güzel, çekici bir kadın dedektif. Her hafta yayın saatini sektirmeden tv karşısına geçiyor, sonunda onların kazanacağını bile bile hop oturuyor hop kalkıyoruz. Bizim kahramanlarımız, uçamıyor, duvarların ötesini göremiyorlar ama kötüleri haklıyor, hatta tek başlarına mafyayı çökertiyorlar ya, o da yetiyor bize! Eskiden şarkıcıların, türkücülerin posterlerini asanlar artık Memoli'nin, Miroğlu'nun resimleriyle donatıyor duvarlarını. Peki bu kadar büyük ilgi görmelerinin hatta taklit edilmelerinin nedeni ne? Biz de, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'ne gidip, Radyo-TV-Sinema Bölümü'nden, Dr. Ergün Yolcu'yla ekranlardaki süper kahramanlarımızı konuştuk.

- Siz bu dizileri takip ediyor musunuz?

Bunlarla ilgili araştırmalar yaptığımız için izliyorum.

- Peki bizim süper kahramanları nasıl buluyorsunuz?

Bunlar haksızlığa ve baskıya karşı savaş açan, ancak kendine silah çekildiğinde silah çeken kişiler. Tabii aynı zamanda yakışıklı, sevecen, bakışlarında ifade olan ve karizmatik birisi olması gerek. Zaten çekimler onları karizmatik gösterecek şekilde yapılıyor. Bir de bunlar, sürekli iyidirler.

- Sizce bu kahramanlar gerçeklerden kopuk veya masalsı mı?

Çok masalsı diyemeyeceğim açıkçası. Meclisimizde milletvekilleri yumruklaşıyor, gazeteyi açıyoruz polisin işkence haberlerini okuyoruz. Tabii ki görüntüsel yaratım ögelerine göre bir öykü var, ama demek ki insanlar gerçek yaşamdan kesitler buluyor ki bu dizileri de bu kadar izliyorlar.

- Kahramanların maceralarını izlemek ya da okumak bir ihtiyaç mıdır ki bu kadar ilgi gösteriyoruz?

İnsanlar bunları izlerken o ortamda ve öyküde kendilerine dair birşeyler bulabilirler. Bir de, insan içinde var olan ama gerçek hayatta yapamayacağı şeylerin temsilini o kahramanda görüyor. Böylece ruhen de bir rahatlama hissediyor. Kendimizdeki eksik özellikleri bu kahramanlarda tamamlıyoruz yani.

- Türkiye'de uzun zamandır bir kahraman eksikliği olduğu söyleniyor...

Türk kültürüne bakarsanız bir çok kahramanın, mitin olduğunu görürsünüz. Evet, bir dönem yoktu. Belki de insanlar bir anda haksızlığa savaş açan kahramana sarıldılar. Bu bir toplumsal ihtiyaçmış demek ki. Hatta 'Miroğlu Gibi Düşünenler Derneği' gibi birşey kuruluyormuş. Bu kahramanların etrafında bir bütünleşme var. Her kesimden insan, inkar etmesinler, büyük bir ilgiyle izliyor bu dizileri.

- Bu kahramanlar taklit de ediliyor değil mi?

Kahramanın yüzüğünden takanlar, paltosundan giyenler, saçını sakalını onun gibi yapanlar var. Geçenlerde bir yerde okudum Miroğlu'nun giydiği tip palto satışları diziden sonra o kadar artmış ki tekrar üretime başlamak zorunda kalmışlar.

- Peki bu kahramanlar bizi olumsuz şekilde etkileyebilir mi?

İnsan, kendini çevresinden soyutlayabilir, iyi ilişkiler kuramayabilir. Bu dizilerdeki kahramanların sevgililerine davrandığı gibi davranmaya kalkabilir sevgilisine. Mesela kız arkadaşı, lafını dinlemez ya da dediğini yapmazsa, taklit ettiği kahramanın tepkilerini verebilir.

- Bir de bu kadar silah karşıtı kampanyalar yapılırken, süper kahramanlarımız silahtan vazgeçmiyorlar değil mi?

Bakın, 1994'te ruhsatlı silah sayısı 400 bin iken, şimdi ise 2 milyon 750 bin olduğu düşünülüyor. Korkunç bir silahlı güç var ortada. Böyle bir artış varsa demek ki yayınlarda buna dikkat edilmeli.

- Çözüm sansür mü yani?

RTÜK'ün yönetmeliğinde şiddet içeren yayınlar kesinlikle yasaklanıyor. Burada çok ince bir çizgi var. RTÜK olarak bunlar şiddete yönlendiriyor diyorsanız bu dizileri kaldırmalısınız. Bu seferde sansürlendi denecek. Sanırım bir ara Deli Yürek'e bir uyarı oldu. Miroğlu'na silah bıraktırdılar, hastaneye yatırdılar, arayı soğutmaya çalıştılar.

