Güncelleme Tarihi:
ABD'nin Minnesota eyaletindeki Keller Gölü'ne birkaç yıl önce bırakıldığı sanılan Japon balıkları kısa sürede diğer balık türlerini yok etti. Gölü istila eden Japon balıklarının aşırı büyüyerek gölün ekosistemine zarar vermesi sonrası yetkililer de balıkların göllere bırakmamaları çağrısında bulunuldu.
ABD'de yaşanan son örnek akıllara Türkiye'nin ‘iç suları’nın son durumunu getirdi. Türkiye'de de tüm uyarılara rağmen bazen iyi niyetle bazen de bilinçsiz 'deney yapma merakı' yüzünden baraj gölleri ve göletler 'istilacı' balıkların egemenliklerini ilan ettikleri yerler olabiliyor.
EN BÜYÜK DARBE AKVARYUM BALIKLARINDAN
Göllerdeki balık çeşitliliğine en büyük darbeyi ise bilinçsizce bırakılan akvaryum balıkları vuruyor.
Özellikle 'Japon' diye bilinen süs balıkları, salındıkları tatlı sulara kısa sürede adapte olup, diğer balıkların yaşam alanını daraltıyor.
ÇİN (İSRAİL) SAZANI
Türkiye'deki göllerde istilacı balıklar arasında başı çeken tür ise 'Çin ya da İsrail Sazanı' olarak bilinen tür. Yılda 9 kez üreyebilen İsrail sazanı, kısa sürede bulunduğu suda hakimiyetini ilan ediyor.
Hurriyet.com.tr'ye konuşan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nazmi Polat "İstilacı türlerin bir göl ya da akarsuda baskın hale gelmesi doğal türlerin yok olabileceğinin işaretidir" uyarısında bulundu.
"TURNA BİTME NOKTASINA GELDİ"
İstilacı türlerin zamanla ortamda sadece kendinin kaldığı bir habitat hazırladığına dikkat çeken Prof. Polat şunları söyledi:
*Samsun’da bunun bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Şehirde bulunan Akgöl’ün en sevilen türü turna bitme noktasına geldi. Son 6 yıldır turnanın yeni büyüyen nesli yok denecek kadar az.
*İstilacı türlerin sayısının artması her bir tür için tehlikeye işarettir. Yanlış balıklandırılan birçok gölde de bunun örnekleri görülüyor.
"BULUNDUĞU ORTAMA ELE GEÇİRİYORLAR"
*İsrail (Çin) sazanı gibi istilacı tür balıkların ekolojik toleransı çok yüksek. Yerel balıklarımızın aksine kirli su, soğuk su veya acı su fark etmeksizin her tür suda yaşıyor. Değişen habitatlara çok kolay adaptasyon sağladığı için de bulunduğu her ortamda rahatlıkla ürer.
"BALIKÇILARA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR"
*Mücadele için doğal türlerimize zarar vermeyecek şekilde av yapabilen bir ekiple yol alınmalı. Çünkü sadece istilacı türleri yakalayacak bir av aleti yok. Mevcut av aletlerini kullanırken, doğal popülasyona zarar vermeyecek özel balıkçılar mücadele etmeli. Debisi oldukça yüksek olan Yeşilırmak’ta bile İsrail sazanının baskın tür haline gelmesi iç sularımız açısından çok ciddi bir tehdit."
*Doğada ekolojik zincirden koparılan halka insana uzaksa, çok ciddiye almıyoruz. Ancak her bir halka en yakınındaki canlıyı, en sonunda da insanı etkiliyor. Yani ekolojik dengenin bozulmasının sıkıntısı mutlaka insanlara yansıyacak. Belki biz hissetmeyeceğiz ama çocuklarımız mutlaka etkilenecek.
SÜS BALIKLARI BÜYÜK TEHDİT
Süs balıklarının da ekosistemi tehdit ettiği örnekler Anadolu'da sıkça görülüyor. 2001 yılında Yozgat’ta amatör bir balıkçının baraj gölüne bıraktığı süs balığının yeni bir tür yarattığı iddia edilmişti. Gelingüllü Sulama Barajı sularına bırakılan Japon balıkları, baraj sularına bırakılan pullu sazanlarla uyum sağlayınca ortaya yeni bir tür balık çıktığı ileri sürülmüştü. 2020 yılında ise Tarım ve Orman Bakanlığı ekipleri, Konya'daki bir baraj gölüne yasa dışı olarak bırakılan Japon balıklarını yakalamak için harekete geçmişti. Bu balıklar, istilacı olarak bilinen "Carassius auratus" balıklarının seleksiyonla süs balığı olarak geliştirilmesiyle elde ediliyor.
