Güncelleme Tarihi:
Kemikli kolları arasında kuş gibi bedeninin sıcaklığını hissettiğimde ne zaman doğmuş olduğunu hatırladım; Panchita doğduğunda Mark Twain roman yazıyordu ve henüz Titanic'in inşasına bile başlanmamıştı. Pozitif enerji saçan gülüşüyle ‘Görüyorsunuz Tanrı beni kutsuyor’, dedi misafirlerine. 103 yaşında parası, hiçbir malı-mülkü olmadan, ödünç bir kulübede, yarı felç, nerdeyse kör bir halde yaşamakta olan bu kadının nasıl olup da ziyaretine gittiğim için kendisini kutsanmış hissettiğini düşündüm.”
Geçtiğimiz hafta, yazılarımı aralıksız okuyan arkadaşım Nuni, sonunda isyan etti: “Biraz da mutluluk üzerine yazar mısın?” Okul, iş, makaleler, babamın hastalığı derken Nuni'ye tam hak vermek üzereydim ki, Küçük İskender'in gazetedeki Çınar Oskay imzalı röportajına takıldım: “Mutluluğu bir kez Amsterdam'da hissetmiş olabilirim!”
İnsanların özgür ve gülümseyerek dolaştığı bir şehre duyduğu özlem ve biraz da ironiden oluşan sözleri bana mutsuzluğa yakın bir ülkede doğduğumu hatırlattı. Yine de mutluluğa dair geçeklerin düşüncelerimizde filizlendiğine inanan biri olarak arkadaşımın uyarısını dikkate aldım. Zaten o andan itibaren de Dan Buettner’ın New York'ta çok satanlar listesine giren Mutluluk (Butik Yayıncılık) kitabı ve Önsözü'nde yer alan 103 yaşındaki Panchita ile karşılaştım.
Yaşam bazen kötü kartlar açtığında mutlu olmak için yapmamız gerekenler
Dan Buettner mutluluk arayışıyla çıktığı gezilerde Kosta Rikalı Panchita'dan çok etkilenir. Buettner, farklı şehirlerde farklı yaşamlar süren insanlar üzerine yaptığı araştırmalar ve bilim insanlarıyla söyleşiler sonucunda mutluluğun anahtarını veriyor: Düşünce ve davranış biçimimizi değiştirmek; güzel bir anın tadını çıkarmak, o anı fotoğraflamak, rastgele nazik jestler yapmak, bir arkadaşınıza teşekkür etmek ve şükran günlüğü tutmak…
Yaşam bazen bizlere kötü kartlar açtığında, mutlu olmak için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Tanısı konamayan hastalıklar tarafından kapınızın çalınabilme olasılığı gündeme gelmeye görsün, insanın sağlığı için yapamayacağı şey yok.
Biz de aylarca hastanelerde bacaklarına neler olduğunu anlamaya çalışan canım babamla, iki günlüğüne baş başa bir wellness kaçamağı yapalım dedik. Bunu da tedavinin bir parçası kabul edip, penceresinden yeşile bakan bir odada dünyamızı cennete dönüştürdük. Ailecek sıcak taşlar, ballı-zencefil çayı ve kurutulmuş meyve ikramları eşliğinde düşüncelerimizden çözüldük, çözüldük, çözüldük...
Madem mutlu haber biz düşüncelerimizi değiştirince gelecekti biz de işe eylemimizi değiştirmekle başladık. Ritüeller öyle güzeldi ki şükran duyguları içinde uyuyakaldım. Maddi olanağı olamayanlardan özür diliyorum, ama en son teknoloji cep telefonu alabildiğimiz gibi bedenimize ve ruhumuza da özen göstermek gerektiğini de hatırlatmak istiyorum. Meditasyon, yoga, doğada yürüyüş ya da en azından yılda bir kez olsun kendinizi masaj terapisiyle ödüllendirmek gibi...
Yarın güne yeni bir kartla başlamak için…
Panchita'nın ülkesinde doğmadım, onun kadar uzun yaşar mıyım bilemiyorum? Onlarınki gibi her gün bahçeden topladığım egzotik yiyecekler, suda sınırları zorlayan kalsiyum ve magnezyum seviyesi, stresi gideren bol kahkahalı sohbetler deneyimlemiyorum. Ancak kendi ülkemin koşullarında, var oluşuma anlam katan hedefler geliştiren ve beynimi tam kapasite kullanmaya çalışan biri olarak kendime ve sevdiklerime mutluluk molaları yaratmaya çalışıyorum.
Mutlu bir günün sonunda sağlıklı ve sevdiklerimle birlikte olduğum için şükran günlüğü niyetine de bu yazıyı kaleme aldım. Gönlümden göğe açılan pencerenin aydınlandığını ve duamın kabulünü umuyorum. Belki de yarın güne iyi bir kartla başlar ve güzel bir haber alırız?
Şükran Günlüğü Defteri’nden Tırtılın "dünyanın sonu" dediğine Usta "kelebek" der. - Richard Bach