- Peki kahramanlarımızın hiç mi faydası yok bize?

Yılan Hikayesi'nde polislerin ortamı güzel ve esprili olarak veriliyor. Yapı olarak biz güvenlik güçlerine pek sıcak bakmıyoruz. Belki polisle ilgili iletişim eksikliğini bir nebze kapatmıştır.

- Artık kadın kahramanlarımız da var biliyorsunuz. Onları nasıl buluyorsunuz?

Biz ataerkil bir aile yapısına sahibiz ya, bu tür işler hep erkekten beklenir bizde. Mesela tarihte de kadın kahramanlar çok fazla ortaya çıkartılmamıştır. Kadınlar erkek kahramanları beğenerek, erkekler ise onlara özenerek izliyorlar. Kadınlar belki de öyle bir erkek arkadaş hayal ediyorlar. Erkekler ise kadın kahramanları seyrederken 'Benim karım da böyle olsun’ demezler. Dikkat ederseniz, bu kadın kahramanların bir kocaları, nişanlıları ya da bağlı oldukları birisi de yok zaten. Erkekler, sevgilisinin neye, kime hizmet ettiği, ne yaptığı bilinmeyen birisi olsun istemez. O yüzden diğerleri kadar tutacağını zannetmem.

- Bu dizilerden en çok hangisini beğeniyorsunuz?

Ben sinemasal ve sosyolojik açıdan inceleyerek bakıyorum konuya. Bu açıdan tercihim Deli Yürek. Yılan Hikayesi'nin müziğini beğeniyorum.

- Sevdiğiniz veya sevmediğiniz belli karakterler var mı?

Deli Yürek'teki Turgay Atacan gerçekten sevimsiz geliyor. Yılan Hikayesi'nde ise Çetin Tekindor'un canlandırdığı Kral'ı seviyorum.

- Siz bir kahraman olsanız hangisi olmak isterdiniz?

Yok, istemezdim hiçbiri olmak. Biz devlet üniversitesinde çalışarak zaten yeterince kahramanlık yapıyoruz.

- Peki Miroğlu gibi bir ağabeyiniz ya da Memoli gibi bir polis tanıdığınız olsa hayat daha kolay olmaz mıydı?

Polis akrabam var ayrıca asker ailesinden geliyorum ama demokratik hukuk düzenine inandığım için istemem bu tür ilişkiler.

- Çok idealist bir yaklaşım değil mi bu?

Bu diziler Türkiye gerçeklerini yansıyor sonuçta. Ne zaman insanlar hakkını mahkemelerde aramaya başlayacak o zaman bu dizilere olan ilgi de azalacak. Bu olaylar ortadan kalktıktan sonra sistem düzelir. İnancımı kaybetmedim henüz...

Espri makinası polis

MEHMET Ali Alabora'nın oynadığı sevimli kahraman, Amerika kökenli Türk Polisi, Polis teşkilatımızın imajını yeniledi adeta. Gerçi 'Böyle de polis var mı? diye soranlara, yapımcıları ısrarla 'Evet, teşkilatta böyle arkadaşlar var' diye cevap verdiler ama henüz hiç bir Türk vatandaşına Memoli veya türevleriyle karşılaşmak nasip olmadı. Memoli, kot üstüne boğazlı kazak giyer, silahını Amerikan dedektifleri gibi sırtına asar, traş olmaz ve maalesef saçlarını kilolarca jöleye bulayarak kalıp gibi yapıştırır. Düşmanları bölünerek çoğaldıklarından düşman yönünden en zengin dizi kahramanı diyebiliriz. Kürşat, Gülsüm Hanım, Yılan Erkan derken en son Kral, Memoli'nin başına bela olmuştur. En yakın arkadaşı, dizinin komiği olan Cem, yavuklusu ise 'E be köylü kızı' diye cilveleştiği Zeyno'dur. Memoli, tehlikeye ve maceraya bayılır, sevenlerini gözü gibi sakınır, süt içer, sigara içmez, küçüklerini sever ve büyüklerini sayar.

