Güncelleme Tarihi:
Süleyman Toplusoy, sahip olduğu Roman firmasının kuruluşu ve hayatı hakkında bazı bilgileri, şu röportajda veriyor;
"1960 yılında Çekmeköy'de doğdum. O zaman çok ufak bir köydü. Şimdi değişti tabi. Babama köyde Durmuş Ağa derlerdi. Civar köylerden çalı ve odun toplattırır, onları fırınlara satardı. Enteresan bir girişimciydi."
Süleyman Toplusoy'un anlattığına göre girişimci bir ruha sahip olan Durmuş Ağa, uzun bir süre hayvan alım satım işi de yapar. Dönemin deyişiyle hayvan cambazlığı yani. Ardından de kasap dükkanı açar. 53 yaşında vefat ettiğinde geride Turgut, Muharrem ve Süleyman adında üç oğul bırakır. Durmuş Ağa'nın oğullarına bıraktığı en değerli miras ise girişimcilik ruhudur.
Büyük abi Turgut Toplusoy, o dönem arsa alım işiyle uğraşmaktadır. Babaları vefat edince ortaokulda okuyan en küçük kardeş Süleyman Toplusoy'un kendisiyle beraber çalışmasını ister. Ortanca kardeş Muharrem Toplusoy ise üniversitede okumaktadır.
Süleyman Toplusoy büyük abisiyle beraber bir süre sonra Kapalıçarşı'da kuyumculuk işi yapmaya başlar.
"Biz aile olarak birbirimize çok bağlıyız. Ortağımızla problem yaşayınca bu işi bırakıp askere gittim. Askerden dönünce Rumeli Caddesi'nde abimin bir arkadaşıyla beraber konfeksiyon mağazası açtık. Ardından da 10 makinayla küçük bir atölyede imalata başladık" diye anlatıyor.
O yıl ürettikleri kabanlar büyük ilgi görür. Bir kış sezonu Roman'ın ibresi doksan derece döner. "40 metrekarelik bir dükkanda günde 80 kaban satardık. Yıldızımız bir anda parladı ve yoğun talep gördük. Başarılı oldukça işi büyüttük. Mağaza sayımızı ve üretimimizi artırdık." diyor.
Roman'ın bir mağaza ile başlayan yolculuğu bugün 11 mağaza, 20 bayi ve 80 satış noktasıyla devam ediyor.
Şirketin kuruluşundan bir süre sonra önemli bir pazar olduğunu düşünüp Rusya'ya ağırlık verdiklerini söyleyen Toplusoy, şöyle devam ediyor: "Dolayısıyla o pazara uygun ürünler üretmeye başladık. Türkiye'de alıcısı olmayan iddialı tarzda ürünlerdi bunlar. Dolayısıyla iç pazarda müşteri kaybettik. Bunu farkedince departmanları ayırdık. İç piyasaya da önem vermeye başladık ve Roman'ın eski kimliğini yakaladık. Öyle bir kan kaybı gerekiyormuş demek ki. Çünkü Roman'ı seven, kemikleşmiş bir müşterimiz vardı. Onları yeniden kazandık ve olumlu dönüşler almaya başladık."