Güncelleme Tarihi:
ABD istihbaratına göre, 55 yaşındaki Süleymani, yalnızca Kudüs Gücü olarak bilinen, İran Devrim Muhafızları'nın yurtdışında faaliyet gösteren kolunun komutanı değil. Süleymani'nin aynı zamanda İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ulusal güvenlik danışmanı olduğu ve doğrudan dini lider Ayetullah Hamaney'e rapor verdiği düşünülüyor.
Bütün ünvanları tam olarak bilinmese de Süleymani'nin Ortadoğu'da İran'ın nüfuzunu artırmak için hareket eden ekibin içindeki kritik isim olduğu bir sır değil.
İNŞAATLARDA ÇALIŞTI
Süleymani'nin başarısının nedenlerini anlamak için biyografisine bakmak gerek.
Süleymani, Kerman'da yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Merkezi iktidarın zayıf olduğu ve aşiretlerin gücü elinde bulundurduğu bu eyalette doğmak, daha sonra Afganistan ve Irak'ta toplumsal dokunun önemli bir parçası olan aşiretleri anlamak ve onlarla ilişki kurmakta işine çok yaradı.
Ayrıca, yoksul bir aileden gelip, İran'ın üst düzey yöneticilerinden olmak, Süleymani'yi kendisine bu olanağı sağlayan İslam Devrimi için sadakatle çalışmaya yönelten kişisel bir motivasyon.
SAVAŞTAN ÖNCE DEVRİM MUHAFIZLARINA KATILDI
Süleymani, 1980-88 yılları arasındaki İran-Irak Savaşı başlamadan önce Devrim Muhafızları'na yazıldı. Kudüs Gücü'ne katılan Süleymani, Irak'ın cephe gerisinde birçok operasyonu başarıyla yönetti. İslam Devrimi'nin kendi ürünü olan, bu başarılı ve sabırlı gencin kısa sürede yıldızı parladı.
Süleymani daha sonra Afganistan'da üretilip, İran'dan geçerek dünyaya ulaşan uyuşturucuya karşı mücadele etti. Bu esnada Afganistan'ı ve Taliban yönetimini yakından tanıma fırsatı oldu.
11 EYLÜL'DEN SONRA ABD'YE İŞBİRLİĞİ ÖNERDİ
Öte yandan, Süleymani, Tahran yönetimine 11 Eylül'den sonra ABD ile birlikte çalışılmasını önerdi. Hatta Afganistan'da Taliban yönetiminin devrilmesinin, İran'ın da çıkarına olduğunu savundu. İran ve ABD arasındaki bu işbirliği Irak'ın işgaline kadar sürdü.
Bu durum, Süleymani'nin yeniliklere açık olduğunun ve İran'ın çıkarları söz konusu olduğunda Batı'yla da işbirliği yapabileceğinin bir işareti olarak algılandı.
PETRAUS'A MESAJ GÖNDERMİŞ
O dönemde ABD'nin Irak'taki kuvvetlerinin komutanı olan General David Petraus'a Ahmet Çelebi üzerinden mesaj gönderen Süleymani kendini şöyle tanıttı: "Ben Kasım Süleymani, İran'ın Irak, Lübnan, Gazze ve Afganistan ile ilgili dış politikasını yürütüyorum."
ABD istihbaratına göre, Süleymani, Irak'ta ve Afganistan'da militanların silahlandırılmasını ve böylelikle işgal ordularının yıpratılmasını temel alan stratejinin fikir babalarından. Böylelikle, İran, bu ülkelerde politik bir özne olurken "büyük şeytan" olarak nitelendirdiği ABD'nin bu ülkelere odaklanmasıyla, bölgede hamle üstünlüğü sağladı.
Ancak Süleymani'nin tek başarısı bu askeri strateji değildi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani başta olmak üzere bir dizi siyasetçiyle yakından ilişkiler geliştiren Süleymani, Şii lider Mukteda el Sadr'ın diğer politik gruplarla uzlaşmasını sağladı.
ABD istihbaratı, geçtiğimiz ay, İran'ın, olası bir İsrail saldırısına, yalnızca Hürmüz Boğazı'nda değil, Irak ve Afganistan'da da karşılık vereceğini belirtirken, Süleymani'nin yıllar süren ve sabırla yürüttüğü bu başarılı politikayı da hesaba katıyordu.
"ŞEYTANİ DEHA"
ABD eski Başkanı Bill Clinton döneminde "terörizme karşı mücadele"nin önemli isimlerinden olan Richard Clarke, Wall Street Journal'a yaptığı açıklamada Süleymani'yi şöyle tanımladı: "O şeytani bir deha ve İran'ın nüfuzunu artıran adımlar atıyor." ABD'li yetkililere göre Süleymani, sadece başarılı bir istihbaratçı değil, iyi bir diplomat, savaş alanında zeki bir kumandan.
Irak'ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Muvaffak El Rubai de onunla üç kez İran'da görüştüğünü anlattı. Rubai'ye göre Süleymani, "Derin bir stratejist fakat İran İslam Devrimi için şehit olacağını sanan mutaassıp biri".
LÜBNAN ZAFERİ
ABD'li kaynaklar, Süleymani'nin Hamas ve Hizbullah ile yürütülen ilişkilerin başındaki isim olduğunu düşünüyor. Özellikle Hizbullah ile doğrudan temasa geçen Süleymani, bir iddiaya göre, bu ülkede faaliyet gösteren İsrail istihbarat hücrelerini çökertti. Böylelikle İsrail, 2006'da Lübnan'a saldırırken, yeterince istihbarat alamadı.
İsrail, genelde İran'ın ve özelde Kudüs Gücü'nün, Hindistan'daki diplomatlarına yönelik saldırının sorumlusu olduğunu düşünüyor. İran ise bu iddiaları kesin bir dille yalanlarken, "Siyonist varlığın" nükleer araştırmalara katılan beş bilim insanının öldürülmesinden sorumlu tutuyor.
ABD Adalet Bakanlığı da Süleymani'yi geçtiğimiz ay, Washington'da Suudi Arabistan Büyükelçisi'ne suikast girişimi ile ilişkilendiriyor.
ESAD'LA GÖRÜŞTÜ MÜ?
ABD'ye göre Süleymani, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile gizli görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler neticesinde İran bu ülkeye askeri malzeme gönderirken, Hizbullah ve Kudüs Gücü'nden edinilen istihbarat da Suriye'ye iletildi.
İran ise bu iddialara karşı çıkıyor.