Güncelleme Tarihi:
KOMEDİ filmlerinin saltanatı sürüyor. Özellikle de Adam Sandler komedilerinin... Kimi eleştirmenler onun filmlerini ‘‘Gerçekten kötü’’, ‘‘Berbat’’, ‘‘D-eksi’’, ‘‘Acı verici’’ gibi ifadelerle eliştirseler de, sinema salonlarını dolduran izleyiciler seçimlerini yapmış görünüyorlar. Gelini Kim Öpecek'deki (The Wedding Singer) başarısından sonra bu kez de Sucu (The Waterboy) ile karşımıza çıkan Sandler, bakalım Türkiye'de nasıl karşılanacak...
Touchstone Pictures'ın sunduğu Sucu'nun yönetmenliğini Frank Coraci yapıyor. Senaryosunu Tim Herlihy ile Adam Sandler'ın yazdığı filmin yapımcıları ise Robert Simonds ile Jack Giarraput... Filmin başrollerinde Adam Sandler, Kathy Bates, Fairuza Balk, Jerry Reed ve Henry Winkler var.
Billy Madison, Happy Gilmore ve Gelini Kim Öpecek adlı filmlerin başarısından sonra Adam Sandler, bu kez de topluma uyum güçlüğü çekerken bir anda Amerikan futbolununen başarılı oyuncularından biri haline gelen bir su taşıyıcısını canlandırıyor.
Filmin yönetmeni Coraci aktör, komedyen, şarkıcı ve şarkı sözü yazarı olarak adını uluslararası alanda tüm dünyaya duyuran Adam Sandler'ı şöyle anlatıyor: ‘‘Adam bugüne kadar tanıdığım en sıkı çalışan insanlardan biridir. Gündelik hayatının hemen hemen tamamının çalışmayla ve espri üretmeyle örüldüğünü söyleyebilirim.’’
Sandler ise kendini şöyle tanımlıyor: ‘‘Sadece görüntümle bile insanları eğlendirmenin keyfini sürüyorum.’’
Filmde su taşıyıcısı çocuğun annesini canlandıran Kathy Bates, bilindiği gibi Misery adlı filmdeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını almıştı. Adeta bebek gibi gördüğü biricik oğlunu sadece kendisine saklamaya kararlı anneyi oynayan Bates'in çizdiği kompozisyon konusunda yönetmen Coraci şunları söylüyor: ‘‘Komedinin en önemli unsurlarından biri de, gerçekliğin dışına çıkmasıdır sanıyorum. Kathy her ne kadar tuhaf bir kadının portresini çizmiş olsa da, performansı gerçekti. Komik olmaya çalışmadı. Sadece o karakter olmaya özen gösterdi.’’
Filmde gerçek bir futbol takımı rol aldı
Amerikan futbolu üzerine gelişen karakter ağırlıklı bir komedi olan Sucu'nun futbol sahasındaki çekimlerinin mükemmel olması gerekiyordu. Bunun için daha önce Jerry Maquire ve The Program gibi filmlerde heyecan verici çalışmalar sergilemiş olan dublör koordinatörü Alan Graf ile çalışıldı. Orlando çevresinde yapılan bu çekimlerde gerçek bir Amerikan futbolu takımı oyuncuları kamera karşısına geçtiler. Tribünlere toplanan 8.000'in üzerindeki seyirci yerel medyanın düzenlediği promosyonlar sayesinde figüranlık görevi yaptılar.
Gösterilen bu özen sayesinde filmdeki futbol görüntüleri son derece gerçekçi bir biçimde yansıdı. Stada bir maçın canlı yayınında olduğu kadar çok kamera yerleştirildi.
Adam Sandler, küçükken mutfakta uyurmuş
Sucu filmini çekerken en çok nerede zorlandınız?
A.S.: Futbol sahasındaki bazı sahneleri profesyonel futbol oynayan kişilerle çektik. O kadar hızlıydılar ki, iyi ki dublörüm vardı diye düşünüyorum.
Şekle girmek için idman yaptınız mı?
A.S.: Yapmam gerekirdi. Ama onun yerine oturup cheesburger yedim.
Filme hazırlık yapmak amacıyla sucu çocuklarla konuştunuz mu?
A.S.: Penn State'de, futbol takımı hazırlanırken birkaç sucuyla konuştum. İpuçları verdiler.
Ne gibi?
A.S.: Suyun temiz olması gibi... Eğer yanıma bir kaşık alır ve oyuncular içmeden suyun içindeki karıncayı alırsam, bu oyuncuların hoşuna gider. Bu günlük hayatta da kullanabileceğiniz iyi bir yöntem. Diyelim ki bir lokantadasınız ve içinde pervane olan bir limonata getirdiler. Pervaneyi içinden alıp uçurabilirsiniz. Böylece limonatadan içtiğiniz her yudumda, dudaklarınız pervaneye değmek zorunda kalmaz.
Müthiş bir fikir...
A.S.: Bir dahi değilim, ama insanların ne sevdiklerini biliyorum.
Film çekilirken sette hiç şaka yapıldı mı?
A.S.: Jerry Reed sete beni tutuklaması için bir polis çağırmış. Polis geldi ve kelepçeyi çıkardı, gerçekten ‘‘beni neden tutukluyorlar’’ diye düşünüyordum ve sinirlenmiştim. Sonra Jerry'nin güldüğünü gördüm ve bunun bir şaka olduğunu anladım.
Çocukken ilginç alışkanlıklarınız var mıydı?
A.S.: Mutfakta uyumayı severdim. Çünkü yerler gerçekten soğuk olurdu. Yaz akşamları bu çok iyi gelirdi. Sabah beni mutfakta gören annem şaşırır ve hemen yatağıma gitmemi söylerdi.
Bu kadar çok çocuk hayranınızın olmasını nasıl karşılıyorsunuz?
A.S.: Yaptığım işin en sevdiğim yanı bu. Golf sahasındayken bir çocuğun gelip bana Happy Gilmore swing'ini yapması çok hoşuma gidiyor. Sucu filmini de seviyorum, çünkü seçilen iyi çocuklar hakkında çok güzel bir film...
Aktör olmasaydınız, ne olurdunuz?
A.S.: Hiçbir fikrim yok. Pek fazla yeteneğim olduğu söylenemez. Büyük ihtimalle hala mutfakta uyuyor olabilirdim...
Fransız usülü tutku öyküsü
KAMBUR (Le Bossu) Fransa'da bir çok kereler yeni versiyonları çekilerek her seferinde farklı bir tat ile seyirciye sunulmuş bir film...
Popüler her destan gibi saf ve temiz bir kalbin tüm düşmanca güçlerin üstesinden gelmesini anlatan Kambur, sevginin her türlü düzenbazlık ve hainlikle baş edebileceğini gözler önüne seriyor.
1934'te Rene Sti, 1944'te Jean Dellanoy ve 1959'da Andre Hunnebelle tarafından yönetilerek beyaz perdede hayat bulan film bu kez ise Philippe de Broca tarafından diğerlerinden biraz farklı ve daha çok Lagardere karakteri üzerine kurulmuş olarak seyirciyle buluşuyor. Broca, Lagardere'in tüm Fransız çocuklarının hafızasına kazınmış ayrı bir yeri olduğunu ve bu yüzden kendisini hayallerini gerçekleştirmiş olarak görebileceğini söylüyor. Filmde başrolleri Daniel Auteuil, Vincent Perez ve Marie Gillian paylaşıyorlar.