"DENİZLER DE GÖLLER KADAR TEHLİKE ALTINDA"
Ege Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Akyol da denizlerimizin de en az göller kadar tehlike altında olduğuna dikkat çekiyor. Hurriyet.com.tr'ye konuşan Akyol "En kötü yüz yayılımcı tür içerisinde yaklaşık 14 tanesi Türkiye’de de bulunuyor ve bu türleri azaltmak artık pek kolay olmuyor" diye konuştu.
"DEVLET TEŞVİK EDİYOR AMA..."
İç sularda ise İsrail Sazanı'nın ön plana geçtiğini belirten Akyol "Bununla ilgili ise teşviklerle ödüllü balık tutma yarışları yapılıyor. Bu tarz çalışmalarla istilacı türler azaltılmaya çalışılıyor. Yine sularımızda bulunan ve dikenleri zehirli olan Aslan Balığının tüketimi için çeşitli çalışmalar yapılıyor" diye konuştu.
"1 BUÇUK TRİLYON DOLAR ZARAR..."
İstilacı türlerin dünya ekonomisine verdiği zararın yaklaşık 1 buçuk trilyon dolar olduğunu belirten Prof. Akyol şu uyarılarda bulundu:
*Balıkçılık dünya ekonomisinin yüzde 5’ini oluşturuyor. Ancak yüzde yüz başarılı olmuş tek örnek var. Gemilerin taşınımıyla bölgeye aşılanmış bir yengeç türünü Avustralya bölgeden temizlemeyi başardı.
*Mücadele edilmediği takdirde ülkemiz biyolojik çeşitlilik kaybına uğrar ve yerli türlerimiz azalır. İstilacı balıklar bulundukları bölgede rekabetçi konuma geçip yerel türleri bölgeden uzaklaştırıyorlar. Bunun yanında parazit ve çeşitli hastalıkları da taşıyabilen istilacı türler diğer türlerin genetik bozulmaya uğramasına da sebep oluyor.
VATANDAŞLARA UYARI
*İstilacı türlerle mücadele için vatandaşlar da gözünü dört açmalı. Yeni bir tür görüldüğünde erken müdahale etmek adına mutlaka haber vermeliler. Bundan sonra yüzde yüz istilacı türleri ortadan kaldırmak mümkün olmayacak ve artarak devam edecek. Sadece gemiler değil, yatların bile çapalarıyla getirdiği bir yosun başka bir bölgeye aşılanıp tehlike yaratabiliyor. Bunlara karşı gemilerin ve yatların da gövdelerine ve çapalarına çok dikkat edip seyahat ettikleri noktalara taşımamaları gerekir.
EKONOMİK AÇIDAN 'OLUMLU' İSTİLACI TÜRLER DE VAR
*Her istilacı tür ekonomiye zarar vermez. Örneğin, balast sularıyla Karadeniz’e taşınan deniz salyangozu önemli bir ihracat ürünümüz oldu. Avcılık da söz konusu olduğu için tür çok fazla yayılamıyor, hatta bazen avını azaltıcı tedbirler bile alınıyor. Aynı şekilde çok zehirli olan siganus da balıkçılara bir getiri kaynağı olarak önümüze çıkıyor.
TURİZME DARBE VURUYOR
*İskenderun’da Taş Balığı, Antalya’da Sarı Kutu Balığı ve güneyde Deniz Kestaneleri üremeye başladı. Gittikçe artan deniz anası istilaları da turizme önemli bir darbe vurabilir. Balon balıkları ise 8 türe ulaştı ve gittikçe popülasyonu artıyor. Kısacası her saniye sularımıza yeni bir istilacı tür giriyor.
*İstilacılarla mücadele için balıkçılardan satın alma programı uygulandı. Hem balıkçıya yan gelir oldu hem de suları bu türden kurtarmak için bir yöntem.