Yerli Robin Hood

KENAN İmirzalioğlu'nun canlandırdığı Türk Robin Hood'u, Yusuf Miroğlu, bir dönem akılları kurcalamıştı. Bizler 'Kimdir, necidir bu Miroğlu? diye düşünürken Kenan İmirzalioğlu, 'Miroğlu modern Köroğlu'dur' diye açıklama getirmişti. Ancak yetmemiş olacak ki, dizinin yapımcıları jenerikte 'Bu dizideki olayların ve kişilerin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur' diye belirtmeye başladılar. Gelelim, gözükara Miroğlu'na. Füme takımından, balıkçı kazaklarından, vatkalı uzun paltolarından ve siyah yüzüğünden vazgeçmeyen Miroğlu, kirli sakalın yeniden moda olmasına da neden oldu. Silahıyla bütünleşen Yusuf Miroğlu'nun en büyük düşmanı acımasız 'Turgay Atacan', sevgilisi nazlı bir zengin kızı olan Zeynep, en yakın arkadaşı ise 'Kuşçu' lakaplı, çatıda yaşayan bir filozoftur.

İşte Miroğlu'nun 9 yasası:

1) Sizin alem dediğiniz bu bitirim dünyasının bütün raconlarını şu andan itibaren tedavülden kaldırıyorum. Ayrıca racon kelimesinin telaffuz edilmesini dahi yasaklıyorum. Dalga geçmek için bile olsa bu kelimeyi ağzınıza almayacaksınız.

2) Açlıktan nefesiniz koksa bile benden başka hiç kimseden, hiç bir şekilde, hiç bir ad altında para istemeyeceksiniz.

3) Gazozuna tavla oynamak dahil hiç bir zaman kumar oynamayacaksınız.

4) Nefs-i müdafaa hariç hiç bir şekilde silah kullanmayacaksınız.

5) Uyuşturucu, kadın ticareti, tahsilatçılık, korumacılık, pompacılık, değnekçilik, arabuluculuk, arazi yağması, park ağalığı, ihale tezgahı gibi işlere bulaşmış bütün tanıdıklarınızla şu andan itibaren selamı sabahı keseceksiniz.

6) Bu alemde polis, asker, bürokrat ve siyasetçi dostunuz da olmayacak, düşmanınız da.

7) Hiç kimseye hiç bir durumda yalan söylemeyeceksiniz.

8) Benimle beraber ya da bensiz yaptığınız her işi unutacak, bir daha anmayı bile aklınıza getirmeyeceksiniz.

9) Ben dahil aramızda bu yasalara uymayan herhangi biri için asla bağışlanma talebinde bulunmayacaksınız.

Mahallenin asayiş bekçisi

Mahalle Asayişi'nden Sorumlu Kahraman' ya da 'Postmodern Delikanlılık Üzerine Denemeler' eserinin yazarı Aynalı Tahir, Alişan'la başladı, Arif Kilisli'yle devam ediyor. Aynalı'ya bakınca 'Gerçekten sakal mı yoksa boya mı?' diye şaşıran izleyici, daha sonra oyuncunun 'Gözleri lens mi değil mi?' sorusuna takılıyor. Aynalı karakterinin üniforması ise deri ceket ve boğazlı kazaktır, ayrıca saçlarda jöle ihmal edilmez. Aynalı Tahir, asabi hareketleri ve ani kafa atmalarıyla nam salmış, zengin fakir bütün

bayanları kendine aşık etmiş, mahallenin kızlarının namusundan sorumlu biridir. Ezeli düşmanı Tilki Ekrem'i her koşulda yenmeyi başaran Aynalı'nın en yakın arkadaşı, teselli etme uzmanı olan Bilal'dir. Tabii yavuklusu olmaz mı? Dizinin başlangıcından bu yana sık sık sevgili değiştiren Tahir'in son sevgilisi, Emine Ün'ün canlandırdığı İspanyol çingenelerinin kötü bir taklidi olan, komik peruklu Dalya isimli bir kızcağızdır. Aynalı Tahir, güvenilirdir, kimseyi yarı yolda bırakmaz, sevdi mi tam sever, dövdü mü tam döver.

Üçü bir yerde

70'li yılların ünlü dizisi Charlie'nin Melekleri'nin ne bereketli bir senaryosu varmış meğer. Hollywood'da kısa süre önce çekilen, başrollerinde Cameron Diaz, Drew Barrymore ve Lucy Liu'nun oynadığı yeni versiyonunun başarısını gören yapımcılar, Türk meleklerini yarattılar. İlk kadın kahramanlarımızı Sinem Güven, Asu Emre ve Gamze Özçelik canlandırıyor. Charlie'miz ise Yılan Hikayesi'nde Rambo Berk olarak tanıdığımız Ferhat Yılmaz. Bizim güzel kahramanlar, polis akademisinden mezun olunca gizli bir servisin lideri Cin'in emrinde çalışmaya başlarlar. Gül, Lale ve Yasemin olarak izlediğimiz melekler birbirlerini hiç kıskanmaz, maceranın en ince yerinde bile aşkı ihmal etmezler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!